Arslan Koyçiyev

Bedel Geçidindeki Lanet


Скачать книгу

bildiğiniz bu muydu?” diyerek tekrar sözlerini böldü.

      –Valinin huzurunda nasıl cevap vereceğiz? dedi Kam-bar Boluş, Narboto’nun yanında yer alanlara büyüklenerek. Böylece Kırgızlar tekrar asıl konuya dönmüş oldu.

      –Yılkı sürüsünü kaçırmaya gitmedik deyip inkar etsek olmaz mı? Kalmuk’un yılkı sürüsünü çalmaya başkaları gitmiştir… Bizi ilgilendirmez ki! dedi Narboto.

      –İçimizden biri öldü, delil olarak önümüze koyarlar.

      –Dağda kısrak kovalarken yardan düşüp öldü deriz. Yakınlarına da söyledik, kaza sonucu öldü diyecekler. Rus gelip mezarını kazıp bakacak mı sanki! dedi Narboto.

      Dinleyenlerden bazıları “Yiğidin kıvrak zekasına bak.” diye hayran kaldılar. Kambar Boluş onun dediğini beğenmeyip “Bulduğun çare bu mu?” demek üzereyken halkın bir kısmı da ölen Kırgız hakkında konuşmaya başladı. “Çirkey adlı küçük boydan bize gelip katılan Kırgız’dı” dediler. Kambar Boluş’un “Yöneticiye ne diyeceğim?” diye düşünüp vicdan azabı çekmekte olduğunu kimse fark etmedi. Topraklarına Rusların köyü gelip otlakları daraldığından Çirkey Boyu’ndan bazı insanların çeşitli boylara katılması üzerine konuşmaya başladılar. “Kıtlık yüzünden bize katılmıştı, arkasında küçücük çocukları kaldı zavallının” diye ona acıdılar.

      –Başka boydan da olsa zavallının cesedini alıp gelmen geleneklerimiz açısından iyi oldu! “Bu yaptığınla sen kahraman Şerboto’yu hatırlattın.” dedi sakalı göğsüne kadar uzanan Kalıbek adlı ihtiyar.

      Toplananlar, gençliğinden beri halkın içinde dolaşan; hatta Kanay ile Camangara’yı, Ormon ile Cantay’ı bile gören ihtiyarın dediklerini hürmetle dinlediler. Kalıbek, gençken kendisinin katılmış olduğu bir olayı anlatarak halkın dikkatini üzerine topladı.

      –Mukay’dan daha gençtim. Şerboto ve Törögeldi Kazak’a at sürüp getirmeye gittiklerinde ben de onlara katıldım. Büyük sürüyü bölüp sürerek Kaskeleng’in batı tarafına, Şamalgan’ın kuzey tarafına gitmiştik. Önümüze Kazakların büyük göçü çıktı. Göçte gitmekte olan iki yanağı elma gibi kırmızı güzel kızı görünce, Abayılda’nın oğlu kahraman Narboto gözlerini ondan ayıramamıştı. Yolumuza devam edelim dediğimizde kahraman o kızı alıp kaçmayı mı düşündü bilmiyoruz. Kısacası, o eyer üzerinden eğilerek yaklaşıp kızın kıpkırmızı kızın dudaklarından öperken kovalamakta olan Kazak bize yetişti. Saldırmışlardı. Arkamıza baktığımızda birçok Kazak, Narboto’ya kılıçla vurmuştu. Onun abisi Şerboto, kardeşi Törögeldi, Kazak’tan cesedi almak için tekrar onlarla savaştılar. Şerboto, kahraman Narboto’nun etini kemiğinden ayırıp cesedini alıp kaçmıştı. Sen tam o Şerboto gibi olmuşsun! dedi yavaş yavaş anlatan ihtiyar.

      –Tövbe tövbe benzettiğin olaya bak. O savaşa gidenin ismi de mi Narboto’ydu? diyerek oradakiler şaşırıyordu. Kambar Boluş “İhtiyar bunamış gibi, “Ne anlattığını bilmeden anlatıyor?” diye beğenmiyordu.

      –Ölenin adı Narboto’ymuş, cesedi alıp kaçan ise Şerboto’ymuş. Kendi başıyla gitsin, böyle bir olay tekrarlanmasın! diye grup içerisinden birisi söylendi.

      –Hey Törögeldi, Şerboto’nun yiğitliğini gösteren Kırgızlar şu an nerede? “Zavallılar sonunda Rusların azabını çekiyor.” dedi sopasına dayanarak durup, yeninin ucuyla gözünden süzülen yaşı silen bir ihtiyar.

      Bu Kırgızlara akıl ermez. Törögeldi’nin ismini duyunca Komiser’in önünde ne cevap vereceğiz meselesi yine unutulmuştu. Birisi onun Kenesarı’yla olan savaştaki kahramanlığını anlatmaya çalışken Kambar konuşmayı kesti. Bırakırsa konuşma taa Bugu Balbay’ın uzun efsanesine kadar uzayacaktı.

      Üstelik yakın hissettiği ağabeyi Kalıbek, Narboto’yu taa eski kahramana benzetince, grup içerisinde bu durum onu fazla övmüş gibi hissedildi. “Bak hele kime benzetiyor!” İçten içe kıskanan Kambar sözü tekrar aldı:

      –O zamanlarda Almatı’ya hapishaneye gönderirlerdi. Şimdi Sibirya’ya gönderip, oyulmuş dağa hapsediyorlar! dedi Kambar Boluş. Komiser önüne gelen Kırgız’ı “Sibirya!” diyerek korkuturdu. Kambar Boluş da, onun gibi halkını bu sürgünle çok korkuturdu. Sibirya deyince çoğu insanın zihninde gidilince gelinmeyecek bir yer canlanırdı. Buralar Rusların eline geçtiğinden beri, nice Kırgız oraya sürüldü. Onların arasında kabahati olan Kırgızlar da, günahsız Kırgızlar da vardı. Ancak dönenleri oldukça azdı.

      İhtiyar Kalıbek “Aman oğlum, oranın yüzünü göstermesin.” der demez Narboto tepki gösterdi:

      –Sibirya’daki Şiber hapishanesine sürecekseniz, o acıyı da çekmeye hazırız!

      –Delinmiş dağdan çıkamazsın, günlerin cehennem olur! Son nefesine kadar, dönemezsin oradan! “Cezasını kim çekecek?” dedi Kambar Boluş. “Oğlum seninle beraber gittiği için Komiser’in önünde güçsüz olduğumu bilerek kendini kahraman mı hissediyorsun? Zamanı gelince bunun hesabını vereceksin!” dedi, içinden.

      Narboto, Boluş Ağa’sının tekrar tekrar “Cezasını kim çekecek?” diyerek gözdağı vermesine sinirlendi.

      –Kambar Ağa! Suç işlemek için değil, iyilik yapmak için gitmiştim. Şansımız olsaydı, bugün buraya sürü hediye edecektik, ne yapayım?

      –Hediyenle beraber yerin dibine gir! Mukay’ı neden beraberinde götürdün? Ya yöneticiler haberdar olursa?

      Kambar Boluş “Ne diyeceksin?” der gibi Narboto’ya baktı. Birbirlerine uzunca süre bakakaldılar. “Ne dememi istiyor?” düşüncesiyle Narboto, ağasına bakıyordu.

      –Ne diyeceğiz? Kamçımızı boynumuza asıp, amirin önüne aman dileyip biz yaptık diye gitmemiz mi lazım? İnkâr edeceğiz! diye az önce dediğini yüksek sesle tekrarladı. Kam-bar buna da sert bir cevap verecekken kâtibi söze karıştı:

      –Hepimiz Kudayan Boyu’ndanız. Ancak birimizin yaptığı yanlışlık diğerlerine zarar vermesin. Boluş’un oğlunun sizinle beraber gittiği ortaya çıkarsa ağamızı oğluyla beraber hapse atıp, Kudayan Boyu’nu dağıttırırlar! Benim diyeceğim şu ki, tabi bunu Rus şu an sorgulamıyor, ama ileride Rus öğrenecek olursa, barımtaya gidenler cezasını kabul edip, acısını çeksinler!

      –Hey, hemen ele vermek istiyor bunlar, dedi Narboto. Kızarak olur, ben yakalanınca Kudayan Boyu huzur bulacaksa ben razıyım! dedi.

      Bunu duyunca bazılarının aklı başından gitti.

      Aklınızı başınıza toplayın! Halkımız karışır öyle yaparsanız! diyerek, Narboto’nun yan tarafında duran ihtiyar bağırıverdi. Halk “Böyle olur mu? Bulduğunuz çare bu mu?” diye bağırıp çağıran ihtiyar Kalıbek’e baktı. Çok defa kavgaya katılan, Kırgız ile dövüşüp Kazak ile tartışan ihtiyar Kalıbek onlara şöyle söyledi:

      –Kambar oğlum! Narboto’nun, oğlunu beraberinde götürmesini kışkırtma olarak görme. Bu iyi niyetli akrabaların her zaman yaptığı bir iş değil mi? Oğlunu götürmesini yanlış anlama, iyi niyetli kabul et, kızma. Narboto’nun yaptığı işi şimdi amirin duyacağından şüpheleniyorsun. Yarın onun yanına git, ne diyeceğini bir görelim. Eğer akrabanı kendi elinle teslim edersen halkın huzuru bozulur. Eski atalarımız Kudayan ve Kılcır’ın ruhu çarpar! Kudayan Boyu, aziz bir boy. Eğer şüphelenmişse, çaresini beraber arayalım.

      Oradakiler “Atalarımızdan terbiye görenlerden, iyi akıl çıkar!” diye desteklediler. Atadan kalan geleneği duyunca Kambar Boluş diyecek bir şey bulamadı. “Karşı çıkan var mı?” der gibi yan tarafındaki destekçilerine