Ahmet Cevdet Paşa

Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa I. Cilt


Скачать книгу

pek fazla tesir etmiştir. Hatta o zaman Kudüs-i Şerif’te yaşayan Hazreti Eş’iya Aleyhisselam Asurilere beddua etti.

      Asur Devleti ise İsrail Devleti’ni mahvettikten sonra Yahuda Devleti’ne göz dikti ve aradan çok zaman geçmeden Kudüs-i Şerif üzerine bir ordu gönderdi fakat Hazreti Eş’iya Aleyhisselam, Asur askerinin Allah tarafından bozguna uğrayacağını önceden haber verdi. Gerçekten Asur ordusunda hastalık çıktı ve çok sayıda asker telef oldu. Ninova hükümdarı ümidini kaybederek Ninova’ya döndü. Bu suretle Yahuda Devleti kurtuldu.

      Fakat Beni İsrail, ondan sonra yine yanlış hareketlere başladı ve Hazreti Eş’iya’nın nasihatlerini dinlemedi. Sonunda o muhterem zatı şehit ettiler.

      Hazkıya’nın vefatıyla birlikte yerine geçen oğlu, halka zulüm ve eziyet eder oldu. Her türlü günaha, fisk ve fücura daldı. O zaman Asur Devleti, o gaddar ve günahkâr hükümdarın üzerine musallat oldu ve onu tutup bir müddet hapsettikten sonra yıllık bir miktar vergi vermek üzere yine Yahuda hükümdarı olarak Kudüs-i Şerif’e gönderdi.

      Daha sonra Beni İsrail, yine azıttı. Şeri ahkâmı bir tarafa attılar ve Allah’ın emir ve nehyini unuttular.

      İşte o vakit Kudüs-i Şerif’te Hazreti Ermiya Aleyhisselam, Beni İsrail’e peygamber olarak gönderildi ve Tevrat-ı Şerif’i meydana koydu. Şeri ahkâmı icra ettirmeye başladı.

      O esnada Asur Devleti, şark tarafına hareket etti. Fakat zafere ulaşamadı. Ondan sonra batıya yönelerek Kudüs-i Şerif üzerine hücum etti. Fakat bir yahudi kızı, ordu başkomutanını çadırın içinde öldürdü. Bu şekilde Asur askeri bozuldu ve Yahuda Devleti kurtuldu.

      Ama Asur Devleti, bu bozgunun uğursuzluğundan kurtulamadı. Zira o bozgun üzerine Asurlulara bağlı olan birçok kavim isyan etti. Ninova’nın hiçbir tarafta hükmü geçmez oldu ve Babil valisi kuvvetlenmekle bağımsız bir hükümdar mertebesine geldi.

      Ondan sonra Medliler hükûmeti ile Babil valisi, Ninova aleyhine ittifak ettiler. Babil valisinin oğlu ve başkomutan olan Buhtunnasır bir büyük ordu ile gitti ve Medlerin asakiriyle birlikte Ninova’yı muhasara etti. Sonunda galip geldiler. Ninova şehrini yaktılar, yıktılar ve yok ettiler. O esnada Buhtunnasır’ın babası vefat etmiş olduğundan Babil’e döndüğünde saltanat tahtına oturmuştu. Bu suretle Asur Devleti, tamamen yıkıldı ve onun yerine iki devlet kuruldu. Biri Med Devleti’dir ki şimdi İran dediğimiz yerler onda kaldı. Diğeri Keldani Devleti’dir ki Asur Devleti’nin batı tarafı onun hissesine düştü ve Babil şehri ona başkent oldu.

      Babil şehri, bu şekilde tekrar başkent olduktan sonra Buhtunnasır onu büyüttü. Birçok yüksek bina ve büyük tahkimat ile süsledi, imar etti.

      Hazreti Musa’nın vefatından Buhtunnasır’ın hükümdar oluşuna kadar kaç yıl geçmiş olduğu ihtilaflı bir meseledir fakat tarihçiler arasında meşhur ve muteber olan rivayete göre dokuz yüz yetmiş-dokuz senedir.

      Buhtunnasır, tahta geçişinden birkaç sene sonra Beni İsrail üzerine hücum etti. Beni İsrail hükümdarı gördü ki karşı durmak kabil değildir. Çaresiz ona baş eğdi. Onun tarafından atanmış bir vali gibi Kudüs’te kaldı ve üç sene bu şekilde ona itaat etti.

      Ondan sonra Beni İsrail hükümdarı, başkaldırarak Buhtunnasır’a karşı durdu. O da asker gönderdi ve onu Kudüs’ten çıkardı, yerine oğlunu geçirdi. Fakat çok geçmeden onu da tahttan indirdi, ulema ve Beni İsrail eşrafı ile beraber Babil’e götürdü, hepsini hapsetti.

      Hazreti Danyal Aleyhisselam ile Hazreti Uzeyr de bu esirler arasındaydı, sonradan Buhtunnasır, Hazreti Danyal’ın kadrini anlamış ve ona hayli hürmet ve riayet etmiştir.

      Buhtunnasır, o şekilde Beni İsrail hükümdarını Babil’de celbettikten sonra yerine amcasının oğlu Sıdkıya adlı zatı kendi tarafından bir kaymakam hükmünde olmak üzere Beni İsrail üzerine hükümdar tayin edip Kudüs’e gönderdi. O da bir müddet Buhtunnasır’a tabi olarak Kudüs’te hükûmet etti. O sırada Hazreti Ermiya Aleyhisselam, Kudüs-i Şerif’te olup Buhtunnasır ile Sıdkıya’yı korkutuyordu ve Beni İsrail’e de günahlarından tövbe etmeleri için nasihat ediyordu.

      Beni İsrail ise Allah’a asi olduğu gibi, günahları sebebiyle Allah tarafından üzerlerine musallat olan Buhtunnasır’a da isyan etmek istiyordu. Hazreti Ermiya Aleyhisselam gördü ki Beni İsrail’e söz geçmez, vaaz ve nasihat tesir etmez. Hemen içlerinden çıkıp bir tarafa savuştu. Sıdkıya da Buhtunnasır’a karşı harekete kalkıştı. Onun üzerine Buhtunnasır, çok sayıda asker ile beraber vezirini gönderdi. Bu vezir varıp bir müddet Kudüs-i Şerif’i muhasara ettikten sonra zorla içeri girdi. Kudüs’ü yaktı ve Beytü’l-Makdis’i yıktı. Beni İsrail’in kimisini öldürdü kimisini Sıdkıya ile beraber esir edip Babil’e gönderdi. Beni İsrail’den bazıları Mısır’a ve bazıları Mekke-i Mükerreme’ye kaçıp kurtuldu. Kudüs-i Şerif’te yalnız âcizler ve fukara güruhu kaldı.

      Buhtunnasır, Babil’den ve diğer taraflardan birçok halk gönderip, Kudüs-i Şerif tarafında Beni İsrail’in geri kalanı ile karışık olarak iskân ettirdi ve üzerlerine kendi kaymakamını atadı. Bu olay Buhtunnasır’ın tahta geçişinin on dokuzuncu senesinde meydana geldi. Bu suretle Yahuda ve Bünyamin torunları da perişan oldu. Yahuda Devleti tamamen battı ve hükûmet Beni İsrail’in elinden gitti.

      Sıdkıya, Beni İsrail hükümdarlarının sonuncusuydu. Ondan sonra içlerinden hükümdar çıkmadı. Gerçi sonraları, bir ara Beni İsrail’e içlerinden reisler atandıysa da onlar, beldenin büyüğü makamında olup, hükümleri Kudüs-i Şerif’in dışarısına taşmamıştır. Buhtunnasır, bu şekilde Kudüs-i Şerif’i harap ettikten sonra bütün Şam bölgesini zapt etti, emir ve fermanını Mısır’a kadar yürüttü. Civarda bulunan kavimleri ve kabileleri korkuttu. Sonra kendisinin halefleri de bir müddet onun izinden gitti.

      Bu şekilde Keldani Devleti, altmış sekiz sene kadar Babil’de hüküm sürdü. Sonra İran’da ortaya çıkan Keyaniyan Devleti gelip Babil’i ele geçirerek Keldani Devleti’ni mahvetti. O zaman Beni İsrail de esaretten kurtulup vatanına döndü. Kudüs-i Şerif’te toplanıp yetmiş seneden beri harap duran Mescid-i Aksa’yı yeniden bina ettiler. Bu defa Babil’den dönüşlerinde iki binden fazla ulema mensubu beraber bulunuyordu, hatta birisi de Hazreti Uzeyr idi.

      Fakat önceden Kudüs şehri yanıp Beytü’l-Makdis de yıkıldığı zaman Tevrat-ı Şerif de kaybolmuş ve o vakitten beri Beni İsrail içinde ahkâm-ı şeriyye unutulmuş idi. Bunun üzerine Hazreti Uzeyr ulema ve Beni İsrail şeyhi ile bir yere geldi ve Tevrat-ı Şerif’i ezberden okudu. Diğerleri dinleyip yazdılar ve Musevi şeriatının ahkâmını yeniden meydana koydular. Bu şekilde Beni İsrail, Keldanilerin elinden kurtuldu. Lakin hükûmeti kendi ellerine geçiremeyip İranilere tabi oldular. Ondan sonra, Buhtunnasır’ın üzerinden dört yüz otuz beş sene geçmişken meşhur Büyük İskender İran Devleti’ne galip geldi. Babil’i fethettiği sıralarda Kudüs’ü de ele geçirdi; Beni İsrail, Yunanlıların hükmü altına girdi.

      Sonra Romalılar çıkıp Yunan memleketlerini zapt ettiklerinde Kudüs’ü de ele geçirdiler ve Beni İsrail, Romalıların hükmü altında kaldı.

      İşte o zamanlar Beni İsrail üzerine, içlerinden biri başkan olarak atandı. Fakat bu reisler kaymakam ve şehrin büyüğü makamında bulunurdu.

      Hz. Zekeriyya (a.s.), Hz.Yahya (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’ın Kıssaları

      Hazreti Zekeriyya, Süleyman Aleyhisselam’ın neslindendir. Beytü’l-Makdis’te Tevrat yazan ve kurban kesen başkan idi. Cenabıhak ona nübüvvet verdi. Hanımı İşa, çocuk doğurmadı. İşa’nın kız kardeşi Hanne ki Beni İsrail’in büyüklerinden İmran adlı zatın zevcesi idi. Onun da evladı olmadı. Hanne, “Cenabıhak bana bir çocuk verirse Beytü’l-Makdis