Avelbek Koniratbayev

Kazak Folklorunun Tarihi


Скачать книгу

geldiğinde toybastar şiiri söylenir. Bu tür şiirler “Bağlan serke, markaska, koy bastaydı, koy aldında januvar oykastaydı” şeklinde başlar ve “Toy Kuttı bolsın, Toy toyğa ulassın!” gibi dileklerle son bulur. Bazı ünlü ozanlar toybastar söylediğinde konuyu geniş açıdan ele alarak hem düğünün görkemliğini hem de kendi ozanlık sanatını birlikte över. Aytıs (atışma) sanatında olduğu gibi toybastar esnasında da ozanlar kendilerinin söz sanatı ve ustalıklarını ortaya koyarlardı.

      Evlenme düğünlerinde icra edilen gelenek-görenek şiirlerinin diğer bir türü de jar-jar şiiridir. Bunun örneklerine Orta Asya, Arap, Fars halklarında da rastlanmaktadır. Sevgilisiyle değil, ihtiyar biriyle evlendirilen kızlar bazen düğün yapılmadan gönderilirdi. Böyle durumlarda kız, nasıl birisiyle evlendirilmekte olduğunu ancak jar-jar şiiri söylenirken anlardı. Bundan dolayı jar-jar şiirinde bir taraftan kızın, anne babası ve doğup büyüdüğü köyden ayrılmak istemediği çocukluk duyguları dile getirilirdi, bir taraftan da “gözümün yaşına bakmadan başkasıyla evlendirdiler” şeklindeki üzüntüsü ve toplumu kınayışı da işlenirdi. Bu, eski geleneğin eleştirilmesidir.

      Jar-jar, kızlar ve delikanlılar tarafından hem birlikte hem de sırayla söylenir. Kız, anne babası ve arkadaşlarından ayrılmak istemediğini icra ediyorsa, delikanlı tarafı babanın yerine kayınbaban, annen yerine de kaynanan kol kanat olur şeklinde avutmaya çalışırlar.

      Delikanlılar grubu:

      – Alıp gedi pazardan kara nasar, jar-jar,

      Kara incili sevkele saçlarını örter, jar-jar

      Burda babam kaldı diye üzülme, jar-jar

      Eğer kaynatan iyi olursa baban gibi olur, jar-jar-

      dediklerinde kızlar tarafı yanıt olarak:

      -Kapı önü kara su yağ gibi olsun, jar-jar.

      Baban gibi sevecek biri nerde bulunur, jar-jar- demişler.

      Jar-jar bazen aytıs (atışma) sanatına benzer. Ancak jar-jar bir kişi tarafından değil, grup tarafından koro şeklinde söylenir. Buna kolektif, anonim şiir denilir. Jar-jarın özel bestesi vardır. Ayrıca her dinleyenin hemen hoşuna giden melodisi etkileyici kulağa hoş gelen bir nakaratı da vardır. Aslında bu şiir türü dans ile şarkının ayrılmadığı dönemlerden beri yaşamaktadır. Buna diyalog şeklinde yazılan şiir de denilmektedir.

      Evlenme şiirlerinin diğer bir türü ise ağıt (sıñsuv) türküsüdür. Bu türkü kız tarafından, akraba, köy halkı ve arkadaşlarıyla vedalaşarak kocasının yurduna gideceği sırada söylenir. Ağıt örneği aşağıdaki gibidir:

      Ey sevdiklerim, halkım-yurdum,

      Ne olacak bundan sonraki benim hayatım?

      Kovulmuş gibi gittikten sonra

      Yüreğime kaygı dolar,

      Halkım-yurdum sizden ayrılıp,

      Aklım tükenir ve yüzüm solar…

      Sevgilisiyle evlenemeyip birkaç hayvan karşılığı satılan kız ise ağıt şiirinde anne babasına karşı duyduğu küskünlüğe de yer verir. Bunun yanı sıra çocukluk çağıyla da vedalaşır. Şiir ölçülerine göre söylenilen bu tür türküler üzüntü ve hasrete dolu olur:

      Artık son buldu.

      Bu nasıl bir iştir?

      Gönülden kuş oldum.

      Nasıl bir yere geldim.

      Ben halkıma-yurduma düşman mı idim?

      Güzel yaşamımdan beni mahrum bırakacak.

      Jar-jar ve ağıt (sıñsuv) söyleyebilmesi için her bir Kazak kızının türkü, şiir bilmesi şarttır. Kızın, gelin gittiği yerden memnun kalmadığını anlatan ağıt karşısında sadece kızlar değil, tüm yakınları da hüzün içinde ağlarlardı.

      Bu durumlarda kadınlar kıza akıl-öğüt vererek: “Boşuna gözyaşı dökme. Biz vermek istemeyiz de mal-mülk verenler bırakmaz” derlermiş. Ayrıca “Kız çocuğu için evde kalmak hiç yakışmaz. Senin gerçek yurdun kocanın ocağıdır. İleride düğün yapılacak; evleneceksin, çocukların olacak. Akıllı olmalısın!” diyerek avutmaya çalışırlarmış.

      Avutma, ağıta yanıt olarak söylenilen bir şiir türüdür. Bu çoğunlukla delikanlılar tarafından söylenir.

      Ağlama, kız, ağlama,

      Gözünün yaşını dökme.

      Erkek olarak doğsaydın

      Seni bunun gibi ağlatır mıydı?

      Biz vermek istemesek de,

      Başlık parası veren seni bırakır mı?

      Artık ağlamayın yeter.

      diye söylenen şiir, bu durumlarda ortaya çıkmıştır.

      Betaşar, gelin geldiğinde icra edilen bir şiir türüdür. Yüzü beyaz örtüyle örtülü olan gelinin yüzünü ozanlar açarlar. Ozan elindeki uzunca değnekle gelin örtüsünün kenarından birazcık açarak yeni akrabalarıyla tanıştırır. Betaşar şiiri şaka ağırlıklı olan bir şiirdir. Genellikle betaşar, “Gelin, gelin, gelmiş, gelin eve girmiştir” gibi sözlerle başlar. En sonunda ozan gelinin yüzünü açar ve toplanan kalabalığa gösteririr ve kalabalıktan görümlük ister.

      Ozan, “Anlat, gelin, anlat, gelin! Atının başını çek, gelin” sözleriyle başlayıp öğüt nasihat dolu olan ikinci bölümünde ise yeni gelinin bundan sonraki tavır-davranışları ve işlerinin ne şekilde olması gerektiği anlatılır.

      Hey gelinin yüzünü açışım

      Yeni akrabalarınla tanıştırmamdır.

      Büyüklerini say

      Yeni hayat kapısı

      Artık senin için açılmıştır.

      Saksağan kuşundan da daha dikkatli gelin

      Yumurtadan da ak pak gelin

      Eşine sözünü dinle gelin

      Halkın-yurdun tarafından sevil gelin.

      diyerek sonunu şakaya bağlar. “Dedikodu etme, kendin yatıyorken, kocana “kalk, kalk” deme, çuvalın ağzı açık diye kurut (çökelek) çalma, akıllı ve hamarat ol, ulu orta konuşma, laf taşıma, herkese iyi davran” gibi öğüt ve nasihatlerde bulunulur.

      Ozan betaşarın ilk bölümünde akrabaları tek tek tanıtır, ara ara eleştirir ve sonuna doğru ise halk arasındaki çeşitli karakterlere değinir. Kadı, bey, cimri, cömert, açgözlü, yalancı, kel olanları genel olarak betimler ve onlara “selam” verdirir:

      Bazı kellerin kafası

      Ot bitmemiş toprak gibi

      Bazı kellerin kafalarını

      Dört beş kurt ısırmış

      Bazı kellerin kafaları

      Ot bitmeyen yer gibi

      Bütün kellere selam ver!

      Halk arasındaki olumsuz karakterlerden biri olan cimrilik de ozanın dikkatinden kaçmamıştır:

      Taylarını öven

      Otu çok olan yeri benimseyen

      Seksen soma bir atını

      Sat dese de satmayan

      Yaz kış hayatında

      Hiç rahat yerde yatmayan

      “Görümlük isterler”