Dinis Bülekov

Ömür Tektir


Скачать книгу

beladan kurtardı… Ama, kendi çekincelerini yenip:

      – A, bu Arıslan Rehmetulloviç, ömür boyu benim adımı aklında tutamadı… – dedi, şakadan. Bunu başkaları da dinliyor. – Elfiye ismi kopkolay… Elfiye Rehimovna…

      Profesör ona hayranlıkla baktı.

      – Ya, bu kolay olduğu için aklımda kalmadı ama – dedi o, sözlerine derin bir mana vererek.

      – Biz çoğuz, Arıslan Rehmetulloviç…

      – Evet, çoksunuz ama çok azsınız!

      – Bunu nasıl anlamalıyız?

      – Direkt olarak. Bir makama sahip olanlar çok ama iş yapan az. Sen çok iyi bir anestezistsin. Bu herkese nasip olmaz, tabiatın verdiği bir yetenek sayıyorum ben. – Etraftakilerin kulak kabartmasından rahatsız oldu Elfiye Rehimovna, ama ters bir şey de söylemedi. Tabi ona ne şüphe, profesörün neyi kastettiğini çok iyi biliyor o. Ama:

      – Kaderden kaçan yok ki, – dedi.

      Profesör bu sözlerden sonra birden arkasına yaslandı, yüzüne memnuniyetsizlik belirtileri çıktı.

      – Yanılıyorsun, Elfiye… Kimden bahsediyorsun?

      – Rehim…

      – Evet, çok yanılıyorsun, Elfiye Rahimovna. Kaçılabilir. Herkes kendi bahtını kendi kurar. Sen doktorsun! Anlıyor musun, doktor. İnsanların sağlığı ile ilgili çalışan birisin. Ama sen, kendi değerini kendin kaybedip, kâğıt konmuş olan deri bir dosya taşıyarak dolaşıyorsun. Parti için çalışanlar öyle ya da böyle bulunur. Onun önünde diz çökenler, baraj yapacak kadar çok.

      Sibeğetulluna’ya, herkesin önünde söylenen bu sözler çok ağır geldi, hatta aşağılanma gibi yankılandı. Kalkıp gitmek istedi ama yapamadı. Baksana, bu Arınbasarov, onu hâlâ öğrenci olarak görüyor, sonra, ne kadar aşağılıyor, yetti artık, Elfiye de akı karadan ayırabilir. Onu bütün kliniğe Parti Teşkilatı Sekreteri olarak boşuna seçmediler ya. Elfiye yerinden kalktı, tam o anda salona, ağır ağır gelen başhekim Kaznabayev girmişti. O kendi makamını bildiğinden önceden ayrılan koltuğuna acele etmeden gidip oturdu.

      – Arıslan Rehmetulloviç, beni azarlamak için çağırmışsınız, teşekkürler! – deyip öfkesini gizlemedi Sibeğetullina; şu andaki toplantıdan önce bunun böyle olmasına biraz sevindi. O, hızlı hızlı yürüyerek sahneye yöneldi. Ardından:

      – Tamam, bizim konuşmamız daha sonra!… – diyen bir ses yankılandı.

      Elfiye, elbette, çok utandı. Dosya taşıyarak dolaşıyorsun imiş. Birisi de bu işi yapmalı. Herkese ünlü profesör denilemez.

      Parti Teşkilatı Sekreteri sahneye çıktı. Salon sessizleşti. Bu ilk bakışta böyleydi. Ama gerçekte ise, farklı yerlerde topluluklar toplanmış. Herkes yavaş yavaş fikir alıyor. Sibeğetullina seziyor, şu andaki sessizlik fırtına öncesi olan sessizliği anlatıyor. Ama kim Arınbasarov’u telgraf çekip çağırmış ki? Elbette, onu seviyor, pek çok kişi seviyor. Ama işte şu anda partibürosunun gerçekleştirdiği bir politika var. Ondan sonra birden kendisi de titredi: partibüronun gerçekleştirdiği politika mı? İçinde bir şüphe var, bunu kendisi de biliyor, sadece onu tanımak istemiyor. Bu kendi kendini aldatmak değil mi? Sibeğetullina bakışları ile başhekim Kaznabayev’i arayıp buldu. Yanına STK Başkanı Yamanharov oturmuş, diğer tarafında Sendika Teşkilatının Başkanı. Azameti yüzüne yansımış Kaznabayev’in. Burada o, her zamanki gibi kapkara saçlarını arkaya doğru şöyle bir düzeltti ve Sibeğetullina’ya başlayalım demek için bir işaret yaptı.

      Parti Teşkilatı Sekreteri kalktı.

      – İlk önce, yoldaşlar, sizi biraz beklettiğimiz için özür diliyoruz, bir sorun çıktı, – dedi o, ama bir yerlerden, arka sıralardan, sinirli bir ses yankılandı.

      – Kaznabayev’in kahve içerek oturması da mı meşakkat olarak kabul ediliyor artık!

      Sibeğetullina, hatta başhekimin kendisi de bunu duymamış gibi yaptı, sadece Yamanharov dönüp kalkarak, kendisinin üç metre uzakta olan bir şeyi görmemesine rağmen, salonu gözden geçirmeye çalıştı. Bağırmayın, kesinlikle biz biliyoruz sizi ayrıca. Elfiye şimdi iki yol ayrımına geldiğini anladı. Salon demek ki ikiye ayrılacak. Bu, gün gibi açık. Ama hangi tarafa gitmeli Parti Teşkilatı Sekreteri? Ortada duracak değil ya. Ya sol tarafa, ya da sağ tarafa gitmek gerek. Ama, niye az önce profesör Arınbasarov “Bizim konuşmamız daha sonra.” dedi? Bilmece, hepsi bilmece.

      Sibeğetullina etraflıca, toplantının gündemini anlattı.

      – Yoldaşlar, bu bizim Parti Teşkilatımızın toplantısı değil, kollektif toplantısı. – Burada o birden Arınbasarov’a baktı. – Bana söylendi. Gündemde tek bir mesele var. Ülkede seçim öncesi kampanyası başladı. Şimdi milletvekilliğine alternatif olacak birkaç aday seçilecek. Burada bugün, bizim topluluğumuz da bir kişi göstermeli. Seçim barajı var…

      Salon biraz uğuldadı, Sibeğetullina yine düşüncelerinde bir soruya geri döndü. Hangi yoldan gitmeli? Burada mücadele iki kişi arasında olacak: Birisi başhekim Kaznabayev, ikincisi, elbette, profesör Arınbasarov… Yanılmıyorsa… E, kim çağırdı Arınbasarov’u? Gelmiş oturmuş işte. Elfiye bu toplantıyı özellikle bu güne erteledi. İçindeki bir his, toplantıyı Arınbasarov evde yokken yapmak daha hayırlı olurdu fikrini güçlendirdi. “Deri dosyayı taşıyarak” sözleri yankılanır gibi oldu. Bu, Sibeğetullina’nın tereddütlerini yenmesine yardım etti. O, sol kenarda, Kaznabayev’in tarafında yer alması gerektiğini çok açık bir şekilde anladı şimdi. Bu hatta ona bir rahatlık de getirir gibi oldu.

      – Yoldaşlar artık, haydi, adayları gösterelim!…

      İlk olarak Yamanharov fırladı.

      – Ben söz isteyebilir miyim?

      – Lütfen buyurun, Samat Safaroviç! Söz, Hizmet Topluluğu Sovyeti Başkanı Yamanharov yoldaşta.

      Samat Safaroviç hızlı hızlı yürüyüp kürsüye çıktı ve konuşmaya başladı.

      – Yoldaşlar, burada uzun uzun nutuk atmanın bir faydası yok diye düşünüyorum. Biz bununla ilgili toplantıda fikir alışverişinde bulunmuştuk; partibüronun fikri de bana göre belli… – O birden Sibeğetullina’ya baktı.

      – Bizim aramızda halk milletvekilliği adaylığına layık tek kişi var, onu da hepimiz tanıyoruz. Kim diye düşünüyorsunuz?

      Ön sıralardan bağırdılar:

      – Kim demek de ne, bizim başhekim Kaznabayev!

      Yamanharov’un ağzı yayıldı.

      – Doğru, millet, gece gündüz bizim için kaygılanan, bizim haklarımıza özen gösterip, kliniğin ününü koruyan bu Kaznabayev Geyniyar Geynulloviç’tir. Bugün biz ona güven duyduğumuz için horlanmayız diye düşünüyorum. Bence – o, arkasına döndü, – Elfiye Rehimovna, oylamaya sunmak gerek. Yani, niye uzatalım ki, herkesin işi var, sorunu çok…

      Yamanharov kürsüden inmedi, beklemeye başladı. Elfiye Rehimovna ayağa kalktı. Bütün gözler, bu ne söyleyecek der gibi ona yönelmişti. Çıt bile çıkmıyor. Parti Teşkilatı Sekreteri meselenin böyle kolay halledilmesine inanamıyordu, hatta biraz da üzüldü. O, derin bir nefes aldı ve:

      – Yoldaşlar, başka adaylar yoksa… – diye çabucak söyledikten sonra oylamaya sundu. Kim…

      Ama Sibeğetullina aceleden yanıldığını anlamadı. Çok sessiz olan salonda bir yerden, bu kez ona yakın bir el yukarı kalktı.

      – Başka fikirler var mı? – dedi o, şaşırarak. Ondan sonra Yamanharov’a oturmasını işaret