Naim Kerimov

Çolpan


Скачать книгу

Türkistan”ın 1914 yılı sayılarını karıştırırsanız, genç muhabir ve genç sanatkâr olarak görünen Çolpan’ın yıldan yıla değil, aydan aya değil, hattâ günden güne faalleştiğini ve sanatta gelişme yolundan şiddetle yürüdüğünü görürsünüz. Gazeteye Ubeydullah Hocayev gibi terakkiperver bir kişinin redaktör olması ve onun etrafında Münevver Kaari Abdürreşidov gibi halkperver ve vatanperver simalar toplandığı için genç Çolpan’ın “Sadâ-yı Türkistan” ile alâkası günden güne daha kuvvetli hâle geldi. Lâkin halkın bu fedayi evlâtları gazetenin siyasî-ictimaî yönünü belirledikleri için de gazete Çar sansürünün şiddetli nezareti altında idi. Bunun için de Çolpan’ın bazı şiir, haber ve makalelerinin gazetede basılmamış olması ve kaybolmuş olması ihtimalden uzak değildir. Gazetenin 1914 yılı sayılarında idare adına verilen aşağıdaki cevaplar, buna delâlet etmektedir:

      “Çolpan efendiye: ‘Nime Bar’ başlıklı makaleniz ‘Yalt-Yult’dergisine münasiptir” (33. sayı).

      “A. Süleymanî efendiye: İyd-i şerif münasebetiyle yazılan makaleniz gecikti” (5 Ekim)…

      Tuhaftır ki, “Sadâ-yı Türkistan” yayımlanmaya başladığı sıralarda gazeteye Taşkent’teki “Türkistan” kütüphanesi ve Kerimbеk Narbеkоv’un dükkânında ve aynı şekilde, Hüseyin-hoca Dedehocayev, Molla Nu’man Ekremhanоv, Ebulkâsım Taşmuhammеdоv’ların yardımıyla abone olmak mümkündü. Andican’da ise bu mesele ile sadece bir kişi, “Abdülhamid Süleymanî” meşgûldür. Yine aynı yıl Hokand’da neşredilen “Sadâ-yı Fergana”nın Andican’daki abone ve ilân kabûl eden temsilcisi de “Süleymankul Yunus oğlı”dır. 6. sayısından itibaren ise “Abdülhamid Süleymankul oğlı” da bu gazetenin temsilcileri arasında önemli bir yer edinmiştir.

      Ana şehrindeki yeniliklere sevinip, nâhoş manzaraları görüp, ıztırap çeken Çolpan, çok geçmeden, “Sadâ-yı Fergana”nın da has muhabiri hâline geldi. Gazetenin 1915 yılı 25 Şubat sayısında ise onun “Medreselerimiz Ahvâli” başlıklı haberi yayımlandı.

      “Andican’da Mahmud Desturhançi medresesinde kalan birkaç ahlâkı bozuk kötü molla, iyi, temiz bir mollayı medreseden zorluk çıkarıp atmışlar. Biçarenin günahı, çocuk istismarını yasaklamış olması. Sonra biçare dürüst molla durumu (cenap yönetici müfettişe) arz etmiş. Müfettiş yönetici mezkûr işi tahkik etmek için medreseye gidip, pоlis ile hücreye girip, kitapları ve toplanmış hâlde bir teneke kutuda çocuklara oynarken takılan saç örgüsü bulurlar. Bu işten çok rahatsız olup, cenap hocayı müfettişe gönderirler.

      İşte, mollaların ahvâli!”

      A.S. imzası ile yazılan bu haber yüzünden Çolpan’ın başına nice belâlar geldi. Gazete idaresi genç muhabiri cahil kişilerin nefret ve intikamından korumak maksadıyla “Sadâ-yı Fergana”nın 14. sayısında Andicanlı müşterilere hattâ böyle sözlerle müracaat etmeye mecbur oldu:

      “113. gazetemizde ‘Andican haberleri. Medreselerimizin Ahvâli’ başlıklı A.S. imzası ile yazılan haberi Andican medresesinde kalan mollalar okuyup, Andicanlı Abdülhamid Süleyman efendiyle görüşüp, ‘bu haberi siz yazmışsınız’, diyerek bazı yakışıksız sözler söylemişler. Eğer Andican medresesinde böyle hadiseler olmamış olsaydı, gerçek olmadığı için bu haber yalan, böyle bir hadise olmadı, diyerek cenap mollaların idaremize yazıp göndermeleri gerekirdi. Hâlbuki bu haberi idaremize yazan Abdülhamid Süleyman olmayıp, adı bizce malûm başka bir kişi yazmıştı.”

      Çolpan, haber ve makalelerinin kötü “kahramanlar”ı tarafından böyle tazyik ve tehditler gösterilmesine rağmen, Özbek hayatından zararlı illetleri söküp atmak, maarif ve medeniyetin halkın hayatına nüfuz etmesi için muhabirlik ve şairlik kalemi ile mertçe mücadele etti. “Durum müsait olursa, kar da erir”, dеdikleri gibi, hiciv kılıcını yumuşak pamuk ile sarıp, yenilik düşmanlarının göğsüne sapladı.

      “Sadâ-yı Türkistan” gazetesinin 21 Ocak 1915 tarihli nüshasında basılan “Meyde-çüyde” başlıklı aşağıdaki hicviye, mutaassıplar ile mücadelede Çolpan maharetinin daha da yükseldiğini göstermektedir.

      “Hangi Deli?

      Andican ile Oş şehirleri arasında Hocaâbâd’da bir adam delirip, pazarlarda halka yüksek sesle bağırarak şunları söylüyor: ‘Ey biraderler! Kim ki oğlunu veya kızını okutmazsa, o adam Tanrı teâlânın büyük bir nimetinden mahrumdur.’

      Ama birçok yerlerde büyük-büyük mahalle aksakalları halka: ‘Biraderler! Kim ki oğlunu veya kızını usûl-i cedîd mektebinde okutursa düğününe de, cenazesine de gitmeyiz’, dеdiler.

      Talebeler, düşünüp bakınız! Bunlardan hangisi deli?”

      20. asrın 1910’lu yıllarında, henüz halkımızın zihninden cehalet bulutu gitmemiş, hattâ mahalle aksakallarına medrese müderrisleri Cedid mekteplerinde okuyan balaların babalarını kâfir ilân etmiş ve onları huzursuz ettikleri bir zamanda on altı-on yedi yaşındaki Çolpan bu tarzda millî terakkiyat için dinî fanatizm ve nâdanlığa karşı cesurca mücadeleye başladı.

** *

      “Sadâ-yı Türkistan”ın yayın hayatına başlamasıyla birlikte Ubeydullah Hocayev, Taşkentli genç sanatkâr Mömincan Muhammedcanov’a yazı heyetinde iş teklif eder. Gazetenin sıradan halkı uyandırmaya yönelik faaliyeti, bu cümleden olmak üzere genç Çolpan’ın çıkışları, Çar memurlarının, özellikle Оstrоumоv’un hoşuna gitmez. Sonunda o “chеrkоv”u Özbek diline “büthane” diye tercüme ettiği için, bu sözü Rus ibadethanesine karşı bir hakaret sayıp, gazetenin yayınını 1915 yılında durdurur.

      Burada bu yayının ortaya çıkış tarihi hakkında bilgi sahibi olmak zararsızdır, diye düşünüyoruz. Zeki Velidî hatıralarında bu tarih kesin olarak aşağıdaki gibi ifade edilmiştir:

      Z.Velidî 1913 yılnda Fergana vadisine gittiğinde, oradaki Esеrler partisinin üyesi, sоsyal inkılâpçı Vadim Çaykin ile birçok defa görüşürler. Böyle sohbetlerin birinde Müslümanları birleştirme meselesi hakkında konuşulur ve onlar “Sadâ-yı Türkistan” ve “Türkеstanskiy Gоlоs” adlarında Özbekçe ve Rusça gazeteleri çıkarmak meselesinde anlaşırlar. Gazetenin Özbekçe nüshasının Taşkent’te Ubeydullah Hocayev’in redaktörlüğünde, Rusçasının ise Andicanda V.Çaykin tarafından neşredilmesini doğru bulurlar. Z.Velidî, aynı zamanda V.Çaykin’i U.Hocayev, M.Abdürreşidov ve A.Zâhirî ile tanıştırıp, gazetenin maksat ve vazifesini şöyle bеlirler:

      1. Sibir demir yolundan ta Afganistan ve İran’a kadar uzayan genişlikte yaşamakta olan Türk halkları ile Ruslar arasında hukuk ve ahvâl sahasında eşitliği sağlamak.

      2. Göçmenci Müslüman halkların yerleşik hayata geçmesi ve onlara köy ve şehirlerden yerler bölünüp verilinceye kadar Rus göçmenlere yer vermemek.

      3. Çağdaş eğitimi yaygınlaştırmak.

      “Sadâ-yı Türkistan”, bu cümleden, onun faal müelliflerinden biri olan Çolpan, işte bu vazifeyi yerine getirmeye bеl bağlamış, bu sebeple gazete faaliyeti yukarıda kaydedilen bahane ile durdurulmuştu.

      Mömincan Muhammedcanov “Sadâ-yı Türkistan” kapatılıp, hayat kaynağı da sona erdiği için kâh aç, kâh tok ömür geçirirken, Ubeydullah Hocayev Andicanlı dostu V.Çaykin’in yardımıyla “Sadâ-yı Türkistan”ı ayağa kaldırmak istedi. Gazeteye samimiyetle hizmet eden kişiyi bulup, Andican’a göndermek niyetiyle yaşarken, onun nazarı yine Mömincan Muhammedcan oğlı’na düşer.

      “Taşkın”