Gabit Müsirepov

Ulpan


Скачать книгу

kalabalık birliğini Kerey-Uvak’ın tam kalbine, Esil boyuna topladığı ve Eseney’e karşı büyük bir sefere hazırlandığı anlaşılıyor. Eseney de beş bolıs halkının yiğitlerini etrafına toplayıp, yaylak göllerine kondurdu. Daha sonra ise topladığı halkını, her boyun batırlarına ve herkesin güvendiği aksakallarına emanet edip, kendisi de yanına kırk kişiyi alarak, bir kez daha görüşmek için ilçe başkanı Ağa Sultan Şıngıs’a gitti.

      Amankaragay ilçesinin Ağa Sultanı Şıngıs Uvalihanov adlı töre idi. O, Kenesarı İsyanı’na destek vermiyordu, ancak karşı da çıkmıyordu. Saldırıya uğrayan halkı mı varmış, Kenesarı’ya katılan halkı mı varmış, hiç umursamadan, Ağa Sultan bunların ikisine karşı da çaresiz bir kişinin kayıtsızlığıyla kendi ordasında11 sükûnet içinde oturuyordu. Üçüncü yılına giren talana, yıkıma tek bir ses bile çıkarmıyordu. Kışa doğru kırk semiz soğım12, yaza doğru kırk sağımlık kısrak, yüz kısır koyun topluyordu, bunları toplayıp veren halk, saldırıya uğradığında ise hiç sesini çıkarmıyordu. Ağa Sultan’ın bu şekilde ikili oynaması, idare ettiği halkın içinde fitne de doğurdu. Bu sebeple Eseney’in de Ağa Sultan ile arası tamamen açılmaktaydı.

      Eseney, Ağa Sultan kurulunun en değerli biyidir. Âdil, ama sert mizaçlı olarak tanınan bir kişidir. Uzun süre düşünmesine karşılık, kararını hızlı verir. Hırsıza arsıza karşı çok serttir. O, yanındaki kırk yiğidi ile ilçe merkezine geldi. Eseney, Ağa Sultan’ın ordasına, güvendiği yoldaşı “Türkmen” Müsirep, Artıkbay ve Sadir adlı iki batırını alarak girdi.

      Şıngıs, Eseney’e doğru gelip selamlaştı.

      –Eseney Bey, hoş geldiniz. Tör’e13 buyrunuz…

      Yüzüne doğrudan bakılamayacak kadar kötü görünen çiçek bozuğu yüzlü, orta boylu adama, gövdesine ancak yetiştiği Eseney’e, Ağa Sultan bir yandan şaşkınlıkla bir yandan korkuyla bakıyordu.

      –Kendi yerinize, kendi yerinize! Deyip ne yapacağını bilemeyerek kendi yanında yer gösterdi.

      Tör’de oturan Kenesarı’nın elçisi Tilevimbet Biy ile Janay Batır ve birkaç kişi daha, hepsi de ayağa kalkıp Eseney ile selamlaştı.

      Eseney, Tör’de oturan Tilevimbet Biy’i daha ileriye kaydırıp, her zamanki kendi yerine, Şıngıs’ın sağ tarafına yakınlaşarak oturdu. Otururken, Eseney’in dizi, Tilevimbet Biy’in bacağına çarptı, o ise hemen bacağını çekip, Janay Batır’a doğru yaklaştı.

      –Hayırlar ola Eseney Bey!.. İlçe kurultayının vaktinden bir ay önce geldin, hayır mı, hayırdır inşallah!

      –Hayır olsa gelir miydim, Allahım, Ya Rabbim! Cin çarpmış kardeşin, idaren altındaki halkına her gün saldırıp bir huzur mu veriyor! Dedi Eseney. Özellikle de Tilevimbet’e laf çarptırarak söyledi.

      –Kerey-Uvak’ın içinde eğer senin bir Eseney Bey’in varsa, dışarıdan hiç kimseye minnet duymana gerek yok diye, biz burada huzur içinde duruyorduk…, diyerek Şıngıs sözünü tamamladı.

      –Bu senin bahsettiğin Kerey-Uvak’ın at üstünde uyuyalı beri üç yıl oldu. Bu senin çok iyi bildiğin bir durum… Dedi Eseney, bu sefer Şıngıs’ın doğrudan yüzüne bakarak konuştu.

      –Ooo, Eseney Beyim çok sinirlenip gelmiş… Eseney Beyim öfkeliyse ben âdetim olduğu üzere ağzımı açamam, diye Şıngıs böbürlenerek yalandan güldü. -Kırıcı konuşmadan sabredelim demeye de dilim varmıyor.

      Uzayan sözün farklı bir mecraya gitmekte olduğunu sezinleyen Tilevimbet Biy, konuşmaya başladı. O, iyi bir hatipti. Söze başlayan Tilevimbet, imalı imalı konuşarak, atasözleri ve deyimlerle konuşmasını süsleyerek, iyice coştu. En nihayetinde onuru kırılmış bir şekilde, tehditkâr bir üslûpla söz söyledi:

      Kazak Kazak olalı,

      Kendi önüne halk olup,

      Sağ salim bir konalı,

      Hanlığından ayrılsa,

      Halk olmaktan uzaklaşır.

      Tay yüzen kara saba14,

      Buharadan gelen tay kazan,

      Hepsi mahvolur.

      Kara ekmeye kul olup,

      Hanına dil uzatan,

      İster biy, ister kul olsun,

      Bir cezasını çekecek,

      Böylesinin onduğunu görmüş değilim.

      Tilevimbet bu şekilde bir güç gösterisinde bulunup sustu. Eseney, ona cevap vermek istemeyip Müsirep’i omzuyla dürttü.

      –Ağam, siz ne zamanki hanlıktan, hangi hanlıktan bahsediyorsunuz? Bu oturan Ağa Sultanımızın babası Uvalihan öleli yirmi yılı aştı. O zamandan beri Sibir’e bağlı altı ilçelik Kazak’ın hanının varlığını işitmedik de bilmiyoruz da. Kenesarı’ya oradan buradan katılan avareler hanımız diyorsa da, biz hiç öyle düşünmüyoruz, onlar öyle diyorlarsa varsın desinler. Fakat beni han seçmezseniz size saldırırım diyen başıbozuğu, aklı başında olan halk, han seçmez herhalde. Siz, bizim boyumuz arasına iki defa gelip, bu şiirinizi iki defa okudunuz. O zaman bizim beş bolıs Kerey-Uvak size nasıl cevap verdi? Hatırlıyor olmalısınız galiba?

      Tilevimbet Biy, “Türkmen” Müsirep’in tek bir sözünü bile duymak istemeyen bir tavırla gözlerini kapatıp, başını öne eğip sessiz kaldı. Kenesarı’nın biyine, Rusların tayin ettiği ilçe biyinin kendisi cevap vermeyerek, yanındaki at bakıcısı “Türkmenine” cevap verdirtmesi, gerçekten çok ağır bir aşağılama idi.

      Tilevimbet’in çalım satması, Müsirep’i de rahatsız etmişti, bu sebeple o, sözün sonunda biyi iyice yerin dibine soktu.

      –İlk gelişinizde sağ salim dönmüştünüz… Peki, ikinci gelişinizde ne oldu, hatırlıyor musunuz? Diye Müsirep azıcık duraksadı ve Eseney’in gözüyle işaret etmesini dikkate almayarak, -Bindiğiniz atınızdan da olup geri dönmüştünüz! Dedi.

      Kenesarı’nın Kerey-Uvak boylarına ikinci defa gönderdiği elçisi Tilevimbet Biy’in, o defa büyük bir utanç yaşayıp geri döndüğü doğruydu. “Ağzı iyi laf yapan” biri olarak bilinen biy, atasözleri ile halkı uyutuyordu. Beş bolıs Kerey-Uvak’ın arasında büyük bir heyecan hâsıl olup, onlar düşünceden çok, güzel sözlere itibar eder olmuşlardı. Bu söz ustalığı, biyin kendi ustalığı değildi elbette, onun evirip çevirerek söylediklerinin, zaten halkın kendi öz hazinesi olduğunu cahil halk fark edemiyordu.

      –Peh peh, nasıl söyledi ya hu! Halkın derdine dertlenen Edige olsa ancak böyle olurdu! Gibi sesler çıkmaya başladığında, Tilevimbet:

      –İdrak ettiyseniz, bu bana yeter halkım! Diye gururlandı.

      Tam o sırada, kalabalığın arasında oturan Eseney Biy’in önüne kır sakallı bir adam gelip çöktü:

      –Adil biy diyerek huzuruna geldim, sana başvurdum, Ese-ney. Ricamı dinle! Bu evliyalık taslayan Tilevimbet Biy’in bindiği sarı rahvanı kimin acaba? Eğer bunu biliyorsanız söyler misiniz? Dedi.

      –Kendinindir herhalde! Dedi Eseney. Tilevimbet Biy birisinin atına binip geziyor mu diyorsun?

      –Eseney Biy, kurduğun tuzağın varmış demek! Dedi Tilevimbet öfkeyle bağırıp.

      –Yok, Eseney Biy, altı ilçeye ünü yayılan sarı rahvan at benimdir. Bu kişi başkanlığında geldiler, iki hafta oldu, sarı