Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

ödün verilmemesi gerektiğini sık sık vurgulamıştı. Ve böylece “korku psikolojisi” Başkan Bush’un tekrar seçilmesini sağlamıştı.

      Peki önümüzde Hollanda’da seçimler mi var sorusu geliyor hemen aklımıza. Hani insanın aklına Bakan Verdonk’un, Başkan Bush’tan esinlenerek aynı metodu mu kulladığı sorusu geliyor.

      Üstelik Hollanda’daki bu gelişmeler yani korku psikolojisinin yayılması Başkan Bush’un Avrupa gezisi günlerine rastlıyor. Hem de başkan Bush’un Hollanda’yı azarladığı bir dönem. Gerçi Başkan Bush, Hollanda ne yapıyorsun, azınlıklara böyle mi davranılır türünden serzenişte bulunuyordu.

      İnsanın aklına, Bayan Verdonk’un seçimlere kadar müslümanların üzerinden Hollanda’da korku yayacağı ve seçimlerde yüksek oy alacağı geliveriyor.

      Asılsız, yersiz, çoğu düzmece bilgilerle halk neden panik ve korkuya itiliyor anlamak gerçekten zor.

      Gerçi Verdonk’un açıklamalarına, yapmak isteği uygulamalarına karşı çıkan, bunların yanlış olduğunu söyleyen sağ duyulu Hollandalılar da yok değil, ancak basında yer alan haberler halkı ürkütmeye, endişelendirmeye yetip artıyor bile.

      Her gün, gazeteleri, “Acaba bugün Müslümanlarla ilgili hangi haber var? Kim nerede ne yanlış yapmış?” sorularını sorarak okumaya başlıyoruz. Ortadoğu’da olan gelişmeleri zaten kanıksadık. Oradaki gelişmelerin de elbette ilişkilerimize zararı ve etkisi var ancak, Hollanda’daki gelişmeler her gün yüz yüze olduğumuz insanlarla ilişkilerimizin bozulmasına yol açıyor. Kırk yıldır birlikte olduğunuz insanların son gelişmelerden etkilendiklerini ve tavırlarının nasıl değiştiğini her gün tecrübe etmekteyiz.

      Son olarak korku içinde yetişen nesiller, yani Hollanda’daki tüm çocuklar ve özelde Hollandalı olmayan toplulukların çocukları entelektüel ve yaratıcı kapasitelerinin bir bölümünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.

      Zaten son gruptaki çocuklar kendilerini ispat için olağanüstü bir enerji harcıyorlar. Siz bu çocukları korku psikolojisinin içine çekerseniz toplumun geneline zarar vermiş olusunuz.

      Bakan Verdonk kuvvetle ihtimal ki bütün bunları biliyordur. Ancak provakatif konuşmalarına devam etmektedir. Toplum mühendisliği yapıyor sanki Bakan Verdonk.

Mart 2005

      Tarihî Buluşma, Tarihî Konuşma

      Bu satırlarda Hollanda’ya gerçekleşen Türk işçi göçünün 40. yılı kutlamalarını kaç kez okudunuz bilemiyorum. Çünkü 1964 yılında Türkiye ile Hollanda arasında yapılan işgücü anlaşmasının üzerinden tam kırk yıl geçti. Kırk yıl içinde önceleri çalışmak, para kazanıp memlekete geri dönmek üzere Hollanda’ya gelen Türkler, aradan geçen zaman içinde yaşadıkları toplumun birçok katmanında çok ciddi yol aldılar. Hollanda’daki Türkler yerel yönetimler, eyalet yönetimleri, parlamento ve Avrupa Parlamentosu’nda temsil edildiler. Girişimcilikte Hollanda’daki diğer etnik azınlıklara göre en atılgan grubu oluşturdular. Kurmuş oldukları yerel, ulusal ve uluslararası örgütlerle yine diğer etnik azınlık gruplarına göre çok daha organize olmuş bir topluluk olarak karşımıza çıktılar.

      Kendilerini Avrupa Türklerinin bir parçası olarak gören Hollanda Türkleri bir taraftan yaşadıkları ülke için bir takım sorumluluklar üstlenirlerken, diğer taraftan da, köklerinin uzandığı Türkiye için de bir şeyler yapabilmenin yollarını aramaktadır. 1964 yılında sayıları sadece 100 olan Türklerin 2004 yılında sayıları 400.000’e ulaşmıştır. Bu sayının yarıdan fazlası da Hollanda vatandaşlığını almıştır.

      Peki bütün bu olumlu gelişmeler kutlanmaya, anılmaya, ifade edilmeye, anlatılmaya layık değil mi?

      İşte, bunun için, geçtiğimiz yıl Hollanda’da İşgücü Göçünün 40. Yılı. törenlerle kutlandı. Yıl boyu toplantılar düzenlendi. Sivil toplum kuruluşlarının ileri gelen mensupları, yerli ve yabancı politikacılar toplantılarda yerlerini aldı, çeşitli konuşmalar yapıldı.

      Göçün 40.yıl dönümünü birçok kuruluş gibi Türkevi Derneği de çok yönlü etkinliklerle kutladı. Kutlamalar çerçevesinde 4 DVD film, 1 CD ve kaset, 2 araştırma kitabı, 5 edebiyat kitabı, 900 kişinin katıldığı 40. yıl kutlamaları etkinliği organizasyonu gerçekleştirdi.

      Ve son olarak Rotterdam’da yaşayan yazar Yavuz Nufel tarafından hazırlanan 40 Yıl, 40 İnsan, 40 Öykü adlı kitabı yayınlandı.

      Geçtiğimiz hafta Amsterdam’da bu kitabın tanıtım toplantısı yapıldı. Kitap adından da anlaşılacağı üzere Hollanda’da yaşayan ve farklı alanlarda başarılı olan 40 Türk’ün öyküsünü işlemekte. Şair ve yazar Yavuz Nufel 40 kişiyle derinlemesine yapmış olduğu söyleşilerini bu kitapta birleştirmiş. Kitapta yer alan bazı isimler şöyle: Funda Müjde (sanatçı ve de Telegraaf gazetesi köşe yazarı), İlhan Akel (Hollanda Yabancılar Merkezi Müdürü), Gülay Orhan (Yılın Başarılı Göçmen Girişimcisi), Hasan ve Hatice Güney (Kutsal Ana), Hacı Karacaer (Milli Görüş Müdürü), Hatice Can Engin (Türkler için Danışma Kurulu Müdürü), İlhan Karacay (Gazeteci, Yazar), Ali İhsan Ünal (eski Delfthaven Belediye Başkanı), Cezmi Doğaner (DSDF başkanı), Adnan Dalkıran (Kulsan Vakfı Başkanı), Mehmet Hasançebi (Fly Air ve Sultan Reizen sahibi), Ferruh Başaran (Dostluk Vakfı Başkanı), Yalçın Çakır (Gazeteci), Sabri Kenan Bağcı (IOT başkanı), Dr. Halit Umar, Prof. Dr. Sevil Sarıyıldız, vd.

      Tanıtım toplantısına kitapta yer alan isimlerin yanı sıra oldukça saygın ve kalabalık bir kitle katıldı. Toplantının şeref konukları arasında Yurtdışındaki Türklerden de sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet S. Aydın, T. C. Lahey Büyükelçisi Tacan ildem, T. C. Deventer Başkonsolosu Orhan Ertuğruloğlu, T. C. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Yusuf Kalkan, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Görmez de vardı. Tanıtım toplantısına Almanya’dan Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mahmut Cebi ve Amerika’dan Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi Başkanı Cengiz Vural da katıldı.

      Toplantının tarihî olmasının iki nedeni vardı. Bunlardan bir tanesi hiç şüphesiz salonu dolduran katılımcıların Hollanda Türk toplumunun farklı kesimlerinden olmasıydı. Yıllardır birbirlerine belki selam bile vermekten kaçınanlar bu toplantıda yan yana oturmakta, birbirlerine selam vermekte, tokalaşmakta, gülümsemekte ve yakınlaşmaktaydı. Bu tablo toplumumuz arasında belki çok arzu edilmesine rağmen çok az görünen ve çok nadir oluşan bir tabloydu. Bu tablo bana göre artık farklılıklar içinde bir araya gelebilmenin erdemine yaklaşılmasıdır. Bu tablo bize artık, “Türk toplumunun bireyleri ‘amaç birliğ’ doğrultusunda isterlerse bir araya gelebilirler”in bir mesajıdır. İşte bu resim, yani Hollanda Türk toplumunun ortak resmi bizi ve birçok katılımcıyı ne kadar memnun etmiştir anlatılmaz.

      Diğer taraftan, bu, her ne kadar Yavuz Nufel’in kitabının tanıtım amaçlı bir toplantı olsa da, Devlet Bakanı Mehmet S. Aydın’ın yapmış olduğu konuşma da bir o kadar ön plândaydı. Toplantı sonrasında gelen telefonlardan aldığımız tepkiler, Sayın Bakanın konuşmasını, Eindhoven’dan Kaya Koçak’ın ifadesiyle, “tarihî” olarak nitelemekteydi. Bakan Aydın Hollanda’daki öykü yazdıran Türklere teşekkür etti etmesine de, gel gör ki konuşurken bir türlü his ve heyecandan kendisini alamıyordu. Zira öyküler Sayın Aydın’ı beş, on, on beş yıl önceki Hollanda’ya götürüyor ve o günkü çocukların ve gençlerin nerelere geldiklerini düşündükçe heyecanlanıyordu. Bakan Aydın’ın duygusal ortamdan kurtulması neredeyse beş on dakika sürmüştü. Artık, konu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriydi. Bakan Aydın bu ilişkileri üçe ayırıyor ve kendisini en çok ilgilendiren kültürel uyum yani karşılıklı kültürel