Ebubekir Güngör

Repressiya


Скачать книгу

okullar, Müslüman din adamlarının gayreti, onların yönetiminde hızla yayılmaya devam etmiştir.

      Türkistan’da medreselerin eğitim metotları, XI-XII. yüzyıllarda kalıplaşmıştır. Türkistan’ın bütün medreselerinde eğitim metodu, okutulan kitaplar ve program çok küçük farklılıklar dışında birbirleri ile benzerlik taşımıştır. Medreselerde okutulan dersler, din ile iç içe ve din merkezlidir.99 XVI. yüzyıldan sonra medreselerdeki dünya ilimlerinden uzaklaşılması, dinî ve ezberci eğitimin daha ağırlık kazanmasına neden olmuştur. Medreselerde anlatılan derslerin hepsine öğrenciler, ezberlenecek metin gözüyle bakmışlardır. Mekteplerle medreseleri birbirinden ayıran en temel özellik, mekteplerde Kur’an, Fars ve Türk dillerindeki kitaplar okutulurken, medreselerde sadece Fars ve Arap dilindeki kitaplar okutulmuştur. Ancak, mekteplerde öğrenme metodu yerine ezberleme metodu uygulandığı için öğrenciler bu dilleri öğrenmemişler, okuduklarını anlamamışlardır. Eğitimin yerel halk dilinde yapılmaması eğitimin baştan, sağlıksız olmasına ve öğrencileri ezbere yönlendirmesine sebep olmuştur.100 Ezbere dayalı sistem, eğitim süresinin artmasında önemli bir etken olmuştur.

      Medrese eğitiminin süresi, öğretilen içeriğe göre çok uzun süreye yayılmıştır. Bu durum öğrencilerin medreseye olan rağbetlerine engel teşkil etmiştir. Medreselerde eğitim başlangıç, orta ve yüksek olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Medrese eğitimi, her bir sınıf için 5–6 yıldan toplam yaklaşık 12- 16 yılı bulmuştur. Medrese, eğitim dili ağırlıklı olarak Arapça olduğu için öğrencilere birinci sınıfta, Kur’an-ı Kerim’i ve diğer Arap dilinde yazılmış kitapları anlayacak kadar Arapça, şerî hukuk, örfi hukuk, İslam tarihi, Yunan ve İslam felsefesi öğretilmesi amaçlanmıştır. Bu bölümü tamamlayanlar İslam’ın namaz kılma ve kıldırma, ölenler için Kur’an okuma, oruç, zekât, hac gibi temel konuları hakkında bilgi sahibi olmuş olarak kabul edilmiştir.101 Ancak gerçek, okunan yerlerin anlaşılmasından ziyade, ezberlenmesi şeklindedir.

      Medrese eğitiminin ikinci bölümünde, önceden işlenen dersler tekrar edilir ve dünyevi ilimler öğretilirdi. Dünyevi ilimlerden, matematik, geometri, coğrafya ve şeriat hukuku temel dersleri oluşturmuştur.102 Bu derslerde öğrencilere, miras hukuku, arazi ölçme, çocuklar arasında babadan kalan miras ve toprakları bölüştürme, toprak alıp- satma, medrese gelir-giderlerini hesaplama konularında bilgiler verilmiştir.103 Derslerde okutulan kaynaklar ve pedagojik kitaplar, Batıdan ziyade, doğu ülkelerinden sağlanmıştır. Rus hükümeti tarafından 1882 yılında Fergana’da bulunan medrese ve kitap satılan yerlerdeki kitaplar hakkındaki yapılan sayımda, Hindistan, Mısır, İstanbul, Kabil ve Kazan baskılı eserler çoğunluğu teşkil etmiştir. Ayrıca bu sayımda eserlerin Kaşgar’dan, Hive’ye kadar bütün Türkistan’da ucuza satıldığı için bu kadar çok yaygın olduğu vurgulanmıştır.104 Dolayısıyla Kırgız aydınları, doğu medeniyeti çerçevesinde eğitim almışlar, doğu düşünce ürünlerini halka yansıtmışlardır.

      Eğitim kurumlarının yetersizliğinin bilinmesine rağmen alimler, eğitim metodunu geliştirmek yerine, eski usulde eğitim vermeye devam etmişlerdir. Hâlbuki, bu eğitim sistemi artık zamanın ihtiyaçlarını karşılamamakta ve bu kurumda eğitim işi, gitgide geriye çağdaş dünyanın daha da gerisine düşmüştür. Medreselerde düzenli bir müfredat, plan ve ders zamanı yoktur. Medreselerde eğitim metodu olarak, müderris gözetiminde birinci sınıftan başlayıp ezberlenen konuların tekrar edilmesi ve müderrisin öğrencinin eksik ve yanlışlarını düzeltmesi şeklindedir. Öğrencilerin önceki aldığı bilgiler tekrarlandıktan sonra, öğrencilerden birisi kitabı (kaynak kitap) okur, müderris öğrencinin okumadaki eksiklerini tamamlayıp yanlışlarını düzeltme şeklindedir.105 Medreselerde öğrencinin sınıf geçmesinde sınav yapılmayıp, öğrencinin okuduğu sınıftaki durumuna göre müderris tarafından karar verilmiştir. Bundan sonra ders veren stajyer müderris, müderrisin öğrettiklerini öğrencilere tekrar ettirmiştir. Eğer stajyer müderristen öğrenciler şikâyetçi olursa değiştirme hakkı verilmiştir. Dersler, saatlere ayrılmayıp, müderrisin belirlediği şekilde namaz veya yemek vaktine göre ayarlanmıştır.106 Bu şekliyle istismarlı uygulamalara açık olan eğitim metodu, müderrislerin keyfi uygulamalarına imkan vermiştir. Medreselerde müderrisleri denetleyecek bir devlet kurumu olmadığı için müderrisler, istedikleri gibi hareket edebilmişlerdir. Müderrisleri denetleyip onların kendilerini geliştirmesinde itici bir gücün olmaması, medrese eğitiminin gelişmesini engelleyen öenmli faktörlerden birisi olmuştur. Dolayısıyla bu durum, Müslümanların dünyanın gelişiminde geri kalmalarına sebep teşkil etmiştir.107 Eski usul medreselerin bu halinin, halkın yenilikçi aydınlara ve fikirlere güveni ve desteğini artırdığı ayrıca bir gerçektir. Bu durum, ilk olarak halkın kültürel, daha sonra siyasi manada, yenilikçi ve birlikçi aydınların yanında yer almasında etkili olmuştur.

      Medreselerde dünya ilimlerine az olsa da yer verilmiştir. Aancak bu ilimlerde ilerleme düşünülmeyip, sadece dönemin zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde öğretilmiştir. Derslerde kullanılan kitapların çoğunluğunu, XVI. yüzyıldan önce yazılmış kitaplar teşkil etmiştir. Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen bu kitaplar, yerli Türk diline çevrilmemiş, kitapları anlayabilmek için medreselerde kitapların yazıldığı dil olan Arapça ve Farsça öğretilerek, bu dillerde eğitim verilmiştir. Durum böyle olunca eğitim ve bilginin yaygınlaşması yavaşlamıştır. Medrese eğitimi alanlar da ezber yöntemini kullandıkları için sadece kitapları ezberleyip tekrarlamışlardır. Eğitimde, Arapça ve Farsçanın kullanılması, yerli Türk dilinin gelişmesinde ve boyların kullandığı Türk lehçelerinin birbirleri arasındaki benzerliklerin ortadan kalkmasına ve farklılaşmasına neden olmuştur. Yani şiveler gücünü artırarak, devam ettirmişlerdir. Arapça ve Farsçanın Türkistan’da, Türk boyları arasında eğitim ve anlaşma dili olması108 yerli Türk lehçelerinin birbirinden ayrılmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu da Rusların, Türkistan’ı işgal edip kendi kurumlarını ve Rusçayı bölgede etkin dil yapma politikalarına uygun ortam oluşturmuştur.

      1.2.3. XIX. Yüzyılda Bazı Kırgız Geleneksel Aydınları

      Görüldüğü üzere bütün İslam aleminde yaygınlaşan mektep ve medreseler, Kırgızlar arasında da Hokand hanlığının bölgeye hakim olmasıyla beraber hızlı bir artış göstermiştir. Bu mektepler, Kırgızlar arasında İslam dininin yayılmasında önemli yer tutmuştur. Mektepler halkın yaptırdığı cami ve mescitlerde açılmış, getirilen imamların ücretleri de halk tarafından karşılanmıştır. Ayrıca eğitim Kırgızların hayat şartlarına uygun hale getirilmiştir. Bu sebeple bozkırlılar için Bozüylerde, kız çocukları için Ayal bübüler evlerde, hafız yetiştirmek için dönemsel karıhandar kurslarında ilk eğitim faaliyetleri yürütülmüştür. Ancak bu eğitim kurumlarında amaç din eğitimi olmuş, X – XVI. yüzyıllar arasında yazılan kitaplar kullanılmıştır. Bu durum Kırgızlar için de aynı zöelliklerini taşımıştır. Geleneksel mektep ve medreselerin eksiklikleri olmakla birlikte, Geleneksel Kırgız aydınlarının yetişmesinde ve Kırgız toplumuna yol göstermesinde önemli yere sahiptir.

      Kırgız geleneksel aydınları arasında söz ustaları olarak Manasçılar, ön saflarda yer almaktadırlar. Bunlar eserlerini yazıya geçirmeyip, sözlü hizmet ettikleri için günümüze kendileri hakkında tarihi kaynak aktaramamışlardır.