Muhtar Auezov

Abay Yolu 2. Cilt


Скачать книгу

zengin olup semirerek kıymetlenmez. Hünerli olup, o hünerini kullanırsa kıymetlenir. Birjan ağabey de “sanatkâr olursan yücelirsin” diyor ya! İster yalnız ol, istersen yoksul, bunlar eksiklik değil. Eğer hünerli şair, yüce gönüllü ozan olursan ve halkın gönlündeki hüznü dile getirip gözündeki yaşı kurutursan, senden daha kıymetli ve senden daha büyük kimse olmaz herhalde, diyen Abay, yanında oturan Aygerim ile kardeşi Emir’e bakarak bir kararını bildirmiş gibiydi.

      Tobıktı gençlerinin bu toplantıdaki en büyüğü olan ve yiğit ağası yaşına gelen Bazaralı gülerek söze karıştı. O, başköşedeki saygın konukların arasında oturuyordu. Abay’a latife ederek:

      – Bunların hepsi doğru Abay! Yiğidin kıymeti hüneriyle ölçülsün, dedi ve özellikle oynaklaşarak, elini kolunu sallayarak konuştu:

      – Peki! Öyle olsun! Ya şimdiye kadar ben ne dedim? Benim söylediğim de, yaptığım da, “bütün Tobıktıların hepsine göstereyim” dediğim de bu değil miydi, Allah’ın belası! “Fakirliğime bakma, kişiliğime bak” dememiş miydim, Abay? Sana bunu anlatmak için ta Kökşetau’dan bütün Arka’nın bir tanesi Birjan’ın mı gelmesi gerekiyordu, dedi ve bir oyun sergiliyormuş gibi cilvelenerek bilgiç bilgiç güldü…

      Bazaralı’nın açık latifesi Birjan’dan başlayarak orada bulunan bütün konukları ve toplantıya katılan gençleri güldürdü.

      Abay da güldü ama hemen peşi sıra cevabı yapıştırdı:

      – Dediğin doğru Bazeke, hepsi doğru! “Fakirliğime bakma, kişiliğime bak” dense, bütün Tobıktı içinde seni anmak doğru olur. Fakat biz hüner konusunda konuşuyoruz. Kalabalık Tobıktı tayfasının yiğidi olduğunuz doğru. Siz de biz de yiğidiz, ama hünerli yiğitler miyiz? Bu hüner meselesine gelince, siz ve biz halkın yâdında kalacak ne yaptık, nasıl bir örnek gösterdik? Ülkemiz için nasıl bir emek harcadık, diyen Abay sert bir ses tonuyla sordu sorusunu, birazcık durdu, samimi bakışlarla ve sırayla oradaki insanların yüzüne baktı. Hiç kimse “ben sanatımı gösterdim”, “emek harcadım” diyeceğe benzemiyordu. Nihayet Abay gözlerini Bazaralı’ya döndürdü ve eskisi gibi tesirli bir ses tonuyla:

      – Bazeke! Halkımızın; “genç neslim”, “yeni neslimin ilk doğanları” diyerek siz ile bizden ümitlendiği doğru. Sizinle bizim bir hüner gösterecek kişi gibi ümitlendirdiğimiz de doğru. Ama hakikati, sırrı söyleyelim… dediğinde Bazaralı oturduğu yerde diklendi, gülerek keyiflendi:

      – Harika! İster hakikat olsun, ister sır olsun. Her şeyini dök ortaya, diyerek Abay’a yüklendi.

      Abay’ın sözü bitmiş değildi. Önündeki kımızı içip kâsesini siniye bıraktı. Bazaralı’nın sözünü kesmesine mani olmak için sert bir ses tonuyla:

      – Bazeke, dedi. Bazaralı yatışmış gibi gülümsedi ve Abay’a bakarak sözünün devamını bekledi.

      – Sizle biz ümitlendirdik de, onun ardından verileceği vermiş değiliz yahu! Donu güzel beygir miyiz? Yoksa akarcasına koşuşu olan, ama kendisinden doğan kulunu bulunmayan dul bir küheylan mıyız? Denediğimiz ne, hesabımız ne, dedi.

      Bazaralı kaşlarını çattı, başını çalkaladı:

      – Böyle denemeye yemin etmiş bir Bazaralı yok. Bu oyunda ben yokum. Bende olmayanı arıyorsun, aradığını nereden bulsun Bazaralı, dedi ve boynunu bükerek buruk bir gülümseme attı. Yanlamasına kaykılarak yastığına yaslandı… Bütün gençler Abay’ın sorusuna cevap verilmediğini anlamıştı. Bazaralı ozan da şair de değildi.

      Herkes sadece gülümseyerek durumu anladığını hissettirdi…

      Abay konuşmasıyla Birjan’ın hünerini alabildiğine yükseltmiş ve kendi soyunun bütün yetenekli gençlerine “bu, bizden üstün” demişti. Bunu sahte bir biçimde onur meselesi yapmaması, alabildiğine engin ve hoş bir gönülle dile getirmesi Birjan’ı yeni bir düşünceye salmış gibiydi.

      Birjan dombırasını tekrar eline alarak biraz dımbırdattıktan sonra hızlandırdı ve “Janbota” adlı bestesini çalıp söyledi. Gençler bu türkünün nereden kaynaklandığını, Birjan’ın hangi yarasını kanattığını iyi biliyordu.

      Bu türkü Birjan’ın, demin Abay’ın dile getirdiği “zengin, semiz” dediklerinden birisi tarafından dövülerek yaralanmasını açık seçik anlatan bir türküydü:

      “Karpık oğlu Janbota, Bolıs sensin

      Sekiz Bolıs içinde en rütbelisisin.

      Aznabay’ın ulağına senin gibi

      Dombıramı elimden çektirensin…

      Çekse de dombıramı vermiş değilim,

      Bu ulak gibi delisini görmüş değilim.

      Kalabalık içinde kamçıyla vurmuş idi,

      Hey Dariga, gururdan ölmüş değilim…

      Janbota, burası mıydı ölecek yerim,

      Kökşetau fosseptiğine mi gömeceksin?

      Bolısın yurttaşını kamçılatma yetkisi

      Var mıydı mevzuatta okuduğun yerin,

      diyerek sözü bağladı.

      Hüznünü dile getirerek yakınışında; “sen beni ‘halkının kabından taştı’ diyerek övsen de benim göğsüme oturan böylesi bir hınç ve onur derdi var, haşarı kodamanın kamçılayışı var” der gibiydi.

      Bu, şuurlu gönlün dert döküşüydü; “her imkâna ve iltifata sahipmiş gibi gördüğün, ama dertlere gark olarak yaşayan Birjan nasılmış, dinle de anla” der gibiydi. Abay’ın ona canı acıdı, Birjan’ı teselli etmek isteyerek:

      – “Otoriter, kahırlı” dedikleri Şu Janbota, “zengin, semiz” dedikleri şu Aznabay mı? Onlar bu hayvanlığı serinkanlılıkla yapmış olsalar da, Birjan ağabeyimin tam da biraz önce çalıp söylediği “Janbota” bestesinden sonra, bu bir “bota”18 değil, daha kurumadan üstüne basılarak çiğnenmiş bir “buta”19 olmuyor mu, dedi ve geniş kapsamlı başka bir düşünceye ulaşmış gibi konuşmasına devam etti:

      – Aznabaylar bugün için burada azgınlık edebilir, “ben yeryüzünün Tanrı’sıyım” bile diyebilir. Fakat yarın onlardan ne bir iz, ne bir toz kalmaz, kalmaması hak! O zaman sadece Sarı Arka’daki Atığay, Karavıl, Kerey ve Uvak’ların şeceresinde kalır adları. Yine o yavuz Aznabay’ın, kodaman Janbota’nın suratına atılan bu tokat kalır. Sonraki nesli onlardan iğrendirecek bu utanç damgası, çakmak kıvılcımı kalır. Bu kalır Birjan ağabey, ne yaparsın, dedi.

      Toplananların hepsi bu sözleri anlamamış olsa bile büyükler tarafı bütünüyle destekledi. Özellikle, başköşede oturan genç ağabeylerden Bazaralı ve Jiyrenşe tasvip etti. Böyle durumlarda zekice kavrayışlarıyla kendini gösteren Jiyrenşe, Abay’ın konuşmasının ardından konuyu doğru bir şekilde geliştirdi:

      – “Adı kalır” dediğin bu değil mi? Bak burada oturan ve hepsi de “solist olacağım” diyen ateşli gençler iki aydan beri gelip gidip Birjan’ın bestelerini öğreniyor. Artık bu öğrendiklerini asla unutmazlar. Türküyü unutmayınca, onu söyleyeni, örnek gösteren Birjan ağabeylerini unuturlar mı, dedi. Bununla birlikte kendi sözlerine “delil olsun” der gibi Emir’e baktı ve “işte bu Emir’in Birjan’dan