Pervin

Anar'ın Dünyası


Скачать книгу

değiştirmeden temkinli cevap verdim Azerbaycanlıların aşk hikâyelerini yazmak zordur. Çünkü birçok gerçek gizlenmiştir. Fakat şüphesiz tarihte öyle meşhur olanlar var ki onları yazmalı. Mesela, Nigar Hanım’la Resul Rıza’yı… Ne kadar gayret etsem de başka bir isim gelmiyor aklıma… Ve zil çaldı.

      …Elbette birçok sanatçının da, onların hanımlarının da adı aklımdaydı. Ama sohbet sevgiyle ilgiliydi işte…

      Bugünlerde, Nigar Refibeyli’nin yüzüncü yılı arefesinde isyankâr gençle aramızdaki diyaloğu hatırladım. Nigar Hanım’ın şiirlerinden biriyle ilgili deneme yazmayı düşünüyordum. Büyük şairenin “Ömrüm sensiz olmasın, şiirim olmasın sensiz…” mısralarını hatırlayıp doğum gününde yazacağım deneme de onsuz olmazsa, Nigar Hanım’ın ruhu şad olur, diye düşündüm.

      Sevgi her şeyden önce düşünmektir. Bu his, düşünceyle başlar. İşte ilk kıvılcım dediğimiz de beyni birdenbire zaptetmiş düşüncelerden başka bir şey değildir. Çünkü bu düşünce tereddütsüz sevginin temeli nitelendirilebilir. Fakat zamanla o temelin üstüne dikeceğin abide yüreğinin ve ruhunun gücüne bağlıdır. Birine ait fikirlerle zaptedilmiş beyninden. Sevgi adlı abidenin yükselmesi, sağlamlaşması da ilginçtir aslında. Eğer kendine bir köşeden bakmayı becerebilirsen duygularını tahil et. O vakit dünküne baktığında bir “taş” yuvarlansa kazancındır. Ancak sabah uykudan kalkıp bir de baksan karşında azametli bir kale durmuş ve yalnız onun içinde nefes alıp yaşayabiliyorsun ve senin için oradan ötede hiçbir hayat arzu, sevinç olmadığını görürsen şaşırma. Mucizeler sadece masallarda olmuyor. İşte sevginin de asıl görevi inanılmazı gerçekleştirmek, yüksektekini yakına getirmek, yalnızca uykuda görebileceğin bir hayatı yaşamaktır. Becerirsen zamanla bütün güzellikleri o sevgi kalesinin içine taşıyacak, rahatlığı ve saadeti bir adamda bulacaksın. Bak en büyük mutluluk budur: Başka hiç kimse, farklı hiçbir şey gerekmez sana, dünya malı, servet peşinde değilsin. Onunla huzurlusun, dopdolusun… En tesirli müzik birlikte yediğiniz, en ilginç film birlikte seyrettiğiniz… Ve böyle sevmek…(İşte sevmek denildiğinde ki sevmek işte böyle olur)Tehlikelidir. Çünkü –Allah etmesin- kısa müddetlik ya da ömürlük farkı yoktur. Yalnızlığa dayanamazsın. İşte bu kale iki kişi için düşünülmüş, orada tek başına yaşamak olamaz… Sevdiğinin uzaklaşması ile her şey- yer, gök, dünya, hepsi- gözünden düşer, hayat anlamsızlaşır. Yüz kilometre ötede de olsa veya bin… Aynıdır, uzaklık işte darılmaktır. “Darılsan da yaz…” diyor usta sanatçılar. Belli ki bu, yılların deneyimlerinden çıkmış ilaçtır, yaz, yüreğini boşalt, bütün ruhunu sarmış bir arzuyla, zaman ve mesafeyle mücadeleni sürdür.

      Nigar Refibeyli’nin “Neyleyim”, Resul Rıza’nın “Sensiz” şiirlerini birleştiren asıl yön budur. Her ikisi de darılmış her ikisinde de mesafeye, uzaklığa isyan var. Fakat ayrılığın mükâfatı da şiirlerde açıkça görülür. Çünkü mısralarda hasreti keder, toz zerreleri [gibi] ne kadar incelikle tasvir edilse de, altındaki ışık, ümitli ve hızla kavuşmaya inancı da bir o kadar zarif ifade edilmiştir.

      Şiirlerin her birinde ister hanımın isterse de erkeğin o büyük muhabbet kalesindeki yalnızlığı ve bu yalnızlığın tahammülsüzlüğü hissedilir. Dert aynıdır. Sevgili uzaktadır. Sıkılır, hasret çeker. Hayat manasızlaşmış, bütün güzellikler, tabiat solmuştur. Şairleri aynılaştıran bir başka yön de insan ruhunun tabiata tesiri, onun insan derdine ortak olması ya da onsuz olduğunda tabiatın solmasıdır. Eğer yazarı gizlense bile birinci şiiri kadının, ikincisini bir erkeğin yazdığının anlaşılması ilginçtir.

      …Ela gözlü yârinden ayrı, her gecesi bir yıl gibi uzun, üzgün hanımın derdine çiçekler ortak olur. Ne kadar hassas ve basit olmayan bir yaklaşım değil mi?! Şiirlerinde çiçekleri her zaman öven, yücelten şaire, bu kez sıkılmış, hasretten ayrılıktan yorulmuş bir kadının duygularını onların üzerinden anlatır. Çünkü “gözleri yaşla dolmak”, “bakıp kederlenmek”, “gözü yolda kalmak”, “saçını yolmak”, “saçları perişan olmak”, kadına özgü duygular ve hareketlerdir. Ve Nigar Hanım bu vaziyetin hepsini çiçeklerin üzerine atsa da az bir dikkatle okunduğunda göz önünde kederli, saçları perişan, gözleri yolda bir kadın canlanır. Kadın duygularının, sıkılmış kadının düşüncelerinin zirvesi ise “Esen rüzgârın da yoktur vefası, // Düşmüştür başına başka sevdası…”mısralarıdır. Sevdiğini uzağa gönderen, andan ayrılmış kadının kıskanmaması imkânsızdır. Bu mısralarda hanımın sevdiğine iması, açıkça dikkati çeker. Burada garip bir soru hissediyorum: Ben burada, senden ayrı sıkıldığımda, çiçeklerle, güllerle birlikte solup sarardığımda, senin başına başka bir sevda düşmedi mi?! Resul Rıza” Sensiz şiirinde bu dokundurmanın cevabı mevcut: Rüzgarlar da okşamıyor çiçekleri senden ayrı! Sakin ol… Esen rüzgârın vefası var… Çiçekleri okşamıyor.

      …Bu hislerle, acıyla, kederle yaşayan âşık da sırası geldiğinde duygularını dile getirir. Burada ise yalnızlık ama temkinli, sakin bir yalnızlık tasvir edilir. Çünkü o kişi ondan ayrı günleri zor geçirdiğinde “gülüşün şelalesi”ni, “titrek, kıvrılan dudağın piyalesini “hatırlar… Deniz, rüzgâr, kuşlar, bulutlar âşıkla beraber kederlenir… Hanıma çiçeklerin dert ortağı olduğu gibi…

      …Şiirlerin her ikisini de tekrar tekrar okuyup, tahlil ettikten sonra böyle sevmek, böyle sıkılmak, o kaleyi yüceltip sonra içinde yalnız kalmak konusunu düşünüyorum. Yürek sızlamasının nedir çaresi? Başını rahat bırakmayan ağrıdan nasıl kurtulacaksın?! İşte bu soruların cevabı da şiirlerdedir. İlacı sevdiğinden istemelisin, ondan sormalısın… “Neyleyim?”. “Şimdi ben ne yapayım? diyerek…

Nigar Refibeyli:“Esen rüzgârın da yoktur vefası…”

      Ela gözlüm senden ayrı geceler

      Bir yıl gibi uzun olur neyleyim?

      Bahçemizde kızıl güller her seher

      Erken açar, vakitsiz solar, neyleyim!

      Nergizlerin gözü yaşla dolduğunda,

      Menekşeler bakıp kederli olduğunda,

      Karanfilin gözü yolda kaldığında

      Yasemenler saçını yolar, neyleyim?

      Esen rüzgârın da yoktur vefası,

      Düşmüştür başına başka sevdası,

      Lalenin yırtılmış gamdan yakası,

      Saçları perişan olur neyleyim?

      Belki tez gelirsin, ilaç verirsin,

      Sümbüllerin saçını toplar örersin,

      Elvan çiçekleri kendin derersin,

      Gözleri yolda kalır, neyleyim?

      Çeker çiçeklerin gözü intizar,

      Ayrılıktan beter dünyada ne var,

      Bu bahar akşamı seni bak, Nigar

      Hazin hazin hatırlar, neyleyim?

Resul Rıza:“Rüzgârlar da okşamıyor çiçekleri…”

      Günler geçti ağır ağır

      Senden ayrı.

      Yollarıma gece gündüz

      Çisil çisil keder yağıyor

      Senden ayrı.

      Kulağımda gülüşünün

      Şelalesi senden ayrı

      Hayalimde titrek, kırılgan

      Dudağının