O tarafta zuhur etmiş olan zındıkları toplayıp idam ettiği sırada oğlu Harun’u ordu başkumandanı tayin etti. Yanına Hasan İbni Kahtabe gibi kumandanların meşhurlarını aldı, Hasan ve Süleyman İbni Bermek’i kâtip yaptı ve erzakın idaresine, hesap işlerinin yürütülmesine de Yahya İbni Halid İbni Bermek’i tayin etti. Orduyu Ceyhan Nehri’ne kadar uğurlayarak kendisi geri döndü.
Harun, öyle büyük ve mükemmel bir ordu ile Rum şehirlerine gazaya gidip büyük fetihlere mazhar oldu. Pek çok ganimet malı aldı ve zaferle geri döndü. Bazı tarihçilerin rivayetine göre o zaman Harun’un veziri Halid İbni Bermek olup, bu gazalarda pek çok takdire değer çalışmaları görülmüştür. Çok zaman geçmeden Halid İbni Bermek, yetmiş beş yaşında iken ölmüştür. Ondan sonra oğlu Yahya onun yerine geçmiştir.
Harun, yukarıda açıklandığı gibi zafer ve ganimetle Bağdat’a döndü. Babası Mehdi ona bütün batı bölgesini, Kürdistan’ı ve Azerbaycan’ı verdi. Reisülküttaplık ve hariciye vekilliği memurluğuna da Yahya İbni Halid İbni Bermek’i tayin etti.
Yüz altmış beş senesinde Mehdi, yine Harun’u bir mükemmel ordu ile Rum diyarına gönderdi. O da Anadolu Bölgesi’ni yarıp geçerek ve pek çok ganimet malı alarak Konstantiniye Boğazı’na kadar geldi. Kayser-i Rum tarafından yıllık yetmiş bin altın verilmek üzere üç senelik bir barış imzasına muvaffak oldu. Yüz altmış altı senesinde babası onu “Reşid” diye lakaplandırarak ikinci veliaht yaptı.
Zındıklardan Beşşâr İbni Bürd adlı âmâ şair ki ateşi, toprak üzerine üstün tutar ve Âdem’e secdeden kaçınmakla şeytanın fikrini doğru bulurdu. Onu da bu sene Mehdi idam ettirmiştir.
Bazı İleri Gelenlerin Vefatı
Yüz altmış senesinde İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri’nin arkadaşlarından ve zahitlerden Davud İbni Nusayr El-Tâî, İmam Sibeveyh’in üstadı ve aruzu icat eden İmam Halil vefat ettiler rahmetullahi aleyhima. Yüz altmış bir senesinde fakihlerin meşhurlarından Süfyan-ı Sevrî ve aslen Horasan hükümdarlarından iken terk-i dünya ile Şam’a göçüp kendini dine veren meşhur zahit İbrahim İbni Edhem sonsuz âleme gittiler, rahmetullahi aleyhima.
İsa İbni Musa ki açıklandığı üzere iki defa veliahtlıktan ihraç edilmişti. Yüz altmış yedi senesinde mücadele yeri olan dünyayı terk edip gitti, rahmetullahi aleyh.
Evlad-ı Hasan’dan Hasan İbni Zeyd İbni Hasan ki cömert bir zat idi. Fakat ehlibeytinden sapmış ve Mansur’a yönelip, hatta açıklandığı üzere amcasının oğlu Muhammed Mehdi’yi Mansur’a kötülemişti. Bu nedenle Mansur ona itibar etmiş, hatta yüz elli senesinde onu Medine emiri atamışsa da beş sene sonra azlederek Bağdat’ta hapse atıp, malını zapt etmiştir. Sonra Mehdi, kendisini tahliye edip mallarını iade etti. Bu sene o da vefat etti. Allah ona mağfiret ve rahmet etsin. Yedi şöhretli kıraat âliminden Nâfi İbni Abdurrahman İbni Ebu Nuaym yüz altmış dokuz senesinde vefat etti, rahmetullahi aleyh.
Taberistan’da Deyalime beyleri isyan edince Mehdi, yüz altmış yedi senesinde birinci veliahdı olan oğlu Hâdî’yi mükemmel bir ordu ile Cürcan’a göndermişti. Hâdî varıp asileri kuşattı ve baskın ile meşgul oldu. Fakat muharebe uzadı. Yüz altmış sekiz senesinde Mehdi, Taberistan üzerine bir başkomutan ile kırk bin asker daha gönderdi. O zaman Yemame’de, Bahreyn’de ve Musul tarafında da Hariciler ortaya çıkınca Mehdi onlar üzerine de başka gruplar sevk etmeye mecbur oldu.
Mehdi duruma bakarak, Hâdî’yi erteleyip, Harun Reşid’i birinci veliaht yapmayı uygun buldu, keyfiyeti Hâdî’ye haber verdi. Fakat Hâdî, oralara yanaşmadı. Mehdi onu Bağdat’a çağırdı, gelmedi. Gelmesi için adam gönderdi. Hâdî, adamı dövdürdü. Mehdi, hemen Cürcan’a varmak üzere Harun Reşid’i yanına alarak Bağdat’tan çıktı ve yüz altmış dokuz senesi muharrem ayı içinde, Mâsebezân’a vardı. Orada ava çıkıp bir dağ keçisini takip ederken atı bir ağaca yahut bir harabenin yıkık kemerine çarptı, Mehdi’nin bel kemiği kırıldı ve vefat etti. Hilafet süresi on sene, bir aydır.
Hâdî ve Harun’un Hilafet Zamanları
Yukarıda olduğu gibi Mehdi, Mâsebezân’da vefat edince oğlu Harun Reşid hemen oradan Bağdat’a döndü ve kardeşi Hâdî için insanlardan biat aldı ve keyfiyeti her tarafa yaydı. Hâdî’ye de biat etti. Hâdî, Cürcan’dan süratle Bağdat’a gelip hilafet tahtına oturdu. Harun’un lalası olan Yahya İbni Halid İbni Bermek’in bu konuda göstermiş olduğu halisane muamelelerinden hoşnut kalarak onun eskisi gibi Harun Reşid’in hizmetinde bulunmasını emretti. Harun ise ona, “Babam Yahya.” diyerek hürmet gösterdi ve hizmetinden memnun kaldı.
Hâdî’nin tahta oturduğu yılda, Hüseyin İbni Ali İbni’l-Hasan El-Müselles İbni’l-Hasan El-Müsenna İbnü’l-Hasan Es-Sıbt İbni Ali El-Mürtaza (r.a.), Medine’de ayaklandı. Ehlibeytinden, yüz kırk beş senesi olayları sırasında açıklandığı üzere Medine’de isyan edip, muharebe sırasında ölen Mehdi’nin oğlu Hasan, kardeşleri Yahya İbni Abdullah ve İdris İbni Abdullah da onunla beraberdi.
Zilkade ayında Hüseyin İbni Ali sabahleyin Mescid-i Şerif-i Nebevi’ye gitti. İnsanlar ona biat etti. Medine emiri ile savaştı, ona üstünlük sağladı ve beytü’l-malda mevcut olan paraları aldı. İhtiyaçlarını gidermek için on bir gün Medine’de ikametten sonra Mekke’ye gitti. “Yanımıza gelen köleler azat edilmiştir.” diye ilan etti. Bütün köleler onun yanında toplandı. Bu suretle bir hayli kalabalık oluştu. Bu altmış dokuz senesi zilhiccesinin sekizinci günü Abbasilerle pek şiddetli bir muharebe etti. Fakat kendisi öldürüldüğü gibi askerlerinden de yüz kadarı ölmüş, birçoğu yaralanmış ve kalanı hezimete uğramıştı. Böylece bozguna uğrayan askerler, hacıların içine karışıp görünmez oldular.
O sırada Abbasiler, yenilenlere aman verdiklerinde Hasan İbni Muhammed Mehdi gelip Abbasi askerlerinin başbuğu olan Muhammed İbni Süleyman İbni Ali Abbasi’nin arkasında durmuşken, Abbasi emirlerinden iki kişi onu tutup idam ediverdiler. Başbuğ bunun için hiddetlendiyse de ne fayda ki usule ve amana muhalif olarak Hasan İbni Mehdi kaybedilmiş oldu. Amcası Yahya İbni Abdullah bu savaştan kaçarak, aşağıda beyan olunacağı şekilde Deylem’de ortaya çıkmıştır. Kardeşi İdris ise Mağrip ülkesine kaçarak, Berberi kavmine iltica etti. İşte bu İdris’in oğlu Küçük İdris, sonradan Mağrip’te Edârise Devleti’ni teşkil etmiştir ki ona Fatımiyye Devleti de denir. Abbasi halifeleri ona bir çare bulamayıp boşuna İdris’in soyuna küfür ile uğraşmışlardır.
Hâdî, kardeşi Harun Reşid’i veliahtlıktan çıkarıp da kendisinin yetişmemiş oğlu Cafer İbni Hâdî’yi veliaht yapma merakına düştü. Bazı askerî kumandanlar da yaltaklanma yolunda onun arzusuna itibar ettilerse de Harun Reşid’in lalası olan Yahya İbni Halid İbni Bermek’in hâkimane tedbirleriyle iş sonraya kaldı ve icrasına vakit bulunamadı. Zira Hâdî bir sene, üç ay hilafet makamında bulunduktan sonra yüz yetmiş senesi rebiülevvelinin on beşinci gecesi, yirmi altı yaşında iken vefat etti.
Hâdî’nin bu şekilde vefatı üzerine kardeşi Harun Reşid yirmi iki yaşında iken hilafet tahtına ve saltanata oturdu. Lalası Yahya İbni Halid Bermek’i vezir yapıp bütün işlerini ona bıraktı.
Yüz kırk sekiz senesinin zilhiccesi sonlarında Yahya’nın Fadl adında bir oğlu dünyaya gelmiş ve ondan bir hafta sonra da Harun Reşid doğmuş. Annesi, Fadl’a süt vermiş olduğundan Fadl İbni Yahya, Harun Reşid’in süt kardeşiydi. Babası ve dedesi gibi zekâ ve iktidar sahibi olmakla Harun’un hüsn-i muhabbetine mazhardı. Kardeşi Cafer İbni Yahya ise Harun’la sıkı fıkı, içli dışlı beraber idi. Harun hiçbir vakit onu yanından ayırmazdı. Diğer Bermekiler de bir şekilde istediklerine erer olmuşlardır. Kısaca Bermekiler, Abbasi Devleti’ni ellerine alıp bütün insanlara başvurulacak