Ahmet Cevdet Paşa

Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt


Скачать книгу

sebeplerden dolayı Harun Reşid, Bermekilere ve bilhassa Cafer İbni Yahya’ya gücendi. Düşmanları da fırsat buldu. Onların kötülüklerinden bahsedenler çoğaldı. Bu suretle Harun Reşid’in gazabı şiddetlendi. Hacdan dönüp, yüz seksen yedi yılı içinde Enbar’a geldiğinde, bir akşam Cafer’i tutup getirmek üzere bir miktar askerle bir haberci gönderdi. Cafer, her akşam mutadı olduğu üzere yenilip içilen mecliste en mahir musikişinasların hoş nağmelerini dinleyip eğlenirken haberci gelip onu aldı, emirlik makamına götürdü. Harun’u göremedi. Soru ve cevaba fırsat verilmeksizin idam edilerek kesik başı Harun’un huzuruna getirildi.

      Yahya İbni Halid ile diğer oğulları Fadl, Muhammed ve Musa da o zaman tutularak hapsedilmişlerdi. Harun Reşid, hepsinin mallarına el koydu. Bunca zenginlik ve mal, bunca yıllık şan ve şöhret bir günde mahvolup gitti. Ama Muhammed İbni Halid İbni Bermek ile oğullarına dokunulmadı. Çünkü onlar Beni Yahya kadar ikbal sarhoşu olmamışlardı. Şarabın baş ağrısı ise neşesinin miktarıyla mütenasip olur.

      Horasan halkı, valileri olan Ali İbni İsa İbni Mahan’ın zulüm ve kötü muamelelerinden şikâyet ettikleri sırada, onun isyan etme fikrinde olduğu da Harun Reşid’e bildirilince, yüz seksen dokuz senesi içinde Harun Reşid, oğulları Memun ve Kasım ile beraber Rey şehrine gitti. Kadı ve emirleri toplayarak, ordusundaki mal, hazine ve silahlar ile hayvanatın hep Memun’un olup, kendisinin onlarla alakası olmadığını şahit göstermişti. Ali bin İsa İbni Mâhan, oraya gelip Harun’a ağır hediyeler getirdi. Oğullarına vekil ve emirlerine de çok hediyeler verdi ve hepsini kandırdı. Harun da onu Horasan’a iade etti. Taberistan emirlerine, emin olmalarını bildiren fermanlar göndererek gerekli teminatı verdikten sonra geri döndü.

      Yüz doksan senesinde Müveraünnehir emirlerinden Leys İbni Nasır İbni Seyyar’ın oğlu Râfi isyan ederek Semerkant’ı zapt etmeye kalkınca Harun Reşid, onun dersini vermek için kendisini Horasan valisine havale etti. Oğlu Memun’u Rakka’da onun yerine kaymakam bırakıp devlet işlerini ona devretti. Durumu bütün valilere ve diğer memurlara yazılı emirler ile bildirdi. Uğur sayarak ona dedesi Mansur’un mührünü verdi. Kendisi Anadolu’ya gazaya gitti ve sağ salim ganimetle geri döndü.

      Yüz doksan bir senesinde Irak ve Şam’da Harici ve asiler ortaya çıktı. Anadolu’da gaza eden bir askerî birliği Tarsus’a iki konak mesafede Rumlar sıkıştırdı. Arkalarındaki boğazı tutarak İslam askerinden birazını başbuğlarıyla beraber şehit ettiler, geri kalanı kurtuldu. Harun Reşid de sınır üzerindeki Hristiyan halkın giyinişçe ve binekleri bakımından Müslümanların kılık ve kıyafetine muhalif kılıkta gezmelerini emretti. Tarsus’a Mesis’ten ve Antalya’dan biner asker sevk ettikten başka, üç bin de Horasan askeri gönderdi. Yine bu yıl Irak ve Şam’da Harici ve asiler ortaya çıktığından, Harun Reşid onların üzerlerine de başka başka grupları göndermeye mecbur kaldı.

      Yüz doksan iki senesinde de Basra’da ve Azerbaycan’da Hariciler ortaya çıktığından, Harun Reşid onların üzerine kâfî asker sevk etti. Horasan valisi ise Râfi’nin tehlikesini defedemediğinden Harun Reşid, oğlu Emin’i Bağdat’ta ve diğer oğlu Kasım’ı Rakka’da kaymakam bırakıp, kendisi diğer oğulları Memun ve Salih ile birlikte Râfi ile savaşmak üzere Horasan’a gitti.

      Bazı İleri Gelenlerin Vefatı

      Yüz yetmiş bir senesinde Endülüs Emiri Abdurrahman-ı Emevi (r.a.) vefat etti. Yerine oğlu Hişam geçti. Yüz yetmiş dokuz senesinde imam-ı Medine olan Malik İbni Enes (r.a.) vefat etti. Yüz seksen bir senesinde İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’nin en büyük talebelerinden olan İmam Ebu Yusuf (r.a.) Hazretleri vefat etti.

      İmam Cafer-i Sadık Hazretleri’nin oğlu İmam Musa El-Kâzım İbni Cafer İbni Muhammed İbni Zeynelabidin İbni’l-Hüseyin İbni Ali İbni Ebu Talib (r.a.) Hazretleri, yüz seksen üç senesinde Bağdat’ta tutuklu iken vefat etti. Hapis sebebi, yüz yetmiş dokuz senesinde Harun Reşid Medine’ye varıp da Ravza-i Mutahhara’ya girdiğinde etrafındaki halka övünür şekilde, “Esselamü aleyke ey amcam Resulullah!” dediğinde Mûse’l-Kâzım Hazretleri yaklaşarak, “Esselamü aleyke ey babam!” deyince Harun Reşid’in rengi değişmiş, “Bu övünme ne, ya Kâzım?” demiş ve onu beraberine alarak Bağdat’a götürüp hapsetmişti. Bu defa vefat ederek hapisten kurtuldu.

      Yüz seksen dokuz senesinde yedi şöhretli kıraat âliminden ve nahiv imamlarından İmam-ı Kisaî’nin vefat ettiği gün İmam-ı Azam Hazretleri’nin ikinci talebesi ve Hanefi mezhebinin muharriri olan İmam Muhammed Şeybani Hazretleri de vefat ettiğinde Harun Reşid, “Bir günde fıkıh ile nahiv ilmini defnettik.” demiş olduğu mervidir. Yüz doksan senesinde İmam Hazretleri’nin talebesinden Esed-i Kûfî vefat etti, rahmetullahi aleyhim.

      Önceden açıklandığı üzere veziriazam iken Harun Reşid’in hapsetmiş olduğu meşhur Yahya İbni Halid İbni Bermek de bu sene vefat etti, rahmetullahi aleyh. Oğlu Fadl İbni Yahya da aynı şekilde mahpus iken bu yüz doksan üç senesi başlarında, kırk beş yaşında olduğu hâlde vefat etti. Cenazesi meydana çıkarıldığında insanlar ağlayarak ve feryat ederek namazını kıldılar. Dünya güzellikleri içinde benzeri görülmemiş güzel ahlaklı, övülmeye değer sıfatlara sahip bir zat olduğu “Tarih-i Kâmil”de yazılıdır, rahmetullahi aleyh.

      Nahiv imamlarının imamı olan Sîbeveyh (r.a.), bir rivayete göre kırk yaşını aşkın olduğu hâlde, yüz doksan üç senesinde vefat etmiştir.

      Harun Reşid’in Vefatı

      Açıklandığı üzere Harun Reşid, doksan iki senesi içinde kendisine isyan ile Semerkant’ı zapt eden Râfi ile savaşmak üzere Horasan tarafına gittiği zaman hastaydı. Yüz doksan üç senesi başlarında Cürcan’a vardığında hastalığı ağırlaştı. Oğlu Memun’u bazı askerî emirler ile birlikte Rey şehrine gönderdi. Kendisi de Tûs’a gitti ve orada hastalığı şiddetlendi, cemaziyelahirin üçüncü günü, kırk yedi yaşında vefat etti.

      Hilafet zamanı olan yirmi üç sene, bu kadar ay zarfında çok altın sarf etmiş ve bol bol bahşişleri vermişken yine de vefatında beytü’l-malda milyonlarca altın vardı. Genç iken tahta geçti ve genç iken dâr-ı bekaya gitti. Zamanı Abbasi Devleti’nin en parlak devriydi. Tatlı ömür geçirdi, çok zevk ve sefa sürdü. Zamanında ulum ve maarif çok ilerledi, bilhassa Arap edebiyatı fevkalade gelişti. Rahmet ve mağfiret üzerine olsun.

      Harun’un Oğulları Emin, Memun ve Mutasım’ın Hilafet Devirleri

      Daha önce açıklandığı üzere Harun Reşid, Horasan işleri için Rey’e vardığında kadı ve emirleri toplayarak, Memun’un veliahtlığını yenilemiş ve ordudaki mal, hazine, silahlar ve hayvanlar tamamen Memun’un olup, kendisinin onlarla alakası olmadığını ifade ile şahit tutmuştur. Mülkünden vazgeçmiş ve sonra Anadolu’ya gaza için giderek, Memun’u Rakka’da bırakıp bütün devlet işlerini ona devrederek kendisini halifenin kaymakamı yapmıştı. Bu muameleler ise Emin’e ağır gelmiş olduğu hâlde yukarıda olduğu gibi babasının çok hasta olduğunu duyunca, kardeşi Salih’e, babasının veziri olan Fadl İbni Rebia ve diğer gerekli olanlara emirnameler yazıp özel memur ile Tûs’a göndermiştir. Bu emirnameler, gerek Rebia’nın gerek diğer vekil ve emirlerin mevkilerinde kalmalarını bildirir olduğu hâlde babası vefat etmedikçe gizli tutulmasını kesin olarak tembih etmişti. Reşid’in vefatında Emin’in gönderdiği memur önce mektupları meydana çıkardı. Gerek Rebia gerek diğerleri mevkilerinde bırakıldıkları müjdesiyle ve asker de çoluk çocuklarına kavuşma hevesiyle hemen Emin’e biat ile Bağdat’a döndüler. Salih İbni Reşid de Hâtem, Kadîb ve Bürde’yi (Hazreti Peygamber’in yüzüğünü, asasını ve hırkasını) kardeşi Emin’e gönderdi. Verilen söze göre bu ordu Memun’un malı iken onlar Harun Reşid’in ahit ve vasiyetini unuttular. Rey’de bulunan Memun, bundan haberdar