Orhan Söylemez

Türk Dünyasında Tarihi Roman ve Milli Kimlik


Скачать книгу

Nurmemmed’in romanlarında Selçuklu dönemi hakkında tarihi açıdan ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerin tarihsel gerçeklik bakımından değerlendirmesini yapmak elbette tarihçilerin işidir. Fakat edebî açıdan bakıldığında bu romanların kurgu ve anlatım yönünden oldukça başarılı oldukları söylenebilir. Türk dünyası edebiyatlarında Selçuklu veya Moğol döneminin ardından Gazneli dönemini konu alan tarihî romanları incelemek mümkündür. Nitekim bu dönemi ayrıntılı olarak işleyen romanlar mevcuttur.

      İKİNCİ BÖLÜM

      GAZNELİLER

      Tarihî kaynaklar Gaznelileri, “963-1186 yılları arasında Horasan, Afganistan ve Hindistan’ın kuzeyinde hüküm sürmüş olan Müslüman bir Türk hanedanlığı” olarak izah etmektedir.25 Yine aynı kaynak, Gazneli Devleti’nin gerçek kurucusu olarak Sebük Tegin’i göstermektedir. Isık Göl bölgesinde dünyaya geldiği için de Karluk Türklerine bağlı bir boydan geldiğine işaret etmektedir. Sebük Tegin ve oğlu Mahmud—daha sonra Gazneli Mahmud—Samanî hükümdarına yardım etmek için Horasan’a girmiştir. Horasan orduları kumandanlığı Mahmud’a verilir. Sebük Tegin’in ölümü üzerine küçük oğlu İsmail tahta çıksa da Mahmud onu devirerek Gazneli Devleti’nin başına geçer. Mahmud, Gur bölgesindeki putperestleri Müslümanlaştırmak için bölgeye din adamları gönderir. Bölgedeki mahallî reisleri zorla itaat altına alsa da İslâm’ın yayılması yavaş olur. Aynı kaynak, Mahmud’un “bazı şarkiyatçıların iddia ettiği gibi zengin kaynakları ele geçirmek için değil İslâm’ı yaymak için Hindistan’a on yedi sefer düzenledi”ğini belirtmektedir. 1025-1026’daki Sümenât üzerine yaptığı son seferde kazandığı zaferle Mahmud, Sünnî İslâm dünyasının takdirini kazanmıştır.26 Sultan Mahmud ile doğrudan alakalı en önemli bilgi şöyledir:

      Gazneliler Hint dünyası kültürüyle de doğrudan doğruya temas kurmuşlar ve yıllar sonra Pakistan Devleti’nin kurulmasında birinci derecede etken olmuşlardır. Sultan Mahmud ve Mesud hâfızalarda halk kahramanları olarak yerleşmişlerdir. Mahmud daha sonraki İran edebiyatında adalet ve insaf timsali meşhur bir hükümdar olarak yer almıştır.27

      Aynı yazar bir başka yazısında “Mahmud dindar, zeki, ileri görüşlü, ihtiyatlı ve âdil bir hükümdardı.” demektedir.28 Fakat roman kahramanı olarak Mahmud Gazneli ve Gazneliler, tarihî kaynaklarda anlatılanlarla farklılıklar arzeder. Özbek yazar Adil Yakuboğlu’nun Köhne Dünya romanı, Gazneli Mahmud, İbni Sina ve Biruni gibi büyük şahsiyetlerin hayatlarını anlatması bakımından önemlidir.29

Adil Yakuboğlu. Köhne Dünya

      Adil Yakuboğlu’nun Köhne Dünya adlı eseri tarihî bir romandır. Bir dönemin meşhur sultanı Gazneli Mahmut ve onun çevresinde gelişen olaylarla kurgulanan roman, hatıralara dayanılarak oluşturulan bölümler ile zenginleştirilmiştir. Yazar, eseri üç bölüme ayırmış ve bu bölümleri bir yapboz gibi kurgulamıştır. Öyle ki, numaralarla ayrılan alt bölümler birbirini izleyen sarmal bir yapı ile bir araya getirilmiştir. Bu yapı, ilk önce okuyucu tarafından karışık olarak nitelenebilirse de, ilerleyen kısımlarda giderek birbirini tamamlayan ve romanı işleten dişliler hâlini aldığı görülecektir. Yazar, bu sistem sayesinde kahramanlarını daha yakından tanıtır ve romana olan katkılarını gözler önüne serer. Ancak her alt bölüm bir diğer bölümün eksik taraflarını tamamladığı için konu bütünlüğü bozulmaz.

      Adil Yakuboğlu, birinci ve ikinci bölümlerde daha çok Gazneli Mahmut’un şahsında yöneticileri eleştirir ve yöneticilerin etrafındaki insanları irdeler. Üçüncü bölümde ise saray çevresinde dönen entrikaları ve ihanetleri anlatır. Bunu yaparken de geniş bir konu ve kişi yelpazesinden yararlanır.

      Birinci bölümün ilgi merkezi; asıl adı “Kutlu Kadem” olan, ama herkesçe Melikü’l-Şarab olarak bilinen şâirin fakirhanesidir. Melikü’l-Şarab, Gazneli Mahmut’un eski arkadaşıdır. Ancak gençlik yıllarında güzel bir kız yüzünden şair ile Sultan’ın yolları ayrılmıştır.

      Melikü’l-Şarab’ın meyhanesi, otoritenin kabul etmediği, saraydan kovulmuş insanlarla doludur. Burada bilginler, gazaba uğramış komutanlar, sanatçılar, sahiplerinden kaçan köleler bir arada bulunmaktadır. Romanda meyhanenin birleştirici bir rolü olmakla birlikte, bu mekân, kurgunun içindeki birçok düğümü de içinde barındırır. Yazar Yakuboğlu, bu meyhane sayesinde yönetime, yöneticilere ve yönetilenlere dair eleştirilerini korkusuzca dillendirir. Romanda kullanılan bu mekân gerçeklerin söylendiği, akla karanın birbirinden ayrıldığı bir meydan hâline getirilir. Yazar, birinci bölümde kurguyu destekleyen ve anlatıma akıcılık kazandıran küçük hikâyelere de yer vermiştir.

      Şehrin dışında kalan meyhane, görkemli saray ve bahçelerden oldukça uzaktır. Yazar, sanki insanlar arasındaki sosyal sınıf ve düşünce ayrımını ilk önce mekânlarda yakalamıştır. Melikü’l-Şarab’ın meşhur şaraplarına ve meyhanede yapılan sohbetlere müdavim olan belli başlı tipler vardır. Baba Setâri, Pir-i Gıccekî, Pir-i Bukrî ve Birûnî meyhanenin ziyaretçilerindendir. Özellikle Bukrî ve Birûnî’nin roman örgüsünde önemli etkileri olduğu görülür. Meyhanenin her şeyin konuşulabildiği bir mekân hâline gelmesinin bir nedeni de; Gazneli Mahmut’un, eski arkadaşı Melükül Şarab için dokunulmazlık fermanı çıkarmasıdır. Meyhanede birçok konu konuşulur, Firdevsi’nin, Gazneli Mahmut’a sunduğu Şehnâme’si de bu konulardan biridir. Kimileri Şehnâme’yi beğenirken, kimileri de şairin sevmediği bir padişaha neden eserini ithaf ettiğini sorgular. Ancak tartışmanın düğümü yine Melikü’l-Şarab’ın mekânında gizlidir, çünkü Firdevsi’nin Gazne’yi terk etmeden önce yolu meyhaneye düşmüştür. Firdevsi, Melikü’l-Şarab’a hükümdardan aldığı paraları yoksullara dağıttığını anlatır. Eseri üzerine yapılan tartışmaları da burada yanıtlar ve İran ile Turan’ı birbirine düşürmediğini, kendisine haksızlık edildiğini ifade eder. Ayrıca Firdevsi, “Şehnâme”nin sonsuza kadar yaşayacağını bildiğinden eseri hakkındaki değerlendirmeleri tarihin adaletli kollarına bırakmıştır.

      Araştırmacı Turgut Göğebakan önemli çalışmasında “tarihsel roman” veya “tarihî roman” kavramı üzerindeki tartışmaları değerlendirirken Georg Lukacs’ın işaret ettiği önemli bir ayrıntıyı vurgular. Göğebakan, Lukacs’a göre önemli olanın, “tarihin önemli kişiliklerinin ya da olaylarının sergilenmesi değil, bu kişilerin ve olayların arka planındaki düşüncelerin açığa çıkarılması” olduğunu vurgular.30 Tam da burada yazar Adil Yakupoğlu’nun yaptığı da budur. Kurmaca bir mekân olarak Melikü’l-Şarab’ın meyhanesi önemli bir fonksiyon üstlenmiştir. Belki de tarihçilerin ehemmiyet vermedikleri arka plandaki ayrıntılar burada ortaya çıkar. Bu ayrıntılar da “olay”dan ziyade “insan”ı ön plana çıkardığı için tarihî romanı önemli hâle getirir.

      Romanda, tiyatro ve sinemada gerçekleri korkusuzca söyleyen, cesurca eleştiriler yapan insanlar, genellikle delilerden veya ayyaş tiplerden seçilir. Yazarlar, yarattığı bu tiplerin konuşmaları ile haksızlıklara, zulme isyan eder ve akıllıların deli dediği insanların, akıllı laflar etmesi ile bir ironi oluştururlar. Adil Yakuboğlu da bu eserinde, Gazneli Mahmut’un Bağ-ı Firuzan için topraklarını istimlâk ettiği ve bu yüzden deliren Baba Hurma’ya yer vermiştir. Baba Hurma, Melikü’l-Şarab’dan istediği bir kâse şarap karşılığında bir hikâye anlatır. Bu hikâye sayesinde yazar, yönetilen ile yöneten arasındaki ilişkiyi ince bir