diğer Türkçe şarkılarla birlikte “Türk elinin dağı taşı ağlıyor”, diye başlayan bir şarkı öğretir, Türk-İngiliz savaşı, Türk kumandanları, Türk sanatı ve edebiyatı hakkında konuşmalar yapar. Öğrenciler tarafından diğer öğretmenlere nazaran daha çok sevilen birisidir. Ancak dışarıda kendisine anarşist gözüyle bakıldığı için hakkında sık sık dedikodular çıkarılır.
Osman Nâsır, mektebin ikinci kısmında okurken diğer derslere göre edebiyata daha çok ilgi göstermeye başlar. Sanayi-i Nefîse’nin faaliyetlerine iştirak eder. 1927 yılında komsomol (Sovyetler Birliği Leninist Komünist Gençlik Teşkilâtı) üyesi olur. Aynı yıl şiirler yazmaya başlar. Bu yıllarda Hokand’da bulunan şairler zaman zaman mektebe davet edilir, öğrencilerle edebî sohbetlerde bulunurlar. Meşhur şair Hamza Hekimzâde Niyazî de birkaç defa mektebe gelerek Ekim ihtilâli hakkında yazdığı şiirlerini okur. Osman Nâsır, bu sohbetlerden birinde, kendi şiirlerini Hamza’ya gösterir, şairin takdirini kazanır. Hokand’daki mekteplerde düzenlenen çeşitli toplantılarda şiirlerini okudukça şair olarak şöhret kazanmaya başlar. Mektepte çıkarılan Bizniŋ Közgü adlı duvar gazetesi de (sonraları birkaç sayı dergi olarak da çıkarılmıştır) öğrencilerin edebî faaliyetlerine sahne olması bakımından önemlidir. Öğrencilerin şiir ve yazıları bu gazetede neşredilir. Osman Nâsır’ın da ilk şiirleri bu gazetede çıkmıştır. Şiirlerinde önce Osman imzasını kullanan şair, daha sonra Osman Nâsırî imzasını kullanır.
Osman Nâsır, bu mektepteki öğrenciliği sırasında, mektep arkadaşı şair Emin Umerî ile birlikte, Yeŋi Fergana gazetesinin edebiyat sayfası sorumlusu Sâbir Abdullah’la dost olurlar. Bir gün bu iki şair arkadaş, klâsik edebiyat eserlerini okuyabilmek için Sâbir Abdullah’tan yardım isterler. Artık hafta sonu tatili olan cuma günlerini, Sâbir Abdullah’ın evinde klâsik şiir okumakla geçirirler. Firdevsî, Sa’dî, Nevâî, Babür, Mukîmî, Furkat gibi diğer klâsiklerle birlikte Fuzûlî’nin şiirlerini de okurlar.
Osman Nâsır, 1929 yılı baharında lise eğitimini tamamlar, diplomasını alır. Diploma ile birlikte mektep idaresi tarafından mezun olan öğrenciler hakkında tanzim edilen “tavsifnâme”de (= sicil evrakı), Osman Nâsır hakkında şu bilgiler verilmiştir:
“1925 yılından 1927 yılına kadar öğrenciler tarafından çıkarılan duvar gazetesi ve derginin yazarları arasında yer aldı. 1927 yılından 1928 yılına kadar komsomol grubunun sekreterliği ve öğrenci konseyinin başkanlığı görevlerini üstlendi. 1927 yılından mezun oluncaya kadar edebiyat klübünün başkanı oldu.”
Osman Nâsır’ın okuduğu bu okul, Eğitim Bakanlığı’nın önem verdiği kurumlardan biridir. Bu sebeple mezun olan öğrenciler, özel bir tahsisatla Sovyetler Birliği’nin tamamında geziye gönderilirler. Osman Nâsır’ın da dâhil olduğu öğrenci grubu, bu imkândan istifade ile Leningrad ve Moskova’ya gönderilir. Bu gezi sırasında, Leningrad’da iken İnkılâb Kahramanlarıge adlı şiirini yazar. Geziden döndükten sonra, “Ey dâhiy, mübârek yüziŋni kördim” mısraıyla başlayan Lenin Saganasıda adlı şiirini yazar. 1929 yılı Haziran ayında mektepten mezun oluncaya kadar edebî çevrelerin tanıdığı genç bir şair olarak şöhret kazanır. Mezun olduktan sonra Hokand’daki okuma-yazma kurslarında öğretmen olarak çalışmaya başlar. 1929 yılında, Özbekistan’ın 1932 yılına kadar başkenti olan Semerkand’da, Kızıl Kalem derneği kurulur. Bundan sonra başka şehirlerde de bu edebiyat derneğinin şubeleri açılmaya başlar. Semerkand’dan sonra ilk şube Hokand’da açılır. Yeŋi Fergana gazetesi bünyesinde kurulan Kızıl Kalem’in yazı heyetinde Osman Nâsır da bulunur.
Aynı yıllarda, Basmacılık Hareketi Fergana vadisinde eski şiddetini kaybetmiş, fakat Hokand Muhtariyeti’ni yıkarak binlerce insanı katleden sovyet hükûmetinin sömürgecilik siyasetine karşı birleşen son direnişçiler, uzak köylerde arada sırada da olsa ortaya çıkmaktadırlar. Halkın bu harekete olan rağbetini tamamen sona erdirmek için Özbek Devlet Sinema Stüdyosu’nun görevlileri bir propaganda filmi hazırlamak üzere 1929 yılında Hokand’a gelirler. Film ekibinin çalışmaları, Osman Nâsır’ın ilgisini çekince, okuma-yazma kursundan ayrılarak Moskova’daki sinema enstitüsünde okumak hevesine kapılır. 1929-1930 öğretim yılında, Moskova’da Kinematografi Enstitüsü’nün Senaryo Bölümü’nde okumaya başlar. Fakat Moskova’nın şiddetli soğuğuna tahammül edemeyen şair, sık sık hastalandığı için birinci sınıfın sonunda, Temmuz ayında Hokand’a dönmek zorunda kalır. 1930-1931 öğretim yılında, Hokand’da, köy öğretmenleri için açılan kurslarda yeni alfabeye göre dil ve edebiyat dersleri verir. Hokand’a döndükten sonra, Moskova’da bizzat tanıdığı Vladimir V. Mayakovski’nin tesiri altında şiirler yazar, kurs öğretmenliğinin yanı sıra şehir tiyatrosunda da edebî danışman olarak çalışmaya başlar.
Osman Nâsır, Fergana vadisinde Basmacılık Hareketi’nin kontrol altına alınması ve bastırılması dolayısıyla 1929 yılında Zafer adlı ilk tiyatro eserini yazar. Eser, şairin halk düşmanı ilân edildiği 1937 yılına kadar Hokand şehir tiyatrosunda aralıksız sahneye konulur. Aynı yıllarda, kolhozlaştırma ile ilgili olarak Düşman (1931) piyesini ve yeni rejimden memnun olmayanları söz konusu ettiği Soŋgi Kün (1932) piyesini yazar. Nezircan Halilov (1930) adlı eseri de kaleme aldığı diğer bir piyesidir.
Osman Nâsır’ın çocukluk yıllarında Mukîmî, Furkat, Zevkî gibi büyük Hokandlı şairler vefat etmiş olsalar da, edebiyat çevrelerinde onların tesirleri hâlâ devam etmektedir. Mukîmî ve Furkatların halefleri arasında Aşurali Zâhirî’nin ayrı bir önemi vardır. A. Zâhirî, kâmus ilmine vâkıf olup Leningrad’daki şarkıyatçılar tarafından da tanınan yüksek kültür ve malûmat sahibi birisidir. Bu şahıs, lisede Osman Nâsır’ın hocası olmuştur. Meşhur roman ve hikâyeci Abdullah Kahhar, Serâb adlı romanında, Muradhoca tipiyle Aşurali Zâhirî’yi, eserdeki merkez kahramanlardan biri olan Seydî ile de Osman Nâsır’ı anlatır. Romanda, Zâhirî ile Seydî, gizli bir teşkilâtta buluşurlar. Teşkilâtın gayesi, “kızıl bayrak ornıge kök bayrak tikiş”tir. Osman Nâsır’ın 1929 yılı sonbaharında, eğer sinema öğrenimi görmek üzere Moskova’ya gitmek yerine Hokand’da kalmış olsaydı, Aşurali Zâhirî ile birlikte gizli teşkilât üyesi olmaktan dolayı tutuklanacağı rivayet edilmektedir. Nitekim 1929 yılı Kasım ayında, Zâhirî ve yirmi kadar insan, “Bâtır Gepçiler” teşkilâtını kurmak suçundan dolayı hapsedilirler. Tamamen iftiradan ibaret olmasına rağmen tutuklanan şahıslar, ağır ceza ile Moskova-Volga kanalı inşaatına gönderilirler ve ancak inşaatın tamamlanmasından sonra Özbekistan’a dönebilirler.
Osman Nâsır, Hokand’daki kurslarda öğretmen olarak çalışırken Şehir Yoksul Yazarlar Birliği’nin toplantılarına iştirak eder, Yeŋi Fergana gazetesinin yazı heyetinde yer alır. 1931 yılında, Yeŋi Fergana gazetesinin Şubat-Mayıs sayılarında tefrika edilen Narbota adlı destanını yazar. İlk şiir kitapları olan Kuyaş Bilen Suhbet ile Seferber Satrlar, 1932 yılında Hokand’da neşrolunur.
Birinci Özbek Yazarlar Kurultayı, 7-11 Mart 1933 tarihlerinde Taşkent’te toplanır. Osman Nâsır kendisinin de delege olarak katıldığı kurultaya ithafen Tiŋle, Kurultay adlı şiirini yazar ve kürsüden okur. 10 Mart günü, Özbekistan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Ekmel İkramov, kurultaydaki konuşmasında, edebiyatın insanların eğitilmesindeki ve ideolojik mücadeledeki emsâlsiz rolünden ve sovyet yazarlarına bu mücadelede düşen önemli görevlerden bahseder. Kurultayda alınan kararla, Yoksul Yazarlar Birliği ve bu birliğin şubelerinin kapatılarak yerine Özbekistan Yazuvçılar Uyuşması’nın kurulmasına karar verilir. Şair, aynı yıl Temmuz ayında Yazuvçılar Uyuşması üyeliğine kabul edilir. Bu yıllarda