şöhretine güvenelim! Onun heybeti şaşırtıcıdır, önlem almak gerek. Ama bütün İdikut’un hatun kızları, genç ve yaşlıları Uygur ordusuna katılsın! Güç toplayalım!
– Doğru fikir! Öyle olsun! Önce Buda tavafını bir yapalım! Beşbalık’a dönelim. Evet! Beşbalık’a çabuk dönelim!
Onlar saraya doğru hareket etti. Önlerinde bu gizli yolculuğun engebelerini aşmak gibi zorluklar vardı.
BEŞBALIK
Kahraman Şehzade ve sabık İdikut’lar Beşbalık şehrini İdikut Devletine başkent yaptığında en evvel Beşbalık’ı düşmanın beklenmedik hücumuna dayanabilmesi hususunu ciddi olarak düşünmüşlerdi. Özellikle İdikut Aslanhan iç ve dış şehrin etrafını geniş ve yüksek surlarla çevirtmişti. Şehrin beş girişi vardı. Beşbalık surları önce sakız topraklar doldurularak bastırıp sıkıştırılmış büyük duvarlardan oluşmuştu. İhtişamlı, görkemli evler ise özel ocaklarda pişirilmiş, sonra mahir ustalar tarafından gül nakış oyulmuş tuğlalardan yapılmıştı. İdikut Bavurçuk Art Tekin, kolay bir şekilde inşa edilmiş, bu han şehrinde yaşıyordu. İdikut sarayı da bu şehirdeydi. Burada Tora Kaya, Tarkan Bile Buka, kapı beyleri, üstat Atay Sali, Uygur atlı süvarileri, sanatkârlar, heykeltıraşlar, mimarlar, saray hattatları ve hizmetkâr cariyeler yaşıyordu. Bunun dışında İdikut’un özel muhafızları, hatunu Aygümüş Melike ve onun harem ağaları da vardı.
İdikut Bavurçuk Art Tekin, devleti yönetmenin yeni yöntemlerini araştırdı. Fikir ve düşüncelerini saray müsteşarlarından gizledi. Sabahleyin han şehrinin surlarına çıkıp herkesi şaşırttı. Geniş ve derin hendekler boyunca yürüdü.
“Ben hürriyet istiyorum… Bu silahlı ev farelerinin bende ne alacağı olabilir? Beni neden takip ediyorlar? Kimden korkuyorlar? Elbette düşmandan, katilden! Düşman kimdir? Beni İdikutlu Uygurlardan koruyan ve saklayan kişi mi? Onlara güvenen kişi mi? Beni o anda darağacına neden çekmediler, ben Uygurlarıma neden inanmıyorum ki? Ben yabancıların mekânından gelmedim. Beşbalık toprağında doğdum. Kim benden üstün, kim benden yüce? Bana muhafız gerekmez! Saray yalnız İdikut Bavurçuk Art Tekin’in değil, bütün İdikutlu Uygurların kutsal evi olsa ne olur? Öyle olması daha münasip. Halk beni görsün, onlarla devamlı yüz yüze görüşebileyim. Onların arzu ve maksadını devamlı öğrenebileyim. Saraydaki en akıllı müsteşarları görevden alacağım, başkasından da vazgeçmek gerektir. Bana göre, ok çekip yay atmak, ata binmek, kılıç sallamak, mızrak fırlatmak çok kolaydır. Fakat İdikut olmak kolay değil. Durum şimdi çok çetindir!” diye düşünüp surlardan yavaşça inerek kimseye görünmeden saraya girdi ve Tarkan Bilge Buka’yı çağırttı.
Hemen hakan huzuruna gelen Tarkan Bilge Buka’ya İdikut’un fikri çok garip geldi, suratı bembeyaz oldu.
Bavurçuk Art Tekin, – Başka bir şekilde düşündüğümüzde, siz ilim hazinesine girmiş akıllı bir adamsınız! Benim en yakın müsteşarlarımdan birisiniz. Fikrinizi kabul etmeden hiçbir tedbir alınmaz, hiçbir ferman verilmez, hiçbir hüküm çıkarılmaz! derken büyük vezir hayatta kalacağını anladı, yüzüne kan geldi.
– Islahatınız çok doğru ulu hakanım! dedi baş eğip, – Doğru söylüyorsunuz! Başlatılan iş neticeli olsun. Fermanınızı halka duyuralım. Öyle olsun! dedi ve Tarkan Bilge Buka nezaketle dışarı yürüdü. Ondan sonra giren Tora Kaya, İdikut’un yüklediği vazifesini yerine getirip, şehir hazinelerinin tarihi hakkında hikâye anlattı. İdikut merakla dinledi.
– Peki erbabım! diye müracaat kıldı İdikut. Önünde diz çöküp oturan Tora Kaya’ya tebessümle baktı, – Bu devlette beş şehir vardır demişti atamız, âli zat, büyük âlim
Kaşgarlı Mahmut. ‘O şehirlerin halkı aşırı kâfir, en usta atıcılardı’ diyor. Bu şehirler; Sulmi, Koço, Hanbalık, Beşbalık, Yenibalık’tır diye yazmış Divanu Lügatit Türk adlı büyük eserinde.
– Peki! Buyurun hikâyenize devam edin! Beşbalık’ın eski bir şehir olduğu kesinleşti.
– Öyledir hakanım!. Şimdiki bu yazlık başkentimiz olan Beşbalık, Hunlar devrinde de bilinen bir şehirdir. Beşbalık toprağı kutsal topraktır. Burası Hun, Türk, Han ve Tang sülaleleri, Tibetler ve Karahanlı askerlerinin kanları dökülmüş kutsal bir yerdir. Ticarette meşhur olmuş bir şehirdir. Gök Türk Kağanlığı, Doğu Orhun Kağanlığı devride de ilişkiler kesilmemiştir. Doğmuş olduğunuz Beşbalık’ın ise çok mühim bir yerde inşa edilmiş olduğu tezkirelerde detaylı, net bir şekilde kaydedilmiştir. Kesişen yolların başucunda Turfan çok stratejik bir yere sahiptir diye düşünüyorum. Şimdilik bildiklerim bu kadar.
– Başka söyleyecekleriniz yok mu? dedi İdikut.
– Var! dedi Tora Kaya bu soruyu bekliyormuş gibi.
– Beyan buyurun, dinleyelim! dedi İdikut merakla.
Tora Kaya askerî işlere yönelik mühim, kritik bir meselenin ipucunu verdi. Onun fikri, Bavurçuk Art Tekin’in herkeslerden gizleyegeldiği fikirleriyle örtüşüyordu.
– Cengizhan! dedi Tora Kaya ve Bavurçuk Art Tekin’in yüzüne baktı, onun hiç surat değiştirmediğini görünce ciddi düşünmeye başladı.
– Cengizhan dünyaya egemen olacağım diye ilan etmiş. Eğer o Türkistan’a sefer düzenlerse, göreceksiniz ki, askerlerini buradan geçirmek için sizden izin isteyecek!
– Zor bir mesele! dedi İdikut fısıldayarak
– Peki bunun çözümü ne?
Bu sohbetin sonucunu Bavurçuk Art Tekin çıkaracak olsa da, bu soruya kendisinin cevap vermek zorunda olduğunu Tora Kaya hissetti.
– Siz kendi menfaatinizi, Cengizhan da kendi menfaatini düşündüğünde çözüm bulabiliriz diyorum.
– Benim fikrim de öyle! dedi Bavurçuk Art Tekin.
Bu, elbette Tora Kaya’yı en büyük müsteşar rütbesine getirdiğinin bir ifadesiydi.
– Bizim hal ve hareketimizi elbette Cengizhan takip ediyor. Eğer biz Kıtan elçisi Şaykım’ı öldürsek, Cengizhan bunu duyunca belki İdikut’a hemen elçilerini gönderir! diye kendi görüşlerini açıkladı Tora Kaya.
– Siz ve Cengizhan aynı çağda yaşıyorsunuz, aynı devrin insanlarısınız, bir birinizin ışık ve gölgesini bile görmeden yaşayamazsınız. İşte mesele burada.
Bavurçuk Art Tekin akıllı birisi olsa da “Moğol ve İdikut, her ikisi huzur içinde yaşayacak mı yoksa perişan mı olacak?” bunları şimdilik tam kestiremiyordu. Ama Cengizhan ile dostluk ilişkilerini başlatabileceğine inanıyordu. İdikut, gönülleri endişeye sürükleyen bu sohbete başka bir soruyla son verdi.
– Kaç tane at satıldı?
– On bin tanesi satıldı! Her bir at için kırk top atlas aldık!
– Beşbalık atlarına merak duyan devletler çok. Bu bizim için iyi. Ama bizden sonra at satılmasın. dedi İdikut kesinlikle – Bu bizim hazinemizdir!
– Baş üstüne cenabı Tekin! diyerek baş eğdi Tora Kaya.
Bu da onun kafasındaki bir fikirdi. Bavurçuk’un ağzından duyunca gönlü ferahladı, çok sevindi.
– İyen Tömür’e öyle demiştim, ama o kulak vermedi! dedi ve İdikut’a gülümseyerek baktı.
Bavurçuk Art Tekin, kendini öven adamı sevmiyordu.
– Ben övülmeyi sevmiyorum! dedi gülümseyerek ve mütevazi şekilde elini Tora Kaya’nın omuzuna koydu.
Tora Kaya, İdikut olduğundan beri Bavurçuk Art Tekin’de