Ahmetcan Aşiri

İdikut Roman


Скачать книгу

büyük!

      – Kendimi bir deneyeyim, halk da beni denesin!

      Tora Kaya münakaşadan çekindi, İdikut’un izniyle saraydan çıktı ve hazırlanan atına bindi. Komutanın özel muhafızları da atlarına binip ona yaklaşırken,

      – Tek başıma gideceğim, bana şimdi gerekmezsiniz. Atlı seferime katılın! Bir ihtiyaç olursa söylerim! dedi.

      Atlı muhafızlar şaşırıp kaldı.

      Bavurçuk Art Tekin, güllü kumaştan ve mavi atlastan giysi giyip altın ve yakutla süslenmiş kemerini okşadı, başına altın taç taktı. Eline kılıç ve mızrak almadı. Sadece bir ucunda küçücük Buda heykeli bulunan hanlık asasını eline alıp dışarı çıktı. alaca kır aygırı, yeşim taşıyla süslenmiş eyer ve dizginle beraber hazırdı. O, çevik bir hareketle sıçrayıp ata bindi ve ok gibi fırladı. Beşbalık surlarında askerler dizilmiş duruyordu. Onlar Bavurçuk Art Tekin’i bekliyordu. Onların arkasında Beşbalık halkı süvarilerin maharetini izlemek için toplanmıştı. Kır atla onların önünden ileri geri koşarak geçen İdikut’u görünce,

      – Kutlu Yiğit! İdikut Bavurçuk Art Tekin çok yaşa! gibi sedalar yükseldi.

      Atlı ordu safında Tora Kaya, Bulad Kaya, Tarkan Bilge Kaya’lar bulunuyordu.

      Askerî oyunlar başladı. Askerler topluca bölündü. İlk başta at üzerinde kılıç sallama, sonra mızrak, ok ve yay maharetleri ile merdivenle surlara çıkış hareketleri gösterildi ve savaş oyunları devam etti. Genç askerler, ellerine kılıç, mızrak, gürz alıp düşmanları mağlup etme maharetlerini de sergiledi. Onlar çok cesur ve çevik idiler. Savaş sanatı gösterisinde ise casusları takip ettiler, mızrak sapladılar, sesli ok yay attılar, Teke tek güreş ve dövüş yaptılar. İdikut bunları dikkatle izledi ve memnun oldu. Memnuniyetinden dolayı, elindeki Buda başlıklı asasını kaldırarak konuşma yaptı.

      – Ey kahraman Uygurlarım! Ben sizden gizli hiçbir şey yapamam. Önce Batı Kıtan’dan kurtulmamız gerek. Bugün İdikut devleti tehlike altındadır. Cengizhan çok güçlüdür. O, Doğu Kıtan, Tibet, Curcit, Kuzey Doğu Çin hanedanını yerinden etti. Ona tabi olalım. Anlaşmaya varalım! Size baş eğeceğim. Büyük birliğimizi Tanrı korusun, Tanrımız Buda bize yardım etsin! Hepinizi Buda sergisine davet ediyorum. Kutlu günleriniz mübarek olsun!

      BUDA MABEDİ SERGİSİ

      İdikut devletinin resmî dini Budacılık idi ve şehirlerinde çok sayıda Buda mabedi vardı. Rahiplerin sayısı ise binlere ulaşmıştı. Onlar halka Budaları gösterme çabasıyla her sene kutlama düzenliyordu. Halk ise sergi yapılacak sokakları temizliyor, su serpiyor, evlerini süslüyor, bayram kıyafetlerini giyiyor, Büyük Araba, Küçük Araba Rahiplerinin karşısına çıkıp sevinçli bakışlarıyla ağırlıyorlardu. Erkek ve kadın giysileri de çok özeldi. Çocuklar ve gençler başlarına atlas takke, yaşlılar ise üzerinde bir kuş tüyü bulunan takke takıyorlar, etekleri sol tarafa açılan yuvarlak yakalı, dar kollu giysileri giyiyordu. Kızlar ve kadınlar ise dar kollu, güzel yakalı, etekleri önde açılan, vücut güzelliklerini belli eden giysiler giyiyordu. Kadınların başında altın sırma iplerle süslenmiş, üzerine baykuş tüyü dikilmiş takkeler vardı, bu tüyler arkaya eğilmişti. İdi-kut’taki Buda mezhebi eski Uygur dilinde “Büyük Kölüngü”, “Küçük Kölüngü” olarak adlandırılıyordu. Bunun manası “Büyük Araba”, “Küçük Araba” idi. Beşbalıklı hanım kızlar kulaklarına sarkma küpeler, saçlarına altın tokalar takmış, sokaklarda eğlenip Buda mabedi sergisini izlemeyi bekliyorlardı.

      İdikut Devleti rahiplerinin üstadı Atay Sali davul çaldırıp Gumatı Mabedinin rahiplerini yemeğe davet etti. Mabette çeşitli tütsü ve fenerler yanıyordu. Mabedin içi aydınlık ve temizdi. Atay Sali yabancı misafirleri mabede yerleştirmişti. Onlar da rahiplerle beraber yemek yiyordu. Saçı tam kazıtılmış rahiplerin sesi hiç çıkmıyordu, başları yağlanmış gibi parlıyor, sürekli sallanıyordu. Bu, üstat Atay Sali’ye olan büyük saygının ifadesiydi. Üstat Atay Sali de iri cüssesiyle oturdu. O herkese göz gezdirdi. Bugün rahipler onun yüzünde nur parladığını keşfetti ve bu büyük saygıya şahit olurken sevinçleri daha da arttı. Üstadın su kabağı gibi parlayan ak ve büyük başı başka rahiplere göre yüksek gözüküyordu. Üstat bir yandan neşelenirken bir yandan da endişeleniyordu. Neşesinin sebebi, Buda kutlamasını kendisinin organize etmesi ve yönetmesi idi. Endişesine gelince, Bavurçuk Art Tekin’in önünden “Büyük Araba” Budaları sergilenirken rahiplerin aniden tepe taklak olup yere düşmesi ve Budaların kırılması idi. Bu yüzden rahipleri uyarmıştı. Tapınağın tavanındaki küçük pencereden inen güneş ışığıyla aydınlanan başı, büyük damarı kesilmiş gibi birdenbire göğsüne düştü. Bu, büyük davulculara töreni başlatmak için verdiği işaretti. Mabette nice yüz davulun sesi yükseldi. Beşbalık’ı titreten bu kalabalık sesten dolayı rahipler ve misafirler hep birden ayağa kalktılar. Atay Sali, rahiplerin dikkatini çekmek için biraz bekledi ve yumruklarını yere dayayıp derin bir nefes aldı. Fenerler yanarken yürüyerek iri cüssesini rahiplere doğru çevirdi, herkes ona bakarken gür sesiyle,

      – Aziz rahipler! Tanrının kulları! diye konuşmaya başladı, sesi mabedde dipdibe sıkışmış vaziyette oturan rahiplerin kulağında çınlıyordu,

      – Siz ve ben Tanrıyı yüceltiriz, onu elimizde yüksek tutma şansına sahibiz. Büyük Araba Rahipleri, büyük kut sahibi Bavurçuk Art Tekin’in önünden geçecek. Küçük Araba Rahipleri halkın önünden geçecek. Şimdi ben İdikut sarayına gidip Buda bayramı için hazırlıklar tamam diye hakandan başlatma izni isteyeceğim. Hemen kıyafetinizi değiştirip hazırlanın, gürültü çıkarmayın, düzenli olun!

      Sonra Gumatı Mabedinin hazinebaşı olan yaşlı rahibi çağırdı ve

      – Onlara ayakkabı ve giysi dağıt! diye emir verdi, kendisi İdikut’a gitti.

      Yaşlı rahip ince sesiyle, – İnci gibi dizilin! diye bağırdı, – Düzene dikkat edin! Şimdi size bayram giysileri getireceğim! diye seslendi.

      Onlara ak kumaştan dikilmiş dantelli takke ile kara koyun derisinden yapılan çizmeleri verdi. Rahipler kıyafetlerini değiştirdikten sonra Atay Sali’nin emrini bekledi.

      Atay Sali, büyük Araba Rahipleri temsilcisi olarak Bavurçuk Art Tekin’in izzet ve hürmetine nail oldu. Bu yüzden önceden Bavurçuk Art Tekin’in huzuruna gelmişti. Bavurçuk Art Tekin, önceden kabul makamında giydiği giysileri çıkarmamıştı. O Atay Sali’yi bekliyordu. Saray muhafızlarına da üstadın geleceği bilgisini ulaştırmıştı. Atay Sali uzun boylu olduğundan öne eğilerek yürüyordu. O kapıdan zorlukla girip İdikut önünde diz çöküp dokuz kez tazim etti.

      – Üstadım! dedi Bavurçuk Art Tekin. Mütevazı bir şekilde tahttan inip onun yanına geldi ve elinden tutup kaldırdı.

      – Bana öylesine tazim etmeyin dememiş miydim? Siz benim üstadımsınız. Hazırlıklar tamamlandı mı?

      – Tamamlandı! Gösteriye izin vermenizi bekliyorum!

      – Beşbalık’ta Buda bayramı başlasın! diye emir verdi.

      Atay Sali, İdikut’un huzurundan çıkarken kendini rahat hissetti. Bavurçuk Art Tekin’in tavrından sevinip heyecanlandı, vücudu sanki süt gibi ağarmış oldu. Önceki ağır adımlarının aksine tez adımlarla yürüdü ve araba yapılan atölyelere nasıl geldiğine şaşırdı. Yolda gelirken yine kaygılanmıştı. “İdikut’un güvenine layık olamazsak ne olur acaba? Rahiplerin kusurundan dolayı Budaların kırılmasından Tanrı korusun! Yeter ki halkın suçlamasına maruz kalmayalım!” diye düşündü.

      Aradan on sene geçmişti. İdikut devletinin şanını yükseltme yolunda Bavurçuk Art Tekin’in uyguladığı