Ахмет Мидхат

Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar


Скачать книгу

niçin böyle söylüyorsunuz? Ben olanı biteni haber aldım diyorum. Daha ister misiniz? Rahip buraya, sizin konağınıza girmiş. Cuzella’nın odasına girmiş. Cuzella ile konuşmuş. Hatta Cuzella’nın öğretmeni Marie dahi orada imiş. Söylettim diyorum efendim, söylettim. Herifi âdeta sorguya çektim.”

      Alfons: (birdenbire aklına bir şey gelmiş gibi bir tavırla) “Anladım, anladım. Bu rahip genç, güzelce bir şey değil mi?”

      Pavlos: “Evet, sakalı, bıyığı tıraşlı. Gözü ağrıyormuş da gözlerinin üstüne kadar bir siyah canfes bağlamış.”

      Alfons: “Benim gördüğüm zaman gözleri ağrımıyordu.”

      Pavlos: “Siz onu nerede gördünüz?”

      Alfons: “Burada.”

      Pavlos: (yürek çarpıntısıyla) “Burada, konağınızda, değil mi? O rahip işte.”

      Alfons: “Evet ama o herif sizin rakibinizin arkadaşı değil. Bizim Marie’nin ahbabı imiş. Manastırdan gelmiş de kendisini araya araya burada bulmuş.”

      Pavlos: “O habislerin hepsi birbiriyle ahbap değil, âdeta kardeş, kız kardeştirler. Artık Marie’den de emin olmayınız.

      Alfons: “Canım, kız benim değil mi, istediğime veririm.”

      Pavlos: “Öyle ama el oğlu alır. Hem de size şunu da haber vermeliyim ki bu herif Müslüman’dır.”

      Alfons: (yüreği ağzına gelerek) “Müslüman mıdır? Müslüman ise kızımı nasıl alacak?”

      Pavlos: “Onlar alırlar. Çünkü dinsiz olanlardan başka Yahudilerden ve Hristiyanlardan da kız alabilirler. Yalnız kendileri için kâfir kızları şiddetle haramdır.”

      Alfons: “Güzel ama ben verebilir miyim?”

      Pavlos: “Kızınız herifi seviyormuş diyorum, seviyormuş! Evlilik de vaat etmiş. Herif mutlaka alır. Ona Hasan Mellah derler. Fas’ta Sidi Osman’ın oğludur.”

      Alfons: “Sidi Osman’ın oğlu ha! (büyük bir ehemmiyetle) Öyleyse belanın pek büyüğüne çatmışız. O herifin oğlu dahi mutlaka kendisi gibidir.”

      Sidi Osman ismi Fas’a yakın olan mahallere yıldırım gibi aksetmiş olduğundan Alfons her şeyden ziyade kızına taarruz eden adamın Müslüman olması bir yana, Sidi Osman’ın oğlu olmasına ehemmiyet vererek bu konuda pek kuvvetli bir tedbire lüzum gördü.

      Alfons: “Ee, bu müşkülün çaresi?..”

      Pavlos: “Bu müşkülün çaresi kolay. Bu herif şimdi Fas hükûmetinin eline geçse parça parça paralar.”

      Alfons: “Ee!”

      Pavlos: “Gidip bizim mutasarrıfı görürsünüz. Eğer bu herifi tutup Fas devletine teslim ederse Fas tarafından alacağı büyük mükâfattan başka, benim tarafımdan da istediğiniz kadar rüşvet teklif edersiniz.”

      Alfons: “İyi ama bir mutasarrıf bu işi yapabilir mi? Onu devlet makamına kadar arz etmeli. Çünkü bir yabacıyı yerine teslim etmek…”

      Pavlos: “Biz bu herife eşkıya nazarıyla bakarız. Eşkıyadandır diye teslim ettiğimizi icap eden yerlere yazarız.”

      Alfons: “İşte, bak öyle olur.”

      Damat ile kayınpeder biçare Hasan aleyhinde bu kararı verdiler ve bunun nasıl ve ne yolla icrası mümkün olacağını dahi konuştular.

      Alfons, damadına o kadar teminat verdi ki Pavlos mutlaka kızı kendisine verip başka birisine vermeyeceğinden emin oldu. Bu vaat, Pavlos’un elemlerini gidermeye yaradı. Alfons, her ne kadar Cuzella’yı bir daha göstermek istediyse de Pavlos böyle perişan hâliyle Cuzella’yı görmenin uygun olmayacağından bahisle artık dönmek için izin istedi ve kalktı gitti.

      Pavlos gittikten sonra Alfons başka hiçbir şeye bakmayıp çıldırmışçasına bir hiddet ve gazapla kalktı, kızının odasına gitti.

      Hatta yoklamadan gitti.

      Alfons: “Anladım efendim meramınızı!”

      Cuzella: (fütursuzca) “Neyi?”

      Alfons: “Pek güzel bir lakırtı. İşte, Üçüncü Pavlos namında bir Müslüman’ı seviyormuşsunuz.”

      Cuzella: (büyük bir cesaretle) “Müslüman olduğunu bilmem. Fakat inkâr da etmem. İftiharla söylüyorum ki Üçüncü Pavlos’u seviyorum. Sizin Beşinci Pavlos da üç dört yüz bin taler sermayesiyle kendisine başka bir zevce bulsun.”

      Alfons: “Ne halt eder?..”

      Cuzella: “En evvel, en sonra söyleyeceğim söz budur! İşte, ben bu haltı ettim! Bunun üzerine beni annemin yanına gönderebilmek de sizin elinizdedir!”

      Kız bu lakırtıyı o kadar cesaretle söyledi ki Alfons kim bilir nasıl kötü bir niyetle gayet şiddetli bir hareket etmişti. Fakat birdenbire yine bir durgunluk gösterip kızın yüzüne bir an baktıktan sonra tersine persine dönüp odadan çıktı, gitti.

      Zanneder misiniz ki pederinin gösterdiği çılgınlık Cuzella’ya bir nevi tesir edebildi? Asla! Yalnız Üçüncü Pavlos’un Müslüman olduğu hakkında pederinin verdiği malumat biraz zihnini meşgul etti. Biraz değil gittikçe arta arta bir hayli meşgul edebildi. Pek çok şeyler düşündü. Lakin ne düşündüğünü burada kaydedemeyiz. Zira ne düşündüğünü kendisi dahi bilmiyordu. Bir saniye içinde bir türlü, diğer saniyede onun tersine düşünüyordu.

      Kızcağız işin bu cihetini Marie ile birlikte müzakere etmek için, rahibeye bir hizmetkâr göndermek istedi. Ancak giden hizmetkâr tam konak kapısından çıkarken Alfons görüp men ile avazı çıktığı kadar haykıra haykıra “Asıl fesat o rahibe olacak kaltak değil mi? Onu bir daha burada görmemeliyim! Vallahi pek fena ederim!” dediğini Cuzella işitince işte o zaman işe ehemmiyet verdi.

      Cuzella’nın o akşamki, o geceki hâli acınacak kadar bir hâl idi. Bir hâle geldi ki kızcağız ne babasının tehdidine ve ne de Üçüncü Pavlos’un Müslüman olduğuna ehemmiyet vermeyip yalnız Marie’den ümit ettiği yardımdan mahrum kalacağı cihetle üzülüyordu.

      Gece sabaha kadar uyumadı dersek hata etmemiş oluruz. Zaten yetmiş iki saat kadar müddet içinde, belki yetmiş iki dakika kadar da gözlerine uyku girmedi. Hasan’ın resmini elinden düşürmeyip bu resme bakıyor, bir de hırsızın girmiş olduğu pencereye gözlerini çevirip âdeta çocuğun hayali içeriye giriyor zannediyordu.

      O gece şafakla beraber hizmetçisi Angelino’yu bir davetname ile Marie’ye gönderdi. Angelino, pederinin şiddetini bildiği cihetle ilk önce biraz tereddüt göstermişti. Fakat Cuzella “Ne olursa olsun, isterse beni öldürsün, mutlaka götürmeli.” diye her şeyi göze aldırarak ısrar etmesiyle kız dahi çarnaçar götürdü.

      Marie geldi. Alfons henüz yatağında bulunduğu cihetle ona görünmeden Cuzella’nın odasına girdi. Cuzella her şeyden evvel olan biteni Marie’ye hikâye edip Hasan aleyhinde verilen karardan haberi olmadığı cihetle onu haber verememişti. Marie, Alfons’un kendi aleyhindeki şiddetine hayret etti. Fakat bu şiddetin dahi mutlaka Pavlos tarafından gelmiş olacağını kestirerek o da ona karşı düşmanlığa hazırlandı.

      Marie: “Hepsi güzel, hepsi kolay. Fakat Üçüncü Pavlos’un Müslüman olduğuna ne dersiniz?”

      Cuzella: “Ah Marie’ciğim, ona hiçbir şey diyemiyorum. Nazarımda dinlerin cümlesi, insanları bir tanrının ibadetine davet ediyor ki yeri göğü, bütün âlemi o tanrı yaratmıştır. Hiçbir din yoktur ki yüce Tanrı’yı bizden az takdis etsin. Hiçbir din yoktur ki yüce Tanrı’ya bizden az yalvarsın. Dinlerin cümlesi iyilikleri tavsiye, kötülükleri menetmiyor mu?”

      Marie: