Beksultan Nurjekeuli

Bir Pişmanlık Bir Ümit


Скачать книгу

belim!” diyen Batjan, eliyle belini tutarak yerinden kalktı. “Jamihan nerede kaldı? Çayı hızlandırsın. Şırakay su hazırla, ellerini yıkasınlar.”

      “Ekin olgunlaşmak üzereymiş.” dedi Botaş, Mamet’e bakıp. Deminden beri hiç tartışma yaşanmamış gibi samimiyetle konuştu. “Çaydan sonra Kabi, üçümüz harman için yeni bir yer bakalım. Geçen seneki harman, akıtma oluğunun oradaydı, yağmurda az kalsın buğdayı götürüyordu. Bizi çok uğraştırmıştı. Bu sene biraz yüksek yer ayarlasak diyorum. Dönünce yanına dört beş adam gönderirim. Kendin göz kulak olur, güzelce harman yaptırırsın. Harmanlama işi bitene dek harmanın patronu sensin.”

      Mamet ses çıkarmadı. Evdekiler onun ses çıkarmamasına sevindi. Sadece Kameş içinden “Yalaka!” dedi Botaş için, ancak yüzüne karşı bir şey söylemedi.

* * *

      Keçe evin içi alacakaranlık, lamba evi çok az aydınlatabiliyordu. Lambanın dibinde, sırtıyla karşı duvarın ışığını engelleyen Jamihan, Şegen’in gömleğine yama vuruyordu. Karanlık duvar tarafında, büyük iki katlı keçenin üzerine döşenen yatakta Şegen’i ortalarına alan Mamet’le Batjan yatıyordu. Yatar yatmaz uyuma alışkanlığı olmayan çocuk, babaannesi ile dedesine değişik sorular soruyordu.

      “Kabi amcam Kameş halamdan neden korkuyor? Gücü yetmiyor mu?”

      “Korkmuyor, saygı duyuyor. Erkek adam, aklında bulunsun, kız kardeşine hiçbir zaman güç kullanmaz. Ayıp olur.”

      “Benim kız kardeşim kimdir?”

      Hemen ne diyeceğini bilemeyen Batjan, az bekledikten sonra cevap verdi:

      “Şırakay’ın büyük kızları abla, küçük kızları kız kardeş olurlar.”

      “Ya oğulları?”

      “Her iki oğlu da senden büyüktür. Amankeldi ile Yeskeldi sana ağabey olur.”

      “Ben kime ağabey oluyorum?”

      “Sen…” Batjan yine sustu ve duyulur duyulmaz sesle derin bir nefes aldı. “Az önce söyledim ya, Şırakay’ın küçük kızları sana kız kardeş olur diye. Sen de onlara ağabey oluyorsun.”

      “Peki büyük kızlarına?”

      “Onlara kardeşsin.”

      “Bübiş benim neyim olur?”

      “Salima’nın kızı mı? Allah iyiliğini versin, o senin arkadaşın. Yaşça yakın olan insanlar birbirlerine arkadaş olurlar.”

      “Senin arkadaşın kim?”

      “Benim arkadaşım, işte senin öbür tarafında yatıyor.”

      “O, dedem mi? O arkadaşın mı oluyor? Hep ‘Beyim, beyim!’ diyorsun ya.”

      Çocuğun söyledikleri herkesi güldürdü. Yama vurduğu gömlekle yüzünü kapatıp Jamihan da katıla katıla güldü.

      “Şegen yeter artık, uyusana!” dedi utandığından.

      “Ee, sana ne?” dedi Batjan, torununa sıkıca sarılarak. “Bize sormayacak da kime soracak? Ağız onun, sorsun!”

      Batjan’ın araya girmesinden cesaret alan Şegen, yastıktan kafasını kaldırıp:

      “Babaanne şarkı söyleyeyim mi?” dedi hevesle. Çocuğu kırmak istemeyip:

      “Söyle yavrum, söyle!” dedi Batjan. Aslında çocuğun söyleyecek şarkısını merak etmiyor değildi.

      “Evet,” diye düşünürken, Şegen hem dedesi tarafına, hem de Jamihan tarafına gururla baktı. Onların da dikkatle kendisini beklediklerini görüp, “Çok şarkı biliyorum!” dedi övünerek.

      “Ancak sen öyle bakma babaanne. Yanılabilirim, gözlerini kapat!”

      “Tavşan yürekli yavrum benim. Ben yüzüne bakınca yanılacak olursan nasıl delikanlı olacaksın? Peki, kapattım gözlerimi.”

      Onların da bakmalarını istemediğini belli ederek dedesi ile Jamihan’a da elleriyle işaret etti. Dizleri üzerinde oturdu ve hafif sallanarak şarkısına başladı.

      “Dağdan esen melteme bak,

      Faşistlerin zulmüne bak.

      Böyle türkü söylersem,

      Gelir mi babam batıdan.”

      Şegen bunları söyledi ve hemen kafasını yorganın altına sokuverdi.

      “Ağzına sağlık yavrum! Gelecek babası, neden gelmesin? Şu söylediklerini duyarsa hiç durmaz gelir.” dedi, yorganı açıp Şegen’in saçlarını koklayan Batjan ağlamaklı bir sesle. Jamihan’ın hareketsiz kaldığını, dedesinin yavaşça derin bir nefes aldığını, gurur duygusuna kapılan çocuk fark etmemişti. Yastıktan kafasını kaldırıp:

      “Bana güzel bir türkü öğretsene!” dedi babaannesine. “Kimsenin bilmediği bir türkü olsun. Ben de onu Bübiş’e öğretirim.”

      “Eyvah, eyvah! Babaannen şu hâliyle türkü söyleyebilir mi sanıyorsun?” Batjan gülerek önünde sadece altı yedi kadar dişi kalan ağzını gösterdi. “Türküyü dişleri tam olan deden öğretsin. Söylesene Satim’in söylediği türkülerden birini.”

      “Ben türkücü müyüm? Söylesene kendin.”

      “Hadi, çocuğu kırma! Bir şey söyleyiver. ‘Aridaşay’ türküsünü öğretsene.”

      “Aridaşay’ı söylemeyeli çok zaman geçti.” Mamet, yastığını kıvrıp yükseltti ve gövdesini kaldırarak yattı. Biraz sessizlikten sonra yavaşça mırıldanmaya başladı. “Hey, hey Aridaşay hey.” Ondan sonra kendi tükürüğünde boğularak öksürmeye başladı.

      “Bir şeyden korkuyor gibi söylemeyip biraz sesli söylesene!”

      “Rahat bırak beni! Çok cesursan kendin söyle.” İhtiyar devam etti:

      “Hey, hey iki al don at,

      Yelesi bağlım.

      Yalan dünyada yalnızım hey,

      Canım sevgilim.

      Hey, hey Aridaşayım hey!”

      “Sesi ne güzeldi aslanımın.” dedi Batjan, derin nefes alarak. “Görürse çekinir diye düğün yapan evin kapısında gözükmeden dinlerdim yavrumu. Şu esmer yavrum da babası gibi şarkıcı mı olacak?” Batjan torununu kendine doğru çekerken beyinin gözlerinin yaşardığını fark etti. Şegen’in gömleği ile yüzünü kapatan Jamihan da sessizce ağlıyordu. “Ne oluyor?” dedi Batjan, kızgın bir sesle. Daha demin kendisinin de sinirlerinin boşaldığını tamamen unutarak. “Geceyarısı ağlayıp da uğursuzluk getirmeyin eve.”

      “Güzel yavrum!” dedi Mamet, dudaklarını bükerek. Jamihan’ın da hüngür hüngür ağlayan sesi duyuldu. “Aslanım benim!” dedi için için ağlayan Mamet. “Ölümüne kıyamadığım, hayatta olduğundan emin olamadığım yavrum benim! Ne ölüm haberi alabildik, ne yaşam haberi. Neşeden mahrum, üzüntü dolu hayata mahkûm eden yalnızım benim!”

      “Şükret!” Gözlerini avuçlarıyla sert sert silen Batjan kocasına dik dik baktı. “İstersen bin kere ağla, yine de Allah’ın takdiri olur. Kaybolan yalnızının arkasından ağlayıp duracağına yanımızdaki yalnızımızın hayatı için dua etsene!”

      “Güzel Şegenciğim!” diyen Mamet, Şegen’i kendisine çekip alnından kokladı. “Yeter ki oğlum babasını arayacak duruma gelene dek hayatta olalım.”

      “Şu hâlinle hayatta kalacağından şüpheliyim. Sadece