Zekeriya Akman

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bir Aydın Şeyh Safvet (Yetkin) Efendi


Скачать книгу

Tekkesi’nin bugün mevcut olan kitabesine göre yapı, Abdülkadir Efendi döneminde tamir edilmiştir. Söz konusu tamirata tam olarak ne zaman başlandığı bilinmemekle birlikte, Abdülkadir Efendi’ye heyet marifetiyle maaş belirleyen 19 Zilhicce 1301 tarihli belgenin sonunda, tekkenin tamirine ilişkin bir kayıt da bulunmaktadır. Bu kayıtta ona, tekkedeki hizmetleri için aylık 300 kuruş tahsisat ayrılmasının uygun olacağı belirtilmiştir. Ancak tekkenin tamire muhtaç olmasından dolayı, şeyhe tahsisat verilmeyip, öncelikle bütün gelirin tekke tamirine harcanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

      Bu kayıtlar tekkenin, muhtemelen sadece vakıf geliriyle tamir edildiğini ve söz konusu tamirata bu senelerde başlandığını göstermektedir. Tekkenin kapısı üzerindeki kitabeye göre bu tamir 1308 senesinde tamamlanmıştır. Dolayısıyla söz konusu tamirat beş yıl civarı sürmüş olmalıdır. Abdülkadir Efendi’nin oğlu ve tekkenin hatibi Mustafa Safvet Efendi (Safvet Yetkin) tarafından bu tamirden sonra kaleme alınan inşa kitabesinin kaydı şu şekildedir:

      “Zuhûr etti Hüdâvendi kerîmin lütf-i ihsânı

      Göründü nagâh halvetime feth-i rabbânî

      Bu câ-yi dilküşâ-yı Şeyh Abdülkadir’in feyzi

      Serâser eyledi reşk ol firdevs-i rızvânî

      Yapıldı himmetiyle minâr-i enfas-i pâkinde

      Mücedded bir minâre hücrelerle bâb-ı zî-şânî

      Bu asariyle mesrûr oldu rûh-i bani-i vakıf

      Mukîm-i ravza-i cennet-i cenâbı hazreti Şânî

      Hitâmında safâ-yı fikre safvet gelüb der târihi

      Serâpa revnak efzâ oldu bu dergâh-ı rahmânî

Sene 1308” 42

      Tekkenin tamir edilmesinden sonra, iyice yaşlanmış olan Abdülkadir Efendi, tekkenin işlerini idare etmesi amacıyla oğlu Safvet Yetkin’i kendisine vekil tayin etmiştir. Safvet Yetkin, bu dönemde çeşitli vesilelerle tekkenin müdahil olduğu davalarda, babasının vekili sıfatıyla şeri mahkemede hazır bulunmuştur. Mevcut kayıtlara göre, Abdülkadir Efendi, 1315 senesinin Ramazan ayında, yani 1898 yılının başlarında vefat etmiş, cenazesi yıkanıp kefenlendikten sonra, yıllarca hizmet ettiği Halvetî Tekkesi’nin kenarına defnedilmiştir. Vefatından sonra tekkenin başına oğlu Mustafa Safvet Efendi tayin edilmiştir. 19 Şevval 1315 tarihli bir mahkeme kaydında, Abdülkadir Efendi’nin “yalnız sulbi sahih oğlu Mustafa Efendi’yi terk ederek” vefat ettiği ve tekkenin “yevmi 10 akçe vazife ile meşihat ve meşihate meşrût olan tevliyet ve yevmî 5 akçe ile dahi imamet cihetlerine” bu hususlara ehliyet ve iktidarı bulunan Mustafa Efendi’nin getirildiği belirtilmiştir. Aynı belgede Urfa Evkaf Müdürü Süleyman Efendi’nin başkanlığında toplanan komisyon heyetinin, 1282 doğumlu Mustafa Safvet Efendi’yi imtihan ettiği, Mustafa’nın Kadirî ve Halvetî tarikatlarında icazet sahibi olmasının yanı sıra âlim, zahit ve muttaki bir zat olduğu, Urfa’daki Kadirî ulemasının imzalı şahadetnamesiyle beyan edilmiştir.43

      Abdülkadir Efendi’nin mezar kitabesindeki kayda göre tam künyesi Ebu Muhammed Muhyiddin es-Seyyid eş-Şeyh Abdülkadir bin eş-Şerif Muhammed Muhyiddin es-Sıddıkî el-Hüseynî’dir.44 Bu kitabe kaydına göre Abdülkadir Efendi’nin soyunun Hz. Ebubekir ve Hz. Ali’ye dayandığı anlaşılmaktadır. Meşihat-ı İslâmiye Sicill-i Ahval Arşivi kayıtlarında ise, Abdülkadir Efendi’nin oğlu Safvet Yetkin’in soyunun Hz. Ebubekir’e dayandığını şu ifadelerle gösterilir:

      “Şeyh Safvet Efendi’nin nesebi baba tarafından Hz. Ebubekir’e, anne yedinci dedesinin annesi tarafından Hz. Muhammed’e dayanmaktadır. Şöyle ki: Muhammed Muhyiddin el-Mahevî ve Ğulam Muhammed Ali ve Muhammed Mustafa benu Abdülkadir bin Muhiddin el-Erbilî bin Abdullah bin Muhyiddin bin İbrahim bin Ebubekir bin Ebi’s-Safa Hazreti Şeyh Mustafa bin Kemaleddin bin Ali bin Kemaleddin bin Muhyiddin Abdülkadir bin Bedrettin bin Muhammed bin Nasıruddin bin Muhammed bin Şehabeddin Ahmed bin Nasruddin Muhammed bin Bahaaddin İvaz bin Abdulhalik bin Abdudülmunim bin Yahya bin el-Hasan bin Musa bin Yahya bin Yakub bin Necmeddin bin Ebi’r-Ruh İsa bin Şaban bin İsa bin Davud bin eş-Şerif Muhammed bin Takiyyuddin Nuh bin eş-Şeyh Talha bin es-Seyyid el-İmam Ebu Muhammed Abdullah bin el-İmam el-Müctehid el-Sahabi Ebulfazl Abdurrahman bin el-İmamu’lAzam ve’l-Halifetü’l-Ekrem Ebubekir es-Sıddık el-Mükerrem.” 45

      Doğum tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yer almayan Abdülkadir Efendi’nin yaşıyla ilgili olarak çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilerin ışığında aşağıdaki çıkarımlar yapılabilir. Bugün Halvetî Tekkesi’nin hemen yanında bulunan mezar kitabesinde Abdülkadir Efendi’nin 1315 yılının Ramazan ayında, 91 yaşındayken vefat ettiği yazmaktadır. Bu kayıttan yola çıkarak kendisinin doğum yılının 1224 yılı olduğu tahmini yapılabilir. Ancak Urfa Şer’iyye Sicilleri’nde yer alan ve kendisinin Halvetiye Tekkesi meşihatına tayin edilişini konu alan belgeye göre 13 Şaban 1300 tarihinde 79 yaşındayken bu makama getirilmiştir.46 Bu belgeye göre ise doğum yılı 1221 senesi olarak saptanabilir. Ayrıca bu belgeye göre Abdülkadir Efendi 94 yaşında iken vefat etmiştir. Abdülkadir Efendi henüz hayattayken hazırlanmış resmî bir belgeyi, kaynak olarak almak daha doğru bir yöntem olacaktır. Bu yüzden, kendisinin 1221 senesinde doğup 94 yaşındayken 1315 senesinde vefat ettiğini söylemek daha doğru olacaktır.

      Abdülkadir Efendi’nin Kadirî, Halvetî ve Nakşibendî tarikatlarından şeyhlik icazeti alması ve bu tarikatların inceliklerine vakıf olması bir yana, kendisi aynı zamanda bu alanda yaklaşık on beş eser de telif etmiştir. Kaleme almış olduğu bu eserler, yaşadığı dönemde ilmî çevreler tarafından büyük takdirle karşılanmıştır. Nitekim yukarıda arz ettiğimiz belgelerde de görüldüğü üzere, Abdülkadir Efendi’ye Halvetî Tekkesi meşihatı tevcihinde, İstanbul Uşşakî Tekkesi Postnişini Hasan Hilmi Efendi, onun eserlerine dikkat çekmiş ve yazdığı risalelerin fazlalığından hareketle onun “erbâb-ı te’lîf ve tesânîf” bir zat olduğunu belirtmiştir. Bu durum, İstanbul’daki kimi tarikat çevrelerinin, onun eserlerinden haberdar olduğunu ve bu eserlerinden istifade ettiğini göstermektedir. Aynı şekilde, henüz hayatta iken bazı kitaplarının İskenderiye’de basılmış olması, Mısır’daki ilmî çevrelerin kendisine ve eserlerine rağbet ettiğinin birer işaretidir. Bunun yanı sıra, Abdülkadir Efendi, zamanında Urfa’daki tarikat çevreleri arasında eser telif etmiş olan tek sufidir.47

      Kaleme aldığı eserlerinde Abdülkadir Efendi, İslam tasavvufunun ana konuları olan iman, marifet, hakikat, şeriat gibi kavramları, şeyh mürit ilişkisini, nefis terbiyesini, tarikat büyüklerinin kerametlerini ve daha birçok hususu ele almıştır. 1299 senesinde basılan “Muhabbetü’z-Zâkirîn fî Reddi ale’l-Münkirîn” isimli ilk eserinde, tasavvufu savunarak sufiliğe yöneltilen eleştirilere güçlü delillerle cevaplar vermiştir. Bir sonraki sene yani 1300 senesinde basılan diğer eseri “Tefrîhu’l-Hâtır fî Menâkıbış-Şeyh Abdülkadir”de ise, kendisinin de mensubu olduğu Kadirî Tarikatı’nın kurucusu Abdülkadir Geylani’nin çeşitli menkıbelerine ve kerametlerine yer vermiştir.

      Abdülkadir Efendi’nin oğlu olmanın da etkisiyle Safvet Yetkin, ilköğrenimini Urfa’da babasının belirlediği hocalardan ders alarak tamamladıktan sonra İstanbul ve İskenderiye’ye gitmiş ve ardından eğitimine Mısır’daki Ezher Medresesi’nde (Câmiu’l-Ezher) devam etmiştir.48 Medresede aldığı dört yıllık Arapça ve İslami eğitimin