Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

bir başka etkinliği örnek göstererek azınlık kurumsallaşmanın entegrasyonu engellediğini söylememelidir.

      Devlet, sorumluluk alan azınlık gruplarındaki bireylere şartları hazırlasın, onları teşvik etmeli, önünü kesmemelidir. Gündemi sunî maddelerle işgal etmemeli ve gelişmemizi, yeniden yapılanmamızı engellememelidir.

Eylül 2002

      Zaandam Sultan Ahmet Camiinde Türkiye ve Hollanda Gündemi

      Yeni bir yaz tatili sonrası Zaandam Sultan Ahmet camiindeyiz. Cuma namazı çıkışında Zaanstad’lı Türkler birbiriyle hasbihal ediyorlar. Türkiye’den dönenler hoş geldin diyorlar bu yıl Hollanda’da kalanlara. Sarılmaların, kuçaklaşmaların hattı hesabı yok. Tam bu manzarayı seyrederken Hürriyet muhabiri Fatih Özyar’ın merhaba dediğini duyuyorum. Arkasından eğitimci Ali Rıza Sarıyıldız. Ayak üstü merhabalaşma sürerken buyrun sigara içilmeyen küçük odada birer bardak çay içelim deniliyor. Biz, küçük odaya geçinceye dek grup büyüyor. Çaylar gelinceye kadar Türkiye politikası sohbetin gündemini oluşturmuş bile. Türkiye’den yeni gelenler, gözlemlerini, hatıralarını anlatıyorlar. Diyorlar ki, AK parti gümbür gümbür geliyor, millet şimdiki partilerden bezmiş durumda. Tüm anketlerde AK parti birinci olarak çıkıyormuş. CHP kesinlikle barajı aşacakmış. İktidarın iki büyük partisi için barajı zor aşar diyorlar. ANAP bu haliyle ne barajı aşabilir ne de parlementoya girebilir diyorlar. Daha çok şey söylüyorlar, Türkiye’den tatilden gelenler. Söylüyorlarda ne değişiyor, kendilerinin zamanlarının harcanmasından başka. Sanki Zaandam Sultan Ahmet Camii sohbet salonundan, Den Haag Mescidi Aksa camii kantininden ya da Paris’teki Türk derneğinden, Londra’daki Türk Vakfından Türkiye mi kurtulacak. Vatanlarını bu kadar çok düşünmelerine rağmen, çatılarına, balkonlarına, bahçelerine çanak antenler dikerek gün be gün Türkiye’yi ve Türkiye gündemini izlemelerine rağmen, izledikleri insanlar, merak ettikleri insanlar, seçilmişler, vekiller, bakanlar yüzlerce kere söz vermelerine rağmen yıllardır bir deha dahi olsun Avrupa’daki insanlara seçimlerde oy kullanma hakkı vermemişlerdir. Teknoloji ve iletişim çağında bizim gibi başka bir ülke var mıdır doğrusu merak ediyorum.

      Sigara içilmeyen o küçük odada hasbihal böyle devam ederken, çayların ikincisi de gelmişti, ki tam bu sırada Hürriyet muhabiri Fatih Özyar, biraz önce radyodan dinledim ‘Yabancılar ve Entergrasyon’ bakanı Nawijn suç işleyen Faslı gençleri, Hollanda pasaportları olsa dahi ülke dışına atacakmış. Al sana koca bir kaya, nerene dayarsan daya. Biraz önce Türkiye’yi konuşanlar şimdi Hollanda gündemini konuşmaya başladılar. Odadaki bazı arkadaşlar tatilde oldukları için yeni hükümetin sözkonusu bakanını tanımıyorlar. Fatih Özyar, hemen bana dönerek nedir bu açıklama dercesine baktı. Tam populist bir açıklama. LPF’ye uygun, sokak ya da kahve lisanı da denilebilecek, ipe sapa gelmez bir açıklamadır elbette. Suç bu ülkede işlenmişse ceza da bu ülkede çekilir, ta ki mahkum cezasını bir başka ülkede çekmek isteyinceye kadar. Ancak bu açıklamada nereden çıkmıştı şimdi. Evet sayın bakan mültecilerin yüzde seksenini sınır dışı etmek istiyordu, mülteciler meselesinde sıkı önlemler almak istoyordu da, bu göçmenler meselesi sanki mülteciler meselesi olarak karıştırılmıştı sanki. Aynı bakan sözkonusu açıklamasından bir kaç gün önce bir açıklama yapmış ve eşini döven, taciz eden, kötü muameleye tabi tutan yabancı erkekleri Hollanda dışı etmek istediğini açıklamıştı. Daha bu açıklaması tartışılırken, pratikte uygulanıp uygulanmayacağı belli değilken şimdi de suç işleyen, kriminel Faslı gençleri Hollanda dışına atmayı savunuyor Nawijn. Tartışmanın tam bu bölümünde, sigara içilen kantinde CDA milletvekili coşkun Çorüz’ün olduğu haber veriliyordu. Bir iki dakika geçmeden sayın Çörüz de, yanında hemşehrileri Enver Doğan ve Ahmet Altıkulaç’la küçük odaya teşrif etti. Çörüz’e hemen ilk fırsatta nedir bu açıklama diye soruldu. Eski IND (Göç ve Vatandaşlık Dairesi) müdürü olan, üstelik hukuk bilgisi iyi olan ve dahi avukatlık yapan bir kimsenin böyle bir açıklama yapmasına bir anlam veremediğini söylüyor sayın Çörüz. Gerçekten de, Yabancılar ve Entegrasyon bakanı Nawijn’in bu açıklaması hükümeti karıştırdı. Örneğin çiceği burnunda başbakanımız Balkenende sert bir açıklama yaptı “olmaz böyle bir şey” diyerek, sayın Nawijn’in bu açıklamasının uygulanıp uygulanmamasını, hukukta yerinin olup olmamasının araştırılmaya gerek görmediğini bildirdi. Balkenende’nin Hollanda’da suç işleyen kim olursa olsun, ebeveyni nereden gelirse gelsin cezasını Hollanda’da çekmelidir yönündeki açıklaması göçmenleri biraz rahatlatırken, hala koalisyon ortakları VVD ve LPF’li bazı milletvekillerinin sözkonusu açıklamanın hukuken uygulanıp uygulanamamasının araştırılmasını istemeleri abesle iştigaldır. Zira göç fenomeni, mülteci gerçeği günümüzün tipik bir problemi değildir. Tarihin her döneminde hareketlilik olmuştur. Olmaya da devam edecektir.

      Yeryüzünde sosyal, refah, ekonomik v.b. seviyeler eşitlenmediği sürece (ya da ülkeler arasındaki kalkınma dengesi sağlanmadığı müddetçe) bir tarafta zengin ülkeler diğer tarafta fakirlik hüküm sürdüğü sürece göç ve iltica hareketleri devam edecektir. Bunun önüne geçmek neredeyse imkansızdır. Avrupa tarihi göç, sığınma hareketlerinin sayısız örnekleriyle doludur. Sayın bakan Nawijn, mesela ondokuzuncu yüzyılda tam 60 milyon Avrupalının çeşitli sebeplerden dolayı yer değiştirdiğini , göç ettiğini bilmiyor mu? Biliyor elbette. Ama populist yaklaşım, populist politika biraz daha ucuz ve biraz daha basit tabiki.

Eylül 2002

      Yeni Hükümet, Ekonomik Tedbirler ve Azınlıklara Yansıması

      15 Mayıs milletvekili seçimleri CDA’nın baş rol oynadığı yeni parti LPF ve VVD’nin de hükümete yer aldığı bir siyasi tabloyu ortaya çıkardı. Her ne kadar şu günlerde içi kazan gibi kaynayan ve kavgalara sahne olan yeni parti LPF yüzünden kurulan yeni hükümetin fazla ömürlü olmayacağı tezleri ortaya atılsa da hükümet, CDA lideri Balkenende başbakanlığında icraatına başlamış oldu.

      İş başına gelir gelmez azınlıklar hakkında yapmış oldukları birbirinden orijinal ve bir o kadar da düşündürücü, zaman zaman da ipe sapa gelmez açıklamarıyla bu hükümetin azınlıklarla ilgili niyetinin pek te iyi olmadığı kanaati oluşuveriyor. Ya da Hollanda’da bazı işlerin arzu edilmediği yönde gitmesinden adeta yaptırım gücü bile olmayan, bazı siyasi partilar tarafından hiçe sayılan, karar mekanizmalarında bulunmayan azınlıkların kurban seçilmesi ya da problematize edilmesi insanı gerçekten düşürüyor. Özellikle azınlıklar üzerinden siyaset yaparak iktidara yürüyen ve geldiği günden beri de bir türlü düzen tutturamayan LPF’li bakanların açıklamaları azınlar için Hollanda’da kara günlerin başaladığının sanki bir işaret gibi.

      Avrupa’nın hasta adamı olarak nitelendirilen Hollanda başta ekonominin geçen yıllara göre kötüye gitmesiyle bir takım radikal ekonomik tedbirler alarak sözkonusu ekonomik krizden çıkış yolları aramaktadır. Elbette Hollanda’da ekonominin kötüye gitemesinden nasibini alacak önemli bir grup azınlıklardır. Gelir düzeyi ve yaşam satandardı olarak bazı kesimlere göre düşük ve zayıf olan çoğunluk azınlıklar alınan bu ekonomik tedbirlerden olumsuz şekilde etkileneceklerdir. Yapılan açıklamalara göre gelecek yıl maaşlarda ortalama 3,25 oranında kısıtlamanın olduğu düşüülürse, asgari üçret alanların ve düşük maaş alanların halini varın siz düşünün artık. Gelecek yıl buna bir de yaklaşık yüz bin kişilik işsizlik ordusunun eklenecegini tahmin ederseniz Hollana ekonomisinin nasıl ve nereye gittiği hakkında bir fikir yürütme şansina sahip olabiliriz.

      Ekonomik gelişmeler böyle iken, eğitim alanında ne olduğu bugün pek fazla tanımlanamayan Anadil Eğitiminin kaldırılması azınlıkları bir başka cepheden vurma politikası olsa gerek. Hükümette bulunan CDA’nın bu noktada ortaya koyduğu çıkış noktası, şu anda