Karakaş Şuayip

Özbek Edebiyatı Yazıları


Скачать книгу

hareketinin tesiriyle çok iyi bir eğitim görmesini ister. Çolpan, önce Andican ve Taşkent medreselerinde eğitim görür. Bu medreselerde Fuzûlî, Nevâyi, Mevlânâ, Sa’dî, Hâfız, Ömer Hayyam gibi Türk ve Fars klasik şairlerinin eserlerini okur. Aynı zamanda Andican’daki Rus okuluna da devam eder. Burada çok iyi derecede Rusça ve İngilizce öğrenir. Çok iyi bir medrese eğitimi almış olan Çolpan, böylece genç yaşta Doğu ve Batı kültürlerini kendi asıl kaynaklarından öğrenir. Çolpan, yine bu dönemde hiç Türkiye’ye gelmemesine rağmen Türkiye Türkçesini de öğrenir, Namık Kemal ve Tevfik Fikret gibi yenileşme devri Türk şair yazarlarının eserlerini okumaya ve Servet-i Fünûn gibi sanat ve edebiyat dergilerini takip etmeye başlar. Bu arada kendisi de “Aşk” adlı şiiri gibi bazı eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazar.

      İsmail Gaspıralı’nın Türkistan’da hızla yayılan Ceditçi fikirleri, Müftü Mamudhoca Behbûdî, Münevver Kaarî, Abdullah Avlânî, Abdurrauf Fıtrat, Hamza Hekimzade Niyazi, Abdullah Kâdirî gibi yenilikçi şair ve yazarlar gibi Çolpan’ı da etkiler. Bu şair ve yazarlar şiir, roman, tiyatro eserlerinde ve gazetelerdeki yazılarında, Rusya’nın işgali altındaki Türkistan’ın istiklâline kavuşması, kendi kaderine kendisinin hükmetmesi, cehalet ve sömürülmekten kurtarılması, ekonomik kaynaklarını kendisinin kullanabilmesi ve zenginleşmesi, millî ve dinî değerlere sahip çıkılması, Cedit mektepleri gibi yeni açılan okullarda çağın gerektirdiği yeni bilgilerin öğretilmesi, millî tarih ve millî dile sahip çıkılması, Türkiye ve diğer Türk yurtlarıyla ilişkilerin geliştirilmesi gibi bugün de önemini koruyan konuları işlerler.

      Çolpan, 1917-1918 yıllarında Orenburg’da Başkurdistan Millî Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Zeki Velidî Togan’ın sekreteri olarak çalışır. Aynı dönemde toplanan istiklâl kurultayına katılır. Bütün Türkistan temsilcilerinin katıldığı bu kurultay, 27 Kasım 1917 günü Türkistan Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân etmiş, ancak bu cumhuriyet üç ay sonra, 1918 yılı Şubat ayında başkent Hokand şehrinin kızılordu tarafından top ateşine tutularak on binden fazla insanın bir gecede öldürülmesi suretiyle yıkılmıştır. Bunun üzerine bütün Türkistan’da “Korbaşı Hareketi” adı verilen ve bütün Türkistan’a yayılan büyük isyan hareketi başlamıştır. 1932 yılına kadar süren ve Enver Paşa ile beraber birçok Osmanlı subayının da içinde yer aldıkları bu isyan sırasında Türkistan âdeta yerle bir edilmiş, yıkılmadık köy ve şehir kalmamıştır. Çolpan, bu isyan sırasında yaralananların tedavi edildiği Kızılay sahra hasta-hanelerinde gönüllü olarak çalışmıştır.

      Çolpan, bu istiklâl ve hürriyet mücadelesinin devam ettiği 1920-1922 yıllarında Türkistan’ın yakılıp yıkılmasından duyduğu üzüntüyü, istiklâl ve hürriyet fikirlerini “Gözel Türkistan”, “Köŋil”, “Yangın”, “Buzılgen Ölkege”, “Men ve Başkalar”, “Emelniŋ Ölimi”,“Küz”, “Kozğalış” gibi yeni Türkistan şiirinin en lirik eserleri olarak kabul edilen şiirlerinde terennüm etmiştir. Onun bu yıllarda yazdığı şiirleri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra edebiyat ders kitaplarına alınmış, yeni yetişen Özbek gençleri için millî heyecan ve şuur kaynağı olmuştur.

      Çolpan, eserlerinde, Türkistan’la beraber diğer Türk yurtlarının meselelerine de yer vermiş, bilhassa şiirlerinde, Türk dünyasının 1920’li yılların başlarında içinde bulunduğu vahim durum ve bu arada Türkiye’deki Millî Mücadele/İstiklâl Harbi ile ilgili duygu ve düşüncelerini “Tufan” şiirinde olduğu gibi heyecanla terennüm etmiştir. Aynı şekilde Talat Paşa’nın Berlin’de, Cemal Paşa’nın Tiflis’te, Enver Paşa’nın da bugün Tacikistan sınırları içinde yer alan Belcivan’da Ermeniler tarafından şehit edilmesinden duyduğu üzüntüyü de “Belcivan” adlı şiirinde ifade etmiştir.

      1913 yılından itibaren yazdığı şiirlerinde “Mirzakalender”, “Andicanlik” ve “Çolpan”(Tan Yıldızı) imzalarını kullanan şair, millî “Korbaşı Hareketi”nin kızılordu tarafından kontrol altına alınıp ve nihayet tamamen tasfiye edildiği yıllarda, kendini tamamen sanat faaliyetlerine vermiştir. Önce gazete ve dergilerde, sonra kitap hâlinde yayımlanan şiirlerini “Uyganış”(1922), “Bulaklar”(1924) ve “Tan Sırları”(1926) adlı eserlerinde toplamıştır.

      Çolpan, Türkistan Özbek şiirine yepyeni, tabiî ve lirik bir duyuş tarzı getiren bu eserleriyle, 20. yüzyılda eser veren Sovyet şairleri de dâhil olmak üzere bütün Özbek şair ve yazarlarını etkilemiştir. Onun bu etkisi, günümüz Özbek edebiyatında eserler veren genç şairler üzerinde hâlâ tesirini devam ettirmektedir. Çolpan’ın millî sembolizmin örnekleri olarak kabul edilen eserleri, aynı zamanda dönemin sosyalist proleter edebiyat taraftarları ile Marksist eleştirmenlerin de şiddetli tepkisini çeker. Gazete ve dergilerde aleyhinde şiddetli tenkit yazıları yayımlanır. Bu eserlerinden dolayı Çolpan, “millî burjuvaziye hizmet etmek, milletçilik(milliyetçilik) yapmak, Sovyet sistemine ve millî ve dinî değerleri inkâr eden sovyet ideolojisine itibar etmemek”le suçlanır.

      Bilhassa 1927 yılından itibaren hakkındaki suçlamalar artar. Devamlı gözaltında bulundurulur, birkaç defa kısa süreli olmak üzere hapsedilir, böylece kendisine gözdağı verilmek istenir. Şiir yazması yasaklanır. Kendisine hiçbir yerde iş verilmez, âdeta açlığa mahkûm edilir. Kısa sürelerle liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalışır. Tercüme faaliyetlerinden kazandığı para ile hayatını sürdürmeye çalışır. Bu dönemde Shakespeare’in “Hamlet”ini, meşhur Rus şairi Puşkin’in “Dubrovski” adlı manzumesi ile “Boris Godunov” adlı tiyatro eserini, Maksim Gorki’nin “Ana” adlı romanını Özbek Türkçesine tercüme eder. Yine bu sıkıntılı dönemde, duygu ve hayallerinden çok etkilendiği büyük Hint şairi Rabindranat Tagor’u da ilk defa Tükistan’da tanıtır.

      Çolpan, 1930’lu yıllarda birçok defa sorguya çekilir. 1932 yılında Rus Sovyet yazarı Maksim Gorki’nin başkanlığında toplanan I. Sovyetler Birliği Yazarlar Kurultayında ilân edilen karar gereği sovyet ideolojisine ve Komünist Partisine hizmet etmeyen hiçbir eser, edebiyat eseri sayılmaz ve yayımlanmaz. Bu tür eserlerin sahibi olan şair ve yazarlar da “halk düşmanı” (vatan haini) ilân edilirler. Gazete ve dergilerde, bu sanatkârları aşağılamak ve halkın gözünden düşürmek maksadıyla kampanya başlatılır. Tutuklamalar başlar. Çolpan da 1934’de açık bir şekilde Özbek milliyetçiliği yapmak ve Özbek halkının sovyetleştirilmesine engel olmak suçundan dolayı tutuklanır. Bir süre sonra serbest bırakılır. Tüm baskı ve tehditlere rağmen fikirlerinden taviz vermez, haysiyet sahibi bir şair olduğunu gösterir. Nihayet 13 Haziran 1937 tarihinde “Millî İttihad” adında, Sovyet inkılâbına karşı gizli bir teşkilâtın üyesi olmak suçundan dolayı yeniden tutuklanır. On altı ay devam eden tutukluluğu sırasında, sovyet ideolojisini benimsemedikleri için tutuklanan Abdurrauf Fıtrat, Abdullah Kâdirî, Atacan Hâşim, Gazi Âlim Yunusoğlu gibi millî şair ve yazarlarla birlikte çok ağır hakaret ve işkencelere maruz kalır.

      Sorgulamalar sırasında, Millî İttihad teşkilâtına üye olmak ve sovyet rejimi aleyhinde faaliyetlerde bulunmak, Türkistan’ın istiklâli için savaşmak, Korbaşı/Basmacı millî istiklâl hareketini desteklemek, Sovyet hükûmetini aldatmak, Türkperestlik (Türkçülük) teşkilâtının liderleri kabul edilen Feyzullah Hocayev ve Turar Rıskulov’un çevresinde faaliyetlerde bulunmak, şiirlerinde Sovyet ihtilâline karşı milliyetçiliği methederek göklere çıkarmak, sovyet rejimini yıkmak üzere dış güçlerle işbirliği yapmak ve gençlere milliyetçilik ruhu aşılamakla suçlanır.

      Ve nihayet tam yetmiş beş yıl önce, 1938 yılı Ekim ayının 4’ünü 5’ine bağlayan gece, Taşkent hapishanesinin avlu kapısından çıkan kapalı kamyonlar, toprak yolun geceden daha karanlık toz bulutu içinde şehrin kuzey-doğusuna doğru homurdanarak yol alırlar. Kimleri,