Goldwin Smith

Jane Austen'ın Hayatı


Скачать книгу

ilgileniyor ve bu hekim Jane’in sırrını biliyordu. Bir gün Jane’e, Prens’in onun romanlarına hayran olduğunu, her evinde bunların birer adet kopyasını bulundurduğunu söylemiştir.

      Prens, Jane’in Londra’da olduğunu öğrenince Carlton House’un kütüphanecisi Bay Clarke’dan Jane’in emrine amade olmasını istemiştir. Bay Clarke, Jane’i Carlton House’a götürerek muhteşem malikâneyi gezdirmiş ve ileride yazacağı bir roman varsa bu romanı Prens’e adayabilme özgürlüğüne sahip olduğunu söylemiştir. Bu yüzden Emma, Prens’e adanmıştır. Bununla birlikte Bay Clarke, ya yüce bir ilhamla ya da sahip olduğu bilgelikle Jane’e ileride yazacağı bir hikâye için konu olarak “yaşamını şehir ve taşra arasında geçirmesi gereken bir din adamının alışkanlıklarını, karakterini ve coşkusunu” seçmesini önermiştir. Jane ise tevazu göstererek iyilik, coşku ve edebi kimlik haricinde bu karakterle neredeyse aynı özellikleri taşıdığı yanıtını vermiştir. Edebi yanına gelecek olursak, “Bir yazar olmaya cesaret eden düşük öğrenim görmüş bilgisiz bir kadın olmakla övünebilecek kibre sahip olduğunu düşünüyordu.” Ne var ki Bay Clarke böyle düşünmüyordu. Prens Leopold’ün Özel Kalemi ve Rahibi görevlerine henüz getirilen, Prenses Charlotte’la evlenecek olan Bay Clarke, Emma’daki ithafın kabulü için Jane’e yazdığında, “Cobourg Hanedanı’ndan August’u anlatan tarihi romantik bir kitap yazmak bu aralar çok ilgi çekebilir,” sözlerine yer vermiştir. Jane, epik şiir yazamayacağı gibi romantik bir kitap da yazamayacağını belirten bir cevap vermiştir. “Hayatımı kurtarmak haricinde başka bir amaçla oturup bir dizi romantik hikâye yazmaya kalksam, yazmaya devam etmek zorunda kalıp da kendime veya başkalarına gülecek kadar rahatlayamazsam eminim daha ilk bölüm bitmeden beni asarlar. Hayır, kendi üslubumdan devam etmeliyim, kendi yolumda gitmeliyim; bir daha bu yolda başarılı olamasam bile, başka bir yola girdiğimde büsbütün başarısız olacağıma eminim,” demiştir. Bay Clarke’ın önerisinden hareketle Plan of a Novel according to Hints from Various Quarters (Çeşitli Yerlerden Gelen Öneriler Doğrultusunda Bir Roman Planı) başlıklı bir hiciv haricinde bir şey üretilmedi. Zavallı VI. George, oldukça iyi nedenlerle, sayısız el tarafından kendisine atılan çamurlarla tepeden tırnağa kaplanmış haldeydi. Gelgelelim onun hakkında şu üç iyi şeyi söylemeliyiz: İrlanda’yı ziyaret etmişti, Bayan Fitzherbert isminde harika ve alımlı bir kadına âşık olmuştu, izin verilseydi bu kadınla evlenecekti ve Jane Austen romanlarını seviyordu. Jane’in kitaplarını gerçekten okumuş olduğunu umuyoruz. Kütüphanecisi, okuduğunu söylerken kraliyete yaraşan beyaz yalanlardan birini söylemiyordu.

      Bu esnada Jane hayatın tüm sıradan görevlerini yerine getiriyordu. Annesi yaşlanıyor, Jane şefkatle onunla ilgileniyordu; yeğenleri için nazik bir hala ve danışmandı, daha önce de gördüğümüz üzere kardeşi hastayken onun bakımını üstlenmişti. Maun ağacından yapılma küçük masasında oturup yazıyor, biri gelirse yazdıklarını yanında tuttuğu kurutma kâğıdının altına saklıyordu. Hiç kimse Jane’in tavırlarından hareketle onun bir yazar olduğunu tahmin edemezdi. Romanlarının başarısını doğal olarak ilgiyle ancak sessiz bir neşeyle izliyordu. Daha önce de söylediğimiz gibi, hayatı romanlarından ibaret değildi.

      İkna’nın tamamlanmasının ardından bir kısmı değiştirilmişti. Bu esnada Jane Austen, hayatının sonuna yaklaşıyordu. 1816’da güçsüzleştiğini hissetmeye başlamıştı. Gelgelelim hastalığının ölümcül doğasının ne zaman farkına vardığı bilinmiyor. Yürüyüşleri kısalmıştı; artık yürüyüşe çıkamadığında bir eşeğin çektiği arabayla dolaşıyordu. Zamanla evdeki hareketliliği de son buldu, artık uzanmak zorundaydı. Evlerinde sadece bir tane kanepe vardı. Cowper’ın muhteşem şiirine konu olacak kadar nadir bulunan bu kanepe, o dönemde bir zenginlik göstergesiydi. Bu kanepede daima Jane’in annesi otururdu. Jane, annesi etrafta olmasa bile bu kanepeye oturmazdı. Bunun yerine sandalyeleri yan yana koyarak kendine bir koltuk yapar, kanepeden daha rahat hissediyormuş gibi davranırdı. Bu davranışının altında yatan sebep, neden böyle yaptığını açıklaması için Jane’i zorlayan küçük yeğeninin ağzının aranmasıyla ortaya çıkmıştı; eğer Jane kanepeyi kullanmak için herhangi bir eğilim gösterse annesi bir daha o kanepeyi kullanmaya çekinebilirdi. 1817 Mayıs’ında tıbbi yardım için Winchester’daki lojmana götürüldü. Hekim Bay Lyford umut dolu konuşmuştu fakat ortada umut namına hiçbir şey yoktu; artık güçlü ve berrak bir el yazısıyla yazamadığı bu mektup ise Jane’in son mektuplarından biridir:

      Benim canım E’m, hastalığım boyunca gösterdiğin şefkat dolu ilgiye, kendimi iyi hisseder hissetmez sana kendim hakkında yazmaktan daha iyi bir teşekkür etme yolu yok. El yazımla övünmeyeceğim; ne el yazım ne de yüzüm güzelliğini geri kazanabildi. Buna karşın diğer yönlerden gücümü hızla kazanıyorum. Artık sabah dokuzdan akşam ona kadar yatağın dışında, kanepede5 oturuyorum. Durum böyle olsa da yemeklerimi Cassandra halanla makul bir ölçüde yiyip kendimi meşgul ediyor, bir odadan ötekine yürüyebiliyorum. Bay Lyford beni iyileştireceğini söylüyor. İyileştiremezse bir bildiri yazıp kilise yönetimine sunduğumda bu dindar, bilgili ve tarafsız kurumdan bir tazminat alacağımdan şüphem yok. Kaldığımız yer çok rahat. Kavisli çıkma penceresi Dr. Gabell’ın bahçesine bakan küçük, derli toplu bir çizim odamız var. Bana at arabalarını yollayan anne ve babanın nezaketi sayesinde cumartesi yaptığım yolculuk beni çok az yordu. Eğer hava güzel olsaydı hiç yorulmazdım; fakat Henry amcan ile William Knight amcanın nezaketlerinden ötürü yağmur boyunca at sırtında bize eşlik etmeleri beni üzdü. Yarın bizi ziyaret etmelerini bekliyor, gece de kalmalarını umuyoruz; kilisenin kabul ve tatil günü olan perşembe, Charles’ı kahvaltıya götüreceğiz. Zavallıcık, hasta odasında kaldığından bizi sadece bir kez ziyaret edebildi, ama bu akşam taburcu olmayı umuyor. Bayan Heathcote’u her gün görüyoruz. William da bizi yakında arar. Tanrı’ya emanet ol, benim canım E’m. Eğer bir gün hastalanırsan tıpkı benim gibi şefkatle bakım göresin. Endişelerinin azalmasını, duygularını paylaşan arkadaşlar edinmeni diliyorum ve en büyük hediye olan, senin de kesinlikle kazanacağını söylemeye cüret ettiğim, yakınlarının sevgisine layık olduğun bilincine sahip ol. Ben bunu hissettim.

Seni çok seven halan, J.A.COLLEGE ST., WINTON, 27 Mayıs Salı.

      Son mektubunda şu kelimeler yer almıştır: “Sadece canım ablamın, benim nazik, dikkatli, yorulmak bilmeyen hemşiremin sarf ettiği uğraş nedeniyle hastalanmadığımı söyleyeceğim. Ona ve sevgili ailemin bu durumda bana gösterdiği sonsuz şefkatin karşılığında borçlu olduklarıma gelince… Sadece ağlayabilir ve Tanrı’ya onları daha çok kutsaması için dua edebilirim.”

      Bırakalım da hikâyenin geri kalanını Jane’in en sevdiği yeğeni anlatsın:

      Hastalığı boyunca ablası ve sıklıkla ona yardımcı olan yengesi, yani annem tarafından bakıldı. Hayatını kaybettiğinde ikisi de yanındaydı. Erkek kardeşlerinden din adamı olan ikisi Winchester’a, Jane’i sıklıkla ziyaret edebilecek ve bir Hıristiyanın hasta yatağında gerçekleştirilen ritüelleri gerçekleştirebilecek kadar yakın yaşıyordu. Jane mektuplarında umut dolu bir dil kullansa da içinde bulunduğu tehlikenin farkındaydı. Ne var ki bu durum onu korkutmuyordu. Onu hayata bağlayan birçok şeyin olduğu doğru. Ailesiyle bir arada bulunmaktan mutluydu, başarısı nedeniyle özgüven sahibi olmaya daha yeni başlıyordu ve hiç şüphe yok ki muhteşem yeteneklerini kullanmaktan keyif alıyordu. Çok daha uzun yaşamaktan mutluluk duyabileceğini düşünebiliriz; fakat o, ölüme korkmadan ve şikâyet etmeden hazırlandı. Mütevazı, inançlı bir Hıristiyandı. Ömrü, herhangi bir övgü beklemeden, kişisel çıkar gözetmeden ev işleri ve ailevi ilişkilerle geçti. Sanki içgüdüsel olarak etki alanına giren herkese mutluluk aşılamaya çalışırdı. Şüphesiz, son günlerini huzur içinde geçirerek