Orhan Söylemez

Türk Dünyasında Tarihi Roman ve Milli Kimlik


Скачать книгу

Garlı Avcı gibi yüzlerce bey sürülerini Selçuk yiğitlerinin savaştan zaferle çıkmaları için bağışlamıştı. (s. 306)

      Çağrı Bahadır, yiğitlerinin hem güç, hem akıl bahadırı olmalarını istediği için hoca arayışı içine girer. Önceki himayecisinden çok eziyet çekmiş Hasan Tusi’ye evlatlarını emanet eder. Tuğrul Sultan, Takkale’de görüp âşık olduğu Duruncan, Harzem şehzadelerinden biriyle evlendiği için evlenip, çocuk sahibi olmamıştır. Duruncan eşini kaybettikten sonra vefalı olup eşinin ocağında oturur. Ancak Tuğrul kararlılığı ile onu evliliğe ikna eder. Duruncan ilk eşinden olan çocuğunu da getirir. Tuğrul Sultan esir edildiğinde, vezir Amidü’l-mülk Kundurî, Duruncan’ı kışkırtarak onu, oğlu Anuşirvan’ı hükümdar yapmak sevdasına düşürmeye çalışır. Ancak oğlunu iyi tanıyan Duruncan, Tuğrul Sultan’ı kurtarmayı kafasına koyar. “İbrahim Yınal, Halife Kaim Biemrillah’a ve Selçuklulara düşman çıkan Arap komutan Besasiri’nin tuzağına düşmüştü.” (s. 364) Gizli mektuplarla Yınal’ı ağabeyi Sultan Tuğrul’a karşı kışkırtır. Onu bütün Selçuklulara Sultan olursun diye kandırır:

      İbrahim Yınal, Hemedan yakınlarındaki Türkmenlerin kulaklarını doldurmaya başladı. Sultan Tuğrul’dan onlara hiç fayda olmadığını, sultanlığın tüm yetkisinin hilekâr vezirlerde olduğunu, kendi Sultan olursa, her defa vezir atandığında onlara fikir soracağına inandırdı. Türkmenler Hemedan’da kendi Sultanlarını kuşattılar. (s. 364)

      Duruncan eşini bu güç durumdan kurtarmak için oğlu Enuşirvan’ın elini kolunu bağlatıp onu yanında götürerek Sultan Tuğrul’un hapsolduğu kaleye hücum eder. Duruncan’ın gelip kendini kurtaracağını hiç düşünmemiş olan Tuğrul Sultan bu olayın ardındaki sebepleri çözümleyip, sonuca ulaşır:

      Gelip Hatun’un kendini kurtarması, yalnız onun canı için değildi. Zorluklarla kurdukları Selçuklu Türkmen devletini kurtarmaktı. Aslında Sultan’ın esir alınıp, zindana atılmasının gerçek sebebi de buydu. Henüz, tamamen kendine gelip, kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma erişip, dallarını yayıp büyüyememiş bu devleti yok etmeye çalışıp, yıkmayı amaçlayanlar çoktu. Duruncan Hatun’un ana duyarlılığı taşıyan yüreği bunu sezmişti. (s. 368)

      Tuğrul Sultan’ın emri ile İbrahim Yınal, kendi yayının kirişi ile boğulur. Duruncan’a hayran olan Tuğrul Sultan, onun vasiyeti üzerine Bağdat Halifesinin kızı Seyyide ile evlenmeye çalışır. Üç yıl aracılar göndererek uğraşır. Yirmi yaşında genç bir kız olan Seyyide bu evliliği hiç istemese de kabul eder. Tuğrul Sultan sevgisi ve şefkati ile ona kendisini sevdirir. Ancak Tuğrul Sultan’ın çok istemesine rağmen Seyyide’den de çocuğu olmaz. Onun çocuğu olmadığı için kendisinden sonra tahta Çağrı Bahadır’ın oğullarından biri geçmelidir. Vezir Kundurî, Çağrı Bahadır’ın oğulları içinde sözünü geçirebileceği, yumuşak başlı Süleyman Şehzade’yi tahta geçirip, kendi vezirliğini daim kılmak ister. Bunu sağlamak için Süleyman’ın annesini etkilemeye çalışır. Tuğrul Sultan da yengesini kırmaz ve vasiyetini Süleyman’a emanet eder: “İki kardeş vuruşarak, birinin kanı akarsa, sultanlık da bundan sonra bu gibi çekişmelerle devam edip gidecektir. Süleyman kendini sultan saysın, vezirse cihanı parmağının ucunda döndürebilsindi.” (s. 458) Ancak Alparslan kendi rızasıyla taht üzerindeki hakkından vazgeçmemiştir. Kundurî, kardeşlerin arasına ateş düşürmeyi başarır. Babası Arslan’ın Sultan Mahmud tarafından zindana atılmasını, onun hükümdarlığını da Tuğrul ile Çağrı’nın almasını hiç içinden çıkaramamış olan Kutalmış Han, Sultan Tuğrul’un ordusuyla çatışır:

      Kutalmış Han, etrafına sultanlıktan pay alamayan Türkmenleri toplamıştı. Hâlâ Oğuzluk yoluyla göçlerine devam edenler çoktu. Onların arasında İslam çok geç yayılıyordu. Onların yeri yurdu belli değildi… Sultan Tuğrul onları hiçbir zaman kendinden uzaklaştırmak istememişti. Onlara göçün yolunu açmıştı… Sultan Tuğrul’un son zamanlarda her şeye eli değmiyordu. Onun büyük amaçları vardı… Tüm Oğuzları Peygamberin akrabası yapmak, kan kardeşi yapmak istiyordu. O bunu gerçekleştirmek için üç yıl çaba göstermişti. O zamanlar Rumistan’ı da, oraya giden Türkmenleri de unutmuştu. Onlara yardım elini uzatıp, kalesinin kapısını açamamıştı. (s. 459, 461)

      Tuğrul Sultan vefat edince Sultan Alparslan düşmanın üstüne saldırır. Kardeşlerin birbirine girmesini istemez. Rum yurduna giren Sultan Alparslan’ın amacı insanları Müslüman yapmaktır. İçlerine girip, güçlerini denedikten sonra geri dönmeyi uygun gören Sultan Alparslan bu işi yiğitlerine emanet eder. Gümüş Tegin ile Afşin Bey’i Rum yurdunda bırakır. Ancak gulam olan Gümüş Tegin tavır değiştirir ve ganimet payanı vermez. Afşin Bahadır buna öfkelenir ve onu öldürür. Alparslan’ın hiddetinden ürken Afşin Bahadır yolunu ayırır ve Rumeli’ye kaçar. Sultan, onu yakalaması için dünürü Kurtçu Bahadır’ı görevlendirir. Kurtçu Bahadır ise Bizans İmparatoru’na giderek, onların tarafına geçer. Gümüş Tegin’in ihanet etmediğini, aksine Rumistan’da kendileri için fetihlerini sürdürdüğünü gören Sultan hata yaptığını anlar. İş tersine çevrilir. Afşin, Kurtçu’yu yakalamakla görevlendirilir:

      Alparslan, Bizans İmparatoru’na yakınlık gösterdi. Onun elinde kendine ait düşmanları olduğunu, onları geri istediğini bildirdi… O ne yapıp edip Alparslan’a Kurtçu Bey’i geri vermek istemiyordu. (s. 467)

      Alparslan’ın Rumistan’a yaptığı savaşların talanlarından canı yanmış olan İmparator, elindeki tutsağı vermek gibi bir âdeti olmadığını söyleyerek Kurtçu Bahadır’ı himayesinde tutar. İmparator, daha güçlenerek doğu yurtlarına saldırmak, hepsini almak isteği duyar. Sultan Alparslan ise gururunu çiğnetmek istemez. İki tarafın bu karşılıklı durumu onları savaşa sürükler. Ancak bu savaşın büyük bir katliam olacağını gören Bağdat Halifesi, arabuluculuk yapmaya çalışır. Alparslan, Bağdat Halifesi’nin tövellasına hayır deme niyetinde değildir. Halife’nin elçisi ve Alparslan’ın elçisi Sav Tegin, Bizans İmparatoru’nun kapısına gitse de İmparator’un uzlaşmaya niyeti yoktur. Ancak savaşın Alparslan lehine sonuçlanacağını gösteren bir olay olur:

      Nizamülmülk gulamlardan birini yanından uzaklaştırıp, onu sevmemeye başladı. Onu yerli yersiz üzdü. Bu İran’da orduya asker toplarken başlamıştı. Komutan Güherâyin ise o güçsüz askerden yana oldu. Vezir ise kendi sözünün doğru olduğunu, gulamın hiçbir işe yaramayacağını baş belası komutana anlatmaya çalışıyordu. Komutansa niçin ondan yana olduğunu bilmiyordu… Sonunda Nizamülmülk dayanamadı: – Bu kulun sana Rum İmparatoru’nu esir alıp getireceğini mi düşünüyorsun? (s. 488)

      Komutan bu soruya “Evet, Rum padişahını esir alabilir.” diyerek cevap verir. Bu olayı öğrenen Alparslan, savaşa umutlu girer. Malazgirt Ovası’nda yapılan savaş Selçukluların zaferiyle sonuçlanır. Gûherâyin’in koruduğu gulam gerçekten İmparator’u esir alır. Alparslan durumdan endişelenir. “Elindeki esir İmparator’a acıyarak onunla anlaşma yaparak onu salıverdi.” Ancak imparatorluğu elinden alının hükümdarın yaptığı tüm anlaşmalar geçersiz sayılır. Yeni Rum İmparatoru, Sultan Alparslan’ı tanımak bile istemez:

      Sultan yiğitlerini toplayarak: – Rumistan’a girip hakkınızı almanız helâldir. Yurt sizindir diyerek ferman verdi. Kendine ise bunun sonucunu, yiğitlerin o yeri yurt yaptıklarını görmek nasip olmadı. Bu onun oğlu Sultan Melikşah’a nasip oldu. (s. 561)

      Melikşah, Arslan Han’ın oğlu Kutalmış’ın çocuklarından Süleyman Kutalmış’a aralarında kin olmadığını belirterek “Yurt sizin, sahip çıkın” der. Antakya, Konya, Aksaray, Kayseri tek