70 yıllık tarihini ortaya seriverir. Millî dil, gönül ve din meselesini ayaklar altına alan, değerlere itibar kaybettiren Sovyet devri siyaseti, ek olarak 1986 yılındaki Jeltoksan olayları döneminde yaşanan kötülükler, bu bir iki noktayı işaret eder. “Biz canımızı verip onu koruduk, fakat kendimiz ondan korunamadık.” En acısı, teessüf edilecek olanı da budur.
Kazak halkının asırlardır yürüdüğü yol, çektiği zorluk ve eziyetler yanında bazen Yaratan’ın hediyesi olarak yaşanan sevinçler, onun tarihini oluşturur. Sovyet döneminde, milletimizin büyük şairi Kadır Mırza’nın terennüm ettiği gibi eski yolların izleri ve katmanları, ders kitaplarına “bıçak sırtı” gibi sığsa da hâlâ çok derinlerde duruyor. Halk, milletin tarihini kendine okutmama ve nesilleri ondan bezdirme siyasetini yaşamış olsa da kendi geçmişinden hiçbir zaman nefret etmez. Bu sebeple bağımsızlığın ilk yıllarında bile, Sovyet ideolojisinin terbiyesiyle yetişmiş olsa da millî terbiyeyle susuzluğunu kandıran “akın”lardan biri olan Ulıkbek Esdevlet “Kiyiz kitap/Keçe Kitap” külliyatındaki “Türkistan”, “Biz-Türiktermiz/Biz Türkleriz”, “Astanalar”, “Kazakistan”, “Qazaqıya/Kazakistan”, vs. gibi bazı şiirlerinde bağımsızlık kavramını tarihî olaylarla birlikte ele almıştır. Bu durum, tarihî dönemi yüreğinde yaşayıp Kazak halkının geçmişini bütün panoramasıyla yansıtmaya çalışan bugünkü birçok “akın”ımıza özgüdür. Ulıkbek Esdevlet’in “Kiyiz kitap/Keçe Kitap”ında “Şañırak” adlı bir grup şiir yer alır. Akın, bu şiirlerinde Ulıtav’dan başlayarak İdil, Yayık, Manğıstav, Aral, Türkistan, Torğay, Altay, Almatı, Astana şehirlerini ve bozkırlarını yedi asır boyunca mekân tutan milletin geçmişten bugüne devam edegelen tarihini canlandırır. “Biz Türkilermiz/ Biz Türkleriz” şiirindeki:
Biz-Türkilermiz....
Biz Türkilermiz!
Kök aspanday jarqıldap, kürkirermiz,
Kök aspannıñ bultınday silkinermiz,
Kök böriden tuvğanımız ras bolsa,
Kök täñiriden quvat ap, bir tülermiz,
Biz, Türkleriz…
Biz Türkleriz!
Gökyüzü gibi parlar da kükreriz,
Gökyüzünün bulutu gibi silkiniriz,
Bozkurtttan doğduğumuz doğruysa,
Gök Tanrıdan kuvvet alıp yeniden diriliriz,
şeklindeki cüretkâr mısraları, gerçek özgürlük fikrinin ve millî ruhun söze aksedişidir. Akın, “Kök aspan/Gökyüzü”, “Kök böri/Bozkurt”, “Kök Teñri/Gök Tanrı” gibi bütün Türk milleti için kutsal olan üç kavramı ana fikir olarak ele alıp Türk dayanışmasını da dile getirir. Ayrıca millî bilgi dağarcığımızdaki “kündey kürkirev/gök gibi kükremek”, “bulttay silkinüv/bulut gibi silkinmek”, “quvat aluv/kuvvet almak”, “tülev/yeniden dirilmek” sözleriyle millî karakter özelliklerimiz de gözler önüne serilir. Akın/âşık ustalığının ana özelliklerinden birinin sözü dillendirmek, düşünceyi imajlarla verebilmek olduğunu göz önünde bulundurarak şiiri değerlendirdiğimizde, âşığın amacına ulaştığını görürüz. Başka mısralarda ise âşığın halkın katline uğradığı, yüreğinin yaralanıp zulmün kurbanı olduğu anlara da rastlanır. Fakat milletin cesareti ve yüce ruhu, mısralarda daima kendini gösterir:
Kevdemizdi biylegen asqaq arman,
Tarıyhımız dastan bop, tasta qalğan,
Tirsegimiz tilingen kezderde de
Jan jürekti jerim joq jasqa malğan.
Jutıp qoyğan ğasırlar öktem ünin,
Ayğa qarap ulığan kök börimin.
Atqa minsem ketemin aruvaqtanıp,
Arasında jelik bar et-teriniñ
Atqa minsem ketemin aybattanıp,
Qılış körsem ketemin qayrattanıp.
Ğasırlardıñ betine qalqıp şıqqan,
Bizdiñ halıq- bu da bir qaymaq halıq!
Gövdemizi yöneten yüce ülkülerle,
Tarihimiz destan olup taşa kazınmış,
Çok korktuğumuz zamanlarda bile,
Cesur yürekli yer yok gençlere adanan,
Yutuvermiş asırlar güçlü sesini,
Aya bakıp uluyan bir boz kurtum.
Ata binsem giderim ruhlara seslenip,
Arasında gayret var etle derinin
Ata binsem giderim gazaplanıp,
Kılıç görsem giderim gayretlenip.
Asırların üstüne kalkıp çıkan,
Bizim halk, bu da en güçlü halk!
Konargöçer halkın özelliği şudur: ata olan tutku ve bağlılık, at üstünde yaşamak, özgürlük, koşan at toynağının sesini işitmek, rüzgâr gibi ata binmek. Bütün bunlar, şiirdeki mısralardan açıkça hissedilmektedir. Akın/âşık “Ben”, bir anda savaş çığlıkları atarak akıcı bir dille seslenir:
Namısımday eşkimge taptatpağan,
Türkistanıñ kümbezi asqaqtağan.
Babalarım jatır ğoy bata berip,
Aruvaqtar amanatın aqtap bağam.
Kök täñirden köñilge nur tilermiz
Kök aspanday äli de kürkirermiz.
Kök börili kök bayraq kökke şıqsa,
Qay duşpannıñ aldında irkilermiz?
Biz-Türkilermiz!
Biz-Türkilermiz!!!
Biz-Türkilermiz!!!!
Namusunu kimseye çiğnetmeyen,
Türkistan’ın kubbesi gururludur.
Atalarım yatar ya dualar edip,
Ruhlar emanetine tertemiz bakayım.
Gök Tanrı’dan gönüle nur dileriz
Hâlâ da gökyüzü gibi kükreriz.
Bozkurtlu gök bayrak göklere çıksa,
Hangi düşman önünde duraksarız.
Biz, Türkleriz!
Biz, Türkleriz!
Biz, Türkleriz!
Şiirin başı ve sonu aynıdır; akın/âşık bu sanatsal yaklaşımıyla yüce Türk ülküsünü dile getririr. Başımızdan ne geçerse geçsin, hangi siyasî değişiklik ve yapının içinde yaşarsak yaşayalım, “Biz, Türkleriz!”, “Böyle yaşadık, böyle kurtulur, böyle yaşarız” anlamına gelen derin felsefî fikirler şiirde bütün açıklığıyla hissedilir.
Şairin “Türkistan Marşı” şiirinde sözle dile getirdiği ülküyü hayata geçirmenin, istek ve arzuların uygulanmasının zamanının geldiğini, “artık hiç kimseden korkmayız” tarzındaki ihtişamlı söyleyişleri hissettirir.
Türki halkı, tizeñdi jaz, türegel,
Tizerlegen tığıraqqa tireler,
Tübi türki tügendeler kez keldi,
Birlik bolsa- qorlıq bolmas, bile ber.
Atajurtıñ – Altayıñ tur arqañda,
Tize