Büşra (1976, Sevgilerim adlı kitabı) ve Agim Rifat Yeşeren (1979, 34 Rübai Daha adlı kitabı)30.
3. 1980 kuşağı olarak adlandırabileceğimiz üçüncü kuşak, Kosova Türk edebiyatındaki yaratıcı ve göz dolduran son kuşak olarak dikkati çeker. Şairlerimiz şunlardır: Zeynel Beksaç (1980, Gurur Duy Sen XX. Yüzyıl kitabı), Osman Baymak (1980, Beş Parmak adlı kitabı), Fikri Şişko (1980, Utku adlı kitabı), Raif Kırkul (1988, Saltanat adlı kitabı).
1990’lı yıllara geldiğimiz zaman Kosova’da Türk edebiyatı sıkıntılı bir süreç içerisine girer yeniden. Bu gelişmelerden şiir de, tür olarak etkilenir. 1994 yılında ilk şiir kitabı (Düşsel Senfoni31) yayınlanan Mehmet Bütüç, 1990 sonrası edebiyatın dikkati çeken nadir edebiyatçılarından birisi olur, tiyatro ile ilgilenir, basın yayın dünyasının içerisinde yer alır.
Kosova Türk edebiyatında şiirin gelişim sürecini izlerken, şimdi bu dönemlerin özelliklerine değinmek gerekmektedir.
“Kosova SÖB’nde Türk halkı ozanları N. D. Ülkü, H. Mercan ve N. Hafız’dan sonra Bayram İbrahim ve İskender Muzbeg kendi yapıtlarında evrensel konulardan başka Kosova’da Halk Kurtuluş Savaşı’nı, özyönetimi ve Tito Yugoslavya’sının gelişmesini içeren konulara da değinmektedir. Bu ozan ve yazarların çocukluklarının geçtiği Prizren ili yöresinin renk ve kokusu, şiir ve düzyazılarına sık sık yansımaktadır.
1970 yıllarından sonra yazın yaratıcılığı alanında genç kalemler arasında birkaç ad sivrilmeye, birkaç sanatçı kişiliği kendi yolunu bulmaya başladı. Bu gençlerin arasında Altay Suroy, Agim Rifat, Zeynel Beksaç, Şecaattin Koka, Osman Baymak, Arif Bozacı, Fikri Şişko, Murtaza Buşra, Fahri Mermer, Melahat Kaçamak, Bahar Kureys ve Özcan Micalar’ı anmak yerindedir.” (Muzbeg 1984: 17)
Fahri Kaya (1994: 15-16), Yugoslavya Türk şiirini değerlendirdiği makalesinde, Türk şiiri ve şairleri açısından 1965-1975 yıllarının bir gelişim dönemi olduğunu, şiirin olgunluk yıllarını yaşamaya başladığını özellikle vurgulamaktadır.
“1965-1975 yılları şiirimizin hem nitelik hem de nicelik bakımından başarılı olduğu yıllardır. Bu yıllarda şiirle uğraşmaya başlayan gençlerin sayısı çoğalmaya başlamış ve bunlar daha bilinçli ve daha aydın olduklarını göstermişlerdir. Gerçekte bu yılların şairleri şiirin gizlerine girmekle birlikte şiir anlayışlarının çok daha yüksek bir düzeyde olduğunu kanıtlamışlardır. Onlar şiirin sadece ölçülü ve uyaklı bir söz sanatı olmadığını kavrayarak o zamanın Yugoslavya’sı ve Türkiye şiirinin dışında Avrupa ve dünya şiirindeki tüm yenilikleri izlemeye ve bundan yararlanmaya başlamışlardır. Böylece şiirimiz kendine özgü bir yolda gelişme olanağı bulmuştur. Konu çeşitliği, imge zenginliği ve şiir dilindeki ustalık şiirimize karşı ilgiyi arttırmıştır. Şiirimiz başka dillere çevrilmeye, yabancı dillerden şiir çevirileri yapılmaya başlanmıştı. Şiir çevirileri, şairlerimizin şiirin gizlerine daha iyi girebilmelerine yardımcı olmuştur.”
Kosova’da Çağdaş Türk şiirinin, öncelikle çocuk şiiri konusunda önemli bir açılım yaptığını vurgulamalıyız. Bunun dışında genel anlamda, şu şiir türlerinin yaygın olarak yazılıp okunduğunu söyleyebiliriz. Özellikle 1970’lı yıllara kadar, Kosova’da ve Makedonya’da Türkler arasında, “sosyal içerikli şiir”32 en sevilen şiir türüdür. Ancak gerek o yıllarda gerekse sonraki yıllarda, “lirik şiir”, “ironik şiir”, “didaktik şiir” de yazılmıştır. Şairler genellikle, serbest şiir tarzını, benimsemişlerdir. Son dönemlere geldiğimizde, modernist şiirin etkilerinin de görüldüğünü, fütürist ve somut şiir yaklaşımlarının da sezinlendiğini söyleyebiliriz.
Türkiye ve Türklüğe canı gönülden bağlı Kosova şairleri, ana ülkeyi bir hayal ülke olarak hep sevmişler ve değerlerini görmeseler de, yaşamasalar da içlerinde yaşatmışlardır. Geleneksel tür şiirini tanımak için özel bir çaba sarfettikleri kimi şiirlerde görülen geleneksel unsurlardan anlaşılmaktadır. Kimi şairlerimiz, halk ve divan edebiyatında gördüğümüz, mahlas kullanma geleneğini Kosova edebiyatında da kullanmışlardır. Örneğin, Bayram İbrahim (Rogovalı), İskender Muzbeğ (Şefikoğlu), Agim Rıfat (Yeşeren), Altay Suroy (Recepoğlu) gibi.
2.2. ROMAN ve HİKÂYE
Modern hikâye ve roman türünün Kosova edebiyatında yazılmaya başladığı dönem, Makedonya edebiyatı ile aynı çizgi içerisinde ve eş zamanlı bir süreç içerisinde gerçekleşmiştir. Çocuk hikâyeleri yazımı, hikâye yazımı ve roman yazımı olarak ilerleyen bu süreç, bugün ayırmak durumunda kaldığımız aslında, Tito Yugoslavyası döneminde tek ülke durumunda olan Makedonya ve Kosova edebiyatı için ortaktır. Gerek roman gerekse hikâye için 1950’li yıllardan sonra ilk örnekler verilmeye başlamıştır. Günümüz Makedon edebiyatında yer alan Mustafa Karahasan’ın çocuklar için yazmış olduğu Küçük Erler (1950), bu türün ilk örneği olarak kabul edilmektedir. “İki yıl sonra Necati Zekeriya, Fahri Kaya ve Mahmut Kıratlı’nın birlikte yayınladıkları Sesler adlı kitapta, Mahmut Kıratlı’nın ilk hikâyeleri yer alıyor. Mahmut Kıratlı’nın Küçük Hikâyeler adlı ilk hikâyeler kitabı ise 1954 yılında dünya yüzünü görüyor.” (Kaya 1990: 10)
Bu ilk örneklerin arkasından Mustafa Karahasan, Necati Zekeriya ve Hüseyin Süleyman’ın hikâye kitapları yayınlanmıştır. Yazılan ilk hikâyeler, çoğunlukla çocuklar için yazılmış örnekler olmaları bakımından önemlidir. Büyükler için yazılan hikâyelerin ilk örneğini Şükrü Ramo Yeşil Köy ile verir, yıl 1972’dir. Büyükler için yazılan hikâyeler, zaman almış, Makedonya’da yirmi yıllık bir aradan sonra görülmeye başlamıştır.
Kosova Türk edebiyatında, ilk örneklerin görülmeye başlaması daha geç dönemlere denk gelmektedir. Çünkü burada edebiyatın yapılanması ve yeni tarzda edebiyat tarzının benimsenmesi ve edebiyatçıların yetişmesi için daha beklemek gerekecektir.
Kosova’da Türk edebiyatı içerisinde ilk hikâye33 kitabı yayınlanan yazarımız, Enver Baki’dir. 1972 yılında Anahtarlar adlı hikâye kitabı yayınlanır. Onu 1974 yılında, yayınlanan kitaplar izler. Süreyya Yusuf’un yazmış olduğu Ali Ağa adlı hikâye kitabı, İskender Muzbeg’in Sevil adlı hikâye kitabı, Enver Baki’nin Mutlu Baba adlı kitabı izler. 1975 yılında ise Hasan Mercan, Körağa Sokağı adlı çalışmasıyla hikâye alanında edebiyat dünyasına girer. 1978 yılında, Şecaattin Koka’nın Karadüzen adlı kitabı yayınlanır.
1984 yılında, Ahmet S. İğciler Yüreksiz Adam ile, 1985 yılında, Reşit Hanadan Duygu Tutsağı ile, 1986 yılında, Hayrettin Volkan Kanlı Sabahın Baharı adlı ilk hikâye kitapları ile yukarıdaki 34 yazarlarımızı izlerler.
Daha çok şiir ve tiyatroları ile tanıdığımız Agim Rifat 1991 yılında Hususi Su adlı hikâye kitabı ile bu defa hikâye alanında görülmeye başlar. Ayrıca yine bu yıllarda, ilk hikâye kitabını çıkartan ve edebiyat dünyasına adımını atan Mehmet Bütüç, Ateşböceklerin Gösterisi (1995) ve Şükrü Mazrek, İyi Kalpli Öğretmen (1997) bulunmaktadır.
Enver Baki, Hasan Mercan, Şecaattin Koka, Ahmet S. İğciler, Reşit Hanadan ilk hikâye