Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

göre AKP tek başına almış götürmüş. Ciddi ciddi bir iki saniye düşündükten sonra, yok abi olmaz, bugün, bir kaç saat sonra şişirilen Ampül patlayacak, göreceksiniz cevabını alıyorum Mehmet Akif’ten. Eindhoven’dan Kaya Koçak, şaka olduğunu söyle abi, daha sandıklar açılmadı, nereden bilecekler AKP’nin birinci parti olacağını diyor.

      Toplantının sonunu beklemeden, Haarlem’den Aksiyon Seyehat Ajantası sahibi Edip Özkan’la en son vedalaşarak Amsterdam’a hareket ediyoruz. Eve yaklaşınca ilk telefonu alıyorum seçim sonuçlarıyla ilgili. Ramazan Yurtsev tam bir zafer çığlığı içinde AKP’nin yüzde 34, 35’lerde gittiğini söylüyor. Gerçi oyların daha yüzde yirmisi sayılmıştı bu haberin geldiğinde ama, gidişat artık AKP’nin Türkiye’yı yönetecek parti olduğunu gösteriyordu. İlerleyen saatlerde oyların yüzde sekseni sayıldıki, artık barajı geçen sadece iki parti kalmıştı. TTA’dan Mehmet Akif’i aradım. Nasılsın? Sorma abi diyordu. Sorma diyenlerin sayısı bir hayli kalabalıktı. Ama Türk halkı bu defa böyle tercih yapmıştı. Gerçi seçim sonuçları Türk siyasi hayatını alt üst etmişti.

      Bu vesileyle seçim sonuçlarının ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Hollanda’da bir hafta sonunu işte böyle geçirdik.

Kasım 2002

      Faslılar ve Türkler!

      Kültür ve Kimlik Çatışmasına mı Davet Ediliyorlar?

      Antwerpen’de Faslı bir gençin öldürülmesinden sonra başlayan olaylar hızla gelişti. Arap gençlerle Belçika polisinin bir anda karşı karşıya gelmesine, gençlik lideri Ebu Jahjah’ın bir ara tutuklanması ve serbest bırakılmasına neden oldu. Bununla birlikte gelen tartışmalar bir müddet gündemi meşgul etti. Sloganlar ve sevinç gösterileri eşliğinde serbest kalan Ebu Jahjah televizyonlara yaptığı açıklamalarda gayet soğukkanlı, hak ve hukuk mücadelesi veren bir etkinlik içinde oldukları manzarasını yansıttı. Belçika polisinin, özellikle Arap gençlere uygulamalarından son derece rahatsız olan ve polisin yapmış olduğu bazı girişimleri ve muameleleri kamarayla tesbite çalışan gençler Belçika politikasında aktif olma niyetindeler. Yabancı gençlere haksızlık yapıldığı, adaletsizliğin, ayırımcılığın kol gezdiği bir ortamda, Antwerpen ve Belçika’daki siyasi ikiyüzlülüğe karşı bir baş kaldırı hareketi görünümü veriyor Ebu Jahjah hareketi. Sokağa dökülmek çözüm olmasada, böyle bir hareket sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi değişim süreci yaşayan grupların gençlerinde gayri ihtiyari bir sempati toplar. Zira yıllardır ezilmişliğin ve horlanmışlığın verdiği psikoloji gençleri bu tür baş kaldırı hareketlerine, içeriğine bakmaksızın katılmalarını ve dahi desteklemelerini sağlar. Nitekim öyle de oldu. Belçika’da başlayan Arap Birliği haretketi kısa sürede Hollanda’da da etkisini gösterdi ve onlarca gönüllü Faslı genç Arap Birliği hareketinin şubesini açmak üzere harekete geçti. Hollanda’da yaşayan ve Arap Birliği şubelerini açmak isteyen gençlerin fikirleri ilginç, Gençler; ‘Saygı istiyoruz. Hollanda bunu bize vermiyor. Ebu Jahjah bundan başka bir şey istemiyor”, “Hollanda toplumunda eşitsizlik hakim. Faslı gençler geri bırakılıyor. Buna bir son verilmeli. Siyasetciler Faslı gençler hakkında ulu orta ve aşağılayıcı konuşmalardan vazgeçmeliler”. Evet bu duruş ve bu tavır bir hoşnutsuzluğun, bir arayışın, bir başkaldırının, bir çıkış yolu aramanın manzarasıdır. Gençler bütün bunları Faslı olduklarından dolayı yaşadıklarına inanmaktalar. Ortada bir ayırımcılığın olduğundan bahsediyorlar, inanıyorlar. Her ne kadar CDA’lı politkacılar Arap Birliğinin Hollanda’da şubelerinin açılmasına karşı çıksalarda, ortada Faslı gençlerin boğuştuğu ve Hollanda toplumunu ilgilendiren bir realite var. Bundan nasıl kaçabiliriz. Bunu nasıl görmemezlikten gelebiliriz.

      Ya Türkler!

      Hollanda’da bütün bunlar yaşanırken gündemimize Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği tartışmaları ve Türkiye’nin olağanüstü gayreti girivermişti. Herkes bir anda Kopenhag kararlarına odaklanmıştı ki Hollanda’da Türkler için yeni bir tartışma ortaya atılmıştı. Kuzey ve Doğu Hollanda Polis Teşkilatı (KNON) tarafından hazırlanmış ve resmen açıklanmamış raporunda, Türk mafyasının Hollanda siyasetinde de aktif olduğu iddiası yer almaktaydı. Tüm raporda sadece iki paragrafta bu konunun üzerine değinilmiş olsada, de Volkskrant gazetesinin haberine göre Türkler’in oluşturduğu organize suç örgütlerinin Türk kökenli bazı yerel politikacılar ile ilişki halinde olduklarıydı.

      Ortalık bir anda allak bullak oluverdi. Sayıları 113 olarak bilinen belediyelerdeki Türk kökenli meclis üyeleri resmen zan altındaydılar. Herkes birbirine kim bunlar diye sormaya başlamıştı bile. Yapılan ortak ve münferit açıklamalar bir an önce sözkonusu isimlerin açıklanması ve büyük bir grubun ve onlara oy vermiş olan binlerce kişiye hakretten vazgeçilmesi yönündeydi. Çok haklı olarak, zaten bozuk olan sinirler bir defa daha bozulmuştu. Hollanda’nın her köşesinden konuyla ilgili açıklamalar ve isyanlar yükseliyordu. İşte bunlardan bir tanesi, geçen hafta DÜNYA gazetesinde de okuduğunuz gibi Den Bosch belediye meclis üyesi Deniz Özkanlı’nın ironik olarak ‘Kenedy’i Türkler Öldürdü” başlığıyla yapmış olduğu anlamlı açıklamaydı.

      Hollanda’daki Türklerin suçlanmaları bu olaylarla sınırlı kalmadı. Belediye meclis üyeleri mücadelelerini hukuk yolunda sürdüreceklerini açıklarken, bu defa Türk asıllı milletvekilleri üzerine suçlama yapıldı. Bu sefer Trouw gazetesi Willem Pompe Enstitüsünden kriminolog Yücel Yeşilgöz’le yapmış olduğu söyleşiye yer vererek, Hollanda meclisindeki Türk kökenli bir milletvekilinin kesinlikle Türkiye’nin memuru olduğu diğerlerinde de bu yönde şüphelendiğini haber veriyordu. Al bir kaya, nerene dayarsan daya!

      Mesele kaya atmaksa, çamur atmaksa iş kolay! Sıradan herkes, gerçi herkesin arkasına saklanacağı bir enstitüsü yok ama, uzman kriminolog’un idda etti gibi Yücel Yeşilgöz hakkında da türlü iddia ve tahminlerde bulunabilirdi. Örneğin Amsterdamlı Mehmet amca Yeşilgöz’ün Avrupa’da yasaklanan PKK örgütünün bir memuru olduğunu iddia ve tahmin edebilirdi. Tabiki Mehmet amcanın bu açıklaması ne derece bilimseldir, yani ısbat edilebilir cinsten bir açıklama, onu Allah bilir. Veya bir başkası beğenmediği birileri hakkında akla mantığa sığmayacak suçlamalar yapabilir. Bunun adaletle, bilimle, araştırmayla ne alakası olabilir. Yücel Yeşilgöz elini vicdanına bir kez daha koymalıdır. Bir veya bir kaç kişi yüzünden, ki gerçekten böyle birileri varsa çıkarılsın ortaya ve hukuki muamele yapılsın, bir topluluk zan altında bırakılamaz. Suçlananlar sıradan kahve köşelerinde oturup çaylarını yudumlayan ve okey taşlarını sallayanlar değildir. Hem toplumuna hem Hollanda’ya hizmet vermek için yola çıkmış, milletin vekilliğine soyunmuş, aday olmuş insanlardır. Bunları seçen onbinlerce insan vardır. Bu kadar insanı rencide etmeye hiç kimsenin hakkı olmadığı gibi hele bir kimlik problemi yaşadığı, içindeki travmanın dışa vurduğu her haliyle belli olan Yücel Yeşilgöz’ün hiç hakkı yoktur. Eğer kriminolog birilerinin aktörüyse ve rolünü oynuyorsa orası başka. Onu da bilelim.

      Arka arkaya gelen bu gelişmelerdende anlaşılacağı üzere bu ülekede Faslılar ve Türkler neredeyse topyekün kriminal gösterilip öyle lanse edilmeye çalışılmaktadır.

      Bundan kimlerin çıkarları vardır bilemiyorum ama, bildiğim bir şey varsa o da toplumlar ve gruplarasarında gerginlikleri körükleyip, farklılıkların altını çizip, biz ve onlar diye bölüp, adaletsizliği normalleştirmek, ayırımcılığa davet çıkarmanın hiç bir grup, topluluk ve bireye mutluluk getirmeyeceğidir.

      Benzeri duygular içinde güreşirken, bence çok faydalı ve seviyeli bir söyleşi geçtiğimiz Pazar günü öğle saatlerinde Müslüman Yayın Kurumunda yayınlandı. Söyleşi Hollanda eski Kalkınma İşbirliği Bakanı Jan Pronk’la yapılmıştı. Pronk, bilindiği gibi uzun yıllar Kaklınma