Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

ekonomik ve fiziki sorunlarla karşı karşıya iken, diğer taraftan da göçmenlik ve azınlık bir grubun üyesi olmaktan kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyalar.

      Gençliğin genel problemleri, – sosyalleşme süreci, – aynileşme ve kimlik arayışı, – bağımsızlık problemi, – davranış biçimlerinin ortaya çıkması, olarak tanımlanabilir.

      Sosyalleşme sürecinde genç toplumun kurllarını, norm ve değerlerini, dilini, dinini, kültürünü benimseyerek toplum içinde bir yer edinme mücadelesi yaşar.

      Çocukluk döneminde anne, baba, büyük kardeşlerle özdeşleşen genç ergenlik döneminde kendine örnek kişiler arar. Örnek kişilieri taklit eden genç bunu davranışlarında, giyiminde, düşünüşünde ortaya koymaya çalışır.

      Bağımsızlık duygularıyla birlikte genç artık anne ve babasını tenkit etmeye, onların ve eski çevresinin davranışlarını beğenmemeye yönelir. Bu davranış bir yerde kuşaklar arası çatışma olarak görülür.

      Var olan kültürel norm ve değerleri de eleştiren genç, bu dönemde yeni değer ve normlar peşindedir.

      Göçmen ve azınlık gruplara mensup gençlerin yukarıdaki gelişmeler yanısıra karşı karşıya oldukları bazı problemler ise şöyledir : – yalnızlıkve yabancılaşma problemi, – gelecek perspektifinin olmaması, – kültürel çatışma, – aynileşme veya kimlik problemi, – aşağılık kompleksi.

      Toplantıya katılan gençlerin sorularından edindiğim bir izlenim de, gençlerin sisteme olan güvenlerinin her geçen gün sarsıldığıdır. Gençler Hollandalı ögretmenlerinin kendilerini bile bile yanlış yönlendirdiklerine inanmaktalar. Yaptığımız tartışmada her ne kadar bunun genelleştirelemiyeceğini ifade etsekte yine de gençlerde böyle bir imajın hakim olduğunu gördüm. Böyle bir duygu hem gençler açısından hem içinde yaşadığımız ülke açısından oldukça düşündürücüdür. Gençlerin bu tür duygulardan bir an önce kurtulmaları ve kendilerine olan güvenin farkına varmaları gerekmektedir. Çalışmak ama iradeyi kullanarak çalışmak gençlerin şiarı olmalıdır. Fikir ve kültür çalışmaları için aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir şekilde, günde iki üç saat çalışmak yeterlidir. Unutmayalımki, büyük islam filozofu Ibn-i Sina, daha geçen yüzyılın başına kadar bir çok Avrupa üniversitesinde ve bizatihi Belçika üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan « Şifa » isimli kitabını Bagdat’ta sabah namazından sonra günde sadece iki saat çalışarak yazmıştır. Yeterki işimize aşkla sarılalım.

Ekim 2002

      Sünnet Yemeği, Türk İşadamları Toplantısı, Türkiye’deki Seçimler…

      Hareketli bir hafta sonu yaşadık. Cumartesi günü mevsim normallerinin dışında bir havayla karşı karşıya kaldık. Çocuklara bir bayram havası yaşattı bu güneşli hava. Halk şehir içi ve alış veriş merkezlerini alabildiğine doldurmuştu.

      Böyle bir günün akşamı aynı zamanda Feza Televizyonu yapımcısı ve Zaman gazetesi Amsterdam temsilcisi Basri Doğan’ın oğlunun güzide bir sünnet yemeğine şahit olmaktaydı. Kütürümüzün temel taşlarından olan sünnet, erkek çocuklar için pedagojik gelişmelerinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Gelişmekte, şekillenmekte ve yapılanmakta olan çocuk için sünnet olayı yep yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Toplum tarafından erkek çocuğa biçilen rollerin yavaş yavaş yüklenmesiyle şahsiyetinin pekişmesine katkıda bulunur sünnet olayı. Böyle anlar bir insanın ömründe unutamayaçagı anlar olup çocuk kişiliğinde derin iz bırakır. Yapılan törenlerle çocuğa verilen önem ve değer bir taraftan geleneklerin içinde bulunulan ülkede yerleşmesini beraberinde getirirken, bir taraftan da çocuğun artık gruba, topluma alınmasına ve birey olarak görülmesini sağlar.

      Pazar günü sabah erken saatlerde, toplumun önemli bir bölümünün istirahat ettiği saatlerde kalkıp Den Bosch’un yolunu tutmuştuk. Ben, Türkevinden Abdurrahman ve Yalçın beylerle birlikte arabalarımızı Amsteldijke park ederek Hollanda Yağlı Güreş Koordinatörü Ahmet Ali Akgül’ün Jip’ine dolup Zara’dan DVD-televizyon görüntülü türküleri dinleyerek Utrecht, Den Bosch istikametine hareket ettik.

      Kıkbeş dakika süren seyehatimiz boyunca DÜNYA Gazetesinin son sayısında gündeme gelen ve Hollanda Türk toplumunu çok yakından ilgilendiren Hollanda’daki gelişmeler (Türkçe Radyo Yayınları, Türk annenin kızının katillerinin yaklanması yönündeki isyanı, 22 Ocak’ta yeniden yapılacak milletvekili seçimleri, vb.) başta olmak üzere, Türkiye’de yapılan seçimler, Türkiye-AB ilişkileri tartıştık.

      Arabamızdaki elektronik rehber zaman zaman sağa sola dönmemizi, direk gitmemizi tekrarladı durdu. Ve nihayet Brabanthallen kongre merkezine varıp, arabamızı park ettikten sonra “1. Avrupa Türk İşadamları Toplantısı”nın yapıldığı salona doğru yöneldik. Kapı önünde toplantıyı organize eden Webişrehberi’nden Sedat Çakır çok telaşlı bir şekilde bir kaç Hollandalıya bir şeyler anlatıyordu. Onu geçtikten sonra, kapı ağzında duran Amsterdam esnaflarından Serdar Zeki Çakır’la karşılaşıyoruz. Çakır, sabahın erken saatlerinde elinde tüttürdüğü kalınca purosuyla etrafa kokular saçıyordu. Kayıt işlemlerinden sonra salona girdiğimizde onlarca tanıdık simayla merhabalaşdık. Webişrehberi’nden Mehmet Özkan, VVD’li Köksal Gör, Dostluk Vakfından Ferruh Başaran, Actief Sigorta’dan İsa Kılıçasrlan, Ibadullah Turgut, IBCO’dan Mehmet Yamaç, DHB’dan Bülent Türker, Hilversum’dan Şerafettin Babacan, Den Haag’tan Çağlar Kurtal, Breda’dan Yusuf Beyaztaş, Leerdam’dan Mehmet Keskin, Zaandam’dan Ata Garajı sahibi Coşkun Yeğenoğlu bunlardan sadace bazılarıydı. Coşkun Yeğenoğlu demişken bir noktayı belirtmeden geçemiyorum. Coşkun bey hafta içi her ne kadar Ata garajını idare etsede, akşamları ve hafta sonları üzerine giymiş olduğu marka takım elbiselerle adeta bir kültür ve sanat adamıdır. Yıllardır sosyal, kültürel hatta siyasi toplantıları kaçırmaz. Garajının üst katında sayısız eski kitap, dergi ve okunmaya sıra gelmemiş gazete bulabilirsiniz.

      Aylar önceden duyurusu yapılan 1. Avrupa Türk İşadamları Toplantısı, üçyüze yakın katılımcının hazır olduğu anda İstanbul’dan Lerzan Özder hanımefendinin yapmış olduğu güzel Türkçe sunuşla başlarken, Sedat Çakır memnuniyetlerini belirten kısa bir konuşma yaptı. Toplantının birinci bölümü daha çok Hollanda’dan ve Hollanda dışından topalntıya katılan Türk İşadamları örgütlerinin kurumlarını tanıtmalarını içeriyordu. Tüm konuşmacıların ortaya koyduğu, örneklendirdiği bir çok girişimin yanısıra, hepsinin konuşmalarından ortak bir mesaj ortaya çıkıyordu. O da şuydu: Avrupa’nın hangi ülkesinde olursa olsun, hangi ölçekte ticaretle uğraşırsa uğraşsın, ne tür zorluklarla karşılaşırsa karşılassın, hepsinin gönlünde bir Türkiye sevdası yatıyordu. Hepsinin kalbi Türkiye’nin kalkınması, çağdaş ülkeler seviyesine gelmesi, Türk insanının refah içinde yaşamasının hayalleriyle yaşıyorlardı. Hepsi bu anlamda kendilerinin üzerine düşen bir şeylerin olduğunun ve bunu Türkiye için yapmaya hazır olduklarını adeta beyan ediyorlardı. Mesela Zurich’ten kongreye katılan ve bir konuşma yapan Tahsin Aygün Türkiye’deki yetkililere seslenip, beyler artık “Avrupa’daki Türk Dönercilerin Elini Sıkın”, Türkiye’nin AB’ye girişi bu insanlarla barışık olmaktan geçer diyerek, varolan bir çok işbirliği imkanından faydalanılmadığını, mesela Zurich’le Van belediyelerinin neden ortak bir proje yapamadıklarından yakınıyordu. Kongrenin birinci bölümü, Türk İşadamlarına baştan beri beri verdiği destekle tanınan T.C. Lahey büyükelçimiz Aydan Karahan’ın yapmış olduğu destek konuşmasıyla biterken, hep birlikte aynı bina içinde 3, 4, 5 Kasım tarihlerinde devam edecek olan Türk Ticaret Fuarının açılışı yapıldı. Tüm katılımcılar Türk Ticaret Fuarını gezerken, birbirlerini