Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

ama bildiğim bir gerçek varsa, o da bundan sonra Hollanda’da müslümanların işi dünkünden daha zor olacak. Hirşi, ölümle tehdit edildiğini iddia ederek meşhur olup, İşçi Partisini bırakıp Liberal Partiye çok görkemli bir şekilde geçti. Çocukluk ve gençlik yıllarında çektiklerinden İslam dinini sorumlu tutan ve bu yüzden de o dinden ve o dinin mensuplarından nefret eden Hirşi, müslümanları ve Hollanda’yı bir hayli meşgul edecek. Haydi Hayırlısı.

Ocak 2003

      Sosyolog Zijderveld ve Azınlıklar Politikası

      Sosyoloji dünyasından, dergilerden, televizyon programlarından, gazete ve dergilerden tanıdığımız Anton Zijderveld Endenozya’da doğmuş. Utrecht’te lise ve teoloji, Hartford’da sosyal ahlak okuduktan sonra Leiden Üniversitesi sosyoloji bölümünde doktora yapmış. Başta Amerika olmak üzere Almanya’da da araştırmalar yapan ve ders veren Zijderveld 1985 yılından itibaren Erasmus Üniversitesinde sosyoloji dersleri vermektedir.

      Anton Zijderveld’in yayınlanmış kitapları ve çok sayıda makaleleri mevcuttur. Mesela kitaplarından bir tanesi 1985 yılında Cevdet Cerit tarafından “Soyut Toplum” adıyla Türkçeye çervilmiş ve Pınar Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Türk okuyucusu Zijderveld’i bu kitaptan tanımaktadır. Soyut Toplum; çağımızda yaşanan bireylerin yabancılaşmasını incelemektedir. Zijderveld’e göre modern birey; eşit olmayan gelir dağılımı, farklı sağlık olanakları, farklı statü ve güc ortamında kendisinin gerçek yerinin ne olduğunu merak etmektedir. Dünya ona sisli ve bulanık gözükmektedir.

      Anton Zijderveld sadece sosyoloji ve araştırma dünyasında degil aynı zamanda siyasi arenada da iyi tanınan, bu alanda görüşleri olan bir sosyologdur. Sadece görüşleri degil aynı zamanda yürülen devlet politikalarına etkili bir sosyolog olarak da bilinir.

      Yeni bir milletvekili seçimlerini geride bıraktığımız şu günlerde daha başka bir ifadeyle seçimler bahanesiyle Hollanda’da en çok tartışılan, konuşulan konulardan bir tanesi olan azınlıklar ve Hollanda’nın azınlıklar politikası yeni kurulucak hükümetinde en önemli meselelerinden biri olacak. Zira geçen yıl ve bu hafta yapılan seçimlerde ülkedeki azınlıklar neredeyse politikanın nabzını tuttu. Kimi politikacılar azınlıkları seçim malzemesi yaparken kimileri de olması mümkün olmayan vaatlerde bulundu. Ülkedeki azınlıkların artık Hollandacayı konuşmaları her siyasi parti tarafından kabul edildi. Hollandaca konuşmak zaten azınlıklarında kendi çıkarlarıydı. Ancak Hollanda’da bugüne kadar uygulanan azınlıklar politikası siyah okulların doğmasını, işsizlik ordusunun oluşmasını, bazı mahallelerde gettoların doğmasını ve diğer bir çok problemin ortaya çıkmasını engelleyemedi.

      Hristiyan Demokratların ideologu olarak da bilinen sosyolog Anton Zijderveld’in gözüyle Hollanda azınlıklar politikasına, geçen yıl Contrast’ta kendisiyle yapılan söyleşinden yola çıkarak şöyle bir göz atalım.

      Hollanda’da azınlıklar politikası yıllardır yapılan bir yanlışın tekrarından ibarettir Anton Zijderveld’e göre. Zira azınlıkların birinci kuşağında olduğu gibi, “Biz azınlıklar için neler yapabiliriz”? sorusuyla azınlıklar politikası hazırlanmaktadır. Oysa bugün karşı karşıya olduğumuz azınlık grupların ikinci ve üçüncü nesilleri birinci nesilden daha farklılar. Burada doğmuşlar, burada yetişmişler, burada eğitimlerini yapmışlar. Sözkonusu grup kendilerinin birinci nesil gibi görülmesini istemiyorlar. Bu insanları hala azınlık olarak müteala etmek ve ona göre politikalar hazırlamak bu insanlara yapılan büyük bir haksızlıktır. Zijderveld’e göre ayrı bir azınlıklar politikası gerekmez. Böyle bir politika azınlıkları katogorize edip dışlar.

      Dolayısıyle büyük şehirler ve uyum bakanlığı, azınlıklar ve uyum bakanlığı gibi bakanlıkların oluşturulması doğru değil, kaldırılmalı.

      Çözüm sadece devletten beklenmemeli. İnsanlar, bireyler devlet poltikasıyla teşvik edilmeli ve grupların problemlere çözüm teklifleri ve önerileri desteklenmeli.

      Bu noktada sivil toplum kuruluşlarınında rolü büyük ve önemli. Gerçi azınlıkların önemli bir bölümü sosyal-ekonomik problemlerle boğuşuyorlar ama azınlıkların da omuzlarında sorumluluk olduğu ve bunun farkına varılmasının gerektiğine inanıyor Zijderveld. Esas mesele ise azınlıkların toplum içinde bir yere sahip olmaları, kabul görmeleridir.

      Bu noktada Hollandalıların kendi kimliklerini iyi sergileyememeleri azınlıkları şaşırtmaktadır.

      Gerçi Zijderveld’e göre azınlıkların Hollanda kimliğinden en önemli öğrenecekleri şey Hollandacadır. Dilin öğrenilmesinden sonra kimliğin diğer bazı ögeleri yavaş yavaş kendiliğinden öğrenilir.

      Buna karşılık bireyci Hollandalıların etnik azınlıklardan öğrenebilecekleri önemli bir değerin ise, mesela büyüklere ve yaşlılara saygı gösterilmesidir. Bu değer azınlıkların gurur duyacağı ve aynı zamanda Holladalılara sunabilecekleri bir değerdir.

      Homo evliliği, çocuk aldırma, isteğe bağlı ölüm demokrasinin getirmiş olduğu sonuçlar olup çoğunluk tarafından kabul edilmiştir.

      Zijderveld’e göre çok kültürlülüğün günümüz gerçeklerinden olduğu ve bundan kimsenin kaçamayacağıdır. Hollanda çok kültürlü bir toplumdur. Bunun aksini iddia etmek abesle iştigaldir. Zira çok kültürlülük Amerika’da post modern zaman biriminin ulaştığı bir gerçektir. Hollanda’da ortak dil ve herkezin konuşacağı dil Hollandacadır. Etnisiteden gelen dil ikinci dil olacaktır. Ancak Hollanda bugüne kadar dil öğrenimi konusunda disiplinli çalışmadı. Üzerine düşeni yapmadı. Sonuç olarak hala Hollandacayı iyi konuşamayan genç azınlık nesiller mevcut.

      Yeni gelenler için vatandaşlık kursları daha ciddi bir içeriğe sahip olabilir. Kursun biriminde başarılı olanlara eğlenceyle diplomaları verilmeli ve bunlar artık Hollandalı Türk veya Hollandalı Faslı olarak toplumda yerlerini almalıdırlar.

      Anton Zijderveld, asimilasyon politikasına karşı, mozaik modeli savunmaktadır. O’na göre etnik mahallelerin doğması çok fazla sorun teşkil etmemektedir. Bu, göçün tabiatındandir.

      Ellili yıllarda nasıl Hollanda’daki Katoliklerin emansipasyonları sağlandıysa, geri kalmışları giderildiyse, bugün aynı modelle Hollanda’daki müslümanların da emansipasyon süreci işletilmelidir sosyolog Zijderveld’e göre. Ortak dilin Hollandaca olması şartıyla farklı eğitim kurumlarının, televizyon kanallarının oluşması sözkonusu süreçtendir. Eğer devlet bunu sağlamazsa, desteklemesze o zaman bu işe dışarıdan bazıları el atar ki, işte işimiz o zaman zordur diyor Zijderveld.

      Hollanda, Pim Fortuyn gibi tiplerinde yardımıyla, islam hakkında olumsuz bir imaja sahip. Imam el Moumni bir garabet olup sözkonusu imajın oluşmasına katkıda bulunmuştur. Gerçi gerçek islam bu değildir Zijderveld’e göre.

      Evet, Hollanda’yı yıllardır yöneten bir partinin, CDA’nın fikir babası, ideologu olan sosyolog Anton Zijderveld’in azınlıklarla ilgili bazı görüşleri böyle. Hollanda’yı yöneten zihniyetin azınlıklara bakış açısı azınlıkların kendi konumlarını yeniden gözden geçirmelerine vesile olur inancındayız. Gerçi önümüzdeki günlerde Hollanda’yı Hristiyan Demokratların mı, Sosyal Demokratların mı yöneteceği ya da ortak mı yönetecekleri belli olmamakla birlikte Anton Zijderveld’in çıkış noktaları, değerlendirmelerini böyle bir seçim sonrası hatırlamak, yeniden gözden geçirmenin faydasına inanmaktayız.

      Gerçi Hristiyan Demokrat düşünceyi ya da Batı düşüncesini daha iyi kavramamız için, Augustinus, Thomas van Aquino, Erasmus, Luther, Calvijn, Bodin, Gentili, Burke, Maistre, Bonald, Lamennais, Groen van Prinsterer, Kuyper, Maritain ve Dooyeweerd gibi düşünürleri de okumamız gerekmektedir. Siyasi felfese, Hollanda’da