Dinis Bülekov

Yabancı


Скачать книгу

Hibetoviç misafirliğe çağrılmıştı. O, oturadurun, toplantıdan kurtulur kurtulmaz, ben de geleceğim, diye söz vermişti. O, Gilman’a hanımı tarafından akraba oluyor. Daha sonra onlar bir araya gelmedi, işte son yıllarda Nurihanov ilçe çevresinde göze görünmeye başlayınca, birbirleriyle buluştular.

      – Yok ya. – Keşfi başını salladı.

      – Büyük yola bak, büyük yola…

      – Orada da görünmüyor. Diğer tarafta bir ateş azıcık parlıyor… O, olmasın.

      – A, tamam. Orada, idarede onu karşılayan var. Nefise bekliyor.

      Kutlubayev anlayıp başını salladı. Bulut gibi köpüren koyu saçlarını düzeltti ve Gilman tarafına döndü.

      – İşte bu… Benim için de vedalaşma gecesi oluyor yani bu, – dedi; beraber büyüdüğü, birlikte kızların ardından koştuğu, aynı tabaktan yiyerek yaşadığı arkadaşından ayrılıp, sanki yeni görmüş gibi sınayarak baktı. Bunu sezen Gilman:

      – Bırak, Keşfi, bu akıllı bakışını… – diyerek onun başını pencereye daha çok çevirdi. Diğeri gülümsedi. – Misafirliğe gelirsin. Yabancı yere gitmiyorsun ki şimdi.

      Keşfi düşünüp durdu.

      – Yabancı değil de… Buraya alışmıştık… Senin elinin altında…

      Nurihanov onu çok çabuk durdurdu:

      – Dalga geçme, Keşfi! Parti teşkilatı Sekreterinin ne zaman çiftlik öncüsünün eli altında çalıştığını gördün?

      Keşfi bu kez acı acı güldü.

      – Bilmeyen biri gibi davranma! Doğru, partinin Merkez Komitesinden ve ülke komitesinden başlayıp, ilçe komitesine kadar bu, gerçekten de böyle. Orada bütün yerlerde çiftliklere parti teşkilatları öncülük ediyor. E, işte, burada, böyle değil mi? Sen başkansın? – Keşfi, ya yanlış mı söylüyorum der gibi Gilman’a baktı. – Parti Teşkilatı, çiftlik öncülerine yardımcı rolünde çalışıyor.

      – Orası öyle yani… – Nurihanov kabul etti, bu arada kendi de düşündü: Yoksa dostunun bir an insiyatifini engelleyerek, o mu yön verdi ki işine? Aman, olduysa da olmuştur.

      – Bu politika, bence, çok doğru değil. Burada yaklaşık on yıldır çalışıyorum, yani bu duygu hiçbir zaman aklımdan çıkmadı.

      – Demek, sen benden memnun değilsin yani?

      – Sadece sen olsan, Gilman, o başka bir durum. Ben sana, gerektiği zamanda dostum demedim. Kanatlarını kestim. Kendin de biliyorsun.

      – Ha, ha, ha!… – Gilman, Keşfi’ye şaplatarak vurdu. Şimdi benim kanatlarını keseceğim biri kalmıyor değil mi ya? Tamamen özgür kuş, doğan… Öyle mi? Tabi, yukarıdan kesmek de daha kolay olur.

      – Dediğin gibi. Ama benim yerime kim geliyor ki. Belki…

      Gilman gülmeyi kesti. Yüzü ciddileşti.

      – İşte Keşfi bu sorun beni düşündürüyor. – Sonra hemen canlandı. – Sen nasıl bakıyorsun, işte bu, senin gibi bir okul müdürü parti komitesi sekreteri olarak tayin edilirse? Umurzakov’u? Çünkü, Gilman Semirhanoviç diye göze girmeye çalışıyor. – O masanın arasında kadehleri düzeltmeye çalışan Buranşa Necmiyeviç’i işaret etti. – Dilinin altındakini öğrendim, bence tamamen razı. Senin gidinceye kadar onunla konuşman gerekir.

      Bu kez Kutlubayev, Gilman’ın ensesine vurdu:

      – Tabi, tabi kolhoz çevresinde Parti Teşkilatı Sekreterinin rolü hakkında konuştuk. Unuttun galiba. Hatırladın mı? Ben gitmemiştim. E, sen kendine yarayacak bir parti komitesi sekreteri arıyorsun. Bu doğru değil mi yani? Onun, birincisi kendi insiyatifi olmayacak. İkincisi de senin emirlerini yapacak, hayata geçirecek biri olacak.

      İkisi de ciddi bir konuya geldiklerini fark etmedi bile. Kutlubayev de, Nurihanov da, RAPO Sovyeti başkanını ayık karşılamak için hâlâ çok içki içmemişlerdi. Şimdi RAPO’suz köy yerinde kılını bile kıpırdatmak mümkün değil. Böyle onlar şarap ile hemen sarhoş olan kişiler değil ama bugün bayram yapma sebepleri önemliydi. Ama şimdiye kadar katlandılar.

      Yoldaki araba yaklaşıyordu. İkisi de buna baktı biraz.

      – Arğınbayev’in arabası bu… diye belirtti Kutlubayev.

      Gilman biraz önceki önemli konunun dışına çıkmadı:

      – Keşfi, işte elini vicdanına koyup konuş, hadi, Parti Teşkilatı Sekreteri beni dinlese, kötü mü yani? Seninle nasıl anlaşıp çalıştık?

      Kutlubayev pencere çerçevesini ovalayarak düşündü, kafasını topladı.

      – Bence, anlaşıp çalışmak kötü değil, dedi o. Ama ikinci bir şeyi de dikkatlice gözden geçirelim: İlçe çevresinde partinin birinci sekreteri bütün kolhoz-sovhozları42, ilçe merkezindeki teşkilatları, sanayi işletmelerini doğrudan yönetiyor. Yürütme kurulu bu kararı, işaretleri hayata geçirmek için çok yardım ediyor. E, köye gelince, bu niçin değişecek? Gerçekte Köy Sovyetleri müşterek işten uzaklaştı, çoğumuz da onun işlerini yapmaya gayret göstermedik. Onların ikisi bu kez, gayriihtiyari, milletvekillerinin Yüzşişme Köy Sovyeti Başkanı Yeğeferova’ya bir baktı. Meryem Kenzeferovna tek başına boş masanın ardında sıkılarak oturuyordu. Ama yerlerine hâlâ ulaşan yok ki. Kim ilgilenecek ki bununla?

      – Sen Keşfi! – diye güldü Gilman anlamlı bir şekilde, o yine yalnız iş yapmaya çalışan Yeğeferova’ya göz attı. Köy Sovyeti Başkanı, eli yüzü düzgün olsa da hiç evlenmemiş yaşlı bir kızdı. İlk önce kolhozun komsomol43 teşkilatı sekreteri oldu, daha sonra da Nurihanov zamanında komsomol ilçe komitesi uzmanlığına yükseldi. Oradan Yüzşişme Köy Sovyetine başkan olarak seçtiler. Nedense erkekler ondan uzaklaştı. Yaptığı görevden mi şüphelendiler, yoksa gönlünü açmaya kendisinin vakti olmadı mı, anlaşılacak gibi değil. Karısını boşayan bir iki kişi istetti galiba, ama o onları hakir gördü.

      – Meryem ikinci iş, – diyerek el salladı Kutlubayev. – Üzülüyorum onun için. Kendi ailesini kuramadan kalması da bizden, ayrıca benim kabahatim de var.

      Gilman bu kez gerçekten de güldü. Onlara başkaları da bakışlarını yöneltti, hatta Meryem bile kafasını kaldırıp baktı.

      – Oturunuz şimdi yiğitler, – dedi o. – Beni yalnız bıraksanız daha iyi…

      – Hemen, hemen Meryem! – Gilman ona bakıp gülümsedi. Keşfi’yi oturması için çağırdı. Diğeri tersledi.

      – Bekle, konuşmayı tamamlayalım. Arğınbay gelirse o zaman başkaları bir şey söyleyemeyecek.

      – Öyle deme…

      – Desen de demesen de böyle. İşte dinle: Bölgede parti teşkilatlarının rolünü arttırmak gerek. Sen buna yardım et. Lenin partinin temelini attığında bölgelerdeki ilk teşkilatlar hakkında da bu görüşte olmuşlar. Onun talimatı değişmiyor. Hâlâ esas prensipler öyle. Ama biz Moskova’dan uzakta olanlar, bu dağların taşların arasında yaşıyor, kendimizi aşamıyoruz, bozulmaya yol açıyoruz. Aklımız da yetmiyor… Düzeltecek birileri de yok…

      Nurihanov bu kez gerçekten şaşırdı.

      – Bak, bak, sen öfkelenip, akıl mı veriyorsun yani?

      – Yok, Gilman öfkeyle değil üzülerek gidiyorum. Biliyorum, orada benim üstümde de başkanlar çok. Bu kaygılandırmıyor.

      Büyük yoldan gelen