kendi gruplarına kayırmacı bir tutum geliştirirken dışgruba karşı da olumsuz bir tavır takınır. Dışgruba karşı takınılan olumsuz tavır, içgrup içerisindeki dayanışmayı güçlendirir ve içgrup üyeleri arasında güçlü bağlar kurulmasını sağlar. Ancak, Şerif’in deneylerinde olduğu gibi içgrup içerisinde lider ve grup üyeleriyle ilgili çatışmalar söz konusu olduğunda, içgrup yapısında çözülmeler de baş gösterebilir (Şerif, Şerif 1996, I: 296, 311).
Grup çıkarları için çalışan grup üyelerinin gruptaki statüleri yüksektir. Grup içindeki yüksek statü beraberinde üyelere görev ve sorumluluklar da yükler (Hortaçsu 2007: 107). Gruptaki yüksek statülü üyeler bulunmakla birlikte grup görüşüne ters düşen üyeler de vardır. Gruplar, grup görüşüne ters düşen üyeleri öncelikle değiştirmeye çalışır ancak başarılı olunamazsa o zaman gruba ters düşen üye gruptan uzaklaştırılır. Sosyal kimlik kuramına göre, gruptan farklı düşünen üye grup prototipine aykırı düşmektedir. Grup prototipi, en beğenilen kişinin nasıl bir insan olması gerektiğini ve hangi değerleri temsil ettiğini ortaya koyar. Grup prototipine aykırı olan davranışlardan birisi üyenin grubu eleştirmesidir. Grup eleştirisi grup içinde yapıldığı takdirde görmezden gelinebilir, ancak kişinin kendi grubuyla ilgili eleştirileri dışgruba yansıtması içgrup için kabul edilemezdir (Hortaçsu 2007: 116-117).
Grup içinde görüş birliğini tesis edip karşıt görüşleri yok etmek, grup birlikteliğini ve grup uyumunu güçlendirebilir. Buna karşın farklı görüşlere açık olmak da grup homojenliğine zarar verir ve grupiçi çatışmalara ve bölünmelere neden olur. Grupiçi ilişkiler bağlamında, farklı görüşlerin kabulü ya da reddi grubun amacı, evresi, içinde bulunduğu ortam, farklı görüşlerin hangi konuda olduğu, kim tarafından dillendirildiği, grup değerlerine uygun olup olmaması gibi parametrelere bağlıdır (Hortaçsu 2007: 119).
Bazen grup üyeleri kendi gruplarının değerlerine aykırı olarak karşıt grup yönünde sapma gösterirler. Grubun sapma gösteren üyesine verilen olumsuz tepki literatürde “kara koyun etkisi” adını alır. “Kara koyun” grup birliğini tehlikeye attığı için gruba bir tehdit oluşturur ve bu nedenle grupta olumsuz değerlendirilir (Hortaçsu 2007: 119).
Grup bütünleşmesinin yüksek olduğu gruplarda grup lideri, grup prototipine en uygun kişidir. Grup liderinin grubun değerlerine olan bağlılığı, liderin üyeler tarafından karizmatik bulunmasını sağlar. Liderin grup için fedakârlık yapması, kendi çıkarlarını kollamayıp herkesten çok grup için çalışması da liderin diğer grup üyeleri tarafından karizmatik görülmesine yol açar. Grubun tehlikede olduğu zamanlarda grupların kendisine yol gösterecek, karizmatik bir lidere olan ihtiyacı artar (Hortaçsu 2007: 128).
Şerif, gruplar arası ilişkiler terimini iki ya da daha fazla sayıda grup ve bunların üyeleri arasındaki ilişkiler olarak tanımlar (Şerif 1996, I: 282). İki ve daha fazla sayıdaki grup arasındaki ilişki iki boyutta ele alınabilir. Bunlardan birisi eşitlik-eşitsizlik, diğeri de üstgrup altında var olan altgruplar boyutudur (Hortaçsu 2007: 147).
Eşitlik-eşitsizlik, gruplar arası ilişkileri etkileyen önemli bir boyuttur. Toplumsal güce sahip olan gruplar, güçsüz gruplar karşısında daha baskındırlar. Güç kavramı, içinde bir zorlayıcılık ifadesi taşır. Güç sahibi olan grup olmak, daha güçsüz gruplara istediğini yaptırabilmek olarak tanımlanabilir. Gruplar arasında güç kaynağı farklılık gösterebilir (Hortaçsu 2007: 147). Sayısal çoğunluk, maddî zenginlik ve itibar bir grubun diğer gruba etki edebileceği güç kaynakları arasında yer alabilir.
Gruplar arası ilişkilerin bir diğer boyutu üstgrup altında altgruplardır. Bazen çeşitli açılardan eşit ya da eşit olmayan gruplar bir üstgrubun altgrupları olabilirler. Altgruplar, bir bütünün parçaları olarak bir üstkimlik temelinde birleşebilir ya da üstgrup kimliği içinde asimile olup varlığını yitirebilirler. Bir üst grup altındaki eşit olmayan altgruplar söz konusu olduğunda, güçsüz grup güçlü grup tarafından belirlenen üstkimliği benimsemeye zorlanabilir. Bu durum altgrup kimliğinin yitirilmesi sonucunu doğurur. Altgrup, üstgrup kimliğini benimserse ve üstgrubun koyduğu ölçütlere uyarsa o zaman kendi konumunun düşüklüğünü kabul etmiş olur (Hortaçsu 2007: 148-155).
Gruplar arası ilişkiler bağlamında üzerinde durulması gereken nokta, grupların geliştirdikleri bütün stratejileri “öteki” gruba karşı kendi grup kimliklerini koruma çabasıyla geliştirdikleridir. Gruplar kendi kimliklerini korumak ya da güçlendirmek çabasıyla çeşitli bilişsel ve davranışsal yollara başvururlar. Bunu bilinçli olarak ya da bilinçsiz bir şekilde farkında olmaksızın da yapmaları mümkündür.
Çatışma
İnsanlar bazen ortak bir hedefe yönelirler, ancak kimi zaman da insanların hedefleri birbiriyle uyuşmaz ve bu durum çatışmaya neden olur. İki ya da daha çok sayıda insan arasında bir temas gerçekleştiğinde, kişiler arası çatışma olasılığı da söz konusudur. Çatışma kişiler arasında olabileceği gibi gruplar arası ilişkiler bağlamında da düşünülebilir. Bu durumda çatışma, iki grup arasındaki uzlaşmazlık olarak değerlendirilebilir.
Şerif, gruplar arasındaki ilişkinin olumlu ya da olumsuz olmasını grup hedeflerinin işbirliği içinde veya rekabet hâlinde olmasına bağlar. Ona göre, sınırlı kaynakları elde etmede yaşanan rekabet, içgrup kayırmacılığına yol açar. Literatürde bu durum gerçekçi çatışma kuramı olarak adlandırılır. Şerif bu teorik görüşlerini, gerçekleştirdiği birbiriyle bağlantılı üç deney çalışması ile doğrular. Bu deneyler 1949, 1953 ve 1954 yıllarında, yaz kampına katılan yaklaşık 11 yaşlarındaki 22 erkek çocuğun katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Çocuklar sosyo-ekonomik açıdan orta düzey, Protestan ailelerin çocuklarıdır. Bu çocuklar deney öncesinde birbirlerini tanımayan, sağlıklı ve uyumlu çocuklardır.
Şerif deneylerinin hipotezleri şunlardır:
1. Daha önce birbirlerini hiç tanımayan kişiler, ortak hedeflere yönelik etkinliklerde bir araya getirildiklerinde hiyerarşik konumları ve rolleri olan bir grup yapısı meydana getirirler. Etkileşim süreci, en azından grup için önemli meselelerde üyelerin tutumlarını düzenleyen ortak değerler oluşturur.
2. Gruplar kısıtlı hedefler için rekabet ederler, bunun sonucunda dışgruba karşı bir düşmanlık oluşur, olumsuz tutumlar ve kalıpyargılar doğar ve standartlaşır. (Şerif-Şerif 1996, I: 192)
Şerif’in araştırması üç aşamada gerçekleştirilmiştir:
I. İçgrup oluşumu evresi,
II. Gruplararası sürtüşme ve çatışma evresi,
III. Gruplararası çatışmanın azaltılması evresi (Şerif-Şerif 1996, I: 302).
İlk evrede etkinliklerin uyum içinde yapılması amaçlanıyordu. Bu uyumlu süreçte işbölümü gerçekleşiyor grup içindeki statü ve roller belirleniyordu. İkinci evrede, amaçlar gruplar arası çatışmaya neden oluyordu. Gruplar arası çatışma, dışgruba ilişkin aşağılayıcı kalıpyargılar ve olumsuz imajlar üretiyordu. Bununla birlikte dışgrupla yaşanan çatışmanın içgrup içerisindeki dayanışmayı artırdığı gözlemleniyordu. Dolayısıyla ikinci aşamada sınırlı kaynaklar söz konusu olduğunda, rekabete giren iki grubun var olması gruplar arası çatışma için yeterliydi. Üçüncü evrede gerçekleştirilen etkinliklerde gruplar ortak amaçlara yönlendiriliyor, amaca ancak birbirlerine bağımlı olarak ve işbirliği içerisinde ulaşabiliyorlardı ve böylece gruplar arasında bir uzlaşma zemini oluşuyordu (Şerif-Şerif 1996, I: 303, 309, 319, 320-324). Böylece Şerif deneylerinin üçüncü evresi gösterdi ki, aralarında çatışma olan gruplar ortak üst hedeflere ulaşmak için etkileşime girdiklerinde, bu ortak hedef doğrultusunda