etmenin çocukça yollarıdır.
Çalışmanın Taklitleri
Taklitlerinden kaynaklanan kötü ürünlerle itham etmemek için çalışmayı aslında olmadığı şeyden iyi ayırt etmek gerekir. Bize fikir çağrışımlarıyla ve olumsuz duygularla yüklü bir kelime haznesi nakleden dil sebebiyle taklitçiliği tanımlayacak hiçbir terime sahip değiliz: Pek de eğitici olmayan bir öğretim yöntemi altında kendilerini baskılanmış hisseden matematik öğrencileri, isteksiz çabalarını anlatmak için “kazmak”24 terimini türetmişler. Görevi, zihinsel çalışma kavramını yüksek ve aydınlık bir noktada tutmak olan yükseköğretim, sözde çalışmalar istilasını geri püskürtebilecek güçte olamadı. Verimsiz bir zihin işçisinin “kazarak” elde ettiği yığınları gerçek bir çalışmaya denk tutan gizli ittifak yüzünden nice kürsüler, vasat insanlar tarafından işgal edildi. “Istakozların beşinci çiftteki göğüsten bacaklarını inceleyin. X… dördüncü çiftler için güzel bir çalışma yaptı. İşe koyuluruz ve araştırma konusu üzerine yapılan yayınları inceleriz. (Buna konu bibliyografyası yapmak denir.) Yaklaşık iki yılın sonunda bir tez için gerekli temel bilgilere sahip oluruz ve oldukça maliyetli güzel görsellerle renklendirilen iki yüz sayfalık büyük bir kitap kaleme alırız. Saygıdeğer bir doktor oluruz.”25 Yaşam mücadelesinde insan için yararlı ve zararlı olan hayvanları incelemenin söz konusu olduğu nadir durumlar dışında zooloji çalışmalarının türlerin kökeni ya da akrabalıklarıyla ilgili sadece felsefi bir alakaya sahip olabileceğini de yazarımız ekler. Bu eser, kullanılmayan muazzam kitaplıklar birikiminden ileri gelen sözde bilimsel çalışmaların ürünüdür.
Tarihte kâğıt birikintisi olmaktan öteye gidememiş kitaplar, incelemeler, makaleler altında boğulmadık mı? Büyük ve iddialı hikâyeler, zihin dünyasında da tükenmek bilmeyen bir boşboğazlık seviyesinin ilerisine gidemez.
Belki de 1870’ten beri Fransa’da hüküm süren sözde gerçekçi edebiyat, Alman eğitiminin istilasından ötürü yükseköğretimin bozulması ve değer kaybetmesinden sorumludur. Vasat insanlar iyi aydınlatılmış bir gerçeğin bilimsel bir değere sahip olduğunu düşünürler. Gerçek, mimarın inşaatta kullanacağı yontma taşa benzerdir.
Bilimsel bir değeri yoktur. Gerçeklerin büyük çoğunluğu hiçbir bilimsel değere sahip değildir. Sadece açığa çıkarıcı olan gerçeklerin bir değeri vardır. Ötekiler zihni tıkar, dikkati dağıtır. Öte yandan bir gerçek sadece düşünen ve kendi kendine soru sorabilen her zihin için açığa çıkarıcı niteliktedir. Her keşif başlangıçta içimizde gizlenmiş bir önsezi dalgasıdır. Genellikle alışkın olduğumuz bir gerçek sonrasında aniden kesin bir önem kazanır: O vakte kadar durağan olan bileşenleri harekete geçiren bir kıvılcım patlak verir. Newton için elmanın düşüşü, Galileo için Pisa Katedrali lambasının salınımı da bu niteliktedir. Claude Bernard hayranlık uyandıran Introduction eserinde tüm bilimsel gözlemlerin herhangi bir soruya verilen cevap olduğunu bize anlatır. Kendine soru sormayı beceremeyen yöntemler yalnızca kullanışsız gerçekler yığınını, diğer bir deyişle düzensizliği artırırlar.
Yükseköğretim kurumları, kürsülerini var olan değerli zihinler sayısının üzerinde çoğaltarak ve çizdikleri yolu takip etmeyen yeteneklere kapılarını kapatarak düzenleyici konumunda olma ihtimalini kaybetti. Yapılan sınavlarda adayların iyi bir zihnin temel niteliklerine sahip olup olmadıklarını ölçmek nasıl olurdu? Onları nasıl seçeceğimizi bilmemiz, sabır ve hafıza oyunundan ibaret sınavlara tabi tutmamamız gerekirdi.
Bu konuda yalnızca bir örnek vereceğim. Doktorada Latince tezi olarak “Malebranche Platonculuğunu” seçmiştim çünkü Düşünüşler, Ahlak Üstüne İnceleme ve Araştırma isimli eserlerin yazarı olan bu muhteşem zihne karşı zaafım vardı. Hocalarımdan biri Alman bibliyografyasının Platon’un 17.yy felsefesi üzerindeki etkileri hakkında çalışmalar bulundurduğunu biliyordu. Platonculuk araştırmasına yapılan bu katkıyı sonuna kadar “tüketmek” gerektiğini söylüyordu. Ren Nehri’nin ötesinden bir filozofun bu konu üzerine en iyiler arasında gösterdiği iki Alman tezini ödünç aldım. Ancak bunlar değeri olmayan ve anlaşılmaz derlemelerdi. Bu tür bibliyografik bir çalışmanın her şeye rağmen gerekli olduğunu söyleyen tez başkanımı konuyla ilgili bilgilendirdim. Zaman kaybından ürkmüş olan ve Almancaya pek aşina olmayan ben, üzerinde çalıştığım konudan vazgeçerek hiçbir bibliyografyanın gerekli olmadığı daha modern bir konuya geçiş yaptım.26
Üniversiteler, adaylar pahasına tez değiştirir. Birkaç yıl içinde üniversite kütüphanelerimiz ülkenin zihinsel sermayesine hiçbir katkıda bulunmayan vasat üretimler dalgası ile boğulacaktır. Özgün olmayan bu derleme eserlerle yitirilen vakit, tarihsel olarak iyi aydınlatılmış değerli çalışmalar olan İngilizce, Almanca, İtalyanca birkaç eserin çevirisine ayrılmış bir zaman olsa daha iyi olur ve ortak çalışma fonu zenginleşirdi. Böyle bir çalışma, kötü düşünülmüş ve kötü yazılmış kişisel hiçbir çaba bulundurmayan bir tezden daha iyidir.
Öncekiler
Adli ve idari alanda daha önceden verilmiş örneklere abartılı bir biçimde değer yükleyen ve çaba göstermekten kaçınan bir tutum söz konusudur. Koyun ırkından olan insan, sıradan bir girişimde bulunmaktan duyduğu dehşetle incelediği konuyu sadece yer aldığı çerçevede ele alır. Zamanını önceden alınmış bir kararı aramakla harcamayı tercih eder. Bu karar ister dürtüsel ister bilinçsiz insanlar tarafından alınmış olsun, hiç fark etmez, düşünmeyi bir kenara koyar ve bize sadece ona ayak uydurmak kalır. Alp Dağları’nda rehberlik edecek kişi ilerlenecek yolu araştırır, düşünür ve karar verir; arkadan gelenlerse önden gidenin kardaki ayak izini itiraz etmeden takip ederler. Görevleri kar üzerinde iz bırakmaya dayanan rehberlerin işi yüksek rakımlarda sürekli bir dikkat gerektirdiğinden oldukça yorucudur. Diğerleriyse sadece fiziksel bir yorgunluk duyar ve beynin razı gelinmiş uyuşukluğuyla yükseltileri aşarlar.
Farklı yönetimlerde tüm çalışmalar alınacak kararlarla sonuçlanır. Seçilene ve alınan karara karşı çıkmaktansa çoğunluğu teşkil eden güçsüz zihinler öncekilerin kazdığı yer altı çukurlarında saklanır ve yerlerinden çıkmaları da oldukça zordur. Felsefede, hatta dinde de birtakım sistemlere sığınırız ve o andan itibaren vekâleten düşünür, böylelikle de seçim yapma çabasından kurtulmuş oluruz. Her kim sistemi reddederse durgunluğun şahsi düşmanı hâline gelir; bu noktada da zahmet, sabır ve zaman gerektiren şeyi anlamaya koyulmak gerekecektir! İçimizdeki bu oyunbozan, karşımızda duranı sorgulamaya bizi zorlama niyetindedir. Duygularımızı ve gizli eğilimlerimizi pohpohlayan, bizi onaylayan hatalardan vazgeçeceğimizi mi sanıyor yoksa? Gerçekten aptalca!
Kişisel çelişkilerinden yara alan kibirli insanlardan sonra en tehlikeli olanlar, inançlarının sakin güvenliği içinde rahatsız edilmekten öfke duyan, limana vardıklarını zanneden ama açık denizin kuvvetli esintilerine tekrardan meydan okumak zorunda kalan zayıf fanatiklerdir.
Değeri olmayan bir gerçek, büyük bir şiddetle ortalığı kırıp geçirmeye tıp alanında da devam eder. Öğrenciler aceleyle ansiklopedik ve şişirme bir inceleme hazırlayarak araştırma yöntemlerine sırt çevirirler. Yoğun hafıza çabalarıyla yola devam ederler. Klinik Doktor Trousseau bilimsel kaynaklar çoğaldıkça zihnin daha tembel hâle dönüştüğünü kabul etmekteydi. Tembellik, kabul etmekten ve keyif almaktan memnuniyet duyan zihnin detaylandırmak ve üretmek konusundaki kaygısından kaynaklanır. Sıra dışı bir yeteneğe sahip olanlar kolay elde etme işine koyulurlar: Hiçbir şey üretmemeye alışırlar ve bir tür ruhsal durgunluğun içine düşerler. Bilgi