Ahmet Cevdet Paşa

Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt


Скачать книгу

geçtiği gibi Yemen’i zapt eden İbrahim, Musa El-Alevi, Akil İbni Ebu Talib’in evladından birini Emirü’l-hac atayarak Mekke’ye göndermişti. Bu sene hac mevsiminde Memun’un kardeşi Ebu İshak Mutasım emirü’l-hac olup birçok emir ve kumandan ile birlikte Mekke’ye gitmişti. Akilî ona mukabele edemeyeceğini anlayarak bir bostanda ikamet etmişti. Oradan geçen hac kafilesi ile beraber Kâbe’nin örtüsü de getirilirken Akilî kafileyi vurup Beyt-i Şerif’in örtüsünü aldı ve hacıları soyup çıplak bıraktı. Hacılar çırılçıplak Mekke’ye girdiler. Hemen Mutasım tarafından sevk olunan bir miktar asker varıp Akilî’yi bastılar. Topluluğunu vurup çoğunu katlettiler. Kâbe’nin örtüsünü ve ele geçirdikleri hacıların mallarını Mekke’ye götürdüler.

      Hasan İbni Sehl’den halk nefret ettiği gibi Herseme de kırgın olduğu için, Ebu’s-Serâya gailesini bertaraf ettikten sonra Hasan ile görüşmeksizin Horasan’a döndü. Meramı, durumların hakikatlerini Memun’a bildirmekti. Veziriazam Fadl İbni Sehl ise bundan kuşkulanıp onu Şam ve Hicaz bölgelerine memur ettirerek emirnamesini kendisine gönderdi. Emirname Herseme’ye yolda ulaştığında, “Ben emirü’l-müminini görmeden bir tarafa gitmem.” deyip yoluna devam ederek Merv’e vardı. Fadl ise onun kötü niyetinden ve böyle başına buyruk hareketinin başkalarına örnek olacağından bahisle onu Memun’a kötüleyerek idam ettirdi.

      O zaman Hasan İbni Sehl Medayin’de oturmakta olup Ali İbni Hişam onun tarafından Bağdat’a kaymakam atanmış iken bir büyük fitne çıkararak, İbni Hişam’ı Bağdat’tan kovdular. Musul’da da fitne çıkmış, memleket altüst olmuş iken Enbar’da da isyan çıktı. Hasan İbni Sehl, artık Medayin’de duramayıp iki yüz bir senesi başında Vâsıt’a kaçınca muhalif gruplar her taraftan onun üzerine hücum edince şiddetli muharebelere başlandı. Bağdat bu şekilde sahipsiz kalınca halkı Memun’u tahttan indirip, Mansur İbni Mehdi’ye biat etmek istedilerse de Mansur ondan çekinip, Memun tarafından vekil olmak üzere Irak emîrliğini kabul etti. Halk da bu şekilde ona tabi oldu. Fakat Bağdat’ın asayişine halel gelince bayağı ve rezil kimseler, meydanı boş buldular. Namuslu kadınları zorla kaldırıp götürmek, insanların mallarını gasp etmek, civar köyleri yağmalamak, yağmalanmış ve gasp edilmiş malları alenen Bağdat’ta satmak gibi çeşitli kötülükleri işlemeye cüret ettiler. Onları ıslah için her mahallenin salih kimseleri birbirleriyle haberleşerek müzakereye başladıkları sırada Halid Derpûş adında bir adam karşılıksız olarak, İslam’a göre iyiliği emir ve kötülüğü yasak etmek üzere mahallesinin namuslu kimselerini davet etti. Onlar da icabet edince, şaban ayı sonlarında Derpûş kendi mahallesinin haram işleyenlerini ve edepsizlerini ıslaha kalkıştı. Karşı gelenlerle savaşarak, ele geçenlerini döverek ve hapsederek hükûmete teslim eder oldu. Birkaç gün sonra Horasan ahalisinden Sehl İbni Selame adında biri de boynuna bir Kur’an astı, kitap ve sünnet ile amel ve emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker görevini yerine getirmek üzere insanları davet etmeye başladı. Birçok halk onunla birlikte kötülük ehli ile savaşmak üzere ittifak etti. O da ramazan başlarında, Bağdat çarşılarında dolaşarak, ahlaksızlara gereken cezayı fiilen vermeye başladı. Bu ise cumhuriyet yolunda bir cemiyet demek olduğundan, hükûmetin nüfuzu tamamen mahvoldu.

      Yine iki yüz bir senesi içinde Taberistan Valisi Abdullah İbni Hardazbe, Deylem Bölgesi’nde, Belazür, Şîzer ve Taberistan bölgelerini fethederek, Deylem hükümdarı olan Ebu Leyla’yı esir almıştı. Fakat o yörede Cavidaniyye topluluğu içinde Babek-i Hürremî adında dinsiz biri ortaya çıkarak, Azerbaycan taraflarına saldırır oldu. Cavidaniyye Bezz beldesi hükümdarı olan Cavidan İbni Sehl’in arkadaşı olup, Mecusiler gibi tenasühe (ruhun bedenden bedene geçtiğine) inanırlardı ve onlardan biri anasını, kız kardeşini ve kızını nikâh edebilirdi. Babek-i Hürremî onların içinden çıkmış olduğundan onlara Hürremiyye de denilir.

      İmam Ali Rıza’nın Veliahtlığı

      Yukarıda açıklandığı üzere Abbasi davetçileri insanları Âl-i Muhammed’de rızaya davet ederek Abbasi Devleti’ni tesis ettiklerinde Beni Ebu Talib, Beni Abbas’tan ayrılınca Beni Haşim ikiye bölünmüştü. Bu defa Abbasi Devleti’nin durumu bozulunca Alevilerden bazıları da insanları Âl-i Muhammed’de rızaya davet ile Beni Abbas’ın aleyhine harekete çağırdıklarından, Beni Abbas ile Beni Ebu Talib arasındaki düşmanlığın giderilmesi en mühim işlerden sayıldı. O zaman Ali İbni Ebu Talib’in çocukları içinde en fazla ilim, fazilet ve takva sahibi olarak bilinen Ali İbni Mûse’l-Kâzım olduğundan, Fadl İbni Sehl’in uyarısıyla Memun hemen özel bir görevli gönderip Ali İbni Musa’yı Horasan’a getirtti. İki yüz bir senesinde, ramazan-ı mübareğin ikinci günü onu Âl-i Muhammed’de rıza gayesiyle veliaht ilan edip kendisinden sonra halife olmak üzere insanları ona biat ettirdi. Ve Beni Abbas’a mahsus olan siyah elbiseyi çıkarıp Ali Rıza gibi kendisi de yeşil elbise giydi. Emirlerine ve askerlerine yeşiller giydirdi. Bu şekilde amel ve hareket olunması için de her tarafa fermanlar gönderdi. Irak Valisi Hasan İbni Sehl, Memun, Beni Abbas ile Ali İbni Ebu Talib’in çocuklarına bakıp, ilim ve takvaca ondan daha efdal kimse bulamadığından onu “Âl-i Muhammed’de Rıza” diye lakaplandırdı, herkesin ona biat etmesi, bütün askerin ve Beni Haşim’in yeşiller giymesi için her tarafa emirnameler yazdı. Bu emirlerin Bağdat’a gelişinde bazıları uyduysa da bazıları, “Hilafet, Beni Abbas’tan çıkmaz. Bu ancak Fadl İbni Sehl’in işidir.” diyerek muhalefet ettiler. Bir müddet durduktan sonra Beni Abbas’tan bazıları, “Memun’u tahttan indirip içimizden birine biat edelim.” dediler. Bu konuda en ileri giden Mehdi’nin oğulları Mansur ile İbrahim idi.

      Bağdat’ta İbrahim İbni Mehdi’ye Biat Edilmesi

      İki yüz iki senesi muharreminin başında Bağdat halkı Memun’u tahttan indirip, İbrahim İbni Mehdi’ye biat edince İbrahim, Kûfe’yi ve bütün Irak muhitini istila etti. Medayin’de ordusunu kurup Bağdat’ın batı taraflarına Abbas İbni Mûse’l-Hâdî’yi ve şark taraflarına İshak İbni Mûse’l-Hâdî’yi muhafız tayin etti. Irak çevresinde ortaya çıkan Hariciler üzerine Harun Reşid’in oğlu Mutasım’ı bir grup asker ile gönderdi. Fakat Mutasım bozguna uğrayıp Havlâya mevkisine çekildi.

      Hasan İbni Sehl’in adamları tarafından Mûse’l-Kâzım’ın oğlu Abbas’a yüz bin dirhem verilip, “Kalk kardeşine yardım et.” denildiğinden o da Kûfe ahalisini davet etmiş, bazıları muvafakat ettiyse de Gulât-ı Şia (çok aşırı Şiiler), “Eğer sen bizi yalnız kardeşine yardıma davet ediyorsan hep beraberiz. Ama Memun’a ihtiyacımız yoktur.” deyince, o da “Ben Memun’a, ondan sonra kardeşime davet ediyorum.” dedi. Gulât-ı Şia, yerinden kımıldamadı. Abbas’ın amcasının oğlu önce Mekke’de kendisine biat olunan Muhammed İbni Cafer-i Sadık’ın oğlu Ali ve öldürülen Ebu’s-Serâya’nın kardeşi kendi yanında bulunduğundan, Abbas onları bir miktar askerle Kûfe’ye sevk ettiyse de Abbasiler ile muharebede hezimete uğradılar. Bu suretle İbrahim’in askeri kuvvet kazanarak, Vâsıt’ta bulunan Hasan İbni Sehl üzerine hücum ettiklerinde onlar da bozguna uğrayarak döndüler.

      İbrahim’in askeri siyah, Hasan İbni Sehl’in askeri yeşil elbise giymekte oldukları hâlde Irak etrafında birbirleriyle uğraşmaktayken, zikri geçen Sehl İbni Selame de emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’lmünker iddiasıyla Bağdat içinde dolaşıyordu. Hayli taraftarı olduğundan ele geçmesi güç idi. Nasılsa bir vesileyle ele geçirilerek Medayin’e gönderildi. İbrahim de onu hapsedince, ondan sonra Bağdat içinde hükûmetin nüfuzu işlemeye başladı.

      Memun’un Bağdat’a Girişi

      Yukarıda söylendiği üzere Irak bölgesi, çeşitli nifak ve bozuşmalarla ihtilale düçar olarak nihayet İbrahim İbni Mehdi’ye biat etti. Bunun başlıcası iki başkanlık sahibi, iki işin reisi unvanıyla veziriazam olan Fadl İbni Sehl ile kardeşi Hasan İbni