Avelbek Koniratbayev

Kazak Folklorunun Tarihi


Скачать книгу

degenim tösek; bes degenim besik; altı degenim asık; jeti degenim jelke; segiz degenim serke; toğız degenim torka; on degenim oymak; on bir degenim Kara jumbak” (Bir dediğim bileğidir; iki dediğim eğedir; üç dediğim açkıdır; dört dediğim döşektir; beş dediğim beşiktir; altı dediğim âşıktır; yedi dediğim ense; sekiz dediğim erkeçtir; dokuz dediğim ipek kumaştır; on dediğim yüzüktür; on bir dediğim bilmecedir) gibi sözcük grupları çocuğun kelime dağarcığını zenginleştirir. Eskiden küçük çocuklar her ailedeki kişi sayısını bilmece şeklinde sorarak çözmeye çalışmışlardır. Bu tür bilmeceler “Neşik? Eki kulağı tesik, eşkiñ arık, koyıñ sarık” (Ne kadarcık? İki kulağı delik, keçin sıska, koyunun sarıdır) şeklinde başlıyor. Benzeri şiirlerde soru-cevap şeklindeki türlerine de rastlanmaktadır:

      – Köyün nerede?

      – Yüksek dağda.

      – Koyunun nerede?

      – Koç dağında.

      – Koyunun ne yer?

      – Yavşan otu yer. Çocuğu uykudan uyandırıp, birini koyun; diğerini yılkı, öbürünü de inek, deve gütmeye gönderen yaşam belirtileri de şiirlere konu olmuştur. Dört tülikle ilgili şiirlerin çocuklar için yazılmış olanları çok güzel ve eğlencelidir. Bunların içeriği çoğunlukla güldürme amaçlı olur. Örneğin, “Koyun ile Keçinin Atışması” şiiri okunuşu kolay, anlamlı ve etkileyicidir:

      Keçinin:

      – Benim yediğim dikendir,

      Senin yediğin de dikendir.

      Senin kuyruğun niye yassıdır?

      sorusuna koyun:

      – Benim yediğim kasık (otu),

      Senin yediğin de kasık.

      Senin kuyruğun niye kalkık?

      diye yanıt vermiş.

      Onlar atışma sırasında birbirlerini eleştirirler. Koyun süt ve yağının bol ve bunun için hayvanların en bereketlisi olduğunu dile getirmekte, keçi de kendi özelliklerinden bahsederek cevap vermektedir. Sonunda birbirini çekemeyen ikisi “kıran girsin” diye kargış dilerler.

      Yağışsız yaz mevsiminin yakıcı sıcakları ile ayazlı kış havaları hayvanları ne kadar rahatsız etmişse, çeşitli hastalıklar da onları o kadar rahatsız etmiştir. Çünkü bazı hastalıklar hayvanların toplu ölümlerine ve kıtlığa yol açar.

      “Deve, deve, develer” adlı şiir bir taraftan çocuklara çalışmayı öğütlemekte, bir taraftan da onların dillerini geliştirmektedir.

      Çocuk: – Deve, deve, develer!

      Tuzun nerede, develer?

      Deve: – Balkan Dağlarının başında,

      Ballı tavşanın yanında.

      Çocuk: – Tarlaya dalıverdim

      Kucağım meyveyle doluverdi

      Meyvelerimi toprağa verdim

      O bana pelin otu verdi

      Pelini de ben koyuna verdim

      Koyun da bana kuzusunu verdi

      Kuzuyu ben misafirlere kestim

      Misafir bana kamçısını verdi

      Ben kamçıyı kıza verdim

      Kız bana düğmesini verdi

      Ben düğmeyi göle verdim

      Göl bana köpük verdi

      Ben köpüğü kavağa verdim

      Kavak ağacı bana kabuğunu verdi

      Ben kabuğu yeni geline verdim

      Gelin bana başörtüsünü verdi

      Ben örtüyü anneme verdim

      Annem bana aşık43 verdi

      Ben aşığı buza verdim

      Buz bana suyunu verdi

      Ben suyu ineğe verdim

      Kara inek bana sütünü verdi

      Sütü pişiriyordum

      Kelebek geldi süte düştü

      Sütün köpüğünü kelebek içip gitti

      Baykuş geldi süte düştü

      Sütün yarısını o içip gitti

      Saksağan geldi o da düştü

      Sütü bitirdi o da gitti

      Babam gelmişti

      Kazanın dibini kazıyıp ona verdim.

      Kimi şiirlerde yedi kişi için az gelen keçinin yünü ile eti ve doymak bilmeyen buzağının durumu alay konusu olur.

      Çocuklara çokça öğretilen bir konu da tekerlemelerdir. Halk arasında kekeme, tutuk dilli çocukların sayısı az değildir. Tekerleme, çocuğun doğru ve düzgün konuşmasını sağlamıştır.

      -Alenşe, hey Taykarbay, hey Taykarbay

      Koyunlarını kuru yerde otlat hey Taykarbay

      -Pazardan alıp geldiğim bohça

      Ben bohça yapmazsam, kim bohçasını yapar.

      Çocukların dilini geliştirmekte kullanılan sanatlardan biri de ötirik öleñdir (yalanlama). Çocuklar bunları ezbere okurlardı. Bu tür şiirler çocuğun zihin çevikliğini geliştirir.

      Çocuklarla ilgili şiirlerin en değerlisi ninnilerdir. Ninni türünün en güzel örneklerini Divayev toplayıp bastırmıştır.

      Nini ninni bebeğim

      Ak beşiğe yat bebeğim

      Ağlama bebeğim ağlama

      Kemik kırıp vereyim

      Baykutan kuşunun kuyruğunu

      İpe takıp vereyim

      Ninni, ninni kar tanem

      Koyunun yünü kalpağım.

      Başkası için kötü olsa da

      Benim için kar tanemsin.

      diyerek başlayan şiirler içerikleri ve dili açısından çok değerlidir. Şiirlerde, anne beşikteki oğluna dağda elma toplatır, onu kızlara verdirir. “Altına terlik sereyim, üstünü köpçükle örteyim, düğüne giden anneni, nerede arayıp bulayım.” satırları şaka yollu söylenmiştir.

      Gece gündüz uyumadan

      Geceleri at besleyip

      Atları düşmanlardan koruyup

      Delikanlı yiğit mi olacaksın?

      Başına kalpak giyip

      Düşmanlara meydan okuyup

      Cesur kahraman mı olacaksın?

      Ellerin hünerli

      Usta mı olacaksın?

      Güzel konuşan

      Söz ustası mı olacaksın? -

      Bu satırlarda beşikteki çocuğun geleceğini yorumlama, onun nasıl bir yiğit olarak büyüyeceğini merak etme konuları işlenmiştir. Türkü, şarkı söylemek, çocuklara estetik eğitim vermenin en başlıca tekniğidir.

      Evlenme İle İlgili Şiirler

      Kazak folklorunda aile kaderi, genç kuşağın büyüyüp muratlarına ulaşması ya da onların sevinç ve üzüntülerini konu alan birçok şiir