çözmesine karar verildiğinde, zahit ve ehl-i Kur’an’dan bir grup o kararı ret ile Hz. Ali (r.a.) aleyhine başkaldırdı. Hz. Ali (r.a.), zamanının çoğunda bu Hariciler ile uğraştı. Sonunda bir Harici onu şehit edince, oğlu Hz. Hasan’a biat edildiyse de o zamana kadar Muaviye Şam’da yerleşip kökleşmiş ve insanlar da kavmiyetçilik gütmeye döndüklerinden Muaviye Irak üzerine yürümüş, geçen kısımda açıklandığı gibi Hz. Hasan hilafetten çekilmiş ve bütün halk Muaviye’ye biat etmiştir. Muaviye İbni Ebu Süfyan, işte bu şekilde Şam’da ezici kuvvete sahip bir devlet kurdu. İslam memleketlerinde emirlerini yürüttü. Fakat iki topluluk ona karşı idi. Biri hem Hz. Osman’a (r.a.) hem de Hz. Ali’ye (r.a.) buğzeden Hariciler güruhu, diğeri Hz. Ali’ye (r.a.) muhabbette aşırı giden Şia güruhu. Muaviye, Haricileri ezici kuvvetiyle vurup cezalandırmakta ve Haşimoğullarını da ikram ve iltifatlar ile idare etmekteydi.
Oğlu Yezid zamanında ortaya çıkan Kerbela faciası üzerine Müslümanlar, Emevi Devleti’nden nefret eder oldular. Yezid’in ölümünden sonra oğlu küçük Muaviye’ye biat edildiyse de Muaviye halkın genelinin kendilerinden nefret eder olduğunu görünce halifelikten istifa ederek köşesine çekildi. Çok geçmeden öldü ve Emevi Devleti’nin birinci kısmı olan Süfyaniyye şubesi onunla son buldu.
O zaman Mekke’de Abdullah bin Zübeyr’e biat edildi. Yalnız Şam bölgesi bunun dışında kalmış idi. Şam halkının birçoğu İbni Zübeyr’e tabi olmuş ve meyletmişken, muhalifler topluluğu üstün gelerek Mervan bin Hakem’e biat ettiler. İşte Emevi Devleti’nin ikinci kısmı olan Mervaniye şubesi bu suretle meydana çıktı. Fakat Mervan, hilafet işinde tam bağımsızlığını kazanamadı. Ondan sonra oğlu ve halefi olan Abdülmelik, Abdullah bin Zübeyr’e üstün gelerek bağımsızlığını kazandı. Abdülmelik’in hükûmeti, zalimane ve pek zorbaydı. Haccac bin Yusufü’s-Sakafi gibi bir zalimi halkın başına bela etti. Bütün doğu taraflarını onun eline teslim etti. Asiler ve Hariciler çoğaldı. Haccac da peş peşe savaş ve darbelerle meşgul oldu. Şiiler ise gizlilik perdesi altında hazırlanarak fırsat kolladılar.
Sicistan valisi olan Abdurrahman bin Muhammed bin Eş’as El-Kindi, Haccac’a karşı ayaklandı. Ordusuyla gelip Fars ve Irak’ı istila etti, Haccac ile defalarca savaştı. Yanında asker ve halktan iki yüz bin kadar adam toplandı. Irak’ın âlim ve hukukçularının çoğu da onunla beraber idi. İçlerinde büyük müçtehitler vardı. Seksen ikinci hicri yılında ittifakla Abdülmelik’i indirerek Abdurrahman’a biat ettiler.
O zamana kadar halifeler hep Arap kabilelerinin en şereflisi olan Kureyş Kabilesi’nden olup Kureyşi olmayan bir emirin hilafet makamına seçilmesi uzak bir ihtimal olarak görünürken, Abdülmelik’in istibdadından ve Haccac’ın zulmünden halk o kadar bıkmıştı ki Yemenli bir küçük kabile olan Kinde Kabilesi emirlerinden birine biat ediverdiler. Abdülmelik ise birbiri peşi sıra Şam’dan asker göndererek Haccac’a yardım ettiği için işin sonunda Haccac galip gelerek Abdülmelik hilafet makamında kaldı. Abdülmelik’in oğlu ve halefi olan Velid’in zamanında birçok yer fethedildi. Birçok hayırlı ve güzel şey yapıldı. İslam dairesi çok genişledi. Fakat Haccac’ın doğu tarafında zulüm ve adaletsizlikleri devam etti. Ashabın bazı seçkinlerine, müçtehit ve âlimlerin büyüklerine yapmadığı eza ve cefa kalmadı. Sonunda Irak’ın en büyük din âlimi ve salih insanı olan Said bin Cübeyr gibi bir büyük zatı öldürdü. Ondan sonra kendisi de rahat yüzü görmedi. Çok geçmeden hesap vereceği ahirete gitti. Ondan sonra Velid de öldü. Onun halefi ve kardeşi olan Süleyman bin Abdülmelik, diğerlerine göre insaflı ve cömert bir kişi idi. Fakat ilimlerin gizliliklerine vâkıf, içi ve dışı tertemiz olan Ebu Haşim Ali’yi çekemeyerek zehirletti. Bu da Emeviler aleyhinde, halkı Abbasilere biate çağırmaya bir sebep oldu.
Süleyman’ın vefatıyla amcasının oğlu Ömer bin Abdülaziz halife olunca birdenbire Hulefa-i Raşidin yolunda adaletli bir icraat ortaya koydu. Pek çok kötü âdetin ortadan kaldırılmasına özen gösterdi. Şam halkından başka bütün İslam memleketlerinin halkı, Emevi Devleti’nden nefret ederek yıkılmasını arzu ederken, onun güzel ahlakı, halkın fikirlerinin olumlu yönde değişmesine vesile olmuş ve Emevi Devleti’nin devam etmesi hakkında güzel ümitler oluşmuştu. Fakat her türlü kötülüklere alışmış olan Beni Ümeyye’nin valileri, onun bu adaletli tutumundan hoşnut kalmadı ve akrabası kendisini zehirletti. Onun yerine geçen Yezid bin Abdülmelik ise heva ve hevesine uyan bir adam olduğu için varını ve ömrünü zevk ve sefaya harcayarak tüketti.
Onun yerine geçen Hişam İbni Abdülmelik oldukça zararsız bir kişiydi. Fakat mal toplama konusunda kendisini helak edecek kadar hırslı idi. Komutanları ve valileri dahi kendisine yaranmak için mal toplamakta şiddet gösterirlerdi. Özetle o zamanda Emevilerin mal toplamaktan başka bir düşünceleri yoktu. Hırs ve tamahlarının derecesini açıklamak için o zamanda meydana gelen dine girme olaylarını açıklayalım.
Dine Girmeler
Ömer İbni Abdülaziz (r.a.) Hazretleri’nin adaletli devrinde İslam’a girmeler çoğaldı. Özellikle Horasan halkından pek çok kişi Müslüman oldu. Cizye (gayrimüslimlerden alınan vergi) geliri epeyce azaldı. Bazı insanlar tarafından, “Birçok halk, sırf cizyeden kurtulmak için grup grup Müslüman oluyor. Onları sünnet ile imtihan et.” diye Horasan Valisi Cerrah’ı uyarınca o da yeni Müslüman olanların sünnet ile imtihan olunmalarını hilafet makamına arz edip izin istedi. Ömer bin Abdülaziz Hazretleri, “Allah, Muhammed (s.a.v.) Hazretleri’ni halka davetçi gönderdi, sünnetçi göndermedi.” diyerek, yüzüncü senenin içinde Cerrah’a cevap gönderdi. Bundan sonra onu Şam’a çağırarak görevden aldı ve yerine başka vali atadı.
Yüz iki senesinde Afrika valisi olan Yezid bin Ebu Müslim, Hristiyan veya Yahudi olup da İslam ile şereflenerek şehirlere gelip yerleşen o mühtedileri köylerine döndürerek, İslam’a girmeden önce verdikleri cizyeyi eskisi gibi toplamaya başlayınca halk ayaklanarak Yezid’i öldürüp ondan öncekini onun yerine getirdiler. O zaman hilafet makamında bulunan Yezid bin Abdülmelik’e de Biz senin itaatinden çıkmadık, lakin Yezid bin Ebu Müslim, bize karşı Allah’ın ve Müslümanların razı olmayacağı zulümleri yaptı. Biz de onu öldürdük ve senin eski emirini makamına iade ettik, diye bildirdiler. Yezid bin Abdülmelik de Ben Yezid bin Ebu Müslim’in yaptığına razı değilim, diye cevap yazdı. Halkın tayin ettiği emiri yerinde bıraktı. Fakat halk yüz buldu ve hükûmet otoritesine halel getirilmiş oldu.
Hişam’ın hilafeti zamanında ve yüz on senesinde Horasan Valisi Eşres, Maveraünnehir halkını İslam dinine davet için Salih İbni Tureyf ile Rebi İbni İmran’ı memur ettiğinde, İbni Tureyf, “Ben bu görevi Müslüman olanlardan cizye alınmamak şartıyla yerine getiririm.” dedi. Bu ise dinin bir gereği olduğu için Eşres kabul etti. İbni Tureyf ve İbni İmran çıkıp Semerkant’a gittiler ve halkı İslam’a davet ettiler. Semerkant ve çevresinden pek çok kişi İslam dinine girdiler. Fakat bundan dolayı hazine gelirinde çokça eksilme meydana geldiği Semerkant defterdarı tarafından bildirilince, Eşres hemen Semerkant valisine gönderdiği yazılı emirde, Maveraünnehir halkından çok kimselerin İslam’a rağbet için değil, ancak cizyeden kurtulmak için Müslüman oldukları haberi alındı. Sen sünnet olan, namaz kılan ve Kur’an’dan bir sure okuyan kimselere bak. Cizyeyi ancak onların üzerinden kaldır, dedi.
Yine Semerkant’tan Eşres’e, Birçok halk Müslüman olup mescitler inşa ettiler. Ne yapalım? diye bildirildiğinde, Şimdiye kadar haraç aldığınız adamlardan yine haracı alınız, diye yazılı emir gönderildi.
Bunun üzerine Ömer İbni Abdülaziz’in talimatına aykırı olarak Müslüman olanlardan cizye alınmaya başlandı. Onlar da cizye vermekten kaçındı, İslam’a giren yedi bin kadar kişi Semerkant civarında toplandı. Davetçileri olan İbni Tureyf ve İbni İmran ve diğer bazı kişiler onlara yardım için