Lütfü Şehsuvaroğlu

Ordusunu Arayan Kumandan


Скачать книгу

hisseder. Kurtuluş Savaşı yıllarında saldırgan Batı’ya karşı Anadolu’nun ruh dirilişine şahit olup bunu, “Tohum” adlı tiyatro oyunu hâline getiren Necip Fazıl, oyunun tutmamasına rağmen ruhçu tarafı olan entelektüelleri bir araya getirme fikrine sahip olmaya başlamıştır. Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Kutsi Tecer daha üniversite yıllarında başlayan dostluklarını pekiştirirler ve birlikte dergi çıkarmaya karar verirler. Zaten Necip Fazıl’la Şevket Rado aynı apartman dairesinde kalmaktadırlar, dolayısıyla derginin adresi bulunmuştur. İlk altı sayısı Ankara’da çıkan “Ağaç”, altıncı sayıdan sonra İstanbul’a taşınır.

      “Ağaç”ın kadrosunda kimler var: Anadolucu, ruhçu nazariyenin beyin takımından Mustafa Şekip Tunç, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Üstad’ın özel hürmet beslediği Falih Rıfkı Atay, Salih Zeki Atay’ın başını çektiği dergi kimleri toplamamış: Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Burhan Toprak, Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyupoğlu, Sabahattin Eyüpoğlu, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba, Suut Kemal Yetkin, Fikret Adil, Şevket Rado, Feridun Fazıl Tülbentçi, Asaf Halet Çelebi, Cevdet Kudret gibi sonradan meşhur olacak olan kalem erbabı… Peyami Safa, Ertuğrul Muhsin, Hilmi Ziya Ülken, Nurettin Şazi Kösemihal, Hasan Ali Yücel, Kenan Hulusi, Sabri Esat Siyavuşgil, Mahmut Şevket, Mustafa Nihad Özön, Nasuhi Baydar, Mehmet Karasan gibi isimler, yayın kurulunda yer almasına rağmen yazıları çıkmayan yazarlardır. Peyami Safa da yer almasına rağmen, hiçbir yazısının yayımlanmadığı bu dergide beşinci sayıdan sonra hiç yer almayacaktır.

      Bazı isimler “Ağaç”la şöhreti yakalamışlardır. Kaliteli, düzgün baskılı; devrine göre estetik seviyesi yüksek olan dergide on yedinci sayıda, Necip Fazıl’ın kaleminden, ekonomik sıkıntılar yüzünden tatil edileceği anonsu yer almaktadır. “Ağaç”ın Ankara’da çıktığı devirlerde Necip Fazıl kimilerinin “müsrif” diyeceği oranda çok para harcamakta; arkadaşları arasında “prens” diye anılmaktadır. Ankara’da “geçinemeyen” dergi, İstanbul’a taşınır; daha sonra yayını tatil etmesinden sonra Necip Fazıl’ın İstanbul’daki gazete yazarlığına dönüşü başlar. “Büyük Doğu”, ana rahminde yani Üstad’ın kafasında doğum sancıları çektirmektedir.

      Büyük Doğu

      “Büyük Doğu”, Necip Fazıl’ın çıkardığı ve tamamı 328 sayıyı bulan ve yayımlanma periyodu çoğu zaman aksamalar gösteren bir dergi olmanın yanında; şairin ve hareket önderinin ideolocya kurgusunun geniş coğrafyasıdır ve aynı zamanda çok da fazla kurumsal olmayan bir derneğin, mahfilin adıdır. Son zamanlarda sadece bir yayınevi olarak Babıali’de iki göz bir odanın adıdır. “Büyük Doğu Külliyatı” Necip Fazıl’ın eserlerinin tamamı olmakla birlikte, derginin bütün nüshalarının bir araya getirilmesine de verilen isimdir. Elinde “Büyük Doğu Külliyatı” bulunan insanlar bir servete sahiptir denilse yeridir. Üstad’ın çıkardığı dergilerin bir zamanlar kimi kuşaklardan insanların elinde bulunması bir ayrıcalıktı.

      1970’li yılların ikinci yarısında İstanbul’a gidip Üstad’ın olduğu zamanlar “Büyük Doğu”ya, olmadığı zamanlar Erenköy’deki evine ziyarette bulunmak hayatımızın en kıymetli mütemmimlerinden biriydi.

      Ahmet Kabaklı Hoca’ya (Tercüman) uğrayıp ya oradan ya da Türk Edebiyatı Vakfına geçip Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun yanından önce Erol Güngör aranır, ardından Cemil Meriç ve sonra Necip Fazıl. Önce Edebiyat Fakültesine Erol Hoca’nın yanına gidilir, sonra Göztepe’de Cemil Meriç’in evinde kitap ve yazı okumaları, ardından Erenköy’de köşke ya da bahçe içindeki eve gidilir. Ve gece S. Ahmet Arvasi’nin (daha doğrusu kızının) evinde uzun değerlendirmeler, geç vakitlere kadar yapılan sohbetler, İstanbul’a yaptığımız aylık, neredeyse mutad ziyaretlerin billurdan damıtmalarıydı.

      Bir gün, “Büyük Doğu”da Üstad, büyük gençlik buluşması hazırlıkları ve planları üzerine çalıştıktan; kâğıt üzerinde teşkilat şemaları bile çizdikten sonra ben sohbetimizin bereketini derleyip yanından ayrılmaya hazırlanırken; oğlu Mehmed Bey’i yanına çağırdı ve bana bir “Büyük Doğu” külliyatı vermesini söyledi. Mehmed Kısakürek de sonradan hak verdiğim itirazını seslendirmeye kalkınca azar işitti ve talimat net ve keskin bir ifadeyle tekrarlandı. Üstad’ın odasından çıkıp da Mehmed Bey’e “Kusura bakma, benim yüzünden azar işittin.” dediğimde; Üstad’ın lütufkârlığının çok daha büyük bir anlam taşıdığını anladım. Zira sadece iki takım “Büyük Doğu” serisi bulunuyordu ve birini rahmetli Profesör Ayhan Songar o kadar ısrar etmesine rağmen alamamıştı. Gençlikle köprübaşı bir genç olmanın gururuyla İstanbul teşkilatına uğramış ve Ankara’ya, dergimize matbaa malzemesi ve dizgi ünitesi (Topbaş IBM’den başka bir şey değildi.) götüreceğimden emaneti orada paketletip İstanbul şube başkanının güvenilir ellerine teslim ettim. Şu anki düşüncem dizgi makinesini bırakıp “Büyük Doğu”yu yüklenmek olsa da o zaman çıkaracağımız yeni dergi için (“Genç Arkadaş”, “Hasret” veya “Nizam-ı Âlem”) makine çok daha aciliyet kesbettiğinden, çaresiz, şube başkanına güvenmek zorunda kaldık.

      Bir gazeteci, bir yayıncı hatta bir medya operatörü olarak Necip Fazıl, “Haber” ve “Son Telgraf” gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış, fıkralar yazmıştır. Çeşitli memuriyetlerinin arasında verdiği fasılalarda ise geçimini yine yazarak temin etmiştir. 1936 yılında “Ağaç” dergisini çıkaran Üstad, 1943’ten itibaren de “Büyük Doğu” dergisini yayımlamaya başlar. İlk dönemin sayı adedi otuzdur. Bu ilk dönemde “Ağaç” dergisindeki kadro korunduğu gibi, yeni yazarlar da yazı ailesine katılır. Mayıs 1944’e kadar süren bu ilk yayın döneminde diğer dergilerden çok farklı bir yayıncılık göze batmaz. Fakat yine de ruhçu nazariyeden izler taşıyan yazılar vardır ve “Allah’a İnanıyor musunuz?” soru başlığını taşıyan bir anket yayımlanması o dönem için dikkate değer bir çıkıştır. Derginin ikinci yayın dönemi Kasım 1945’te başlar. Bu dönem, 1948 yılına kadar devam eder. Bu dönemde muhalefet sesleri yükselmeye başlamış, tek parti döneminin siyasi tahakkümü çatırdamaya yüz tutmuştur. Milli Kalkınma Partisi kurulmuş, ardından Demokrat Parti’nin kuruluşu için kollar sıvanmıştır.

      Tek parti döneminin sona ermeye başlaması, dinî hayat üzerindeki baskıların da hafifleyeceğine işaretti. Dinî yayımlar ihtiva eden bazı dergiler yayın hayatına girmiş, “Büyük Doğu”da da benzer muhtevada yazılar artmıştır. Bu türden yazılardan bağımsız olarak, Necip Fazıl’ın bizzat kaleme aldığı ve hadislere, evliya menkıbelerine değinen “Halkadan Pırıltılar” gibi başlıklar altındaki yazılar, “Büyük Doğu”nun ilk sayılarından itibaren çizgisini ortaya koymasına rağmen, Üstad’ın yayıncılığının esprisi olarak magazin sayfalarının da süslediği dergi, toplumsal taleplerle örtüşüyordu.

      İkinci döneminde seksen yedi sayı çıkan dergide kapaktan magazin sayfalarına kadar Üstad’ın üslubunu, müdahalesini, çizgisini fark etmek mümkündür.

      Hüseyin Cahit Yalçın, Nizamettin Nazif, Şükrü Baban, Burhan Belge, Peyami Safa gibi gazeteci ve yazarların da yazar kadrosunda olduğu “Büyük Doğu”da, fen bilimlerinden tarihe, siyasetten felsefeye, sanattan sosyal politikaya hemen her sahada yazılara yer verilmiştir. Bu seride, Murat Özdilek, Reşad Ekrem Koçu, Sami Karayel, Kazım Duru, Mukbil Özyörük, Şeref Laç gibi isimlere de rastlamak mümkündür.

      Atsız’ın da Türkçülük olaylarıyla ilgili makalelerinin yer aldığı “Büyük Doğu” dergilerinde