Muhtar Auezov

Abay Yolu 1. Cilt


Скачать книгу

Ağlaşanlardan biri de Süyindik idi. Bu nasıl bir muamma, bu nasıl bir bulmacaydı?

      Bunları özellikle şaşkın bırakan Jeksen ile Jetpis idi… İkisi de üç kabri sırayla kucaklayarak:

      – Bağışla, asilim, bağışla!

      – Ağabeyim, bağışla, diyerek hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Gözlerinden akan içtenlikli üzüntü yaşları sular seller gibi çağlıyordu.

      Fakat Jempeyis’in yüreği yumuşamadı. Bu yaz Kodar ile Kamka’nın kederinden beli tamamen bükülmüş, iyice sararıp solmuştu.

      Jempeyis, göğsüne vurarak Kamka’nın kabrini kucaklarken hüngür hüngür ağlayan Jeksen’e:

      – Oy, gözün aksın, gözün kör olsun, dedi…

      Yalnızca erkekler değil, bütün göçlerdeki kadınlar da kısa bir süre içinde üç kabrin başına toplaşmıştı.

      Kalabalık halk gözyaşı dökerek uğuldadı, yaygara kopararak ağlaştı…

3

      Bökenşi ve Borsaklar eski kışlaklarından yüz geri edip uzaklaşmakla birlikte Kunanbay’ın belirttiği yeni kışlaklara varmadılar. Kızılşokı, Kıdır ve Kölkaynar’a çardak kurup kondularsa da göçlerini sonlandırmadılar…

      Bu dönemde diğer halkların tamamı kendi kışlaklarına gelmiş, yerleşmişti. Biçilen yemlerin çiftliklerin yakınına taşınması, kışlık giyimlerin hazırlanması, kışın yakılacak tezeklerin seçilip toplanması, hayvan barınaklarındaki yırtık ve deliklerin yamanması, evlerin bakımının yapılması ve sobaların tamir edilmesi gibi işler kışlık mekânı olan halkların tamamı için hep birlikte yumuldukları mevsimlik yoğun işlerdendi.

      Böyle işlerin uzağında kalan ve gideceği yer belli olmayan Bökenşi ve Borsaklar kısa bir süre içinde akarak sürüklenen bir halka dönüştü…

      Kunanbay yorga Cumabay’ı Süyindik ve Sügir’e göndermiş, “şu Karavıl, Balpan, Talşokı civarından seçtikleri yerleşimleri alsınlar! Yine otlak olarak boylu boyunca bütün Şalkar’ı alsınlar. Fakat halka ön ayak olmasınlar, tez gidip konsunlar” diye mesaj iletmişti. Süyindik ve Sügir “Şınğıs’tan her birimiz bir kışlak alacaksak, Karavıl ve Balpan da elimize geçecekse, yine özellikle yayladaki iki nehir özel mülkümüze dönüşecekse, bizim için üzülecek bir şey yok” diye düşünüyorlardı.

      Süyindik ve Sügir, kendi hesaplarınca utulmadıklarını anlayınca göçme yerleşme işini düşünüp kıpırdanmaya başlamışlardı. Süyindik, Sügir ve Jeksen obaları, bugün, diğer Bökenşilere söylemeden tan atışıyla birlikte urganını ipini önceden hazırlattıkları develerini yakalatmışlar ve çardaklarını da toplatmaya başlamışlardı. Bunların, bu şekilde, diğer Bökenşi ve Borsaklardan uyuşmazlık hâlinde ayrıştığını ve göçeceğini anlayan halk içinden yirmi otuz kişi at binerek bunların obasına yöneldi.

      Bu topluluk, sıradan çiftçi topluluğuydu. Aralarında iri yapılı ve orta yaşlı Darkembay da vardı. Bunlar önce Kızılşokı sınırında konaklayan Jeksen’in yanına geldiler. Jeksen ve Jetpis’i dışarıya çağıran Darkembay:

      – Halkı bırakıp da canını kurtarmak ister gibi nereye böyle? Kal kaldığın yerde! Göçme! Ne göreceksen, birlikte göreceksin bizimle! Çardağını devirme, dedi.

      Jeksen mukavemet gösteremedi. Sadece yılan gibi kıvrılarak:

      – Canım efendim, bir bildiğiniz mi var, diyebildi. Darkembay:

      – Şimdi ikiniz de at binin! Erişin bize! Süyindik ve Sügir’e gideceğiz, dedi.

      Jeksen ve Jetpis at bindi, gayri iradi diğer atlıların peşine takılıverdi…

      Bu topluluk Süyindik ile Sügir’e de çok şey söylemedi. Buyruklarını kısaca dile getirdi, göçlerini durduruverdi. Bunların sözlerine çaresizce boyun eğen Süyindik:

      – Peki, ama bulduğunuz fikri söylesene! Kış geliyor kılıcını sürükleye sürükleye! İhtiyarı, yaşlıyı öksürte öksürte! Çoluk çocuk içinden delikanlılarını alıp ne zamana kadar oturacağız böyle? Nereye gideceğiz, nereye, diye sordu.

      Darkembay’ın cevabı hazırdı:

      – Süyindik, Jeksen, Sügir, üçünüz de düşün önümüze! Haydi, yürüyün, Böjey’e! Halktan yırtılır gibi ayrılmakla onmazsınız bütünüyle! Böjey’e gideceğiz, ağırlığımızı hissettireceğiz akraba kimselere. Dayanak destek olan olmazsa hiçbir şekilde, sonra düşünürüz gerisini de, dedi…

      Jeksen ile Jetpis’i, Süyindik ile Sügir’i de aralarına alan bu topluluk aynı gün öğle vakitlerinde Şınğıs’daki Böjey obasına geldi. Onun kışlağı, Tokpambet denen gür çayırlı, bol çalılı, çok duldalı bir kışlak idi. Burası Böjey’e öz büyükbabası Kengirbay’dan ata yerleşimi olarak miras kalan araziydi.

      Bökenşi topluluğu geldikten sonra Böjey alelacele birilerini gönderdi ve yakın yerdeki Baydalı ile Tüsip’i çağırdı. Hiç olmazsa “Jigiteklerin düşüncesi aynı yerden, birlikte çıkmış olsun” diye düşünmüştü.

      Süyindik bu topluluk içinde açık seçik konuşmuyor, sözlerini ağır ağır hareket ederek ve boğazındaki bir şey onu boğacakmış gibi yutkunarak sıralıyordu. Nihayet:

      – Akrabaların geliyor. Aklına fikrine sığınıyor. Ne diyorsun? Yol gösteren bir söz söyle, dedi.

      Böjey onun içinde sakladığı sırrı bilmiyordu. “Alıştığı korkaklığı, Kunanbay’a karşı duramayan ezeli paytaklığı” diye düşündü, “hıh” etti, bıyık altından güldü. Süyindik alabildiğine solgun olmakla birlikte çoğunluk öyle değildi. Onun keyifli hâlinden hoşlanmadığı için boynunu dışarıya doğru döndürüp kanı çekilmişçesine oturan Darkembay, Böjey’in gülücüğünü hissederek:

      – Böjike, irkile irkile bir hâl olduk ya! Çalık ayak doğru düzgün basmaz olunca, it de çıkıyor, kuş ta sıçıyor omzuna! “Çök, çömel, otur” demeden yalnızca, bizi de halk kılıp devlet yapacak ve erkek edecek aklı bulsana! Ne duruyorsun daha, dedi.

      Baydalı böyle külhanbeyi erkek mizacını beğenirdi. Açık seçik konuşup doğru söyleyeni severdi. Kendisi de cesarete ve harekete değer veren biriydi. Jigiteklerin askerî gücü çoğunlukla bu Baydalı’nın çevresinde görünürdü:

      – O-o Süyindik! Sen aklı bu semiz Darkembay’dan sorsaydın ya. Erkeklik sözü bu fukarada! Bu er fukarada, deyip gövdesini dikleştirdi ve hayranlıkla Darkembay’a baktı…

      Böjey bu mücadeleye, askerle değil, önce kendi yolu ve yöntemiyle başlamayı makul görüyordu. Bu defa Kunanbay’ı diline dolayıp elinden geldiğince ifşa edecek ve halkın önünde rezilliğini ortaya dökecekti. Şu gelen Bökenşilere yarın başlarına gelebilecek belaları söyleyecek, önlerinde duran meselelerin üstünü açıp haber verecekti… Önce bundan başlamak münasipti:

      – Böben, Borsak! Kardeşimsiniz. Size dokunması, bana dokunması! Sizden uzakta kalarak esenlik ve huzur bulamam. Fakat Kunanbay’ın dediği olursa sizinle beni de iyi geçim içinde ve akraba olarak bırakmaz efendim. Talşokı, Karavıl, Balpan denen yerleri söylediğini işittim. Bunun altında yatanı anlıyor musunuz, dedi, kolaçan eder gibi bütün topluluğa baktı, biraz sessiz kaldıktan sonra:

      – Bu, “Kişeken ile Böben’in arazi sınırı aynı olsun” demesi: “iki atadan töreyen nesiller birbirine komşu olursa iyi geçimlilikten uzaklaşırlar.