Jaksılık Samiytulı

Kaharlı Altay


Скачать книгу

komutasındaki Kobık İkinci Süvari Alayı da acele yola çıkmış; Kasım Kamır ve Küren Tepki Dağlarının yamaçlarından hareketle tez vakitte Smirnov Alayıyla birleşmek ve Osman’ın birliklerini batı ve güney cephesinden kuşatmak emrini yerine getirmek için gece gündüz yol alıyorlardı.

      Buna karşın, Osman mücahitleri de dağılarak baş kısmı Sarıtogay, ayak tarafı Karabulgın-Düre arasında göçmekte olan ve başı sonu daha yeni toparlanmaya başlayan sivil halkın çevresini güvene almak gayesiyle mevzilenmekteydi. Bir taraftan tepeden tırnağa silahlı askerlere karşı savaş hazırlığı yaparken, diğer taraftan nehir boyunca köşeye sıkışmış sivil halkı nehirden geçirmek ve soykırım demek olan bir saldırıdan kurtarmak için acele etmek gerekiyordu.

      Bu sırada Burıltogay Nehri boyunda mart ayının ılık günleri başlamıştı. Yükseklerden aşağıya uzun ağaçların ince dallarını hafifçe sallayarak yavaşça esen rüzgâr, nehrin yüzündeki buzları inceltmeye yüz tutmuştu. Güneşin tepeye vurduğu sırada, bütün kış boyunca kalınlaşan ve kat kat donan cam gibi buzların üstünde yavaş yavaş sular görünmeye başladı. Akşama doğru nehrin üstünde birçok yerden delikler açılmıştı bile.

      Buzlar erimeden nehirden geçmek için bütün avullar kendi tedbirlerini almaya çalıştılar. Nehir boyunca sıra sıra yerleşmiş avullar, önce çoluk çocukları sonra yükleri ve en sonunda da hayvanları nehirden geçirmeye başladılar. Bunu yaparken, özellikle gecenin ayazından faydalanmayı ve ayazda tekrar donan buzların üstünden geçmeyi hedeflediler. Uyuşmadan, ağırlık vermeden, çabuk hareket ederek buzun üstünden karşıya geçmeye gayret ettiler. Kırılmaya yüz tutan ve ilerden bir yerlerden çatırtıyla yürekleri ağza getiren buz üstündeki dansa uygun ilerleyerek, ayaklarının ucuna basarak, gözleri korkudan büyüyerek, çabuk çabuk ve dikkatlice geçiyorlardı nehri. “Allah, Allah!“ diyerek öbür yakaya yetişip yere yıkılıyorlardı. Karabulgın Nehrinden İyteli Avulundan iki devesiyle bir ihtiyar kadının, Sarıterek’ten de öküze binmiş bir kızın nehre düşüp boğulmasından başka kayıp olmadı. Herkes, sağ salim kurtuldu.

      Çok geçmeden çatışma başladı. Sarıtogay‘a ulaşmış dinlenmekte olan Yusipcan askerlerine Jılkaydar grubu saldırdı ve çok zayiat verdirdi. Ayrı yollardan ve her yönden tek tek gelip mevzilenen Osman Batur mücahitleri, işaret için atılan kurşun sesiyle saldırdı ve kime nasıl karşılık vereceğini şaşıran Yusipcan ve askerleri, aklını başına alıncaya kadar boşuna kurşun harcadılar. Toktıbay Batur başkanlığındaki beş asker, yağmur gibi yağan kurşuna aldırmaksızın bir köşede duran 50-60 atı önlerine kattılar ve böylece düşmanın bir tabur askerini yayan bıraktılar. Sarıtogay Nehrinden aşağıya yüzerek bir köşeden çıkan sekiz on asker, orman içinden saldırıya geçti ve Yusipcan‘ı asker kampından kaçarak Şekürti yönüne, nehrin güney tarafındaki çıplak araziye sığınmaya mecbur ettiler. Bütün alay, o sırada biraraya gelerek yeni saldırı planlarını oluşturdu.

      Smirnov Alayı, Kobık’tan gelmekte olan Nusiphan birliklerini beklemiş ve nehir kenarına yaklaşmıştı. Bunlar, Akdala merasının aşağı eteğinden yavaşça ilerliyorlardı.

      Can alınan, can verilen en kanlı mücadelelerin geçtiği kıyamet sahneleri, Şekürti‘nin aşağı boylarında, Osman Batur Avulunun çevresinde yaşanıyordu. Bölge coğrafyasını iyi bilen Fethullah Bölüğü, Beskajı ve Konkay Bölükleri Osman mücahitlerinin çevresini kuşatıp ani saldırıya geçtiler.

      Bu çarpışmada özel gayret sarfeden grup, Konkay grubuydu. Daha önceden, Nogaytı‘da ellerindeki esirleri serbest bırakması ve Millî Ordu’nun şerefine gölge düşürmesi sebebiyle General Delil-han (Sügirbayev) ona çok kızmıştı.

      Bu seferki çarpışma, sadece Konkay için değil, Sovyet Destekli Millî Ordu için ve bilhassa Leskin için özel öneme sahipti. Yukarı taraftakiler, Taşkent ve İle (Gulca) idareleri, Osman Batur‘u ele geçirmenin, Osman’ın mücahitlerini yok etmenin ve böylece Altay‘daki Kazak ayaklanmasına nokta koymanın en uygun zamanı şimdidir, fikrindeydiler. Bu sefer, Osman’ın mücahitlerinin hiçbirini sağ bırakmamak konusunda bütün orduya kesin emir verilmişti. Bu yüzden Bedelhan önderliğindeki Sarsümbe Alayı da, İbrahimbay komutasındaki Dörbiljing Dördüncü Süvari Alayı da bütün gayretini sarfediyordu.

      Bu çarpışmada, Osman Batur da kendi gücünü sonuna kadar kullandı. Bedelhan ve İbrahimbay Alaylarıyla denk kuvvette olduğuna inandığı Kapas (Abbas), Keles, Keşapat ve Jeksen komutasındaki bölükleri gönderdi. Osman Batur kendisi de attan inmedi; her an, her saat başı bölüklerin yanında bulundu ve beraber savaştı.

      Karşıdaki düşman ne kadar güçlü olursa olsun, Osman Bölükleri onlara yenilmedi. Özellikle Ziyakan‘ın getirdiği 30 deve yükü mühimmatın çok faydasını gördüler. Kapas, Keşapat gibi kahramanlar, sahra savaşları için özel olarak yapılan elli atar pulemetleri5 koşum takımına dayayarak, atla giderken bile kullandılar. Önceden belli noktalara mevzilenmiş makinalılar, İbrahimbay Alayının yaptığı birkaç saldırıyı geri püskürttü. Topyekün cepheye sürülen asker yığınlarını, domino taşları gibi yere yıkıyorlardı.

      Bu çarpışmada Maliypa‘nın bir fikri çok faydalı oldu. Maliypa, bir gece önce bütün evleri dolaşarak, özellikle genç gelinleri ve eşleri, ön saflarda savaşa katılan erkeklerin hanımlarını, toplamış gelmişti.

      – Silah kullanamasan da atına sahip olursun; tüfeğine, makinalısına kurşun dizersin. Biz de insanız. Bizim canımız savaşan erkeklerden daha mı kıymetli? Hepiniz geleceksiniz, diye her bir savaşçının peşine bir gelini takmıştı.

      İki günlük kanlı çarpışmada iki taraf ta bütün güçlerini sarfetmişe benziyorlardı. Osman Batur tarafı, kendilerini tamamiyla yok etme emri almış olan Sovyet Destekli Millî Ordu’nun avucundan kurtularak, geniş alanlara çekilmeyi, kendilerine çeki düzen vermek için saldırmayı ertelemeyi uygun gördü. Sovyet Destekli Millî Ordu’nun bütün amacı Osman Batur‘u bu noktada ele geçirmekti. Fakat defalarca saldırsalar da yeni silahlarla donanmış Osman Batur’un mücahitleri kimseyi yaklaştırmadı. İbrahimbay ve Bedelhan’ın Alayları beraber saldırıyı denedilerse de, önlerinde Fethullah’ın Bölüğü ölüme atıldıysa da hiçbir sonuç vermedi.

      Üçüncü gün şafak sökerken, Kapas ve Jantas bölükleri, nehrin karşı tarafına geçmeye çalıştı. Nehrin buzu erimişti. Şafak sökerken nehirde irili ufaklı buz parçaları yüzmeye başladı.

      Yiğitler, nehri atla geçmeyi uygun buldular. Büyük gocuklarını, kalın deri pantalonlarını çıkaran gençler, önlerine gelecek buzları iteklemek için birer uzun sopa alarak taş gibi soğuk buzlu nehre daldılar. Nehrin güneyine geçerek aşağı taraftan gelmekte olan Smirnov ve Nusipcan Alaylarına karşı güçlü bir savunma hattı oluşturdular. Hedefleri Kubı’nın kumluğuydu. Sabaha karşı Şekürti‘nin aşağısından nehri geçen Fethullah Bölüğü, Osman Batur mücahitlerinin doğusu için tehlike oluşturdu.

      Kapas Batur‘ın bölükleri, Nusiphan Alayını anında parçaladı ve kaçanlar, Smirnov Alayına katıldılar. Böylece Kubının Kumına gidilecek ilk yol açılmış oldu. Beklenen de buymuş, elleri atlarının dizgininde eşyaları yüklenmiş hazır bekleyen sivil kitleler, ihtiyar adam, kadın, çoluk çocuk hepsi anında hareket etti. Burıltogay Nehrinden başlayan beyaz kumluk arazide kendilerini düşman gözünden saklayacak büyük kayaları ve suların eskiden açtığı büyük arkları kullanarak acilen yola çıktılar.

      Sivil halkın kuşatmadan kurtulduğunu anlayan Sovyet Destekli Millî Ordu komutanları çok bozuldu. Sivil halkın göçünü takip etmektense, bütün nefretlerini Osman Batur mücahitlerine kusmak için emir üstüne emir yağdırdılar. Leskin,