edebiyatının 30 yıllık bir dönemi, edebî-tarihî gerçeklere objektif yaklaşım ile temel olarak değerlendirme denemeleriyle izlenmekte, yorum ve analizi yapılmaktadır. Değerlendirmelerde Azerbaycan yazarlarının bağımsızlık döneminde üreten tüm nesillerinin eserlerine atıfta bulunulmakla beraber, konunun gerektirdiği gibi, bağımsızlığın getirdiği genç neslin yaratıcılığına biraz ağırlık verilmesine dikkat edilmiştir. En yeni dönem edebiyatının temel meşrulukları fikir-sanat, konu-sorun, stil-tarz değişimleri ile dönemin edebiyatının yazar ve şairler hakkında belli portre-denemeler yaratmak mümkündür. Elbette bu portreler, seçilen bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatını imza bolluğu ve zenginliği nedeniyle tam olarak kapsamamaktadır. Genel olarak bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatının ne kadar zengin ve renkli olduğu, kısa süre içinde nasıl büyük bir mesafe katettiği, artık yeni edebî yüzleri yetiştirdiği, farklı bir edebiyata dönüştüğü net bir şekilde görünmektedir. Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, çok asırlık Azerbaycan edebiyatının devamlı geleneklerine dayanarak, ülkemizde devlet bağımsızlığının kazanılması ışığında oluşup, gelişen yeni tipli büyük edebiyattır. Bu, Azerbaycan edebiyatının gelişiminde yeni tarihsel bir aşamadır.
Bağımsızlık dönemi Azerbaycan edebiyatı, Azerbaycan halkının ulusal varlığının ve bağımsız devlet ideallerinin muhteşem bir edebiyatıdır.
Bu, Azerbaycan halkı için daha büyük bir geleceği müjdeleyen edebiyattır.
BÖLÜM III
KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ
KAZAK EDEBİYATINDA ÇEYREK ASIRLIK EDEBÎ TECRÜBE. MİLLÎ İMAJ VE EDEBİYATIN GELİŞİMİ
Janar Serkeşkızı TALASPAYEVA24
Nurgül Kayırbekkızı SMAGULOVA25
Son Çeyrek Asır: Kazakistan’da Tarih Yeniden Yazılıyor
Kazak toplumunda son çeyrek yüzyılda gerçekleşen değişimler, sosyal ve manevî hayatımızı yeniden yükseltmiştir. Sovyet dönemindeki siyasî hırsların ve sosyalist gerçekçiliğin çöküşüyle azat olan Kazak edebî dünyası ve söylemleri, başlangıçta engellerle karşılaşır. Diğer bir bakış açısıyla bu durum “Kazak edebiyatı durgun hâle geldi, modern dünyanın hızlı gelişimine yetişip onu aşamadı.” gibi düşüncelerin ortaya çıkmasına yol açar. Bununla birlikte, edebiyat yani söz söyleme sanatı hemen toparlanmış, zamanın akışına uyum sağlayarak cesur, bir o kadar da verimli bir arayış sürecine girmiştir. Edebî türler içinde savaşçı denilen nazım/şiir türü bir yana, yaratıcılık yansımaları kabul edilen, ortaya çıkması uzun süren nesir türü de hızla ilerlemiş; bağımsızlık çizgisinde kaleme alınan büyüklü küçüklü eserler yeni konuları ve küçük denemeleri de edebiyata sokmuştur.
Akademisyen S. Kirabayev’in, “Kazakistan’ın bağımsız, egemen bir ülke olması, bizim yeni tarihimizin başlangıcıdır. Bugün kendi topraklarımızda, tarihimizi çok milletli bir devletin parçası olarak değil, bağımsız bir devlet olarak araştırmamız, milletimizin uzun tarihî süreçte zafer ve yenilgilerini, ulaşabildiğimiz ve ulaşamadığımız dönemleri gün yüzüne çıkarmamız, bugünkü bağımsızlığa kavuşmamızın meşru yollarını göstermemiz gerekir. Bütün halkımız ve millî kültürümüzle birlikte yol alsa da birçok zıtlık ve çelişki dolu yollardan geçen edebiyat tarihimize de böylece yeni bir bakış açısıyla bakmak gerekir.” şeklindeki düşüncesi, büyük değişimler ve karşıtlıklarla dolu bu sürecin bize kendini hissettirmesiyle de değer kazanır. (Kıyrabayev, 2007: 10)
Son çeyrek yüzyıldan daha uzun bir süreçte yazılan nesir ve şiir türündeki eserlerde sanatsal örnekler oldukça karmaşıktır. Bu durum, sadece yazarların millî ölçekte ustalık arayışlarıyla sınırlandırılamaz, dünya edebiyatındaki sanatsal eğilim ve yöntemlerin Kazak topraklarında yeni bir çehre kazanarak uyumlu bir hâlde kabulünün sağlanabilmesi ile de fark edilebilir.
Şiir: Kazakistan Ve Akınlar
Kazaklar, âşık (akın) bir halktır. Bu özellik ona konar göçer bir milletin ruhu olarak anne sütü ile nüfuz etmiştir. Kazak halkı, bozkırın uçsuz bucaksızlığı kadar bağımsız, denizin derinlikleri kadar parlak ve engindir. Bu halk gökyüzüyle yarışan yüksekliği ile muhteşemliği her zaman arzulamış, özlemiş ve şiirlerine de dayanak etmiştir.
Bu halk, aptallık dolu politikaları görmesine, birçok eziyet ve şiddete maruz kalmasına, milletçe yok olma tehdidini hissetmesine, açlık yaşamasına ve ıstırap çekmesine rağmen bağımsız bir devlet olma ülküsünü her şeyden önde tutan yiğit ve güçlü bir halktır.
16 Aralık 1991’de ataların hayalleri gerçekleştirildi, Alaş aslanlarının rüyaları gerçeğe dönüştürüldü, yeni nesillerin baht yıldızı parladı ve ülke egemenliğine kavuştu. Özgürlüğün aydınlık seheriyle birlikte yüreği saran sevinç şiire dönüşüverdi, kâğıt yüzüne düştü ve yürekteki kaygılara teselli oldu. Birkaç yüzyıl boyunca millî şiirin kaynağına dönüşen bağımsızlık fikri şimdi annenin çocuğuna can veren göbek bağı gibi millî şiirin geleceğine dönüştü. Millî şiir geleceğe doğru kanat açtı, özgür oldu; bütün ihtişamıyla parladı. Kazak halkının kökünü geçmişinden alan şiirleri, bir yürekten çıktı, başka yüreklere ulaştı.
Bir Ülkü Olarak Bağımsızlık: Biz Türkleriz
Kazak Sovyet şiirindeki “özgürlük”, “bağımsızlık” gibi kavramlar millî kimliği tam olarak ifade etmez. Çünkü insanlara sadece sosyal özgürlük verilmiştir. Hâlbuki millî özgürlük, ülkenin bağımsızlığı ve egemenliği gibi kavramlar, özü ve anlamı derinlere kök salmış asil birer ülküdür. Asırlardır sürüp gelen sözlü edebiyattaki hoş rüyalar, eski devrin edebiyatı ile destanî şiirlerdeki hayaller sanki yeniden keşfediliyor gibidir.
70 yıl süren Sovyetlerin kızıl diktatörlüğü, sonuçta totalitarizm tuzağına düştü, millî çıkarların yok olmasına yol açtı. Bu nedenle bağımsızlık yıllarının lirik kahramanı “özgürüm” ve “bağımsızım” derken yüzünü başka bir yöne döner. Kazak şiirinin güçlü şairlerinden Temirhan Medetbek “Tävelsizbin/Bağımsızım” şiirinde bütün millet adına konuşur.
Tävelsizbin!
Tävelsizbin men bügin.
Keldi mine azattığım, teñdigim.
Bostandıqta baylığım men endigim.
Şeşil endi, şemen bolğan şerli ünim!
Bağımsızım!
Bağımsızım ben bugün.
Geldi işte özgürlüğüm, eşitliğim.
Bağımsızlıkta zenginliğim ile geleceğim
Haykır şimdi, kaygı dolu dertli sesim!
Şiirde millî birlik ve beraberlik fikri dikkat çeker. Lirik kahraman bütün Kazaklar adına haykırır gibi sert ve korkusuz konuşur. Geçmişte olduğu gibi halkı, biri fakir biri zengin diye ikiye bölüp kendini kendine düşman eden, siyasete kanıp sloganlara aldanan lirik kahramanın yerini, dünyevî ve mânevî dünyasını yücelten, göğsünü gururla kabartan ve milletin temsilcisi olan “akın”lar alır. “Akınlık”la ilgili “ben”, millî özelliklere sahip olur, eserlerinde bağımsızlık fikrini yansıtır. Mahambet ile Mağjan’ın şiirlerindeki