Jambıl’ın kendi sözlerinde görebiliriz.
Tezek Han kendisinin bile bu ozanlardan çekindiğini kabul etmişti. Günün birinde Tezek, Kojbanbet Bey’e itiraf niteliğinde şunları söyler: “İki âşık ve bir de ozan (destancı) gördüm. Âşıklardan biri Jalayır boyundan Baktıbay, diğeri Kızıl Ekey boyundan Süyinbay ve Istı boyundan ozan Böltirik’ti. Benim dedem; Abılay, babam; Abil, ben; Tezek’im. Binlerce tebaamı korumaya ve bakmaya gücüm ve kudretim olsa da, bu üçüne mağlup oldum. Onlar, bütün hayallerimi dağıttılar”.
“Yılkı tayı yakalanmaz, tutulmaz.
Bir vatanı yakıp yıkar fukara,
Tanrı sözü hiç yabana atılmaz, deyince
“Suçu olmaz usta, hatip, hak dilin
Zenginliği sağlığıdır yoksulun”
– diye, dünya malına aldanan Tezek Han’ı kendi yurdunda yenmiştir.
Başka bir ifadeyle, Süyinbay, kınındaki kılıç, parlayan ateş, kasırganın kopması, rakibini toz gibi silip süpüren yakıcı bir fırtına, şahindi. Süyinbay’ın sözlerinde elmasın keskinliği, yılkının yüğrüğü, söz sanatının muazzam ustalığı açıkça görünmektedir.
Süyinbay Aronulı Issık Göl’de düzenlenen bir atışmaya katıldı. Süyinbay Aronulı müzesindeki âşıkların balmumu heykelleri.
1936 yılında Jambıl, Moskova’daki on günlük edebiyat ve sanat toplantılarının ardından döndüğünde, yaşı bir asrı geçen bir aksakal onu selamlamaya geldi.
– Jambıl, bundan sonra sen göğe daha çok yükselsen de, aşağı düşmezsin. Yaklaşık on beş yıl önce seninle ilgili bir rüya görmüştüm. Birisi Almatı’nın Taşkent Caddesi’nden otuz tane rahvan getiriyordu. En güzeline bakıp çobana sordum, “Kimin bu atlar?” Çoban ise: “Bunlar Süyinbay’ın Jambıl’a vasiyet ettiği rahvanlardır. Onun vasiyetini yerine getiriyorum” dedi. Atları sürmeye devam etti. Bugünkü Taşkent Caddesi, Ulu İpek Yolu’nun güzergâhıdır. Bu tarihi yoldan koşan rahvanlar, Süyinbay’ın ozanlık mirasıdır. Senin için ise inci gibi dizilmiş mısralardır. Sen de onun gibi yüğrük bir rahvansın.
Bir asırdan uzun yaşamında birçok yırı duymuş ihtiyar kulaklar, Süyinbay ve Jambıl yırlarının (sözlü hikâye) aynı kaynaktan çağlayan ortak bir ahengi olduğunu bütün kalbiyle kavramıştı.
Şu bir gerçektir ki, Süyinbay ozanlık istidadını Jambıl’a tamamıyla aktarmış ve âşıklık geleneğinde geniş bir yankı bulmuştu. Bu dünyaya gözlerini açtığında, dünyada Süyinbay ozanın varoluşu, onun için büyük bir mutluluktu.
“Nara atıp düşman vuran,
Halktan çıkan yiğitler var.
Atışmada hasmı yenen,
Ozanlar da halktan çıkar…”
Süyinbay’ın duasını almış, otuz beş yıl boyunca yanından ayrılmayan Jambıl yırlarını çalıp söylerken bu büyük aşığı örnek almaktaydı.
Jambıl on dört yaşındayken halk geleneklerine göre Ramazan ayında gece yarısı “jarapazan” şarkısını söylerken Süyinbay’ın evinin karşısında kendi şiirlerini de okurdu.
“Ramazan manisini söylerim eşiğine,
İki koç gibi oğul verirse beşiğine.
Oğulların erliğe büyüsün, ersin derim,
Zorlukları çekmeden muradı görsün derim”.
Genç ozan uzun uzun şarkısını söylerken büyük ozan onu dikkatle dinlerdi. Bir gün büyük ozanın eşi Yenlik’ten ışığı yakmasını rica eder ve gence seslenir:
– Sen Jambıl mısın? İnsanlar senin şarkı yazdığını söylüyor. Sen sanırım buraya tesadüfen gelmedin, hadi gel tanışalım, atışalım. Eğer sen kazanırsan ödül olarak atı ve deveyi alırsın. Eğer kaybedersen kendi atını bırakır, karşılığında hayır duamı alırsın. Jambıl’ın cevabı ise:
Bak Jambıl’ım dua verdim ben sana
Mutlulukla erişesin çok âna
Atın değil dua verdi, diyerek
Büyük suçlar atmayasın sen bana!
Süyinbay’ın makamını alarak
Ballar aksın bal dilinden bu yana!” diyerek
– Sizin atınızı almayacağım ve kendi atımı da bırakmayacağım. En iyisi bana siz hayır duanızı verin.
Süyinbay, Jambıl’ın tutumundan onun gelecekte büyük bir ozan olacağını anlamıştı ve büyük toplantı ve düğünlerde hep yanında bulundurmuştu.
Süyinbay hayır duasını verip gök keçiyi yedeğine bağlarken, Jambıl:
“Süyeke, at, deve aldı, çalmadı
Görmediği devlerden kul kalmadı
Sen deveyi tüyü ile yutsan da,
Boğazına değen bir şey olmadı” dedi.
En sonunda Süyinbay:
“Hey, çocuk hey, bu gelişin zamansız
Süyinbay’la gezemezsin kol kola
Daha dursan atsız bile kalırsın
Çok konuşma, al keçiyi, git yola!”
deyip keçiyi yedeğine verip gönderir.
Sörti’nin atını çalıp
Suçsuz yere kesip başı
Issız yolda yaya kalıp
Taşıyamam kargış taşı
Halkta tartışma çıkarıp
Halkta düşünmem isyanı
Onu yurdundan ederek
Saldırarak yakmam canı
Şiiri, sözü dost kılıp
Olurum yurdun ozanı
Hayırlı dua ver baba
Dediğimi tut, dur baba
“Capa’nın oğlu ozandır
İyi yapmış..” el der baba.
Dombıramla söyleyeyim,
Her gün şölen eyleyeyim
Eğlenceler çok olunca
Yurtta olur bol, bereket,
Çalmanın sonu eziyet
Halkım batur, genç halkım
Gelişecek dinç halkım
Ülküsüne erince…
Jambıl, sayısız yarışmada Süyinbay’ın dudaklarındaki ateşli şiirlerin parlamasına şahit olmuştu. “Geldiniz bu ceme gireyim diye
Avuç yağ geçer mi, göreyim diye
Mazlumun