kelam çıkmaz onun dilinden
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Şahnanın dereden suyun getirir
İneani çayırlara yatırır
Eve gelir erken işin bitirir
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Evlerine vardım yurtları bozuk
Çobanından sordum dilleri nazik
Goluna uydurmuş sahte bilezik
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Çadır gurduk Maare’nin tallıya
Armıtlı Yazı’ya azzık yolluyo
Bulambaç bişirmiş itin yallıyo
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Meareden Guyu Puñara yol aşar
Gazmayı almış da çiidem eşer
Davarı geliyor sıkmıya şaşar
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Guyu Puñardan su getirmiş haymıya
Gaplığa oturmuş yoort guymuya
Ööňüne almış da yannık yaymıya
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Ocaa goymuş da pilaf bişirir
Ocaan altına gırık devşirir
Misafir gelirken aklın şaşırır
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Yaylasına vardım çimenni otlu
Obasından sordum dilleri datlı
Gördüm babasının öö gıratlı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Sevinirdik yurttan yurda göçerken
Dölek yere gara çadır açarkan
Yaylalardan sook suyu içerken
Böylece günümüz geldi de geçdi.
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Evel biz de yaylalara göçerdik
Sulaklardan sook suyu içerdik
Duz verirken davalları seçerdik
Böylece günümüz geldi de geçdi.
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Yaylasına vardım daşlı gayalı
Haymasına vardım tüfek dayalı
Akşamdan yuurmuş hamır mayalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
Köm yerine vardım yıkıcak ören
Galmamış çobanı teleme çalan
Kirez de bildi ki bu dünya yalan
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böyle bir hanıma köle olmalı
Böylesi hatına çoban durmalı
(Kurt Hasan Kiraz Mehmet Kutlucan’ın şiirini Peder Halil Solak kardeşimin sosyal medya paylaşımındaki bir videodan alarak yazıya geçtim.)
ÜMMÜHANI SÜMEN
Köyümüzde tanınmış kişilerden olan Ümmahanı Sümen ince Memet (Ufo’nun) torunlarından biridir. Çok güngörmüş, hayatın acı tatlısını her yönüyle yaşamış bir insandır. Uzun süre verem hastalığından muzdarip olmuştur. Aslında onun hayatı romanlara sığmayacak kadar ilginçtir. Muharrem adındaki oğlu hapse düşünce onunla ilgili aşağıdaki şiiri söylemiştir. Ümmühanı Sümen’in burada kendisi için şiir yazdığı oğlu Muharrem, daha sonra Gölbaşı’nda vurularak öldürülmüştür. Kocası Güççük Gurt jandarma tarafından vurulmuştur. Bir insanın karşılaşabileceği her türlü acıyı tadan Ümmühanı teyze ölen kişilerin ardından ağıt da yakardı. Kayıt altına alınmayan şiirleri de kendisiyle beraber gitti. Büyük dedemiz Ufo hakkındaki bilgileri ve şecere kaydını da sağlığında kendisinden derledim.
Başlarkene şu hayatın sözüne
Doğunca bir tuzla yudum evladım
Ağladıkça meme verdim ağzına
İsmini Muharrem koydum evladım.
Babañ asker geldi iki yaşına
Talih kötü bir iş gelir başına
Bir de kız kardeşiñ düştü peşime
Artık derdim çoğalıyor evladım.
Çokca zalimidi kayın validem
O sebepten kurtulamam beladan
Gece gündüz yatamazdım yaradan
Neçe zalim dertler çektim evladım.
Dört beş yaştaydın baban gelince
Ayırırımış anne zalim olunca
İki yavrum aralıkta kalınca
Neçe gözyaşları döktüm evladım.
Genç yaşta gazel düştü bağıma
Bülbül gibi başlar oldum figana
Yavrular der döner idim yuvama
İşte böyle zavallıydım evladım.
Hayatın tatlısı kaldı geride
Biz eş bulduk siz kaldınız arada
Sebebi börtlensin ateşte korda
Gece gündüz diliyorum evladım.
Yaşın onu geçti çobanı oldun
Okudun da sonunu getiremedin
Anneni babanı tanıyamadın
Bu durum da ayıp değil evladım.
On iki yaşadın her şeyi bilirdin
Baban ne der ise ona dönerdin
Annen