Orhan Söylemez

Türk Dünyasında Tarihi Roman ve Milli Kimlik


Скачать книгу

ifadeyle yüzmüş olur.

      Romanda anlatılan masalın veya efsanenin doğruluğu veya gerçekliği başka bir tartışma konusudur. Ama tartışmasız bir gerçek vardır ki, yazar bu masalı eserinde kullanarak Kırgızların bir geçmişinin olduğunu ve onun da köklerinin tarihin derinliklerine indiğini bütün dünyaya duyurmuş olur.

      Bu noktada Beyaz Gemi romanı için “tarihî roman” nitelemesi yapmanın ne derece doğru olduğu sorusu sorulabilir. Romanın tarih ile yakından uzaktan alakası yoktur; çünkü romanın aktüel zamanı Sovyetler Birliği’nin ilk dönemidir. “1991’de tarih olmuş bir devletten bahsetmek eseri “tarihî” yapar mı?” şeklindeki bir soru, burada değerlendirmeye alınacak pek çok roman için de geçerli olacaktır. Lion Feuchtwanger hem bir yazar olarak hem de eleştirmen olarak şöyle der:

      Tarihî bir konu üzerinde çalışan ciddî bir yazarın, tarihî vakaları bir metafor olarak, kendi duygularını, zamanını, felsefesini ve hatta kendisini mümkün olduğu kadar doğru olarak ifade edebilmek dışında başka bir vasıta olarak görmesini tasavvur edemiyorum.15

      Bu masalla veya efsaneyle acaba yazar Kırgızların geçmişini bir tarihçi titizliğiyle anlatmak mı istiyor? Bu soruya rahatlıkla “hayır” cevabı verilebilir. Eğer öyle olsaydı yazar, düşman kabilenin saldırısı sırasında kimlerin nasıl öldüğünü veya ölenler arasında birbirini seven, ya da birbirinden nefret eden insanlar olup olmadığını detaylı şekilde açıklar ve bu insanları merkeze koyarak efsaneyi anlatırdı. Ama yazar bunu yapmaz; kendisine emanet edilen ormana ihanet eden, içlerinde karısı da olmak üzere emri altında çalışan üç beş kişiye eziyet çektiren ve kötü davranan Orozkul tiplemesiyle Sovyetler Birliğinin temsilcisini eleştirir. Aytmatov Ssadece sistemi değil, bu kötü sistemi işletenleri, sistem içinde yolunu bulanları, rüşvet alan ve verenleri de tenkit eder.

      Cengiz Aytmatov, Kırgızların kültür tarihinden pek çok unsuru bu basit, ama içi dolu romanıyla gün yüzüne çıkarır. Her şeyden önce eserde şamanistik ögeler ön plandadır. Türk kültüründeki “Umay kültü” ile maral anayı eşleştirmek mümkündür. Animizm, Türk mitolojisinde söz konusu olan Yer-Su inançlarının başka bir ifade tarzından başka bir şey değildir. Çocuğun kayalara, çantasına ve dürbününe hayat vermesi, onlarla konuşması bunun en güzel örneği sayılır. Maral Ana’nın, tarih sahnesinden silinmekte olan Kırgızların ana-atası olması da dikkate değerdir. Diğer taraftan Türk kültür tarihinde “bugu”nun ayrı bir yeri ve önemi vardır. Zira insan gibi konuşan bu Maral Ana, okuyucuyu Türklerin ortak mitolojisinin en erken sembollerinden olan “geyik” sembolüne götürür ki, Dr. Alyılmaz da araştırmasında bunu göstermiştir.16 Şamanların da elbiselerinde veya davullarında simgesel olarak geyikten bir parça taşımaları bu iddiayı güçlendirir.

      Romanın başından itibaren çocuğun kafasında “balık” olup yüzerek Isık-Göl’e ulaşma ve orada babasına kavuşma hayali/düşüncesi vardır. Nitekim romanın sonunda çocuk, Maral Ana’nın Orozkul’un zorlamasıyla dedesi tarafından vurulup pişirilmesini gördükten sonra “balık” olup yüzmek ve babasına bütün olanları anlatmak için kendini sulara bırakır. Konuşan geyik ve bir çocuğun balık olmayı hayal etmesi, romanda şamanizme çağrı gibi durmaktadır.17

      Beyaz Gemi romanı için şunları söylemek mümkündür: Roman belki tarihî olmayabilir, ama tarihten, özellikle hem Kırgızların hem de Türklerin tarihinden pek çok önemli unsuru okurların dikkatine sunar. Bu eser, Dede ile temsil edilen yaşlı neslin pasif direnişinden çocukla temsil edilen yeni neslin güçsüz de olsa başkaldırısına, geleneklere ve geleneksel inançlarla birlikte mitolojiye kadar uzanan ve oradan da hâlihazıra gelerek sistemi veya sisteme mâl olmuş kişileri eleştiren bir romandır.

      Manas Destanı, 1958 yılında Sagımbay Orazbakoğlu tarafından dört cilt olarak yayımlanmıştır. Yukarıdaki alıntıda yer alan, Çokan Velihanov’un Manas Destanı için söylediklerini Aytmatov’un romanları ve hikâyeleri için de söylemek mümkündür. Zira Aytmatov, romanlarında destan ve efsanelerden yararlanarak Kırgız Türklerinin yaşayış biçimlerini, geleneklerini, kültürlerini ve inanışlarını tıpkı Manas destanı gibi etkili bir şekilde yansıtmayı başarmıştır.

      Aytamatov’un, destan devri içerisinde değerlendirilebilecek diğer romanı Gün Uzar Yüzyıl Olur18 adlı eseridir. Romanda savaştan döndüğü günden beri Boranlı durağında makasçı olarak çalıştığı için “Boranlı Yedigey” diye bilinen Yedigey, Boranlı’nın yalnız ihtiyarı Kazangap’ın ölümü üzerine ona karşı son vazifeleri olan cenaze merasiminin yapılmasını ve onu Sarı Özek bozkırında Boranlı’dan 30 kilometre uzaklıktaki Ana-Beyit mezarlığına gömülmesini ister. Yedigey’in bu fikrine çevresindekilerle beraber, kışın sert muhalefeti, demiryolunda insana ihtiyaç duyulması gibi güçlükler de engeldir. Fakat o yine de vazgeçmez ve ihtiyar arkadaşına karşı son vazifesini yerine getirir. Bu romanda, Yedigey’in eski gelenekleri ve âdetleri, tabiat ve hayat şartları ne olursa olsun yerine getirmek ve onları korumak uğruna verdiği mücadelesi görülür. Romanının baş tarafındaki “Yazardan bir kaç söz” başlıklı bölümde Aytmatov;

      Önceki yapıtlarımda olduğu gibi bu sefer de efsânelere, söylencelere, masallara dayanıyorum. Çünkü bunlar bizden önceki nesillerin, bizlere miras bıraktıkları deneylerdir… Söylenceler olsun, hayâl ürünü konular olsun yazarlığımın amacı değil, yalnızca bir düşünce yöntemi, aynı zamanda gerçekleri anlatma ve yorumlama yollarından biridir.

      demektedir. (s. 8) Bu romanda Aytmatov, mankurt metaforu etrafında Sovyetler Birliği’nin kimliksizleştirme uygulamalarını eleştirmek için “Nayman Ana” efsanesinden yararlanır. Efsaneye göre Juan Juanlar tarafından mankurtlaştırılan Coloman, annesi Nayman Ana’yı tanımaz ve efendilerinin emriyle onu öldürür. Bu efsane vasıtasıyla Aytmatov, milli kimliğini kaybederek Sovyet sisteminin bir dişlisi hâline gelen insanları etkileyici bir anlatımla eleştirmiş olur. Yazar, bir efsaneden yararlanarak, kendi döneminin aktüel bir sorununu anlatma imkânı bulmuştur. Bu da destan ve masalların roman gibi modern bir edebi türdeki anlatım gücünü gösterir.

      Bilindiği gibi masal ve efsânelerde bir olağanüstülük vardır. Aytmatov da bu olağanüstülük perdesi arkasından Kırgız Türklerinin tarihinden örnekler sunar. Bu açıdan Beyaz Gemi’deki ihtiyarın yorulmak bilmeden çalışması, romanın asıl kahramanı küçük çocuğun sâfiyâne duyguları, okuyucuyu onlarla bütünleştirir. İhtiyarın dış baskılara boyun eğmesinin yanında, küçük çocuğun bir efsâne arkasından da olsa geleceğe umutla bakması, babasını bulacağı günü umutla beklemesi, romanda işlenen aslî temlerdir. Böylece yazar, tıpkı Gün Uzar Yüzyıl Olur romanında yaptığı gibi, aslî mesajını efsanelerle vermiş olur.

Kemal Abdulla. Eksik El Yazması

      Aytmatov’dan başka yazarlar da Türklerin destanlarının oluştuğu dönemlere ilgi duyarak bunları romanlarında işlemiştir. Bunlardan biri de Azerbaycan’lı akademisyen/ yazar Kemal Abdulla’dır.

      Yazar Kemal Abdulla, Eksik El Yazması adlı eserinde Dede Korkut hikâyelerinden yola çıkarak, yeni bir roman oluşturur.19 Roman, Dede Korkut hikâyelerinde geçen birçok kahramanı içerisinde barındırır. Yazar, romanında sadece tek bir tarih aralığını kullanmaz; ayrıca Şah İsmail’in anlatıldığı, Çaldıran Savaşı’nın betimlendiği bölümler de kitapta yerini alır. Bu bölümler, kurgu açısından birbirinden farklıdır.

      Eser çeşitli katmanlardan oluşur. Yazar bu romanda