Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

edinen ve üç baskı yapan ilk kitabı “De Islam is een sinaasappel”. İlk defa cuma namazını gözlemlemek üzere bir cami kapısına yaklaştığında panikleyen Maurits ‘gözümün önüne televizyon yayınları, kükreyen islam fundementalistleri, patlayan silahlar sanki bir sinema şeridi gibi geldi geçti’ diyor. Bu ise Batı’da ve dünya’da milyonlarca insanın şuur altına yerleşmiş/yerleştirilmiş bir korkunun ifadesidir.

      Maurits Bergen’in ikinci kitabı ise ‘’Kruistocht en Jihad/Haçlı Seferleri ve Cihad”dır. Bu kitabında Batı’nın hipokritliğine dikkatleri çeken Maurits, Batı’nın kendi insanı icin arzu ettiği demokrasiyi, insan haklarını bir Arap vatandaşı için o kadar da arzu etmediğini zira, Arap dünyasindaki dikdatör yönetimlerin desteklendiğini iddia etmektedir. Bu tutumuyla Batı inanılınırlığını kaybederken, Arap dünyasında şu kanaat yaygınlaşmaktadır. Avrupalı ve Amerikalı için iyi olan bir şey bir Arap için iyi değildir. Bunu El-Cezira, Arap-CNN televizyon yayınlarında uygulanan sansürden görmemiz mümkündür diyor Maurits.

      Hollanda’da durum ise yukarıdakinden farklı görünmemektedir. Maurits’e göre Müslümanlara karşı bir güvensizlik oldum olası hakimdir. Bazıları, yıllardır karınlarında taşıdıkları ama çoğu zaman ifade edemedikleri görüşlerini 11 Eylül olaylarından sonra eteğindeki taşları dökercesine boşaltmışlardır. ‘Şimdi bu tür görüşler caddelere kadar taşmıştır. Gerçekten insan kendi kültürünü islam kültüründen üstün görüyorsa ve böyle inanıyorsa, bunun manası açıkca şudur: müslümanlar bizim değerlerimize, normlarımıza uyum sağlamalıdırlar. Devamı ise, müslümanların islam’la ilgilerini kesmeleri isteğidir ki, bu imkansızdır’. Düşünebiliyor musunuz! HP/De Tijd’e yayınlanan bir yazıda islam nasyonal-sosyalizm’le eşdeğer tutuluyor. Bu bir felakettir, ancak insanların düşüncelerini karınlarında saklamamaları açısından da iyidir. Hiç olmazsa müslümanlar nereye gittiklerini, kendilerini nelerin beklerdiklerini bilsinler.

      Hollanda’da islam’ın geleçeğinden ümitli olan Maurits, bütün olan olaylar, tartışmalar, didişmeler, eleştirmeler Hollanda’da yeni bir islam zuil’ini(ekol, yorum, anlayış) ortaya çıkacağının belirtileridir. Bu oluş, özellikle müslüman gençlerin islam’ı anlayışlarında, yorumlayışlarında ve takdim edişleriyle şekillenecektir. Gençler islam’ı baba’dan anneden bir miras olarak değil, kendileri okuyarak, anlayarak, konuşarak, tartışarak ve kişisel yorumlarını ortaya koyarak anlamaya ve kendi kimliklerini geliştirmeye yönelmişlerdir.

      Bu gelişme ise bize Hollanda’da yeni bir fenomen’nin doğuşunun habercisi olabilir. Bu bir Polder islam’ı(Hollanda islamı) olabilir.

      Evet, müslümanlar bugün, dünden daha fazla okumaya, anlamaya, düşünmeye, tartışmaya, yorumlamaya ve toplumsal meseleler hakkında görüş beyan etmeye zorlanıyorlar. Bu zorlama, ümit edilirki yeni bir islam anlayışı, kavrayışı, yorumu, ekolü beraberinde getirir.

Haziran 2002

      Yeni başbakan Balkenende‘yi anlamak

      Jan Peter Balkenende nihayet yeni hükümeti kurdu. Sekiz yıl aradan sonra Hollanda yeniden Hıristiyan Demokrat bir Başbakana teslim. Sosyal Demokratların milletvekili seçimlerinde büyük oranda oy kaybetmeleri, yeni hükümetin Hıristiyan Demokrat, Liberal ve Yeni Parti LPF’den oluşan üçlü koalisyon formülü ile kurulmasını beraberinde getirdi. Özellikle Hıristiyan Demokratlar ve yeni partinin bundan önceki mor hükümete yapmış oldukları köklü eleştiriler ve iddialarla şimdiki iktidara talip olular. Bu iki partinin söz konusu çıkışları, yorumları, taahhütleri ve planları yeni hükümetin ruhunu oluşturmaktadır. Gerçi şimdiki hükümette görev alan bazı bakanlar geçtiğimiz sekiz yıl boyunca hükümette olup, söz konusu eleştirilerin de bir yerde muhatabını oluşturuyorlar. Bu noktada yeni hükümetin iddia ettiği yenilikler politikasını nasıl uygulayacağı eleştirilirken, yeni partiden milletvekili seçilen ve bakan olan bazı isimlerinde Hıristiyan Demokrat bir geçmişe sahip olmaları esasen yeni hükümetin CDA-Hıristiyan Demokrat bir hükümet olduğu izlenimini vermektedir.

      Yeni hükümetin ruhunu anlamak, bir taraftan başbakan Balkenende’nin şahsiyetini, diğer taraftan da ortaya konulan iddia, eleştiri, plan, önerileri anlamaktan geçer. Bir bilim adamı olan yeni Başbakanımız Balkenende, öğrencilik yıllarından itibaren aktif düşünen, mücadele eden, 1998’den itibaren de mecliste bulunan bir Hıristiyan Demokrattır. Diğer taraftan, oldukça genç sayılabilecek bir yaşta başbakan olan, kendine güvenen ve karşısındakine de güven veren, bilgili, tartışabilen ve en önemlisi de anlaşabilen Balkenende, seçimlere sekiz ay kala CDA’nın parti başkanlığından ayrılmak zorunda kalan ve şimdi Dışişleri Bakanı olan De Joop Schaffer’ in yerini dolduran ve yıldızı kısa zamanda parlayan bir siyasetçi olarak hafızalarda yer etmeye başlamıştır. Hukuk ve tarih eğitimi alan Bal-kenende, CDA’nın zor günlerinde parti içi çalkantılı döneminde cesareti ve omuzlarında hissettiği sorumluluk anlayışıyla da dikkatleri üzerine çekmiştir.

      Seçimler öncesi yayımladığı ‘Farklı ve İyi’ başlıklı kitabıyla Hıristiyan Demokrat düşünceden hareketle sorumlu toplum ve sosyal dayanışmayla ilgili önemli görüşlerini ortaya koymuştur.

      İdeal toplumda kamu kurumlarının olduğu kadar insanların da çok önemli rol üstlendiğini, devletin, okullara, hastanelere ve kurumlara sorumluluğu geri vermesi, böylece bu kurumların sadece kalitelerini geliştirmekle yetinmeyip aynı zamanda kendi kimliklerini de tayin etmeleri gerektiğini savunan Balkenende, böylelikle vatandaşın sorumluğunun da genişleyeceğini önermekteydi. Entelektüel ve pratik zekasının hükümet kurma çalışmalarında da öne çıktığını belirten siyaset yorumcuları, Lubbers ve Koka kıyasla, Hollanda’nın, İşçi Partili Den Uyl’der sonra ideolojik (ideolog ve kuramcı) düşünen bir başbakanla karşı karşıya olduğumuzu iddia etmektedirler.Hollanda önümüzdeki yıllarda hızlı çalışan, yorulmayan, idealleri olan bir başbakanla yönetilecek. Partisine on dört ekstra sandalye kazandıran Balkenende ile birlikte CDA’ya da yeni kan gelmiş durumda.

      On üç bakan, on dört devlet sekreteri ile birlikte çalışacak olan Bal-kenende ve ekibini zorlu günler bekliyor. Zira Balkenende’nin en büyük iddiası, sekiz yıllık mor hükümetin artıklarını temizlemek ve büyük restorasyonu gerçekleştirmek olacak..Yerleşik politikanın, tabiri caizse kokuşmuşluğunun giderilmesi, Hollanda’da artık büyük değişiklerin olmasının gerektiğini, hem şu anda iktidara gelen iki parti hem de halkın çoğunluğu tarafından istenilen bir arzu haline geldi. Zira gerek Hollanda’daki gelişmeler, gerek 11 eylül olayları, gerek ekonomik gelişmeler (kriz, işsizlik vs.) halkta büyük oranda güvensizliğe ve belirsizliğe yol açmıştır. Balkenende’nin üzerinde sık sık durduğu bir konu da, insanlarda sevginin, saygının, dayanışmanın, yardımlaşmanın, sorumluluk yüklenmenin ortadan kalktığı ve bunun yeniden tahsis edilmesidir. Bütün bu iddialar Hollanda’da yeni bir dönemin başladığının habercisi olabilir. Bu yeni dönem tüm Hollandalılar için yeni sürprizleri beraberinde getirirken, göçmenlerin pozisyonlarının da sert bir şekilde gözden geçirilmesine de sebep olabilir.

      Yeni hükümetin göçmenlere yönelik politikasına gelecek hafta değineceğiz.

Ağustos 2002

      Van Boxtel’dan Hilbrand Nawijn’e

      Interajans direktörü Yasemin Öztürk birkaç hafta önce Dünya’da ‘Azınlıklar işte şimdi tam yandı’ başlıklı bir haber/yorum yazısı yayınlamıştı. Yazısında kurulacak yeni hükümetin göçmenlerin Hollanda dışındaki çocuklarına ödediği çocuk paralarının azaltılması, anadil eğitiminin tehlikeye düştüğünü belirtmişti. Aradan geçen zaman içinde yeni hükümet kuruldu. Hükümetin çok yönlü değişiklikleri içerisinde dikkat çeken bir bakanlıkta hiç şüphesizki “Yabancılar