Robert Leighton

Viking Kılıcı


Скачать книгу

Hem amcamız Roderic’in böylesi bir ihanetten ne kazancı olabilir?”

      Kenric kardeşini karanlık geçitlere götürdü, annesinin odasının kapısının açıldığını ve Leydi Adela’nın Alpin’in keder çığlıklarıyla uyandığını, telaşa düşüp onları takip etmeye hazırlandığını fark etmedi.

      “Hem de kazanacak ne çok şeyi var,” dedi Kenric. “Esas komplosuna devam edebilse senle ben mutlaka babamız gibi, Earl Roderic’in kendisini Bute lordu yapma hırsına kurban gitmiş gibi olurduk Alpin.”

      “Öyleyse,” diye yanıtladı Alpin, öfkeyle sesini yükselterek, “kendi ellerimle ölümcül bir intikam alacağım. Şimdi, kutsal inancımız üzerine yemin ediyorum ki Kedric, Gighalı Roderic gerçekten de babamızı öldürdüyse ölümü benim ellerimden olacak!”

      “Böylesi bir intikam alınan hayatı geri verebilir mi?” diye sordu Kenric ciddiyetle. “İntikam, sevgili annemizin kaybettiği mutluluğu yerine getirebilir mi? Bana kalırsa Alpin, yatağına gidip onu tehlikeye maruz bırakmak yerine babamızın yanında kalsaydın daha akıllıca olurdu. Gel, silahlarımızı kuşanıp bu kötü adamlarla yüzleşelim; böylece hangisinin ölümcül darbeyi vurduğunu öğrenebiliriz.”

      “Babamın hangi silahla öldürüldüğünü düşünüyorsun?” diye sordu Alpin, silahhanede olduklarından zincir zırhlarını giymeye koyuldular.

      “Avları ve diğer etleri kesmek için kullandığı büyük bıçakla,” dedi Kenric, bir kılıç alarak.

      “Ah!” diye bağırdı Alpin, hemen hatırlayarak. “Şimdi Earl Roderic’in o bıçağı neden masadan alıp kurnazca şöminenin üstüne yerleştirdiğini anlıyorum. Ne zalimmiş! Yapacaklarını o zamandan tasarlamış.”

      “Şimdi,” diye ekledi, büyük bir iki elli kılıcı eline alarak, “hazırım. Onunla bir karşılaşayım, bir an yüzünü göreyim onu köpek gibi katledeceğim.”

      “Darbeyi vurmadan önce iyi düşün,” dedi Kenric, kalenin yukarı katlarına giden yan merdivenden çıkarken. “Artık Bute’un meşru lordu olduğunu ve kişisel intikam almadan bu adama ceza verme gücünün kesinlikle bitmeyen bir kan davasına dönüşeceğini unutma.”

      “Öf! Ne ürkeksin Kenric. Yaşlı Başrahip Thurstan sana hangi papaz öğretilerini ezberletti? Öz babanı öldüren adamı bağışlayacak mısın?”

      “Bağışlamak mı?” diye haykırdı Kenric. “Hayır, bunu asla yapmam. Alpin, onu sen öldürmezsen haç üstüne yemin ederim ki bizzat yaparım. Ama onu hileye başvurmadan, adil bir dövüşte alt ederim.”

      İki genç şimdi Earl Hamish’in ölü olarak uzandığı büyük salonun girişindeydi. Alpin içeri girdi ve babasının cesedinin üzerine eğildi, keder onu ele geçirmişti. Sendeleyerek bir sandalyeye gitti, başını ellerinin arasına alarak oturdu ve yürek parçalayıcı bir şekilde ağladı.

      Kenric koridordaki yüksek sesleri duyduğunda kılıcını alarak muhafızların konuşlandığı yere hızla ilerledi. Güvenlikten sorumlu Duncan Graham küçük salonda üç kontla münakaşa içindeydi. Geniş vücudu yarı açık kapı eşiğini doldurduğundan Roderic’le iki yoldaşı henüz silahlı muhafızın varlığından haberdar değildi.

      “Daha fazla şarap alabilirsiniz,” dedi Duncan, “ama kılıçlarınızı getirmemi istiyorsanız onu efendimin emri olmadan yapamam.”

      “Artık efendin benim!” dedi Gighalı Roderic derinden bir sesle. “Ve bir kere daha sana kılıçlarımızla kamalarımızı getirmeni emrediyorum.”

      “Benim efendim değilsiniz, Earl Roderic,” dedi Duncan, “ve bu küstahlıkla ne şarap ne de silah alabilirsiniz.” Bunun ardından kapıyı çarptı.

      “Terbiyesiz uşak!” diye bağırdı Roderic odada.

      “Hayır, sakinleş Roderic,” dedi İhtiyar Erland. “Gün ağarana kadar beklesek iyi olur. Yaptığın çoktan anlaşılmış olabilir. Silahı kardeşinin göğsünde bırakman son derece aptalcaydı. Gelecekte işe yarardı.”

      Kenric bu sözleri duydu ve Danca konuşmalarına rağmen Earl Roderic’in bir sonraki hedefinin sahiden de Leydi Adela ve Alpin’i öldürmek olduğunu anladı.

      Bu üç vicdansızın silahsız olduğundan emin olduğundan yanına Duncan’ı çekip emirlerini fısıldadı, dört muhafız onu odaya kadar takip ederek üç ada kralını tutuklayacaktı. Duncan hemen kapıya döndü, zorla açtı ve Kenric kolunda küçük kalkan, elinde kılıçla içeri girdi ve üç adamın karşısına cüretkârca çıktı.

      “Hanginiz Gighalı Earl Roderic?” dedi.

      VI

      ALPIN’IN INTIKAM YEMINI

      İhtiyar Erland kemikleri çıkmış olan elinde boş bir boynuz kadehle şöminenin yanında oturmuş dalgın dalgın ateşin ölü korlarına bakıyordu. Sessiz Sweyn başparmakları deri kemerine takılmış halde yanında durdu, Gighalı Roderic ise kapıya dönük masaya oturmuş bacaklarını ileri geri sallıyordu. Asılı testi lambanın ışığı kızıl saçlarına ve sakalına yansıyordu. Güçlü kollarını geniş göğsünde kavuşturmuştu ve sağ elinin arkasında, kısmen iç yeleğine sildiği sıçramış kan vardı.

      “Hanginiz Gighalı Roderic?” diye tekrarladı Kenric.

      Üçü birbirine kötücül bir gülümsemeyle baktılar. Roderic kadehinde kalan şarabı içti.

      “Benim,” dedi ve serinkanlılıkla tekrar kollarını kavuşturdu. “Peki, kim bilmek istiyor?”

      “Eğer sensen,” dedi Kenric, “bu duvarların içinde nefes almış en alçak adamsın. Roderic MacAlpin, bir asilin ve prensin değersiz oğlu, babanın adına kan suçu bulaştırdın! Kendi kardeşini, sevgili lordumuz ve efendimizi öldürdün; kanını kendi salonunda akıttın. Bu barışçıl adaya dost kılığında gelmiş düzenbaz bir hainsin. Ama kutsal saydığım her şey adına söylüyorum ki bu adi suçunun cezasını layıkıyla çekmedikçe tekrar gidemeyeceksin.”

      Roderic bu konuşmaya karşılık alay edercesine güldü.

      “Ve şimdi,” diye ekledi Kenric, muhafıza dönerek, “bu adamı en derin zindanlara hapsedin. Kral Hakon olsa bile bundan sonra suiistimal ettiği bu kalede misafir olarak kalamaz.”

      “O uşaklardan biri bile bana dokunursa,” dedi Roderic, “sırtını dizimle kırarım. Ve sen, genç hizmetçi, sen kimsin de üstlerini tehdit etmeye cüret ediyorsun? St. Olaf adına, beni doğduğum duvarlara hapsetmekten bahsederek cüretkârlık ediyorsun. Git yatağına dön, çocukların ayakta olmaları gereken bir saat değil şu an.”

      Sonra Colonsay Lordu’na dönerek ekledi: “Delikanlının arkasından dikkat çekmeden çık Sweyn ve bana bahsettiğin bıçağı getir. Bu kesinlikle duyduğumuz genç. Gelen geçene güzel havlıyor, bakalım ısırabiliyor mu. Eminim birkaç arşınlık soğuk çelik onu hızla yatıştırır.”

      Earl Sweyn kapıya adım attı ancak Rothesay’in adamlarından biri ileri çıkıp onu güçlü kollarıyla yakaladı, bir anlığına dövüştüler ve sonra onu sertçe yere fırlattı.

      Bunu görüp öfkesi artan Roderic hafifçe oturduğu yerden kalktı ve Kenric amacını anlayamadan genci tuttu ve kılıç tutan elinden kavradı. Diğer güçlü kolunu oğlanın esnek bedenine doladı. Uzun süre onunla mücadele etse de nihayetinde sırtını kalçasına bastırarak onu yere serdi ve sağ elini sertçe boğazına getirdi. Sol eliyle bir daha Kenric’in kılıç tutan elini kavradı ve silahı elinden bıraktırmaya çalıştı. Fakat Kenric’in bileği oldukça kuvvetliydi ve kılıcının kabzasını sıkıca tutuyordu. Ardından Roderic oğlanın elini ileri