Ekrem Barak Arıkoğlu

Heleteli Şairler ve Şiirleri


Скачать книгу

misafirperverliği çoktu. Torununun öğretmenlerini yemeğe çağırdı. Yok dediler, zahmet olmasın. Israr etti Çelik ama ne yaptıysa ikna edemedi. Bunun üzerine aldı eline kalemi:

GELDİLER

      Birkaç öğretmenin methin edeyim

      Yemek istedim çaya geldiler

      Dedim Merih yıldızına gidelim

      Onu da beğenmeyip aya geldiler.

      Giymek istemezler Bursa’nın şalın

      Versen de almazlar dünyanın malın

      Dedim ki hocalar şehirde kalın

      Onu da beğenmeyip köye geldiler.

      Ben istedim gayırayım kollayayım

      Salıncak kurup da sizi sallayayım

      Yorulmayın dedim taksi yollayayım

      Taksiye binmeyip yaya geldiler.

      İstedim onlara kuzu dönderem

      Gücümün nispetinde her şey verem

      Düşündüm bunlara bir at gönderem

      Onu da beğenmeyip taya geldiler.

      Niyetim bunların gözüne girem

      Yüzümü ağırtmaya evi kerptirem

      Dedim size kömbe dolma yaptıram

      Bir bardak bulanık suya geldiler.

      Dedim pilav verin hem cacık verin

      Alper der bari az sucuk verin

      Onu da almazlarsa sırf gıcık verin

      Çünkü bunlar bana bela geldiler.

      (Yukarıdaki şiirleri rahmetli Çelik amcanın oğlu arkadaşım Enver’den aldım.)

      Köy Hizmetlerinin köye gelen dozerinin siyasi olarak hükümettten yana olanların işini yapmasını Çelik amca hicvediyor:

      Köy Hizmetleri’nden bir dozer geldi

      Düzbağ halkı şöyle bakdı da bakdı

      Ali Köküsari yanına aldı

      Bu masum milleti ekdi de ekdi.

      Ne öğrendi acep bir şey soranlar

      Menfi cevap aldı ora varanlar

      Refah Partisi’ne evet duranlar

      Suçlandı boynunu bükdü de bükdü.

      Operatör Halil devreye girdi

      Her kimi gördüyse fikrini sordu

      Dogruyolcu olan birini gördü

      Yalçın kayaları sökdü de sökdü.

      Amani efendim şeffaflık bu mu

      Gonuşan Türkiye agzında gemi

      Benim suçum ülkücülük âzâmi

      Benim de içimi yakdı da yakdı.

      İşin yapdırmayi kesin umardı

      Koşup Halil Bey’in yanına vardı

      Sodep’li de ortaklığa şımardı

      Geriden sümügün çekdi de çekdi.

      Alper ne desin ki böyle olana

      Karnımız pek doydu gayrı yalana

      Üç beş tane Doğruyolcu olana

      Yeşil ışığın yakdı da yakdı.

      (Bu şiiri Doç. Dr. Said Öztürk’ün ““Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından aldım)

      AŞIK (MUSTAFA BARAK)

      Benim çocukluğumda Garalar en yakın komşularımızdı. Aşık amcamlarla da kapı komşusu idik. Aşık amcam hayatını anlattı ama şiirleri söyleme konusunda sebebini bilemediğim şekilde tutuk davrandı, yalvarmama rağmen birkaç şiirini ancak okudu. Hayatı ile ilgili bilgileri, Helete’deki kendi evindeki sohbetimizden özetleyerek alıyorum:

      – Şiir yazma işi elden aldıklarımızı satmakla olmaz. Yetenek dedemde varımış. Ondan Algın dayıma sıçıramış (geçmiş). Gahrıman dayıma sıçıramış. Sevler Memmed de daha onların üstündeymiş. Bunnarın üçü bir gardaş gibiymiş. Bir yerde bi şey gördüler mi hemen aaşam toplanıllarımış, cümle gurallarımış. Herkeş neyi varsa meydana gorumuş. Yazacak bi şey olacak. Biz önem versek bile, bu ozannıı bi şeye saymıolarıdıkı. Keremden, Garacaoolandan izlediime göre üce dağa, uzun yola, her şeyin güzeline, her şeyin yiğidine, her şeyin kötüsüne söylenirdi bu türkü. Ama gel gelelim de annat bunu.

      – Sen karacaoğlanı falan okudun mu amca? Kimler etkiledi seni?

      – Algın dayım şorda okurdu ben burda ezberime alırdım. Üç gün okula gettim. Bir gıl abam varıdı. Galemin defterin yok deen beni duttular dışarı attılar. Ağlayı ağlayı eve geldim. Ertesi sene Hüsüünü (kardeşi) saldılar. O da bir abaynan getti. Onun da giyeceği yoktu. Sonra devlet önlük gibi bi şey verdi onunan getti. Hüseyin bitirdi okulu. Yaza kadar elin davarını yayardı babam, beçareydi babam. Beş gardaşıdık: (Gözüböyük) Halıl, ben (Aşık), Memmet (Tatarbaş), Hüseyin, Ökkeş. Adana’ya giderdik ekmek parasına…

      Almanyadayım, gelemiyom. Fatma bir mektup yazmış gel diyo. Gel amma diyo yollar da gar diyo. İki âşık arasında gar durur mu?

VARILMAZ

      Gurbet elin çileleri sorulmaz

      Aşk atına binmek ile yorulmaz

      Diyorsun ki mektubuñda kar yağmış

      İbubuklar ötmeyince varılmaz.

      Benden selam söylen ulu yollara

      Eritsin garını döksün yerlere

      Fatmam sitem etme gurbet ellere

      Gosgooklar ötmeyince varılmaz.

      Mevla sürmelemiş gara gaşıñı

      Yavru şahin bırakmıyor peşiñi

      Ala keklik yite yite döşünü

      Yüce dağdan aşmayınca varılmaz.

      Hanı nerde Helete’nin aaları

      Viran oldu mor çıbıklı bağları

      Gıvrım gıvrım geden yayla yolları

      Top top sümbül bitmeyince varılmaz.

      Aşık (Mustafa Barak)

      Daha çoodu emme unuttum gettim. Şimdikiler anlamıyor bunlardan. Şimdikiler; “Duvara mıh çakarım, sen sallan ben bakarım.”

      –Helete için şiir demedin mi gurbette?

      –Bir kere bir arabayla geldim. Sen bilmezsin Cuma bilir. Fatma dedi ki “bir dana var şunu gurban et” dedi. Ben ne baazlamasın billim dedim ne yüzmesini. Önder de çocuk, onu çok seviyom, yanıma otutturdum. Gadiraların oraya ufak çaal (çakıl) dökmüşler. Arabaya göre buzunan ufak çaalın heç farkı yok. Yokuşa dönüp hafif gaza basıncı gafayı fıllatdıyınan Gıralilerin evine girdim. Araba da böyük Mersedes. Bir yanı gapıda dakıldı, bir yanı yolda galdı. Altı boş. Önder’e bi şeyin var mı dedim? “Yook” dedi. Ordan bir cıara yakıyım dedim. Cıara yakdım. Bakdım köylü gelmiş. Arabayı aldı şora godular. Maraş’a götürdüm:

DUYDUN MU?

      Mersedesin pazarlığın