Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

düşmektedir.

      Bir tarafta Türkiye AB ilişkilerinde Türkiye’nin AB’ye girmesini açıkca destekleyen ve savunan bir Avrupa Sol’u diğer tarafta ülkede işlerin iyi gitmemesinin faturasını yerli olmayanlara çıkarmaya çalışan bir Avrupa Sağ’ı.

      Şimdi bütün bu gelişmelerden sonra insanın Avrupa’da solcu olası geliyor.

      Ne yapalım bu saatten sonra Solcu mu olalım bilmem ki.

Haziran 2004

      Avrupa Türkleri de Avrupa Parlamentosunda

      Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Hollanda sonuçları açıklandığı günden itibaren bu hafta yazacağım yazının ne kadar karamsar olacağını düşünüp duruyordum. Zira yerlilerin seçimlere ilgilisizliği bir taraftayken, Türklerin ya da Türk kökenli adayların bunca propaganda çalışmalarını göz önüne aldığım zaman, bu sefer farklı bir AP seçimleri yaşadığımızın kanısına çoktan varmıştım bile. Hakikaten bugüne kadar Avrupa’daki Türkler hiçbir zaman böylesine bir seçim heyecanına tanık olmamıştı. Brüksel’den yazan Zaman gazetesi muhabiri Metin Keskin, “Belçika, Belçika olalı böyle bir seçim yaşamadı,” diyordu. Gerçekten de, ilk defa, “Avrupa Parlamentosu nedir?” “Hangi kararları alır?” “Göçmenler için neden önemlidir?” “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinde rolü nedir?” gibi birçok soru Türk kökenli adaylar sayesinde Avrupa Türklerine açıklanmıştı.

      Bütün bu yaşanan heyecandan sonra Türkler, toplu olarak seçime katılır, kullandıkları tercihli oylarla Türk kökenli adayları da Brüksel’e gönderir hayalindeydik.

      Bu hayalimiz, sevgili genç arkadaşımız Erdinç Saçan’ın Rotterdam tercihli oylarını kamuoyuna duyurmasına kadar devam etti. Rotterdamlı Türklerin tercihli oy sayısı bizi hüsrana uğratmıştı. Hüsrana çeviren Rotterdam sonuçları şöyle:

      Osman Elmacı 2102 oy (11.18 %), Emine Bozkurt 3176 oy (7.47 %), Doğan Gök 563 oy(5.02 %).

      Bu sonuçları görünce yandık dedik. Zira Hollanda’da en büyük Türk grubu Rotterdam’da yaşıyor. En güçlü toplum örgütleri Rotterdam’da. Halk organize. Onlarca cami ve dernek AP seçimleriyle ilgili bilgilendirme toplantısı organize etmişti.

      Kırkbinin üzerinde Türk’ün yaşadığı Rotterdam’da bu kadar oy çıktıysa diğer şehirlerde ne kadar tercihli oy çıkar varın siz düşünün artık, demeye başladık kendi aramızda. Hattâ Eindhoven’dan Kaya Turan Koçak telefonla aradı ve kendine göre yaptığı tahmini tercihli oy hesaplamasını açıklamasıyla bütün ümitlerimizi yavaş yavaş yitirmeye başlamıştık.

      Bu moral bozukluğuna Hollanda’nın bazı şehirlerinden gelen tercihli oy oranı da [(meselâ Weert: Osman Elmacı (56), Emine Bozkurt (25), Doğan Gök (7) Dordrecht: Osman Elmacı (369), Emine Bozkurt (344), Doğan Gök (48) Amersfoort: Osman Elmacı (228), Emine Bozkurt (319), Doğan Gök (140) Tilburg: Osman Elmacı (207), Emine Bozkurt (274), Doğan Gök (89)] buna tuz biber olmuştu.

      Artık, seçim sonuçlarının neden böyle olduğunu Türklerin neden sanıldığı gibi sandığa gitmediklerinin nedenlerini araştırmaya, tartışmaya ve analiz etmeye başlamıştık bile.

      Kimimize göre vatandaşlarımız seçilenlere kızıp, sandık başına gitmedi. Kimisine göre adaylarımız yetersiz ve temsil gücü zayıf. Kimilerimize göre, adaylarımız iyi ama partileri yabancı düşmanı. Ve onlarca argüman.

      Tam bu düşünceler içindeydik ki, gönlümüze su serpen bir haber aynen şöyleydi: “Almanya’dan AP’ye üç Türk kökenli milletvekili, Finlandiya’dan 1 Türk kökenli milletvekili gönderdik.” Buruk bir sevinç yaşadık o anda. Fazla sürmeden ikinci sevindirici haber ortalarda dolaşmaya başladı. O da Hollanda’dan Emine Bozkurt tercihli oylarla AP’ye seçildiği haberiydi.

      Evet bu heyecanın, sevincin devam etmesini istiyoruz. Ümitliyiz. Zira Belçika’da, Fransa’da, Almanya’da daha tercihli oylar belirlenmedi. Kim bilir, tercihli oylarla belki birkaç Türk asıllı milletvekilini daha AP’ye gönderebiliriz…

      Kaç gündür içimizi kaplayan karamsarlık tam olmasa da, yerini birazcık heyecan ve sevince terk etti. Oysa Türklerin kullanacakları bilinçli ve tercihli oylarla kaç tane Türk asıllı milletvekili arkadaşımız Brüksel’e gidebilirdi. Her hâlde bir başka seçime kaldı bu hayalimiz.

      Bu yazının yazıldığı sıralarda beş Türk kökenli AP milletvekili Brüksel’e gitmeyi başardı. Bu başarı az olsa da, küçümsense de, yetmese de Avrupa Türklerinin temsilcilerinin artık Avrupa Parlamentosu’nda var olduğu gerçeğini değiştirmez.

      Beş milletvekili ne yapacak gibi bir soru sakın sormayın. Bir milletvekili bile önemlidir. AP Hollanda milletvekili adayı Osman Elmacı’nın dediği gibi, bir bardak suda bir damla mürekkep olmak bile çok önemli bizim için.

      Sadece Avrupa Türkleri için mi? Hayır. Hem de koskocaman bir “hayır”. Çünkü Türk kökenli AP milletvekillerinin Brüksel’de olmaları Türkiye için de çok önem arz ediyor. Seçilen arkadaşlarımız bunun bilincindeler.

      Cem Özdemir (Yeşiller, Almanya) “Türkiye, Bulgaristan veya Romanya’dan daha kötü muamele görmemeli. Şartlar yerine getirilince AB üyelik görüşmeleri başlamalı. Bunun için ağırlığımızı koymak istiyoruz,” diyor.

      Vural Öger (Sosyal Demokrat Parti, Almanya) “Türk kökenli bir milletvekiliyim ve öncelikle, Almanlara, bir Türk’ün de Almanya için çok güzel şeyler yapacağını ispatlamak istiyorum. Tabiî ki, Türkiye’nin AB serüveninde benim de katkım olacak,” düşüncesinde.

      Diğerleri de aynı düşünceleri paylaşıyor. Geçtiğimiz hafta yapılan AP seçimleri bir taraftan, Avrupa Türklerinin artık en az beş milletvekiliyle AP’de temsil edilmelerini, diğer taraftan da, Türkiye’nin AB’ye giriş sürecine olumlu yönde katkıda bulunmayı beraberinde getirmektedir.

      Hayırlı olmasını dilerken, Türk kökenli siyasetçilerin ve toplum öncülerinin Türklerin seçimlere az oranda (% 35) katılımlarının mutlaka iyi analiz etmeleri gerektiğini de belirtmek isterim. Hollanda’da sahip olduğumuz 135 bin oy potansiyelinden sandığa yansıyan sadece 45 bin oy. Bu düşündürücü değil mi?

Haziran 2004

      Hollanda Türk Toplumu Kanaat Liderleri Ortak Amaç Etrafında Toplanabilir

      Türkevi Araştırmalar Merkezi ile Analitik Araştırmalar Enstitüsü’nün ortaklaşa yürüttükleri “Türkiye-AB ilişkilerinde Hollanda’daki Türklerin Rolü” konulu araştırmanın ikinci bölümü gerçekleştiriliyor. Birinci bölümünde Hollanda’daki Türk kuruluşlarıyla bir anket yapılmıştı. Araştırmanın ikinci bölümünde ise Doç. Dr. Talip Küçükcan ve Hüseyin Kocabıyık Hollanda Türk toplumu kanaat liderlerinden 25 kişiyle derinlemesine mülakat yapıyorlar.

      Dört gün önce başlayan ve günde en az üç kişiyle yapılan derinlemesine mülakatlar tam dokuz gün sürecek. Katılma fırsatı bulduğum bazı mülakatlarda tahmin ettiğimizin üzerinde veriler ortaya çıkmakta.

      Kanaat liderlerine sadece Türkiye-AB ilişkileri sorulmamakta elbette. Mülakat yapılanlara Hollanda Türk toplumunun ve kuruluşlarının içinde bulunduğu durum, sorunlar, öneriler gibi sorular da yöneltilmekte.

      Araştırmanın sonuçları önümüzdeki aylarda açıklanacak. Ancak şu birkaç gün içinde yapmış olduğum gözlemler neticesinde ortaya çıkan ve toplumumuzu çok yakından ilgilendiren iki meseleye değinmek istiyorum. Bunlar: Türk kuruluşlarının uzmanlaşması ve Türk / Türkiye imajının düzeltilmesi.

      Mülakat yapılan bazı kişilerin, Hollanda’daki Türk örgütlerinin literatürde yer aldığı şekilde sivil toplum kuruluşları