Dinis Bülekov

Yabancı


Скачать книгу

de uygun: Pedagoji enstitüsü, bundan önce ziraat yüksek okulunu bitirip, tarım uzmanı olarak çalışan biri. Diğeri, önce istemese de sonra razı oldu. Daha sonra dışarıdan iki yıllık parti okulunu tamamladı. İyi uyum sağlayıp, anlaşıp on yıla yakın birlikte çalıştılar da.

      – Başkanları beğendik! – diyorlar şimdi Yüzşişme’de.

      Öncüler toplantısında göğsüne nişan takınca Nurihanov bunları hatırladı. O, hatıralardan hâlâ kurtulamadı. Salondan çıkınca da Kutlubayev’in elini avucundan bırakmadan tuttu.

      – Kutladığın için teşekkürler, Keşfi, bu nişanda senin de, kolhozcularımızın da payı var. Teşekkürler sana, teşekkürler! – dedi, kıvançla. – Dönünce bence hükümet nişanını kutlamak da gerekir. Eşime telefon edeyim. Kalanını dönerken görüşürüz, Gilman göz kırptı. Keşfi istihzalı gülümsedi.

      “Yoksa kıskanıyor mu? Olmaz, ben Keşfi’yi çocukluğundan beri tanıyorum.” diye düşündü o.

      – Telefon et, – dedi bir yere acele eden Keşfi, oraya buraya bakıp… – Benim muhasebe bölümünde işim var. Bu sefer, biraz ıslatıp, şarkı söyleyip oturursak midemizi deşmez…

      Onlar birbirlerine bakıp gülümsediler. Hâlâ bu dakikalarda Nurihanov, parti komitesi sekreterinden, ümitlerinin boşa çıkacağını bilmiyordu. Tabi aklına da getirmedi. Madalyayı kutlamak için toplanıp, bir araya gelen eş dostlarının övgüsünden, tebriklerinden sarhoş olup, birinin koltuğuna takılarak, koridordan yürüdü. Rahattı Gilman bu anlarda, pek rahat. O kendi bahtının yedinci katına ulaştığını hissetti.

      Dostlarından ayrılıp, ilk önce kabul odasına indi. Orada oturan iki kız, Resime ile Selime, ikisi önce kalkıp alkışladı. Gilman’ı burada da kendilerinden kabul edip beğeniyorlar. Resimesi telefona bakıyor, Selimesi de daktiloda çalışıyor. İşlerinde ikisi de eşit çalışıyor.

      – Gilman Semirhanoviç, kutluyoruz, içtenlikle kutluyoruz! – dediler kızlar, gözlerini açarak. – Biz sizi dört gözle bekliyoruz…

      – Kutlamak için mi yani? Teşekkürler, teşekkürler! Size ikinci gelişimde çok iyi çikolata getireceğim. Üstelik çilek yetişince, benim kolhoza misafirliğe buyurunuz.

      Diğerleri, seslerini nazlandırmak isteyip, konuşmaya devam ettiler.

      – Gelsek iyi olur Yüzşişme’ye. İşte şey, odada oturup depodaki patates sapı gibi bembeyaz kaldık. Aknögöş’te suya girip güneşlenir dönerdik.

      – Sizin sekreteriniz, Nefise’niz de güleç, o kadar güleçtir ki Gilman Semirhanoviç; bir sözü bitirmesen de her şeyi anlıyor. Tatlı sözleriyle insanı kendine çekiyor. Böyle güzel kızları nereden buluyorsunuz…

      Gilman bir kat daha yüceldi. O, birinci sekreterin seçilmesini takdir etmeyi, odasında çalışan bu sevimli kızlara kurnazca göz kırpmayı da unutmadı. Onların yardımıyla çok iş çıkarmanın mümkün olduğunu iyi kavramış o.

      – Ağabeylerden öğreniyoruz, – dedi Gilman, birinci sekreterin kapısını işaret ederek. –Şu anda odasında mı?

      – Ay, unutuyorduk! – Resime avucunu göğsüne koyup, derin bir nefes aldı şaşkınlıkla karışık, kirpiklerini aşağı eğdi. Birinci sekreter şu anda arıyor…

      – Yerde aradığımız gökten düştü. Siz gökten düştünüz. Çünkü, şimdi ülke komite sekreterini uğurlamaya gidecek.

      “Belki, ayrıca kutlamak isterler.” diye düşündü Gilman, birinci sekreterin kapısının kolunu tam tuttum dediğinde tekrar düşünüp, Resime’ye döndü, şak diye söyledi.

      – Benim, Resimeciğim, Yüzşişme ile konuşmam gerekiyordu da. Belli olmaz – o birinci sekreterin kapısını işaret etti, – tutar da misafirliğe geliyorum der. Hazır olmak iyidir, öyle değil mi?

      Resime onun düşüncesini sözün yarısında anlamıştı. Telefon ahizesini hemen kaldırdı.

      “Kimi arayalım?” Gilman, eşi Nurbike’yi arayıp bildirmek istedi, sonra vazgeçti. Tamam, bu yeniliği ilk önce Nefise bilsin. O dönüp gelene kadar herkes öğrenecek.

      – Kime! – Resime numarayı çevirmeye başladı.

      – Bu, Nefise’ye, çalışkan kıza! – diye odada yürüdü Nurihanov.

      Resime birini hatırlatan sesiyle:

      – Vera İvanovna, ben Resime, acil, Nurihanov ismindeki kolhoz lâzım da. Evet, evet hemen şimdi konuşacaklar? Onları şimdilik kesiniz!…

      Çok zaman geçmeden, Resime gülümseyip ahizeyi uzattı. Gilman bir kez daha onu takdir ederek kafasını sallayıp ahizeyi aldı.

      – Aloo!… Nefis… – Hemen, düzeltiverdi. Nefise, benim… Evet tebrik edebilirsin, evet…Ne duydunuz da mı, ne? Kim, Kutlubayev mi aradı? Aferin, çalışkan bizim parti komitesi sekreteri. – Gilman ahizeden ayrılıp kızlara kurnazca bir bakış attı. – İşte Resime ile Selime senin misafirliğe çağırmanı bekliyorlar. Evet, evet… İyiler onlar… Evet, ikimiz başlasak yaparız. Baksana, orada Nurbike Yenge’nin kulağına da sok… Ziyafet falan meselesini…

      Ahizeyi Resime’nin eline verince:

      – Böyle çalışıyoruz biz, – deyip kibirlenerek gülümsedi Nurihanov.

      Kızlar ona sevgiyle bakarak birinci sekreterin odasına uğurladı.

      Ama yarım saat sonra Nurihanov, suratını asarak geri çıktı.

      Resime yerinden zıplayarak kalktı hatta.

      – Ne oldu, yoksa… fırçaladı mı? – diye çabucak sordu, Nurihanov başını salladı.

      – Daha kötüsü.

      – İkaz değildir herhâlde? –Selime de telaşlandı – hay, bu dünya. Biraz önce ne kadar mutlu idi.

      Gilman’ı koltuğa oturttular. Resime su verdi. Biraz sonra kendine gelince.

      – Kutlubayev’i benden çekip alıyorlar, – diyerek başını salladı.

      – Hangi Kutlubayev? – Resime sustu. – Parti komitesi sekreterini mi yani?

      – Evet.

      – Vay, çok kötü, birisi gitse, ikincisi gelir… Kendinizi koruyunuz, Gilman Semirhanoviç.

      – Yok, iyi bir insan bu Kutlubayev. Başaracağımız işler çoktu… birlikte…

      Burada, biraz önce öncüler toplantısından çıkarken Keşfi’nin istihzalı gülümsemesinin manasını anladı.

      Yerinden kalktı. Yanında oturan Resime’nin omuz başına dokundu ve kapıya yürüdü:

      – Ne yaparsın, dünya…

      Altıncı Bölüm

      Ülke komite sekreteri uçakla gelmişti. İlğuca Giniyetoviç, artık ellisini çoktan geçmiş ama görünüşüne bakınca, yaşından çok daha kıvrak hareketli, keskin bakışlı, iticiliği bütün hayatına yansımış adam; arabasına binip, Ufa misafirini havaalanına uğurladı.

      Vakit oluşundan faydalanıp, yol üzerinde bir çiftliği de ziyaret ettiler. Hürmet Safiç ülke komitesinde ziraatten sorumluydu. Çok iyi de bir uzmanmış. Ayıtkulov’a çok faydalı tavsiyelerde bulundu.

      Havaalanına yaklaşırken, yine tabiatın çok güzel olan bir yerinde durdular. Hürmet Safiç büyülendi, doyamadı.

      – Burada nerede o güzellik! Yani havası, havasını solumak bile doyumsuz. Cennette yaşıyorsunuz ya, İlğuca Giniyetoviç.

      Ayıtkulov, ülke komite