fazla kuy besteleyen Bayjigit, herbiri çok içten, mükemmel kuylerin sahibi olan Razdık, Baubek, Kızdarbek, Abdi, Akkız, Alşekey, Akbala, Toka, Sugir besteleri ilk defa halk üniversitesi derslerinde topluma sunulmuştur. Şertpe kuyun ustası, kırktan fazla bir birinden güzel besteler yapan Tolegen Mombekov’un yolunu açan da Halk Üniversitesi’dir. Tolegen Mombekov halk arasında besteleriyle meşhurdur. Tolegen, ünlü besteci Sugir Aliyev’in kayda alınmayan bir çok eserini tanıtarak, müzik tarihinden hak ettiği yerini almasını sağladı. Tolegen kendi atası Bapış’ın da bir kaç eserini kayda geçirdi. Yüzlerce şertpe küyün yeniden yazılması, onların gramplastiğe kaydedilmesi de Halk Üniversitesi tarafından desteklenmiştir. Bugünlerde şertpe kuyler konservatuarın, müzik okullarının, kollejlerin okul programlarında yer alması da Halk Üniversitesi sayesinde olduğunu vurgulamak isteriz. Uzun zaman boyunca emeklerine önem verilmeyen ünlü kuyşi Abiken Kasenov’un çaldığı Tattimbet’in küylerini gramplağa kaydetmek te Halk Üniversitesi teklifi üzerine gerçekleşmiştir. Şertpe küyleri derleme ve yayma konusunda Uvali Bekenov ve Jarkın Şakerim gibi gönüllü araştırmacılarımız da büyük katkılarda bulundu.
Bu yukarıda söylediklerimizden Halk Üniversitesi’nin edebiyat, folklor, tarih, etnoğrafi, arkeoloji, dil konularıya ilgili kapsamlı ve özel dersler vermekle kalmadığını, göz ardı edilen müzik geleneğimizi tekrar diriltmeye ve halk mirasını derleme ve tanıtmaya, halk arasından yetenekli sanatçıları keşfetmeye ayrıca özen gösterdiğini görüyoruz. Halk Üniversitesi, kültür miraslarını halka ilmi yaklaşımla tanıtmayı başarmıştır.
Kazak edebiyatını, tarihini ve kültürünü başka da bir çok kardeş Türk halklarının mirasıyla kıyaslayarak incelemek, halk üniversitesinin işlerine geniş ufuklar açan, onu özel bir manaya büründüren, gerçek bir ilmi sıfat veren hayatî bir gelenek oldu. Üniversitemiz, sözlü edebiyat derslerini ta kuzeyde yaşayan Sahalar’ın, Altaylı’ların İdil ve Oral yakasında yaşayan –Başkurların, Amuderya kenarında hayat sürdüren Karakalpakların folklor eserlerine de layık olduğu ilgiyi gösterebildi. Yazılı edebiyat derslerinde ise Tatarların, Özbeklerin, Azerilerin, zengin edebî dünyası halkı hayran etti. Kazak edebiyatı ve kültürünün Avrupa halkıyla ilişkisi, üniversite derslerinde anlatıldı. Mesela Rus edebiyatı ve Alman edebiyatındaki önemli meseleler konusunda özel dersler yapıldı.
Egemenliğimizi aldıktan sonra istediğimiz konu üzerinde araştırma yapmabilme, dersler verebilme imkanlarına sahip olduk. Bu yüzden de Kazak Edebiyatı ve Sanatı Halk Üniversitesi tarihî ve edebî mirasımızı halka yayma, tanıtma, araştırma misyonunu başarıyla tamamlamıştır. Ama erişemediğimiz dağlar ve tepeler de vardır.
Kazak Edebiyatı ve Sanatı Halk Üniversitesi için desteklerini esirgemeyen, tüm kalbiyle yardım eden Leyla Muhtarkızı Auezova hanıma minnettarız. M. Auezov anıt müze çalışanlarına da gösterdiği yardımlardan dolayı teşekkür ediyoruz. Özellikle de eleştirmen Balaemer Sahariyev, araştırmacılar Kerimbek Sızdıkov, Mekemtas Mırzahmetov, İvan Bolşokov gibi bilim adamlarına şükranlarımızı sunmak istiyoruz. Halk Üniversitesi ilmi sekreteri Talğat Akimov’a verdiği emekleri ayrıca belirtmek istiyorum. Halk Üniversitesine destek çıkanlar saymakla bitmez ve onlara minnettar olduğumuzu belirtmek isteriz.
Arap halkının zekası Bin bir gece maslını doğurdu. Almatı halk üniversitesi 500 tane akşam dersleri gerçekleştirdi. Biz başladığımız işi devam ettirme kanaatindeyiz. M. Auezov müzesinin meclis salonunda dersler sayısını bine kadar arttırabileceğimize inanıyoruz. Bu işi biz olmazsak da şakirtlerimiz devam ettirecektir. Bunun gibi derslerde söylenen sözler ve yapılan hizmetler Kazak zekasının ulu abidesi olacak diye ümit ediyoruz.
Sönmeyen Namus, Bitmeyen Kahramanlık İzleri
(Abdiğappar Janbosınulu’nın edebyattaki)
Eski tarihimizin aydınlığa kavuşmamış sayfaları bir yana da, bu asrın başında yaşananları bile tam olarak tanıyamamız milli ve medeni bilincimizin geride kalmasının göstergesidir. XX asırda yaşanan, Kazak halkı için büyük bir tarihî olay olan Alaş hareketi hakkında da gerçeklerin saptırılması seksen yıl boyunca beynimizi zehirlemiştir. Halkımızın yaşam tarzına ve bağımsızlığına yapılan haksızlıkların hesabını yapmak için bize zaman lazım. 30’lı yılların başlarında açlıktan halkımızın yarısını kaybettiğimizi gizledik, toplumu “Gelişiyoruz, uygarlığa doğru gidiyoruz.” gibi sözlerle oyaladık. Sayısı açısındanTürk halkları arasında ikinci olan ulusumuz, ekim devriminden sonra onlarca yıl yürütülen sömürücü siyaset yüzünden iki kat azaldı. Sonunda Kazaklar, kendi yurdunda kendi milletinin adını bile doğru söyleyemez hale geldi. Kazakistan’da gerçekleşen tarihî olaylardan hiç biri milli bakış açısından bakılmadı, sadece Rusya’nın sömürücü siyasetine nasıl uygunsa öyle anlatıldı. Uydurulmuş bir tarih, yanlış fikirlerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu yüzden de sosyal bilimler sahasında kök salan bu yanlış fikirleri, bir bir düzeltmek boynumuzun borcudur.
Yazımızda dünkü sovyet ideolojisine zıt düştüğü için yanlış kabul edilip, tarihin derinlerine gömülen gerçeklerden sadece bir tanesini anlatacağız. Yani Kazak halkının 1916 yılında gerçekleşen milli mücadelesi başkanı, halk tarafından Han seçilen Abdiğappar Janbosınulı (1870-1919) hakkında söz edeceğiz. Mücadele tarihi, onun sebepleri ve kurucuları, kahramanları, milli mücadeleyi değerlendirmede tek taraflı görüşler ve adaletsizlikler hakkında tarihi uzmanlar tarafından bir sürü yazı yazılmıştır. Biz bu konulara girmeyeceğiz sadece Abdiğappar’ın edebiyattaki kişiliği üzerinde duracağız. Çünkü tarihi şahıslar ve olayların resmi beyanıyla birlikte edebiyattaki yansıması de çok önemlidir.
Çok soylu ve şöhretli sülale mensubu olan Abdiğappar Janbosınulı, kendi boyu arasında itibar sahibi bir ağa olduğu için 1916 yılında Torğay halkı tarafından han seçilir. Halkın onu, Rusya Çarı’nın Kazakları savaşa işçi olarak alma fermanına karşı düzenlenen mücadeleye baş olarak seçtiğini ve yanına da askerlere baş komutan olarak Amangeldi’ni tayin ettiğini tarihten biliyoruz. 1916 yılının yazından 1917 yılın şubat ayındaki devrime kadar Torgay topraklarında Rusya askerlerine karşı mücadeleye Abdiğappar ve Amangeldi başkanlık yapmıştır.
Çarın bu haksız fermanına ve yerli idarenin hesapsız zülmüne dayanamayan halkın eline silah alıp savaşa çıkması, sönmeyen namusun ve bitmeyen kahramanlığın gerçek bir görüntüsüdür. Baskı altında ezilen ulusa istediğini yaptırmaya alışık olan sömürücü emperya, Torgay mücadelesini bastıracağından, mücadeleye katılanları ağır cezaya çarptırarak, savaş cephesine Kazak yiğitlerini zorla alacaklarından emindi. Torgay ayaklanmasını bastırmak için yüzlerce değil de, orgeneral başkanlığında binlerce asker göndermesi halk ayaklanmasının ciddi bir boyut kazandığını gösteriyor. Kazakistan’ın başka bölgelerindeki ayaklanmaları başlamadan bastırmaya alışık askerler Torgay ayaklanması için aylarca ter döker. Böyle olmasının iki sebebi vardır, birincisi halkın namusnun uyanması, bağımsızlık arzusuyla yanıp tutuşması, kölelik hayata kahramanlık ölümü seçmeye kararlı olmasıdır. İkinci bir sebebi ise ayaklanmaya akıllı ve cesur, halkın inandığı liderlerin önderlik etmesidir.
Maalesef Torğay ayaklanmasının liderlerini araştırmada bir takım haksızlıklar yer aldı. Onlarca yıl halk kaharmanları olarak Amangeldi ve Alibi isimleri medhedildi, halkın han seçtiği Abdiğapar’ın ismi tarihte geçmedi. Bazı eserlerde Abdiğappar’ı hakkında olumsuz fikirler de bulunmakta. Bunu sebebini halk biliyor. Yıllar boyunca siyasette üstünlük eden sınıfsal ideoloji Kazakların milli hakkını hayal edenlerin hepsini halk düşmanı olarak göstermeyi amaç edinmiştir. Bunun gibi tek taraflı fikirler, bilinçli olarak hendi hayatını halkı için tehlikeye atan Abdiğappar’ın gerçek kişiliğini tanıtmaya fırsat bırakmadı.