Avelbek Koniratbayev

Kazak Folklorunun Tarihi


Скачать книгу

Meşhur Jüsip Köpeyev’in sözlü edebiyat örneklerini içeren dört ciltlik el yazmaları vardır. M. Seralin “Şahname” eserinin bazı bölümünü Kazakçaya çevirmiştir. Ayrıca Rus Doğu bilimcilerin Kazak folklor örneklerini toplamaya yönelik başlattıkları etkinlikler de bu bilim dalının ilerlemesine epey katkı sağlamıştır.

      Sovyet dönemi Kazak folklor çalışmaları XX. yüzyılın 20. yıllarında çığır açmıştır. Bu dönemde A. Divayev, H. Dosmuhamedov, M. Avezov gibi araştırmacıların katılımlarıyla Kazak kahramanlık destanları ve benzeri folklor örnekleri zaman zaman yayımlanmıştır. A. Bökeyhan ve A. Baytursın tarafından derlenen “Jıyrma Üş Joktav” (Yirmi Üç Ağıt Örneği) (1926) Moskova’da basılırken “Sana”, “Terme”, “Şolpan” dergilerinde de çeşitli folklore örnekleri sürekli yayımlanmıştır.

      Halk şiirine olan ilgi Sovyet Yazarlarının I. Kongresi’nde M. Gorki’nin folklor üzerine bildirdiği görüşlerden sonra daha çok artmıştır. Aynı yıl Kazakistan’da düzenlenen Halk Şairleri Kurultayı’ndan sonra Jambıl, Nurpeyis, Nartay, Kenen ve diğer birçok halk şairleri Kazak kültürü ve edebiyatı için çalışmalar yapmış ve bunun sonucunda yeni yaşama dayanan halk şiirleri doğmuştur.

      XX. yüzyılın otuzuncu yıllarında Kazak destanları yayımlanmaya başlar. “Kahramanlık Destanları”, “Aldar Köse”, “Seksen Yalan” adlı eserler hariç S. Amanjolov’un “Bilmeceler”, Ö. Turmanjanov’un “Kazak Atasözleri”, M. Avezov’un bulduğu “Kozı Körpeş – Bayan Sulu” destanının yeni nüshası (Janak) ve aytıs (atışma) sanatının 1. cildi (S. Muhanov’un önsözüyle) yayımlanır. “Kazak Masalları” da aynı dönemde basılmıştır. Kazak destanının “Alpamıs”, “Kambar”, “Kobılandı” gibi şaheserlerinin Rusçaya çevirilerek yayımlanması da bu dönemde gerçekleşmiştir.

      1940 yılından başlayarak folklor araştırma çalışmalarının sayısı bir hayli artış gösterir. K. Jumaliyev ve M. Ğabdullin sözlü edebiyat üzerine ders kitapları hazırlamış, A. Marğulan ise Kazak destanlarının kökeni ile ilgili birçok etnografik makaleler yayımlamıştır. S. Orlov’un “Kazahski Geroyiçeski Epos” (Kazak Kahramanlık Destanı) (1945) adlı araştırma çalışması da Kazak folkloruna sağlanan büyük bir katkıdır.

      O dönem Kazakistan’ın değerli bilim adamları – M. Avezov, A. Marğulan, E. Ismaylov, K. Jumaliyev, M. Ğabdullin, M. Silçenko, B. Kenjebayev ve bu satırların yazarı Sovyet dönemindeki Kazak folkloru için önemli katkılarda bulunmuştur. Özellikle belirtilmesi gereken çalışmalar M. Avezov’un eserleridir. Kazak lirik destanlarının dili, konusu, gerçekçilik ve halkçılık özelliklerine, 1927’de yazdığı “Edebiyat Tarihi” adlı eserde çok iyi çözümlemeler yapmıştır. M. Avezov, L. Sobolev’le birlikte yazdığı “Destan ve Kazak Halkının Folkloru”25 adlı inceleme çalışmasında, Kazak destanlarının doğasını yeni bilimsel tekniklerle ele alarak kahramanlık ve aşk destanları arasındaki farklılıklara açıklık getirmiştir.

      1948’de yayımlanan “Kazak Edebiyat Tarihi” nin ilk cildi Kazak folkloru örneklerinin tümünü kapsayan büyük bir eserdir. Bu eseri hazırlama çalışmasına Kazakistan’ın bütün edebiyatçı bilim adamları katılmıştır. Bu çalışmanın lirik destanlar bölümünü M. Avezov ile birlikte hazırlama şerefine ise ben nâil oldum.

      1940-50’li yıllarda edebiyat biliminin güncel sorunlarının tamamıyla çözülmediği; eski edebî eserleri araştırma çalışmalarında eksikliklerin olduğu, bilimsel kanıt ve güvenilirliği olmayan yüzeysel düşüncelerin yaygınlaştığı bellidir. 1945 yılına kadar Sovyet halkbilimciliğinde Kazakistan ve Orta Asya halkları destanlarının feodalizm devrinden sonra ortaya çıktığına dair kuşkulu fikirler beyinlere kazılmaya çalışılmıştır. Günümüz gençliği bu tür konseptlere çok dikkât etmeli ve kuramsal tutarsızlıkları gözden kaçırmamalıdır. Onlara göre sözlü edebiyatın en parlak dönemi feodalizm dönemiydi. Özbek bilim adamları A. Abdunabiyev ve A. Stepanov “Alpamıs” destanında feodalizmin izleri olduğunu ileri sürüyorsa (Zvezda Vostoka’dan akt. Konıratbayev, 1991), Kırgızlarda “Manas”, Türkmenlerde “Dede Korkut”26 eserleri gericilik içeren destanlar olarak bilinmiştir. Kazak folklorunda ise “Kambar” destanı dışındaki eserlerin hemen hemen hepsi feodalizm dönemi eserleridir denilerek okul müfredatından kaldırılmıştır.

      Bu nedenle 1955-1956 yıllarında SSCB Bilimler Akademisi ve M. Gorki adındaki Edebiyat Enstitüsü bütün cumhuriyetlerin seçkin bilim adamlarının katılımlarını sağlayarak Moskova, Leningrad, Kiev, Ordjonikidze ve Taşkent şehirlerinde Sovyet Birliği halklarının destanlarına yönelik birkaç bilimsel konferans düzenlemiştir. Konferanslara V. Jirmunski, A. Borovkov, M. Avezov, L. Klimoviç, V. Çiçerov, İ. Braginski, P. Berkov, H. Zarifov, A. Toktambayev gibi birçok halkbilimci katılmıştır. Konferanslarda sunulan bildiriler “Voprosi İzuçeniya Eposa Narodov SSSR” (SSCB Halkları Destanlarını Araştırma Sorunları) adıyla 1958 ve 1961 yıllarında yayımlanmıştır.

      O zamanda bizim dogmatik eleştirilerimiz destan tarihinin araştırılmasında evresel sisteme oldukça istinat edilip, halk mirasını zenginler sahiplendi, destanın esasında İslam dininin gelenek ve görenekleri olduğu görüldü. Bu akım herbir tarihçi bir zamandaki “Tarih Mektebi” nin vekilleri Miller ile Keltuyalla gibi bujuvazi folkloristlerinden kalan sosyolojiyi gizlemeyip, yönünü değiştirdi. Bunlardan başka destanlarda sınıf mücadelesi açıkça görülmemiştir. Bu durumda nasıl halk destanı olur? Onun üstüne destanlarda “fakir” temsilcileri (Ultankul) çirkin tipte görülmektedir. Manas’ın babası çok zengin, kendisi handır. Bayböri ile Toktar-bay’ın durumunu da ona yakın diyerek, onlarla birçok destan kahramanlarının kendisini de (Manas, Alpamıs) feodal olarak ilişkilendirdi.

      1956 yılında “Alpamıs” destanına ithaf edilen Taşkent konferansından sonra bu düşüncenin zıt yönünün sırrını keşfedip, halk destanına Lenin’in düşüncesi doğrultusunda araştırmalar yapmasına fırsat vermiştir. Birçok meseleler hakkında teorik bakış açısından düşünülmesi yönünde bu konferansta sunulan A. Borovkov’un bildirisi de görülmüştür. Bir sözünde bu destanı sadece zenginler grubu yarattı diyenler “feodal toplumdaki gerçek anlamında doğan halk yaratıcılığını kabul etmedi” (Voprosı İzuçeniya… 1958: 87). diye yazmıştır. V. Jirmunskiy 18. yüzyıldaki Kazak kahramanları toplumsal görünüşte değil, aile, ocak yanındaki tipler olarak göründü dese, A. Borovkov destandaki zenginlere sahiplenme üstünkörü, her şeyin kendi adı var, destanın temel örneklerinin halk muhtevasında olduğunu söyledi. Destan adlandırmasını egemen sınıfa verip huzurlu bir şekilde oturalım diyenler feodal toplumda halk olmaz, bunun için onun sanatı da yok denilerek üstünkörü bir anlayışa dönüşmüştür. Çünkü ömür ile sanatı şekillendirenler destanın oluştuğu zaman ile gerçek yaratıcıları kim diye iki türlü meseleyi karıştırdı, destanın bütün halkın muhtevasında, özellikle anti-feodal ruhta olduğunu açıkça tahrif etti.

      1955’te Kazakistan Komünist Partisi Merkez Komitesi halk kültürlerinin düzgün şekilde araştırılmasına yönelik karar çıkararak bu tür aksaklıklara son vermiştir. 1956 yılından sonra destan, masal ve efsanelerimiz, eski göçebe boylar tarihi esas alınarak araştırılmaya başlandı. 1961’de Kazak SSC Bilimler Akademisi tarafından düzenlenen “İhtilal Dönemi Öncesi Kazak Yazılı Edebiyatı” konulu bilimsel konferansta, birçok ozanın eserleri, kendi görüşlerindeki aykırılıklarıyla birlikte derin bir şekilde incelenmesi gerektiği kararı alınmıştır. Konferans bildirileri “Edebi Miras ve Onların Araştırılması” (1963) adıyla basılmıştır. Öyle olmasına karşın, 1956 Taşkent Konferansı’nda