Lütfü Şehsuvaroğlu

Ordusunu Arayan Kumandan


Скачать книгу

Özdemir Asaf, Ferda Güley, Rıza Beşer.

      “Büyük Doğu”nun amatör sayfalarında şiirleri yazılmış ve sonradan meşhur olan şairler ise şunlar: Bekir Sıdkı Erdoğan, Mustafa Şerif Onaran, Recep Bilginer, Şükran Güngör, Halim Uğurlu, İsmail Gerçeksöz, Sadettin Çulcu, Ümit Yaşar Oğuzcan, İbrahim Minnetoğlu, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Mehmet Önder.

      “Büyük Doğu”nun bu döneminde Necip Fazıl ile birlikte hareket eden ve dergisinin yazı kadrosunda yer alan kimi yazarlar daha sonra ondan ayrılmışlar ve hatta karşı tarafa geçerek ona cephe almışlardır. Bunların başında da Oktay Akbal gelir. Oktay Akbal uzun yıllar boyunca “Büyük Doğu”da olmuştur ve Üstad’ın en yakınındaki kişidir. “Büyük Doğu” ve Necip Fazıl’ın sonradan değiştiğini; bütün gençlerin eskiden onun yanında yer aldığını ama onun sonradan “Süper Mürşit” olduğunu bu yüzden onu terk ettiklerini ileri süren Oktay Akbal; “Büyük Doğu”da “Halkadan Pırıltılar”, “Çöle İnen Nur”, “İdeolocya Örgüsü”, “Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimiz’den”, “Dininizi Öğreniniz” gibi köşelerin bulunduğu dergilerde de yazmış ve o dönemde Üstad’ın yanında çalışmıştı. Her ne kadar “Büyük Doğu”nun 1943 nüshalarının dinî karakterde bir dergi olmadığı ortada ise de “Allah’a İnanıyor musunuz?” gibi anketlere başvuran derginin ne yanda yer aldığı açıktır ve bu dergileri çıkaran kadroda Oktay Akbal da vardır. Necip Fazıl Sempozyumu’nda24 konuşan Prof. Dr. Orhan Okay, Oktay Akbal ve benzerlerinin “Büyük Doğu”da yazdığı dönemleri biyografilerinde gizlemeye çalıştıklarının altını çizerek şöyle diyordu:

      “Bunlar arasında dikkate şayan bir örneği burada zikretmek istiyorum. Oktay Akbal, 1943 ‘Büyük Doğu’larından itibaren hikâyeleri ve kronikleriyle Necip Fazıl’ın etrafındaki gençlerdendir. Necip Fazıl, çok sonraları kaleme alacağı hatıralarından ‘Babıali’de ondan, ‘Doğru dürüst tek cümlesi bile olmayan ve her hikâyesi âdeta yeniden yazılan Oktay Akbal.’ diye bahseder. Onun gerek 1943 gerek bu dönem ‘Büyük Doğu’larında hayli hikâyesi vardır. İlk hikâye kitabı olan ‘Önce Ekmekler Bozuldu’daki hikâyelerinin pek çoğu, ‘Aşksız İnsanlar’dakilerin bir kısmı, ‘Garipler Sokağı’ romanının da bir bölümü bu dergide çıkar. Necip Fazıl’ın ölümünden sonra ‘Cumhuriyet’ gazetesinde yazdığı köşe yazısında bu hatıraları anlatır. 1940’tan beri diğer gençlerle neredeyse sabah akşam onunla beraber olduklarını söyler. O yazıda Necip Fazıl ve ‘Büyük Doğu’ hakkında hayli doğru hükümler, kanaatler, intibalar vardır. Ancak şu da var ki ‘Büyük Doğu’nun İslamcı, medeniyete ters düşen, gerici sıfatlarından kendisini sıyırmak için birtakım manevralar çevirir. 1945 güz aylarında dergi sahibi Necip Fazıl’la Şair Necip Fazıl’ın çok başka insanlar olduğunu anlamışlar ve kendisiyle ilgiyi kesmişlerdir. Hâlbuki deminden beri bu devre ‘Büyük Doğu’larını sizlere anlatıyorum. Bu devre 1945/1948 ‘Büyük Doğu’larıdır ve Oktay Akbal bu dönemde 1947 Mayıs’ına kadar yazmıştır. Yine o yazısında ‘Bizleri de etkilemeye çalıştı ama başaramadı.’ diyor. Şimdi bu ‘Büyük Doğu’larda Oktay Akbal’ın kroniklerinden birkaç cümle okuyacağım: Derginin değişik sayılarında genellikle Batı’dan sanat haberlerini kısa yorumlarla veren Akbal, bunlardan Pitigrili adlı, o yıllarda immoralist romanlarıyla meşhur bir yazar hakkında şu hükmü verir: ‘Bu ruh ve ahlak bozguncusu.’ Başka bir yazısında da Ahmet Adnan Saygun’un ‘Yunus Emre Oratoryosu’ hakkında şunları söyler: ‘Oratoryo tarzının bir İslam toprağında bu kadar ileri gitmesi karşısında hayret! Bir Türk bestekârının bir Müslüman büyüğüne ait eseri oratoryo ifadesi içinde meydana getirmesine değer atfedebilir misiniz? Heyhat ki bu garabeti Ahmet Adnan Saygun’un kardinal elbisesi içinde İslami bir nağme tatbiki vücuda getirmek gayretini, bizzat Fransız ileriye sürmüştür.’ Oktay Akbal, 1980 Nisan’ında yazdığı bir yazıda şunları anlatıyor: ‘1943’ten sonra yazdığım… öykülerim Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’sunda çıkmış, ilgi uyandırmıştı. Bu dergi yirmi bin satıyordu… Daha Necip Fazıl’ın Süper Mürşitliği ortaya çıkmamıştı. Para da veriyordu yazılara.’ ”25

      “Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi”nin birinci cildinin 483. sayfasında “Büyük Doğu” maddesinde şöyle deniyor: Siyasi, edebî dergi (İstanbul). 17 Eylül 1943 Mayıs 1944; 2 Kasım 1945 2 Nisan 1948; 14 Ekim 1949 29 Haziran 1951; 16 Kasım 1951 27 Kasım 1951 (Günlük); 6 Mart 1959 14 Ekim 1959; 30 Eylül 1964 25 Kasım 1964; 22 Eylül 1965 19 Aralık 1965; 19 Temmuz 1967 10 Ocak 1968 (Dergi); Mayıs 1969 Aralık 1969; 6 Ocak 1971 28 Nisan 1971, 1943 ile 1971 yılları arasında on beş devre hâlinde Necip Fazıl Kısakürek tarafından ekseriye haftalık olarak yayımlandı.”

      “Büyük Doğu”da Üstad’ın kaleme aldığı birçok köşe, klişeleriyle beraber derginin bütün devrelerinde okuyucusu ile buluşmaya devam etti. Bunlar; “1001 Çerçeve”, “Dedektif x Bir”, “Çöle İnen Nur”, “Tasavvuf”, “Dilimizi Öğrenelim”, “Hadislerin Muhasebesi”, “İslam İnkılabı”, “Sizinle Başbaşa”, “Davanız Davamızdır”.

      Necip Fazıl Kısakürek’in “Büyük Doğu”da kullandığı mahlaslar da hayli zengindir: Ne Fe Ka, Prof. Ş. Ü., Ahmed Abdülbakî, Dedektif x Bir, Adıdeğmez.

      1945’te çıkan “Büyük Doğu”larda “Büyük Doğu Akademyası” başlığı altında seri “Toplantı”lar yapılır. Anlatan: Zahir Güvemli’dir:26

      “Toplantı No: 1’de şöyle denir: Akademya, Yunancadan alınma bir kelimedir. Eflatun’a mensup grup, Atina civarındaki akademus bahçelerinde toplandığı için bu ismi almıştı. Fransızlarda bu kelime ilim ve sanat adamlarından meydana gelen resmî bir teşekkülü ifade eder. Tanzimat’tan beri bizde yerleşen aşağılık duygusu, ifade ettiği keyfiyeti düşünmeyip doğrudan doğruya kelimeyi mefkûreleştirdiği için, akademya mefhumu yanına yaklaşılmaz bir mahiyet kazandı. ‘Büyük Doğu’, kelimeyi tam ve asıl manasıyla alıyor ve kendi merkez fikri etrafında toplananları ifadelendirmek için kullanıyor.

      ‘Büyük Doğu’ akademyası ilk toplantısını 30 Aralık 1945 Pazar günü Necip Fazıl Kısakürek’in evinde yaptı. Toplantıda Kâzım Nami Duru, Burhan Belge, Salah Birsel, Gavsi Ozansoy, Fahri Erdinç, Özdemir Asaf, Oktay Akbal, İskender Fikret Akdora, Abdurrahman Şeref Laç, Nejat Muhsinoğlu, Necip Fazıl Kısakürek ve Zahir Güvemli vardı. Necip Fazıl Kısakürek sözü açarak ‘Büyük Doğu’ İdeolocyası üzerinde arkadaşlarını konuşmaya davet etti.”

      Heyet üst üste üç toplantı yapar. Toplantıda Tevfik Fikret’in şairliği tartışılır. “Serveti Fünun” dergileri masaya yatırılır; Fikret’in içtimai meselelerdeki samimiyeti üzerine yargılar ortaya konur. Birinci toplantıda mesele vuzuha kavuşmaz ve ikincisinin Özipek Palasta yapılması kararlaştırılır. “Konuşmadan sonra Necip Fazıl misafirlerini çay sofrasına davet etti. Gelecek toplantının Özipek Palas salonunda yapılmasına karar verildi. Fikret lehinde hazırlanacak olanlar Burhan Belge, İskender Fikret Akdora, Gavsi Ozansoy, Özdemir Asaf ve Oktay Akbal olarak gruplandı. Fikret’i mahkûm edenler Salah Birsel, Kâzım Nami Duru ve Zahir Güvemli olarak ayrıldı. Ve tabii Necip Fazıl…”

      Necip Fazıl’ın toplantılarda bazen coştuğu ve muhataplarını kırıp geçirdiği, sonradan da gönüllerini aldığı ve ilişkinin devamını sağladığı anlaşılıyor.

      50’li yılların sonuna doğru çıkan “Büyük Doğu”larda Atsız’ın “Türkçülüğe Karşı Haçlı Seferi ve Çektiklerimiz”