Yerlan Sıdıkov

Şakarim


Скачать книгу

Sen doğrudan seçimlere katılmak zorunda da kalmazsın, çünkü senin nahiye müdürü olmak için henüz genç olduğunu söyleyecekler. Bu iki parti kapışsın bakalım birbiriyle. Aksakallar oylama esnasında ortak fikre gelemediklerinde ise biz, atama yoluyla nahiye müdürü olarak seni tayin etmelerini önereceğiz. Ben ilçe idaresiyle konuştum. Obamızda büyük işler çevirenlerin hiçbiri neyin ne olduğunun farkına bile varmaz.

      Şakarim, Abay’ın ilçe idaresinde sayıldığını ve seçimlerde zahmetsizce destek sağlayacağını biliyordu. Rus memurları okuma yazması az ve dürüstlükten uzak olan nahiye müdürleri arasında Abay’ı çoktan fark etmişlerdi. Gerçi Semipalatinsk memurlarının bir kısmı onun adalet ve halka doğru dürüst hizmet konusundaki konuşmalarından tedirgin oluyordu. Hümaniter görüşler Rusya’da da küçük burjuva arasında henüz yaygınlık kazanmamışken söz konusu fikirleri bir asilzade oğlu olsa bile dünyevi eğitim almamış ve Rusçayı daha yeni öğrenmiş olan bir bozkırlı izah ediyordu, fakat Abay’ın adil yönetim konusundaki düşüncelerinden hoşlanan memurlar da yok değildi. Rusya yönetimi bozkırda soygunsuz, yağ-masız ve isyansız bir düzen ve nizam görmek istediğinden ve Abay zahiren rejime bağlı bir insan olarak göründüğünden ilçe idaresi ondan ümitliydi. Onun Çarlık siyasetinin sadık yayıcısı olup olmayacağı henüz belirsizdi, fakat o, bozkır örf ve adetleriyle geleneksel hukuk uzmanıydı, göçebe halkın yanı sıra boyların itibarlı kişilerini çok iyi tanıyor, onların niyetlerini, entrikalarını, zeki hamlelerini kolaylıkla anlayabiliyordu. İşte bu yüzden ilçe memurları (onların tutumu, tabii ki askerî valinin bilgisi dâhilinde gerçekleşmekteydi), nahiye müdürleri seçimi de buna dâhil olmak üzere belirli etkinlikler konusunda Abay’ın fikrine göre hareket etmenin doğru olacağı kararına varmışlardı.

      Şakarim aynı zamanda Abay’ın tüm kış ve ilkbahar boyunca soylu akrabalarını Akşokı’daki evinde kabul etmek daha sonra da boyun soylu temsilcilerinin obalarına gitmek suretiyle onlarla Rus yönetimiyle karşılıklı ilişkiler hususundaki detayları ve gelecekte şehir tüccarlarıyla yapılacak ticaret konusunu görüştüğünü biliyordu.

      Bir Haziran günü Şakarim, dedesinin hayır duasını almak üzere Kunanabay’ın obasına gitti. Kazaklarda hiçbir ciddi işe “batasız” (hayır duasız) girişilmez. Kunanabay, zeki ve bilgili Şakarim’in aile geleneğini devam ettirerek bozkır hayatını yöneteceğine çok sevindi.

      – Dinle diyeceklerimi. Sen ciddi bir göreve başlıyorsun, halkın işleriyle uğraşacaksın, fakat insanların saygısını kazanmadan hiçbir şey kazanamazsın. Saygıyı kazanmak içinse dürüst ve adaletli olmak gerekir.

      İhtiyar avuçlarını yüzüyle sakalına sürdü ve:

      – Gençliğimde ben Allah’a: “Bana mutluluk ver. Mutluluğu bulduğumda bana zenginlik ve iktidar ver. Halka hizmet ettiğim sürece günahlarımı bağışla, fakat eğer zenginliği ve iktidarı halkın iyiliği için kullanamazsam beni bu dünyadaki en mutsuz iki ayaklı yap.” şeklinde yalvarıyordum diye sözüne devam etti.

      – Çok mutlu olmalısınız, dede. Birçok kişiye iyiliğiniz dokundu, dedi Şakarim.

      İhtiyar iç çekerek gözlerini aşağı indirdi.

      – Sen benim için özelsin. Sende rahmetli oğlum Kudayberdi’yi görüyorum. İşlerimi ona devretmeyi o kadar çok istiyordum ki. Ona o kadar çok ihtiyacım vardı ki! Uruk başkanı olunca ben insanlara yardım ettim, fakat darbeler aldım. Boğazıma yapışarak benimle çatışanlar akrabalarımdı. Saygınlığımı kıskananlar kim? Akrabalar. Düşman dışarıdan değil, içeridendi. O bendendi ve dışarıdaki düşmandan daha beterdi.

      Torun, dede nasihatinin her kelimesini hafızasına yazdı. Bu kesindir, çünkü soylu Hacının vecizelerini aile mensuplarına, akrabalara tekrar tekrar anlatarak sonraki nesle aktarmış olan Şakarim’dir. Söz konusu özdeyişler Şakarim’in oğlu Ahat’la sülalenin başka genç temsilcilerinin yazılı açıklamalarında kayıtlıdır.

      – Ben her zaman sırtımı halka dayıyordum. Zor anlarımda beni halk kurtarıyordu. Sen de iyi niyetli insanlara hep iyi davran, geçim sıkıntısı çeken insanlara, gerektiğinde iktidarı da kullanarak, yardım et. İnsanları, sana karşı çıkmış olsalar bile, hiçbir zaman kötü karşılama.

      Kunanbay’ın verdiği hayır duanın genel niteliği göçebeliğin ruhuna uygundu. Belirli kuralları idrak etmek kolaydır. Bunun neresi zor ki? Fakat dünyanın bazen dayanılmaz olan kusurlarıyla gönlün saf bir şekilde arzuladığı mutluluğu uzlaştırmayı herkes başaramaz. Kazakların iç dünyası derin genel hükümlere ve çok derin anlamlara son derece duyarlıdır. Şakarim, söylenmek istenen her şeyi anladı ve akrabalarını mutlu etmeyi arzulayarak kendisine hayır dua ederken Kunanbay’ın şefkatini yüreğinde hissetti. Hayır dua aldıktan sonra delikanlı seçimlere gitti.

      1878 yılında nahiye müdürleri kongresinin yapılacağı yer olarak Abay’la Şakarim’in obalarından yirmi mil uzaklığındaki Eralı vadisi civarı belirlendi. Yürürlükteki kanuna göre kongrenin yeri ve tarihi, Kazakların “oyaz” dedikleri ilçe başkanı tarafından belirlenirdi. Nahiye müdürüne ise Kazaklar “bolıs” derlerdi. Aslında kongre yerini nahiye müdürü önerirdi, ilçe başkanı ise bu öneriyi onaylardı.

      Seçim gününde Şıngıs nahiyesine giren on iki oba, seçimin yapılacağı yerde birkaç çadır kurarak yemekler hazırladı, sofralar açtı. Üç yüzün üzerinde insan toplandı. Ancak öğleden sonra iki atlı eşliğinde faytonla gelebilen ilçe başkanını çok beklediler.

      İlçe başkanı Kareyev’in yanında söz konusu dönemde askerî valinin evrak işlerine bakan Losevski adlı memur vardı. O, Abay’ı fark edip selamlaştı ve onu ilçe başkanının yanına getirdi. İlçe başkanı Abay’a teveccüh göstererek biraz sohbet etti. Sosyete selamlaşması kalabalığın gözünden kaçmadı.

      Yöneticilerin yanında tercümanla biri memur, ikisi komiser olmak üzere toplam üç polis bulunuyordu. Hazırlık için fazla zaman harcamadan seçimlere geçildi. Çadırların yanına ufak bir masayla idarecilerin oturacağı birkaç bank koydular. Polis memuru komiserin yardımıyla masanın üzerine bir tarafı siyah renge boyalı iki kısımdan oluşan bir kutu yerleştirdi. Kazaklar güzel bir görüntü oluşturarak gruplar halinde etrafına oturdular.

      Şıngıs nahiyesinde ellibaşı konumunda olan yedi kişi öne doğru çıktı. Onlardan her biri, mevcut duruma göre, elli çadırı temsil ediyordu. Uygulamada seçmenler çadırına büyük ailenin tüm üyelerinin yanı sıra onların işçileri de dâhil ediliyordu. Bu yüzden ellibaşı konumundaki kişinin bazen birkaç bin kişiyi temsil ettiği de oluyordu. Esasında birer seçmen olan bu ellibaşı konumundakiler oylarını demokratik çoğunluk sistemine göre kullanmak zorundaydılar.

      Kolej kâtibi olan ilçe başkanı Pavel Kareyev bu tür seçimleri yönetme tecrübesine sahip olmadığı için seçimi idare etme hakkını Vladimir Losevskiy’ye devretti. Adaylar belirlenmeye başladı. Şakarim, Abay’ın görebileceği bir yerde bulunmaya çalışarak, süreci dikkatle izliyordu. Abay’ın dediği gibi mücadele adaylarını öneren iki parti arasında geçiyordu. Zeki ve kurnaz Losevskiy bir ilçe başkanına, bir olan biteni yorumlamakta olan izleyicilere bakarak önerilen adayların isimlerini kayda geçirdi. Kazaklar, adayları her açıdan müzakere ediyorlardı. Birisi yüksek sesle adayların hiçbirinin nahiye müdürü olmak için gerekli niteliklere sahip olmadığını söyledi. Yanında oturanlar ona itiraz ediyordu.

      – Şu anki nahiye müdüründen hiç adalet yüzü göremedik. Vergilere boğdu bizi. Onun yüzünden o kadar harcama yaptık, diyordu biri!

      Polis memuru ayağa kalkarak halkı nizama davet etti. Vladimir Losevskiy ortalığın sakinleşmesini büyük bir sabırla bekledi. Daha sonra ellibaşı konumundaki seçmenleri